Da Vittorio

Vittorio Sindoni’ye Paper Moon ve W’dan aşinayız. Şimdilerde ise kendi adına açtığı bu restoranında konuklarını, kendi evinde verdiği davete katılan misafirleri gibi her anlamda bir İtalyan tarzında ağırlıyor. İtalyan mutfağına meraklıysanız, hem geleneksel hem de fine dining Da Vittorio tam size göre. Etraftaki masalardan kulağınıza çalınan İtalyanca konuşmalar ve kahkahalar, ‘çin çin!’, kadeh, çatal bıçak sesleri eşliğinde kendinizi bir süreliğine İtalya’da küçük bir aile işletmesindeki yemekte sanabilirsiniz. Vittorio Sindoni’nin masa ziyaretlerinde kendi dilinde ‘Nasıl? Beğendiniz mi? Memnun musunuz?’ sorularına cevap verebilecek bir-iki kelimelik İtalyanca’dan yoksun olmak iletişiminizi hiç mi hiç etkilemiyor. Kendisi gözlerden memnuniyeti okumaya alışmış. Bunun aksi bir durumun yaşanmaması için de hem servis elemanları hem de kendisi arı gibi çalışıyor. Oldukça kibar, bilgili ve ilgili servis elemanları keyfinize keyif katıyor.

Gelelim menüye...  Birkaç yazım hatası ve Türkçe karakterleri desteklemeyen bir yazı karakterinin kullanılması gözümüzden kaçmıyor. Çeşitler balık ve et ağırlıklı. Başlangıçlardan tavsiyemiz küçük porsiyonlar ile hepsinden az az tattıran başlangıç tabağı. Böylece aklınız listedeki seçenekler arasında bir diğerinde kalmıyor, gönül rahatlığıyla ana yemeklere odaklanabiliyorsunuz. (Aklınızda olsun bu tabak menüde yok, servis elemanı öneriyor). Bu arada çorba sevenlere şu kış günlerinde ilaç gibi gelecek minestronenin kıvamının yerinde ve tadının harika olduğunu da beirtelim. Ana yemeklerden medaglioni di agnello milanese (Milano usulü kuzu madalyon), branzino all’aqua pazza (cherry domates, midye ve beyaz şarap sos ile deniz levreği) ve yine menüde yer almayan geleneksel İtalyan lezzeti osso buco’yu öneriyoruz. Makarnalardan da paccheri amatriciana (pancetta ve keçi peynirli) ve linguine con pesce spada e melenzane (kılıç balığı, patlıcan ve domates soslu linguine) denemeye değer. Şarap menüsü prosecco, kırmızı, beyaz, roze seçenekleriyle oldukça zengin. Shiraz’dan Chianti’ye, Merlot’dan, Öküzgözü’ne, Chardonnay’den, Pinot Grigio’ya Kaliforniya, Fransız, Türk, Avustralya, Şili, Sicilya ve Toskana şaraplarından aradığınızı bulamamanız neredeyse imkânsız. Tatlılardan ise bir İtalyan klasiği panna cotta, espresso yanında iyi gidiyor.

Rezervasyonsuz gitmemenizi öneriyoruz. Özellikle akşamları yer bulmak oldukça zor. Rezervasyonu mekânı görmeden yaptıracaklar için bir iki ipucu da verelim. Kapıdan girişte üç maymunu oynayan bir figürün renk kattığı bir salon ve hemen sağda duvarları siyah çerçeveli fotoğraflar ile donatılmış küçük bir yemek odası var. Meşrutiyet Caddesi’ne bakan, yarıya kadar tül perde çekili camlar ile Pera’nın eski zamanlarını anımsatan mekânda cam önündeki masaları tercih edip arada kafanızı sokağa çevirip etrafa bakınabilir, ya da iç taraflarda ortama daha kolay ayak uyduracağınız kaynaşma potansiyeli yüksek masaları tercih edebilirsiniz. Şişhane’de otopark elbette hâlâ sorun. Üç-dört dakika yürümeyi göze alıp, metro kullanmanızı öneriyoruz.  Kapı önünde bir-iki ufak masa ve ısıtıcılar ile tiryakilere burada da yer var.