Articles (650)
Festivali küratöründen dinledik
İstanbul Tiyatro Festivali’nde üstlendiğiniz küratörlük görevinizin ilk yılındasınız. Bu görevi, festivalin ilk küratörü olan Işıl Kasapoğlu’ndan devraldınız. 2022 yılından beri küratörlü olarak gerçekleşen festivalde küratörün görevi ve sorumlulukları neler oluyor? Küratörün herhalde birinci görevi festivalin yıllar içerisinde oluşturduğu niteliğini daha yukarıya taşımak. İkincisi kendi bakış açısını mümkün olduğunca programa yansıtmak, üçüncüsü ise festivalin daha çok seyirciye ulaşmasını sağlamak. Ama bunu yaparken popülist ve ticari tiyatronun çelişkilerine düşmemek. Festivalin küratörü olarak programı şekillendirmeye başladığınızda sizi en çok heyecanlandıran ne oldu? Festivale dair hayalleriniz, planlarınız, hedefleriniz neler? Benim için çok kıymetli olan yerli tiyatro gruplarının festivale gösterdikleri ilgi ve katılma isteği oldu. Bu isteği verimli kullanabilirsek Türk tiyatrosunun gelişimine katkıda bulunabiliriz. Festivalin olağan hedefleri dışında, bir hayalim var; her yıl bir yerli yazarımızın oyununu, yurt dışı festivallerle iş birliği yaparak sahnelemek ve onları yurt dışına taşımak. Tabii ki uzun soluklu bir proje, bir küratörün iki yıllık görev süresine sığması mümkün değil ama bir yerden de başlamak gerekiyor. Festivalde yer alacak eserleri hangi kriterlere göre belirlediniz? Program nasıl ortaya çıktı? Tiyatro edebiyatındaki iki tür kahraman arasında bir ilişki oluşturmak istedik. Büyük hedeflerine ulaşmak için toplum düzeni alt üste eden ve bunu da hayatı
İstanbul Tiyatro Festivali önerileri
Tiyatro tutkunları için yılın en güzel dönemi başlıyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) en sevilen etkinliklerinden biri olan İstanbul Tiyatro Festivali, bu yıl 22 Ekim-19 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek. Festivalin bu yılki programının küratörlüğünü ise yönetmen, oyuncu ve akademisyen Mehmet Birkiye üstlendi. Kent Oyuncuları geleneğinin önemli temsilcilerinden biri olan, kariyeri boyunca birçok oyunun yönetmenliğini üstlenen, hem İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda hem de kuruculuğunu üstlendiği İstanbul Aydın Üniversitesi Drama ve Oyunculuk Bölümü’nde akademik alana önemli katkılar sunan Birkiye, gelecek yıl da festivalin küratörlüğünü üstlenecek. “İstanbul Tiyatro Festivali dünya tiyatrosuna açılan bir kapıdır. Birçok tiyatrocu bu kapıdan geçerek dünya tiyatrosuyla tanıştı. En azından kendim için bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Şimdi bu kapıyı açık tutmakta benim de katkımın olacağını düşünmek, heyecan verici bir sorumluluk. Umarım tiyatrocularımızı ve seyircilerimizi bu kapıdan geçirerek dünya tiyatrosunun güzellikleriyle buluşturabiliriz,” diyor Birkiye. Kendisiyle yaptığımız söyleşiyi buradan okuyabilirsiniz. Şimdi gelin, biletlerini Passo’dan edinebileceğiniz festivalin programına birlikte yakından bakalım.
Medea-Material
Mitolojiyle tarihin, anılarla rüyaların iç içe geçtiği şiirsel bir kurguda yıkıcı ama umut vadeden bir gelecek tasviri sunan ‘Medea–Material’, Ankara ve İstanbul Devlet Tiyatroları iş birliğiyle ilk kez Türkçe sahneleniyor. Heiner Müller’in 1982’de Berlin Duvarı yıkılmadan önce kaleme aldığı bu oyun, Medea’yı bir karakterden ziyade materyal olarak ele alıyor ve karakter, yapı, anlatı ve performans öğelerinde yarattığı bağlantılar ve karşıtlıklarla Medea miti üzerinden batı uygarlığını analiz ediyor. Tiyatromuzun çınarlarından Ayşe Emel Mesci’nin yönettiği ve “dördüncü duvarı” ortadan kaldırarak izleyicileri de yaratıcı yolculuğuna dahil eden ‘Medea – Material’, festivalin kaçırılmaması gereken eserlerinden biri. 16 Kasım, İDT Üsküdar Tekel Sahnesi, 20.00, 450 TL
Macbeth
Estetik ve kışkırtıcı rejileriyle izleyiciyi derinden etkileyen bol ödüllü yönetmen Nikita Milivojević, müthiş bir ‘Macbeth’ yorumuyla İstanbul’da. Sırbistan Shakespeare Festivali için sahnelediği ‘Macbeth’te aynı anda hem zamansız hem çağdaş olabilen gerçeküstü bir dünyayı incelikle şekillendiriyor usta yönetmen. Cesur ve yenilikçi yorumlarıyla klasikleri 21. yüzyıla taşıyan Milivojević, 30 yılı aşan kariyeri boyunca ülkesinde pek çok tiyatro ödülüne layık görüldü. ‘Macbeth’i onun yorumuyla izleme fırsatı kaçırılmamalı. 12-13 Kasım, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, 20.00, 550-1.250 TL
Hamlet
Shakespeare’in, ölümlülük, yozlaşma ve intikam temalı başyapıtı ‘Hamlet’, çağımızın en önemli yönetmenlerinden Declan Donnellan’ın yorumunda günümüze taşınıyor. Nick Ormerod’un sade olduğu kadar çarpıcı sahne tasarımı da bu oyunu izlemek için iyi bir sebep. 165 yıllık tarihinde pek çok unutulmaz oyuna imza atmış Marin Sorescu Ulusal Tiyatrosu’nun usta oyuncularının performansıyla öne çıkan oyunda, binlerce kez anlatılmış bir hikayeyi yepyeni bir bakış açısıyla deneyimleyeceksiniz. 7-8 Kasım, DasDas, 20.00, 1.000-1.250 TL
III. Richard
Festivalin en dikkat çekici oyunu hangisi diye sorsanız, kuşkusuz cevabımız ‘III. Richard’ olurdu. Sahneye koyduğu her eser izleyiciler tarafından büyük coşkuyla karşılanan Thomas Ostermeier ve topluluğu Schaubühne Berlin, 10 yılın ardından festivale bu başyapıtla dönüyor. Her yapımıyla tiyatro tarihinde yeni bir sayfa açan yönetmenin ve topluluğun bu eseri de son derece merak uyandırıyor. 2012’de Hamlet rolündeki unutulmaz performansıyla İstanbullu tiyatro tutkunlarının kalbinde taht kuran Lars Eidinger, bu defa tüyler ürperten bir baştan çıkarıcılıkla canlandırdığı III. Richard rolüyle çıkıyor karşımıza. Eleştirmenlerin övmeye doyamadığı Eidinger, ‘III. Richard’daki performansıyla seyircide merhametsiz krala karşı umulmadık bir sempati uyandırıyor. Eidinger’i geçtiğimiz aylarda başrolünü üstlendiği etkileyici ‘Sterben’ filminin İstanbul Film Festivali’ndeki gösterimi vesilesiyle de şehirde ağırlamıştık. 18-19 Kasım, Zorlu PSM Turkcell Sahnesi, 20.00, 1.650-2.750 TL
Utsushi
Festivalin en büyük sürprizlerinden biri ‘Utsushi’. Japonya’nın evrensel kültür mirasına hediyelerinden butoh dansının en çarpıcı örneklerinden biri bu eser. Sahnede dans eden altı beyaz figür yalnızca etkileyici bir görsellik sunmuyor aynı zamanda mutluluk, üzüntü, acı ve umutla dolu, insanlığa dair incelikli bir öykü anlatıyor. Japon Butoh dansının büyük ustası Ushio Amagatsu’nun özgün görsel dili sahnede sadece bedenleri değil, ruhları da harekete geçiriyor. İnsan doğasının gizemlerine eğilen koreografinin izleyicilerde müthiş duygular uyandıracağını tahmin etmek zor değil. 1980’lerin başında butoh dansını Avrupa’ya tanıtan Ushio Amagatsu, Mart ayında hayata veda edene kadar topluluğu Sankai Juku ile çıktığı turnelerle butoh’nun tüm dünyada büyük bir hayran kitlesi edinmesini sağlamıştı. Uluslararası festivallerden gelen yoğun istek üzerine yaratılan ‘Utsushi’, Amagatsu’nun 45 yıllık sanatının özünü yansıtan bir retrospektif. 24-25 Ekim, Zorlu PSM Turkcell Sahnesi, 20.00, 650-1.750 TL
Hekabe, Hekabe Değil
Üstlendikleri karakterlere kusursuz bir inandırıcılıkla hayat veren oyuncuları bir araya getiren Comédie-Française ekibi, prömiyeri bu yaz Avignon Festivali’nde gerçekleşen en yeni yapımlarıyla İstanbul Tiyatro Festivali’ne konuk oluyor. Alacakaranlık kuşağını andıran bir atmosferde kurguyla gerçeği buluşturan ‘Hekabe, Hekabe Değil’de bir kadının yüzyılları aşan adalet arayışına tanık olacağız. Kökleri Molière’e kadar uzanan Comédie-Française, ilk kez Türkiye’de bir eser sahneleyecek. 2 Kasım, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi, 20.00, 1.350-2.000 TL
Nobu İstanbul’da Londra Haftası
Gastronomi sahnesinde yenilikçi yüzüyle öne çıkan Nobu İstanbul, şimdi şehirde Londra rüzgarları estiriyor. Nobu Londra’nın deneyimli mutfak ekibi, özel bir menü sunmak üzere Türkiye’ye geldi. Nobu Londra’nın baş şefi Kyle Martson, baş sushi şefi Go Namerikawa ve sos şefi Thomas Poulios özel omakase menüsüyle İstanbul’un gastronomi tutkunlarını büyülemeye hazır. Nobu’nun Londra Haftası’nda egzotik tatların baskın olduğu sushi ağırlıklı menüye üç farklı sashimi kombinasyonu ve Şili levreği eşlik ediyor. Londra’ya özgü dokunuşlar taşıyan soslarla sunulan Wagyu sığır eti ise servis edilmeden önce uzun bir pişirme sürecinden geçiyor. Deniz ürünlerinin baskın olduğu udon tabağından sonra ise sürpriz tatlı seçenekleri sizi bekliyor. Sanat ve gastronominin kesiştiği menüyü 9-12 Ekim tarihlerinde deneyimleyebilirsiniz. Askerocağı Caddesi, Elmadağ
Mezzaluna’nın yeni yüzü
Kapılarını ilk kez 1984 yılında New York’ta açan ve 1995’ten bu yana Türkiye’de gerçek el yapımı İtalyan lezzetlerini yerel malzemelerle sunan Mezzaluna, kısa bir süre önce İstinyePark’ta yepyeni kimliğiyle çıktı karşımıza. Mekan artık çok daha sıcak ve samimi bir atmosfer sunuyor misafirlerine. Çift katlı ve teraslı otantik bir İtalyan villası konseptiyle yenilenen mekan, tasarımında İtalyan ruhunu yansıtan mavi, sarı ve beyaz renklerine yer veriyor. Doğal ahşap rengi tonlarının mermerle muhteşem bir uyum yakaladığı mekanın odun taş fırınında pişen lezzetlerin her biri müthiş. Yenilenen Mezzaluna’nın en dikkat çekici yönlerinden bir diğeri, sanata verdiği önem. Sosyal sorumluluk platformu ‘Sanata Bi Yer’i destekleyen Mezzaluna’nın duvarlarında, platforma üye öğrencilerin hazırladığı İtalyan esintili seramik tabakları görebilirsiniz. Limon figürlü süslemeleriyle dikkat çeken seramik tabaklar sayesinde restoranda bir sanat galerisi havası esiyor. Hem mekanın sizi İtalya’ya ışınlayan taptaze atmosferini keşfetmek hem de mantarlı pappardelle, karidesli linguine gibi enfes Mezzaluna lezzetlerini tatmak için en yakın zamanda yolunuzu İstinyePark’a düşürün deriz.
The Magical World of Photography
Last year, 212 Photography Istanbul hosted nearly 100,000 visitors, and in its seventh edition, it once again presents a comprehensive program. The festival welcomes projects from various creative disciplines, ranging from fashion and gastronomy to architecture and new media, and is spread across the city. Main venues include MSGSÜ Tophane-i Amire Culture and Art Center, YK bomontiada, Akaretler, Galata Greek School, St. Benoît Church, Taksim Sanat, Institut Français, St. Antuan Church, 212 Studio, Yeldeğirmeni Sanat, Moda Pier, Soho House, Zorlu PSM, and Werkstatt Akademie. There are also parallel events taking place at venues such as Anna Laudel, Büyükdere35, Fotoğrafevi, artsümer, Evin Art Gallery, and Gallery Duende. Below are three exhibitions that have caught our attention.
Fotoğrafların büyülü dünyası
Geçtiğimiz yıl 100.000’e yakın ziyaretçiyi ağırlayan 212 Photography Istanbul, yedinci yılında bir kez daha kapsamlı bir program sunuyor. Yerli ve yabancı sanatçıların modadan gastronomiye, mimariden yeni medyaya kadar pek çok yaratıcı disiplinden projelerini ağırlayan festival şehrin dört bir yanına yayılıyor. Festivalin ana mekanları MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi, YK bomontiada, Akaretler, Galata Rum Okulu, St. Benoît Kilisesi, Taksim Sanat, Institut Français, St. Antuan Kilisesi, 212 Studio, Yeldeğirmeni Sanat, Akaretler, Moda İskelesi, Soho House, Zorlu PSM ve Werkstatt Akademi olarak belirlendi. Anna Laudel, Büyükdere35, Fotoğrafevi, artsümer, Evin Sanat Galerisi, Gallery Duende ve daha pek çok mekanda da paralel etkinlikler gerçekliyor. Festivalde dikkatimizi çeken üç sergiyi aşağıda görebilir, festival direktörü Banu Tunçağ ile yaptığımız röportajı ise buradan okuyabilirsiniz. Detaylı program için festivalin web sitesine göz atmayı da unutmayın.
Listings and reviews (1)
Licorice Pizza
La película más soleada de Paul Thomas Anderson hasta ahora es este palimpsesto del valle de San Fernando con tantas burbujas que prácticamente sale de la pantalla. El mayor golpe de 'Licorice Pizz'a, sin embargo, es su casting. Alana Haim, del grupo Haim, es Alana Kane, de 25 años, una asistente de fotógrafa desconcertada de encontrarse con Gary Valentine, un estudiante de secundaria diez años menor que ella. Es un actor infantil con una comedia de éxito a su nombre y unos niveles de autoconfianza proporcionales. La otra estrella es el escenario: aquí el valle está bañado por la luz del sol y la nostalgia agridulce. Pero 'Licorice Pizza' no es una carta de amor al sitio: la familia judía ortodoxa de Alana (interpretada por otros miembros de la familia Haim) no es precisamente liberal. Con la ayuda de la delicada partitura de Jonny Greenwood, Anderson pinta un cuadro a veces melancólico y cada escena ofrece una nueva actuación para disfrutar y reír de lo lindo. Cuando, más tarde, 'Licorice Pizza' se adentra en las maquinaciones del Hollywood de los años 70, las risas las proporcionan Bradley Cooper y Sean Penn. Los veteranos amenazan con robar el espectáculo a los protagonistas más jóvenes, pero 'Licorice pizza' es una película que no se puede robar. Simplemente, galopa con una energía ilimitada. Como 'Movida del 76', de Richard Linklater, Paul Thomas Anderson ha contado una historia norteamericana de los años 70 sobre la mayoría de edad que hace que la América post-Vietnam p
News (7)
Sıra dışı deneyimlerin mekanı
Bugüne dek içerisindeki pek çok mekanla adından söz ettiren Galataport’un bugünlerde en popüler adreslerinden biri kuşkusuz Komün. Paket Postanesi’nin terasında nefis bir Tarihi Yarımada ve Boğaz manzarası sunan çok yönlü mekan, Agah Uz tarafından hayata geçirildi. Komün’de günü sabah yogasıyla karşılayabilir, gün batımından geceye dek süren müzik ziyafetinin tadını çıkarabilirsiniz. Dünyada yalnızca 10 adet bulunan özel ses sistemi Funktion-Man ile dikkat çeken Komün’de teleskoplarla yıldızları, dürbünle Tarihi Yarımada’yı gözlemleme imkanınız da var. Mekanda gözde DJ’ler ile sanatçıların performanslarına denk gelmeniz mümkün, detayları Komün’ün Instagram hesabından takip edebilirsiniz.
Salon İKSV'den yeni sezona geri sayım
Yıllardır çizgisinden ödün vermeyen Salon İKSV, 2024-2025 sezonu için de heyecan verici bir program hazırladı. Üstelik bu yıl Salon'un müdavimlerine bir sürprizi var: Mekan bu yıl konserlerin yanı sıra ilk kez Komedi Salonu etkinliklerine de ev sahipliği yapacak. Salon’un sonbahar sezonu, Emmy adayı 'Portlandia' dizisinin yaratıcılarından Fred Armisen’in müzikli komedi şovu 'Comedy for Musicians but Everyone is Welcome' ile 28 ve 29 Eylül’de başlayacak. Avant-pop sahnesinin dikkat çeken isimlerinden Lana Lubany, Yunan indie-pop grubu Monsieur Minimal, elektronik müziğe özgün bir yorum getiren Hollandalı müzisyen Thomas Azier ve daha pek çok isim de yeni sezonda Salon İKSV sahnesinde olacak. Program hakkında detaylı bilgiye bu adresten erişebilir, biletleri Passo'dan edinebilirsiniz.
Sound of Europe festivaline hazır mısınız?
Avrupa müziğinin yeni ve başarılı seslerinin Türkiye’den müzisyenlerle bir araya geldiği Sound of Europe Festivali, üçüncü kez müzikseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Avrupa Birliği Yaratıcı Avrupa Programı tarafından desteklenen Avrupa ağlarından EUNIC’nin (Avrupa Birliği Ulusal Kültür Enstitüleri) İstanbul ve Ankara kümelerinin girişimiyle hayata geçirilen Sound of Europe Festivali 14 ve 15 Eylül’de Kadıköy’de müzik tutkunlarıyla buluşacak. Etkinlik eş zamanlı olarak Ankara ve İzmir’de de gerçekleştirilecek. Avrupa ile Türkiye arasında sanatsal ve müzikal bir buluşma noktası ve bir kültürel değişim platformu olmayı hedefleyen Sound of Europe Festivali, iki gün boyunca üç kentte eş zamanlı gerçekleştirilecek konserlerle yeni seslere ve projelere ev sahipliği yapacak. Mezzotono, Ysé, Zuzanna festivalde sahne alacak isimlerden bazıları. Saat 17.00-22.30 arasında Polonya, Danimarka, İtalya gibi çeşitli ülkelerden müzisyenlerin sahne alacağı festivalde yepyeni isimler keşfetmeye hazır olun. Festivalin web sitesinden daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Etkinliğin ücretsiz olduğunu da not düşelim.
Oda Müziği Festivali’ni kaçırmayın
İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali, henüz dördüncü yılında olmasına rağmen gelenekselleşme yolunda emin adımlarla ilerliyor. Özellikle genç dinleyici ve müzisyenlerin uluslararası sanatçılarla bir araya gelmesine büyük önem veren festival, bu amaçla programında konserlerin yanı sıra uluslararası masterclass’lara ve konuk sanatçıları daha yakından tanıtmaya yönelik söyleşilere de yer veriyor. Festival, bu yıl farklı müzik türleri ve enstrümanlarla içeriğini genişleterek daha da kapsayıcı bir program sunuyor. 31 Ağustos Cumartesi akşamı açılış konserinde efsanevi çellistler Jens Peter Maintz ve Wolfgang Emanuel Schmidt’ten oluşan Cello Duello’yu ilk kez Türkiye’de canlı dinleyeceğiz. Festival; Villa Musica; Vincent Mussat, Joë Christophe ve Nil Kocamangil; Baltık Gitar Dörtlüsü; SONICO; Tambuco Percussion Ensemble ile Ludmil Angelov ve Anadolu Nefesli Beşlisi’nin konserlerine de ev sahipliği yapacak. Festivalin kapanış konserini ise 18 Eylül Çarşamba akşamı günümüzün en ünlü yaylı dörtlülerinden biri olan efsanevi Quatuor Ebène verecek. Festival programının detaylarını aşağıda görebilir, biletleri Biletix’ten edinebilirsiniz. Cello Duello: 31 Ağustos, CRR Konser Salonu, 20.00 Villa Musica İstanbul’da, 3 Eylül, Baruthane, 20.00 Christophe & Kocamangil & Mussat: 6 Eylül, CRR Konser Salonu, 20.00 Baltık Gitar Dörtlüsü: 9 Eylül, Baruthane, 20.00 SONICO Ensemble: 11 Eylül, CRR Konser Salonu, 20.00 Tambuco Percussion Ensemble: 14 Eylül, CRR
İstanbul’a dair fikirlerinizi öğrenmek için sabırsızlanıyoruz!
Dünyanın dört bir yanındaki Time Out şehirleri, bugünlerde okuyucularının yaşadıkları şehirlere dair fikirlerini öğrenmek için farklı dillerde anketlere imza atıyor. Biz de sizin İstanbul’a neler düşündüğünüzü merak ediyoruz. Yaşadığınız şehirden memnun musunuz? Şehrinizde yaşam şartları nasıl? Şehrinize kültür sanat, yeme içme, yeşil alanlar gibi konularda kaç puan verirsiniz? Bu gibi sorulara odaklanan eğlenceli anketimize katılmak için acele edin. Bu bağlantıdan 10 dakikalık anketimize katılabilirsiniz.
Mutfakta harikalar yaratın
Bugüne kadar gördüğünüz tüm yemek kitaplarını unutun ve bir ev aşçısı tarafından ev mutfakları için hazırlanmış ‘Mösyö Şokola’nın Resimli Yemek Kitabı’na kitaplığınızda yer açın. Düşbaz Kitaplar, sosyal medyada Mösyö Şokola ismiyle tanınan Berat Çokal’ın 99 tarifinden oluşan ‘Mösyö Şokola’nın Resimli Yemek Kitabı’nı okurlarla buluşturdu. Berat Çokal’ın kitabı mutfağında yaratıcı ve lezzetli tarifler denemek herkese hitap ediyor. Kitapta yumurtalardan salatalara, makarnalardan sebzelere, reçellerden turşulara kadar zorluk dereceleri belirtilmiş çeşitli tarifler yer alıyor. Çoğu tarifin vegan, vejetaryen ve glütensiz alternatiflerine yer verilmiş olması takdire şayan. Düşbaz Kitaplar, 240 sayfa
Miniklere çağdaş sanat festivali
Arter, güncel sergilerinden hareketle şekillenen etkinlikleriyle çocukları çağdaş sanatla buluşturmaya devam ediyor. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen Arter Çocuk Festivali 6-8 Eylül 2024 tarihleri arasında ‘Benim İçin Sanat’ başlığı altında minikleri ağırlayacak. 4-11 yaşındaki çocukları sanatın olanaklarını ve ifade gücünü keşfetmeye davet eden festivalin etkinlikleriyle çocuklar, farklı malzemeleri tanıyacak ve onları deneyimleyerek sanatla kurdukları ilişkiyi derinleştirecekler. Arter’in güncel sergilerindeki yapıtlarından esinle kurgulanan festival, sanata ilgi duyan ve keşfetmeye meraklı tüm çocuklara sesleniyor. Rehberli sergi turları, atölyeler, ritme dayalı etkinlikler ve gündelik nesneler ile kolektif üretim üzerine keşif alanları sunan Arter Çocuk Festivali, üç gün boyunca Arter’in farklı mekanlarında devam edecek. Festival boyunca çocuklar eserler üzerine sohbet edecek, sanatın özgürleştiren yönünü keşfedecek, çeşitli malzemeleri ve üretim tekniklerini deneyimleyecekleri etkinliklerde sanatın imkanlarını araştıracaklar. Festivalin biletlerini Biletix’ten edinebilirsiniz.
Yanköşe’de göz alıcı bir eser
Deneysel güncel sanat eserleri üreten sanatçılara ifade alanı açmayı hedefleyen Yanköşe’de bugünlerde sanatçı Sena Başöz’ün ‘Geleceğe Salınmak’ isimli çalışmasını görebilirsiniz. Eserde, Yapı Kredi Tarihi Arşivi ‘Selahattin Giz Koleksiyonu’ fotoğraflarından kesip çıkarılmış, yeni kurulan cumhuriyetin geleceğini temsil eden genç ve sağlıklı sporcu bedenleri yer alıyor. 2023 tarihli bu çalışma Fransız sanatçı Yves Klein’ın (1928-1962) ‘Leap into the Void (Boşluğa Salınmak)’ (1960) isimli ikonik fotoğraf çalışmasından ilham alıyor. Yolunuz Kabataş’a düştüğünde, ister arabada olun, ister sokakta, bu devasa ve etkileyici eserin gözünüze çarpacağına emin olabilirsiniz. Başöz’ün eseri Eylül 2024’e dek Yanköşe’de sergilenecek. Meclis-i Mebusan Caddesi, Tütün Han 85, Kabataş
Müzede Sahne başlıyor
Ayşe Draz’ın sanat yönetmenliğini üstlendiği Müzede Sahne, sekizinci yılında Gözler Duyar, Kulaklar Görür temasıyla ziyaretçileri gösteri sanatlarının büyülü dünyasında disiplinlerarası bir yolculuğa davet ediyor. Sezonun etkileyici oyunlarını bir araya getiren programda işitsel ve görsel algıyı sentezleyen yenilikçi performans da yer alıyor. 22 Ağustos’ta ‘Ama’ ve ‘Bana Kimse Ne Olduğunu Anlatmadı’, 23 Ağustos’ta ‘Mahallemiz Eşrafından’, 24 Ağustos’ta ise ‘Baba’ adlı oyunları müzede izleyebilirsiniz. Programın tamamına müzenin web sitesinden, biletlere ise Biletinial platformundan ulaşılabiliyor.
28. İstanbul Tiyatro Festivali yaklaşıyor
2 Ekim-19 Kasım 2024 arasında düzenlenecek 28. İstanbul Tiyatro Festivali, Türkiye’den ve dünyadan birçok yapımı tiyatro tutkunlarıyla buluşturacak. Festivalin tüm programı Eylül ayında açıklanacak ancak küratörlüğünü Mehmet Birkiye’nin üstlendiği festival programından iki yapım duyuruldu bile. Çağdaş tiyatronun dehalarından Thomas Ostermeier’in yönettiği Schaubühne Berlin yapımı ‘III. Richard’ ve Japon Butoh dansının büyük ustası Ushio Amagatsu imzalı ‘Utsushi’ festivalin ilk sürprizleri oldu. ‘III. Richard’, 18-19 Kasım’da, ‘Utsushi’ ise 24-25 Ekim’de Zorlu PSM’de izleyici karşısına çıkacak. Biletleri Passo’dan edinebilirsiniz.
Açık hava sineması için istikamet ENKA
ENKA Sanat, Başka Sinema iş birliğiyle son dönemin pek çok başarılı yapımını izleyiciyle buluşturuyor. 9 Ağustos’ta ‘Oppenheimer’, 12 Ağustos’ta ‘Barbie’, 14 Ağustos’ta ‘Tereddüt Çizgisi’, 16 Ağustos’ta ‘Anatomie d’une chute / Bir Düşüşün Anatomisi’, 19 Ağustos’ta ‘Aku wa sonzai shinai / Kötülük Diye Bir Şey Yok’, 21 Ağustos’ta ‘Everything Everywhere All at Once / Her Şey Her Yerde Aynı Anda’, 23 Ağustos’ta ‘Bildiğin Gibi Değil’, 26 Ağustos’ta ‘Dune: Part Two / Dune: Çöl Gezegeni Bölüm 2’, 28 Ağustos’ta ‘Le règne animal / Hayvan Krallığı’ izlenebilir. ENKA Eşref Denizhan Açık Hava Tiyatrosu’nda gerçekleşen gösterimler 21.00’de başlıyor, biletler 224 TL. Programın ayrıntılarına Enka’nın web sitesinden inceleyebilir, biletleri Biletix’ten edinebilirsiniz.
Hokusai’nin Hayatı performansı İstanbul’da
Enka Sanat, Japonya ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 100. yıl dönümü vesilesiyle ve İstanbul Fringe Festival iş birliğiyle ‘The Life of Hokusai / Hokusai’nin Hayatı’ performansını İstanbul’a getiriyor. Japon ressam Katsushika Hokusai’nin hayatındaki iç çatışmaları, dans ve dövüş sanatlarının bir karışımı olan geibu aracılığıyla tasvir eden performansta, sanatçıyı Katsumi Sakakura canlandırıyor. Kendisinin cennetin ve dünyanın enerjileri arasında bir köprü olduğuna ve bir ejderhanın vücut bulmuş hali olduğuna inanan Hokusai, felç geçirdikten ve büyük bir yangında her şeyini kaybettikten sonra birçok başyapıt çizdi. Kendini resme kaptırdığı yıllarda, ihmal ettiği karısı Koto’nun ani ölümünden sonra, o kadar derin bir pişmanlık duydu ki sanatının anlamını sorgulamaya başladı. Sanatçının bu dönemini anlatan performansta Hokusai’nin eserleri devasa bir canlı projeksiyona yansıtılacak. Son derece büyüleyici olacağını tahmin ettiğimiz bu görsel deneyim 17 Eylül’de Enka Oditoryumu’nda gerçekleşecek. Biletleri şimdiden Biletix’ten edinebilirsiniz.