Michael Önder’in yazdığı ve Çağrı Şensoy’un yönettiği oyun, toplumun bize dayattığı kimlikleri ve çocuk yetiştirme biçimlerimizi taraftarlık üzerinden mizahi bir dille masaya yatırıyor. Yeni sezonda birçok şehirde seyircisiyle buluşmaya devam eden oyunu konuşmak için oyuncularla bir araya geldik. Günsu Özkarar
Nasıl bir araya geldiniz?
Salih Bademci: Çağrı Şensoy ile 2006 yılının Nisan ayında
‘Düşlerine Düştüm’ isimli bir oyunda bir araya geldik. Sonra bir sene bile isteye sınıfta kalıp, alt sınıfla birleştik. Derken beş kişilik bir kemik kadroyla Siyah, Beyaz ve Renkli’yi (SBR) kurduk.
Nurhan Özenen: Ben sonradan geldim. Sadece Michael’ı
(Önder) tanıyordum. Tiyatroya uzun bir ara vermiştim, geri dönmem için beni o ikna etti. Güzel bir ekip olduk ve prova sürecimiz de çok iyi geçti.
SBR’de bugüne kadar genelde yabancı metinler sahneye koymuştunuz, ‘Fanatik’ ise yerli bir metin.
Salih: Uzun zamandır yerli metin arayışındaydık. Avangart olmayan, tatlı dilli bir oyun bakıyorduk. Denk geldi.
Oyunu ilk okuduğunuzda ne düşündünüz ve meseleye nasıl yaklaştınız?
Salih: Oyun Ushan Çakır vasıtasıyla elimize ulaştı. Zaten yerli oyun aradığımız için direkt ikna oldum ve oyunculara konsantre oldum. Michael oyuncu olarak Nurhan’ı yolladı, ben de Neslihan’ı önerdim.
Neslihan Arslan: Geç bir saatte Salih telefon etti. Biraz kötü bir gece geçiriyordum,
“Yarın okurum,” dedim ama dayanamayıp bir solukta okudum. Hem güzel buldum hem de çok güldüm. Ciddi bir şeyi güzel bir dille anlatıyor. Salih, Çağrı ve ben konservatuvarın giriş sınavından beri tanışıyorduk, bu sebeple birlikte iş yapacak olmamız bana çok anlamlı geldi. Bir buçuk saat içinde Salih’i arayıp “Olur,” dedim.
Nurhan: Senelerdir aynı kişilerle oynamanın getirdiği korkaklıktan olsa gerek zor ikna oldum; ama karakterim cazip geldiği için alışmam korktuğum kadar uzun sürmedi.
Bir gazetede oyun için bağnazlık eleştirisi başlığı atmışlar. Bağnaz bir baba mı izliyoruz oyunda?
Salih: Bağnaz bir babanın yanı sıra bağnaz bir anne de izliyoruz.
Neslihan: Herkes doğru bir yetiştirme şekli olduğunu düşünüyor bu oyunda. Bağnaz kelimesini kullanmazdım ama dayatmacı derdim. Belki iyi niyetle yapıyorlar ama sonuçta dayatıyorlar.
Gelelim rollere… Gerçek bir taraftarı canlandırıyorsunuz, futbolla aranız iyi mi?
Salih: Hiç değil. Rolüme hazırlanırken Çağrı’yı örnek aldım. Ama tabii derbilere gittim ve gözlem yaptım. Sadece derbi taraftarı olunca işi gırgıra alıp eleştirisini yapmak kolay oluyor.
Peki anne modern bir kadının temsili mi? Anne olmadan anneyi canlandırmanın zorlukları oldu mu?
Neslihan: Anaç biriyim. Klasik bir şey söyleyeceğim ama gerçek. Her rolü oynamak oyuncu için zordur. Sahnede çocuk olmadığı için daha çok karakterimin nasıl bir kadın olduğuna odaklandım. Kadının nereden baktığı ve nerede durduğuyla ilgilendiğim için anne olmamam sıkıntı yaratmadı.
Babaanne rolü oyunda neyi temsil ediyor?
Nurhan: Her konuda fanatik bir babaanne modeli var karşımızda. Çok gördüğümüz kadınlardan. Büyüme çağımda, annem dahil çok fazla böyle kadınla karşılaştım. Biraz onları anlatmaya çalıştım bu rolle. Hatta role hazırlanırken onları taklit etmeye çalıştım.
Toplumun futbolla ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Salih: İnsanların futbolla kurduğu duygusal bağı anlayabiliyorum. Babandan sana bir takım geçiyor, renklerini seviyorsun. Ama Türk toplumu her şeye futbol holiganlığı gibi yaklaşıyor, bunu anlayamıyorum.
Neslihan: Fanatizmin her türlüsüne karşıyım. Taraftar arkadaşlarım var ama anlayabildiğim bir dünya değil.
Pandemiden sonra tekrar sahneye çıkmak zor oldu mu? Bir tiyatroyu ayakta tutmak kolay olmamalı.
Salih: Hepimiz sahnede olmayı çok özlemiştik; bu açıdan zor olmadı. Tiyatroya bu kadar uzun süre ara vermek ise hiçbirimize iyi gelmedi. Şimdi geri döndüğümüz için o kadar mutluyuz ki, resmen sahnede daha canlıyız. Bir hata yaptığımızda bile yeter
ki oynayalım, hata da neymiş kafası oluyor. Çünkü pandemide özellikle gösteri sanatları
çok sekteye uğradı ve bu bizi gerçekten üzüyor.
Nurhan: Pandemide birçok zorluk yaşandı. Oyuna tekrar başladığımızda çok prova yapacak zaman bulamadık. Sadece üç prova yapabildik. En çok kendimden korkuyordum. İlk provayı benim evde yaptık ve korktuğum başıma gelmedi. Her şeyi hatırladığım için kendime şaşırdım. Keyif aldığımız bir oyun olduğu için silip atmamışım.
Neslihan: Her oyuncu aynı şeyi yaşamıştır muhtemelen. Pandemi sırasında verdiğimiz aradan dolayı sahneye çıkmadan önce tedirginlik oluyor. İki oyun öncesine kadar ben de hâlâ heyecanlıydım. “Heyecanlıyım,” diyerek de herkesi tedirgin ettim.
Peki bağımsız tiyatrolar bu süreçte nasıl ayakta kaldı?
Salih: Bağımsız tiyatroların ayakta kalması için tabii ki devlet desteğine veya sponsorluklara ihtiyaç var. Ama bağımsız tiyatronun da yapması gereken seyircinin nabzını tutan, onun talebini daha çok önemseyen oyunlar yapmak. Kendinden feragat etmek demek değil
bu, ama biraz taviz vermek gerekebilir. ‘Fanatik’, diğer oyunlarımıza nazaran daha farklı ve seyirciye oynayan bir oyun. Çünkü bağımsız tiyatrolarda seyirci sizin hem maddi hem de manevi motivasyonunuz; onları reddederek bir yere varamazsınız.
Neslihan: Pandemi sürecinde küçük dokunuşlarla bağımsız tiyatrolara yardım etmeye çalıştık ama kapanan birçok sahne ve tiyatro oldu maalesef. Tiyatroların ayakta kalması başlı başına bir konu. Konuya devletten girsek bambaşka yerlerden çıkarız; hatta çıkabilir miyiz bilemiyorum.
Seyircinin oyuna tepkisi nasıl? En çok neye gülüyorlar? Siz neye gülüyorsunuz?
Salih: Üç kuşak arasındaki çatışmaya çok gülüyorum. Benim için tam bir Türk aile yapısı eleştirisi. Yazar bunu çok iyi yakalamış. Türk toplumunun erk kısmının önemsediği tarafı çok güzel anlatmış. Tabii Türk toplumunun futbola yaklaşımını eleştiremem çünkü çok subjektif bir tarafı var. Asıl sorun Türk toplumunun her türlü değere futbol holiganı gibi yaklaşması.
Nurhan: Bana tuhaf geliyor, kadın olarak erkekliğe has buluyorum.
Neslihan: Ben kadın erkek diye ayıramam. Futbola çok tutkun kadın arkadaşlarım da var. Şahsi gözlemim futbolla ya deşarj ya da şarj olunuyor. İlgilenmediğim bir alan ama yurt dışında büyük maçlara gösterilen ilgiyi görünce bir şeye hizmet ettiğini anlayabiliyorum. Politik bir cevap olacak ama fanatizmin her şeyine karşıyım, çünkü akıl tutulmasına yol açabiliyor.
Hayatta size neler keyif veriyor?
Salih: Kapanmalarda gördüm ki ben kapanarak yaşayamayacağım. “Boş zamanlarında ne yaparsın?” diye sorduklarında eğlenmeye gidiyorum diyorum hep. Sağaltımı böyle sağlıyorum.
Neslihan: Evde vakit geçirmeyi seviyorum. Sosyalleşmeyi de severim ama yine de evde tahta boyamak, müzik dinlemek her daim ilk tercihim. Pandemiden önce daha çok seyahat ederdim. Beni rahatlatan bir hobiydi. Umarım yine yaparım.
Nurhan: Sosyal bir insanım. Tiyatro ve dizi çalışmalarım zaten çok zamanımı alıyor. Onun haricinde çok fazla bir şey yapamıyorum. Neslihan gibi evde olmayı seviyorum. Pandemide çok okuyamadım, şimdi evde olduğum zamanlarda o boşluğu doldurmak istiyorum.
Güncel oyun tarihleri için: instagram.com/siyahbeyazverenkli