[title]
Çağdaş Fransız sinemasının en önemli isimlerinden Olivier Assayas, her filmiyle ortak bir tema ve benzer bir üslup üretmektense, çok farklı işlere kendi imzasını atmayı seçen türdeki auteur yönetmenlerden biri. ‘Demonlover’ (2002), ‘Summer Hours / Yaz Saati’ (2008) ve ‘Carlos’ (2010) gibi filmleriyle festival çevrelerinde kendini prestijli bir yer edinen Assayas, son filmi ‘Something in the Air’ ile İstanbul Film Festivali’nde görücüye çıktıktan sonra şimdi de vizyona konuk oluyor. 68 Mayısı’nın hemen ertesinde Paris’e gidiyoruz ve devrim kokusu her yere sinmiş durumda. Bir grup üniversite öğrencisini eylemlerini planlarken, duvarlara yazı yazmak için geceyi beklerken, polisle çarpışırken görüyoruz. Öğrenci kolektiflerinde hararetli tartışmalar dönüyor, kısacası 68’in etkisi her yere sirayet etmiş. Ne var ki Assayas’ın filminin derdi, 68’den ziyade onun ertesinde yaşananlarla. Zamanla coşkunun yanına hayal kırıklığı da eklenmeye başlıyor. Bir yandan devrim kıvılcımını devam ettirmenin yolları aranırken, bir yandan da herkes kendi yolunu çizmeye, hayattaki yerini bulma mücadelesine dalıyor. Assayas’ın kendi gençliğinden izler de taşıyan filmde, kendi sanatsal potansiyelini ortaya çıkarmak isteyen Gilles ve arkadaşlarının peşine takılıyor, güzel müzikler ve parlak bir görüntü yönetimi eşliğinde dönemin Fransa’sının gençliğine hafif bir bakış atıyoruz.
UZUN LAFIN KISASI Karakterlerine yeteri kadar derinlik katamasa da, 68 sonrasına iyi müzikler eşliğinde tanıklık etmek için muazzam bir fırsat.