[title]
Adını yaş üzüm tanesinden alıyor. İstanbul’un yeme-içme sahnesinin ‘aslarını’ takip edenlerdenseniz şefleri Üryan Doğmuş ve Cihan Kıpçak’ın elinden bir yemek yememiş olmanız neredeyse imkânsız. TomTom Suites’ın teras katında iki yaz geçiren La Mouette’teki birlikteliklerinden önce (La Mouette’te yediğimiz karpuz sorbet’nin tadı hâlâ damağımızdadır) Üryan Doğmuş Culinary Institute of America’daki mezuniyetinin ardından Florida Ritz Carlton, Hawaii Kapalua, Argos in Cappacocia ve İstanbul’da Mikla’da çalışmış; Cihan Kıpçak ise İsviçre R. Hotel de Villle et du Mauvre’da başlayan kariyerine, sırasıyla Argos in Cappadocia, Mimolett ile devam etmiş. La Mouette’in mutfağında bir araya gelen ve ‘aynı dili konuşan’ ikili Gile’de yine yenilik peşinde ve birlikte harikalar yaratıyor.
Yaklaşık 40 kişilik bir mekân Gile. Her bir detaya özen gösterildiğini anlamak için mekânın tabaklarından bahsetmek dahi yeterli. Seramik sanatçısı Mehmet Kutlu’nun özel olarak tasarladığı tabaklar ile servis yapılıyor.
Türkiye ve dünyadan birçok şarap var kavında. Gile’nin kavını menüye uygun olacak şekilde şefler ile birlikte oluşturan sommelier’sini de sürekli mekânda bulmanız mümkün.
Tadım menüsü sizlere alıştığınız tatlardan uzaklaşmadan, bildiklerinizi değiştirmeden yepyeni bir deneyim sunuyor. Sürekli güncellenen tadım menüsü öylesine bir araya getirilen seçeneklerden oluşmuyor, değişik tatlar denemek isteyenler için cennette bir gün adeta. Kahveli ceviz püreli karpuz salatası, rakı kokulu kavun ile servis edilen ördek pastırması, elma turşusu ve karadut pekmezi ile sunulan çerkez tavuğunun pate servisi, siyah patlıcan püreli küşleme böreği ya da 41 saatte pişirdikleri kuzu omzu... Her biri takdire ve dikkate değer. Tüm bunlardan gözünüzü alabilirseniz ve tatlı seviyorsanız, sizi bekleyen ayran panna cotta veya orta şekerli Türk kahvesi köpüğü sürprizlerini mutlaka denemelisiniz.
Mekânın bir de hızlı servis etmek üzere hazırlanan bir öğle menüsü bulunuyor. Bu menüde kalorisini sayana salata, canı burger çekene ‘Karaköy poğaça burger’ çeşitleri ve kaburgalı papardelle, Fas usulü tavuk gibi pek çok seçenek var.
Gile’yi bir sanat galerisi gibi gezmek de mümkün. Tadım menüsünün yanı sıra duvarlarda sergilenen işler de sürekli değişiyor. Mekânın girişinden alabileceğiniz sergi kartları ile sanatçı ve eserleri incelemeniz hatta beğendiğiniz işleri satın alabilmeniz de mümkün.
Masalardaki mini kuşkonmaz ağaçları, Roonefeld çayları, Kapadokya pekmezli ekmekleri, güleryüzlü personeli, gözlerden uzak kalmamayı tercih eden genç şefleri ve hem iddialı hem de denemekten kendinizi alıkoyamayacağınız menüsüyle İstanbul’un fine-dining kültürüne sanki bambaşka bir kapı açıyor Gile Restaurant.