Time Out İstanbul editörleri

Time Out İstanbul editörleri

Articles (893)

Ekim’de film coşkusu

Ekim’de film coşkusu

Ekim demek, İstanbullular için Filmekimi demek. Dünyanın en prestijli film festivallerinin öne çıkan yapımlarını bu yıl da İKSV’nin düzenlediği Filmekimi’nde izleme şansı bulacağız. Gösterimler Atlas 1948, CineWam Premium City’s Nişantaşı, Kadıköy Sineması ve Paribu Art’ta gerçekleşecek. Festival programının öne çıkan filmlerini sizin için bir araya getirdik. Festival ve program hakkında daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. İyi seyirler!
Better Go Mad in the Wild (Raději zešílet v divočině)

Better Go Mad in the Wild (Raději zešílet v divočině)

Çek gazeteci ve yazar Aleš Palán’ın aynı adlı kitabından uyarlanan ‘Better Go Mad in the Wild (Raději zešílet v divočině)’, Sumava Dağları’nda yaşayan, her şeyi paylaşan ikiz kardeşler Franta ve Ondra’nın sıra dışı yaşamına kapı aralıyor. 2025 Karlovy Vary Uluslararası Film Festivali’nden Grand Prix ödülüyle dönen film, paralel evrende geçen bir masal gibi: Konuşan inekler, uçma makineleri, ölüm ve yaşam üzerine felsefi sohbetler… Sonuç, tuhaf ve büyüleyici. Hem görsel dünyası hem de hayata ve kahramanlarına getirdiği olağandışı bakış açısıyla hafızalara kazınacak bir deneyim. Beş yıl boyunca Klisik kardeşlerle 60 gün geçiren yönetmen Miro Remo, sizi gerçek ile hayalin iç içe geçtiği benzersiz bir evrende dolaşmaya davet ediyor.
Once Upon a Time in Gaza

Once Upon a Time in Gaza

Gazze’den dostluk ve direniş dolu bir hikaye… 2007 yılında, Gazze’deyiz. Genç üniversiteli Yahya ile lokantacı dostu Usame, gündüzleri yemek, geceleri ise torbacılık işleriyle meşgulken; bir gün karşılarına, tam bir Western filminin anti-kahramanını andıran hırslı bir polis çıkıyor ve olaylar gelişiyor. ‘Dégradé’ ve ‘Gaza, Mon Amour’ filmleriyle tanınan Gazze doğumlu kardeş yönetmenler Tarzan ve Arab Nasser, bu filmde şehirlerinin klişelerden arınmış, sahici bir portresini çiziyor. İkili Gazze’de bombardıman ile yaşam, ölüm ile direniş, işgal ile hayatta kalma arzusu yan yana varlığını sürdürdüğünün altını çiziyor. Türler arasında ustalıkla dolaşan ‘Once Upon A Time in Gaza’, hem bir polisiye hem de komedi filmi.
O Agente Secreto

O Agente Secreto

Brezilya sinemasının güçlü sesi Kleber Mendonça Filho (Aquarius, Bacurau) bu kez yüksek tempolu bir casus-aksiyonla karşımızda. Cannes’da hem “En İyi Yönetmen” hem de başrol Wagner Moura’ya “En İyi Erkek Oyuncu” ödüllerini kazandıran, ayrıca FIPRESCI ödülüyle taçlanan ‘O Agente Secreto’, politik gerilimle sinematik estetiği ustaca harmanlıyor. Moura, askerî diktanın peşini bırakmadığı rejim muhalifi Marcelo rolünde karşımıza çıkıyor. Göz alıcı görüntüleri ve gerilimi yüksek öyküsüyle film, hem aksiyon severleri hem politik sinema tutkunlarını kendine çekecek. Yılın en çarpıcı Latin Amerika yapımlarından biri olmaya aday olan ‘O Agente Secreto’yu sinemada izleme fırsatını kaçırmayın.
Alpha

Alpha

Julia Ducournau’dan bir başka beden politikası kabusu... ‘TItane’ ile Altın Palmiye’yi kazandıktan sonra merakla beklenen yeni projesiyle geri dönen Julia Ducournau, yazıp yönettiği ‘Alpha’ ile Filmekimi 2025 programında. Yine beden, aidiyet ve dönüşüm ekseninde gezinen film, yönetmenin sınır tanımayan anlatım gücünü bir kez daha gözler önüne seriyor. Hikayenin merkezinde, annesi hastanede kan yoluyla bulaşan gizemli bir hastalıkla boğuşurken, okuldan kolunda bir dövmeyle dönen 13 yaşındaki Alpha yer alıyor. Bu küçük işaret, anne-kızın hayatını geri dönülmez biçimde değiştiriyor. 2025 Cannes Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan filmde Tahar Rahim, Golshifteh Farahani, Emma Mackey, Mélissa Boros, Finnegan Oldfield ve Louai El Amrousy gibi isimlerden oluşan dikkat çekici bir oyuncu kadrosu yer alıyor.
Deux Procureurs

Deux Procureurs

Belgeselleri ve güçlü politik dramalarıyla tanınan Ukraynalı yönetmen Sergei Loznitsa, uzun bir aradan sonra kurmacaya geri dönüyor. Cannes Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan ‘Deux procureurs’, ‘The Motorcycle Diaries / Motosiklet Günlükleri’, ‘Babil / Babel’ ve ‘Timbuktu’ gibi yapımlara da verilmiş olan François Chalais Ödülü’nün sahibi oldu. Adalet, idealizm ve vicdan üzerine kurulu film, Loznitsa’nın ‘Donbass’ ve ‘V Tumane / Sislerin İçinde’ ile tanıdığımız keskin bakışını bu kez hukuk dünyasına çeviriyor. Cannes’dan övgülerle dönen ‘Deux procureurs’, Filmekimi programının en merakla beklenen politik dramlarından biri.
Damien Duviau, Nobu’da

Damien Duviau, Nobu’da

Japon-Peru mutfağının dünyaca ünlü temsilcisi Nobu, gastronomi tutkunlarını yeni bir keşfe davet ediyor. Nobu Afrika ve Orta Doğu Bölgesi Kurumsal Şefi Damien Duviau, 26-29 Eylül tarihleri arasında İstanbul’a geliyor ve yalnızca bu üç gün boyunca servis edilecek özel bir menü hazırlıyor. Egzotik tatların incelikle tasarlanmış tabaklarda buluştuğu bu deneyimde, şefin imzasını taşıyan omakase menüsünün yanı sıra özenle seçilmiş özel tabaklar da sunulacak. Alışılagelmişin dışında pişirme teknikleri ve yaratıcı tat kombinasyonlarıyla damaklarda iz bırakacak bu menü, Nobu’nun yenilikçi ruhunu en rafine haliyle yansıtıyor. Rezervasyon için: ist.reservations@noburestaurants.com veya +90 212 334 30 34.
Damien Duviau, Nobu’da

Damien Duviau, Nobu’da

Japon-Peru mutfağının dünyaca ünlü temsilcisi Nobu, gastronomi tutkunlarını yeni bir keşfe davet ediyor. Nobu Afrika ve Orta Doğu Bölgesi Kurumsal Şefi Damien Duviau, 26-29 Eylül tarihleri arasında İstanbul’a geliyor ve yalnızca bu üç gün boyunca servis edilecek özel bir menü hazırlıyor. Damien DuviauDamien Duviau’ Egzotik tatların incelikle tasarlanmış tabaklarda buluştuğu bu deneyimde, şefin imzasını taşıyan omakase menüsünün yanı sıra özenle seçilmiş özel tabaklar da sunulacak. Alışılagelmişin dışında pişirme teknikleri ve yaratıcı tat kombinasyonlarıyla damaklarda iz bırakacak bu menü, Nobu’nun yenilikçi ruhunu en rafine haliyle yansıtıyor. Rezervasyon için: ist.reservations@noburestaurants.com veya +90 212 334 30 34.
Noise_Media Art

Noise_Media Art

Dünyanın sayılı medya sanatı etkinliklerinden biri olan Noise_Media Art, İstanbul’u dijital sanatın küresel buluşma noktası haline getiriyor. Bomontiada’da gerçekleşecek olan bu öncü etkinlik, sanat, teknoloji ve müzik ekseninde disiplinlerarası bir deneyim vadediyor. Piksel Creative Solutions prodüksiyonu olan Noise, ilk edisyonundan bu yana eşitlikçi ve yenilikçi yaklaşımıyla medya sanatına yön veriyor. Sürükleyici interaktif enstalasyonlar, görsel-işitsel deneyimler, yaratıcı dijital eserler ve elektronik müziğin ana akım dışındaki sesleri, sizlere unutulmaz bir atmosfer sunacak. Programın ana başlıkları arasında yer alan OI_Music, OI_Focus, OI_Talks ve OI_Education, katılımcılara hem yaratıcı üretimi hem de güncel tartışmaları takip etme imkanı tanıyacak. Detaylı bilgi için buraya göz atabilirsiniz. 17-21 Eylül, Yapı Kredi bomontiada, noise.ist
Noise_Media Art’ın arkasındaki ekiple tanışın

Noise_Media Art’ın arkasındaki ekiple tanışın

Piksel.Creative Solutions’tan kısaca bahsedebilir misiniz? Ne zaman, hangi amaçla kuruldu? Bugüne dek neler yaptınız? Arda Yalkın: Piksel.Creative Solutions bizim için sadece bir şirket değil, bir komünite. 2010’ların sonunda Hande ile farklı sanat projeleri ve teknolojik denemelerle başlayan yolculuğumuzu, Piksel’i kurarak daha sistematik bir yapıya kavuşturduk. Teknolojiyi bir araçtan öte, sanatın düşünsel boyutunu dönüştüren ve yeni tartışmalar yaratan bir dil olarak görüyoruz. Bugüne dek Noise_Media Art’ın İstanbul ve Viyana edisyonlarını, Ars Electronica İstanbul’u, Silo’lardaki sergileri hayata geçirdik, bağımsız sergiler ve müzik etkinlikleri düzenledik ve aynı zamanda düzenli olarak yayımladığımız Piksel.Bülten ile medya sanatı alanındaki güncel tartışmalara katkı sunduk. Bu seneden itibaren müzelere, galeri ve sanatçılara medya sanatı alanında teknolojik destek vermeye başladık. İstanbul Bienali’nin teknoloji destekçilerinden biriyiz. Hande Şekerciler: Piksel’in en belirgin özelliği, hem deneysel sanat için bir laboratuvar hem de sanatı teknolojiyle birleştiren profesyonel bir prodüksiyon evi olması. Örneğin Noise_Media Art tamamen bağımsız inisiyatifimizken; Ars Electronica İstanbul ya da Sonica İstanbul gibi projeleri uluslararası kurumlarla ortaklaşa yürütüyoruz. Bunun yanında Piksel, proje geliştirmenin yanı sıra o projeyle ilgili tüm hizmetleri de kendi bünyesinde sunabiliyor. İletişim tasarımı, teknik altyapı sağlanması, yayıncılık, eğitim ya da sosyal medya yö
Bir otelden çok daha fazlası

Bir otelden çok daha fazlası

The Museum Hotel Antakya, 6 Şubat depremleri sonrasında gerçekleştirilen renovasyon sürecinin ardından yeniden misafirlerini ağırlamaya başladı. 2300 yıllık bir arkeolojik alan üzerinde yükselen ve bünyesinde müze barındıran otel, misafirlerine dünyanın en büyük tek parça taban mozaiğini ve 13 farklı medeniyetten kalıntıları görme imkanı sunuyor. Ayrıca dünyanın ilk mağara kilisesi St. Pierre’in tam karşısında konumlanıyor. The Museum Hotel Antakya benzersiz mimarisi ve içinde dünyada bu ölçekte en büyük tarihi eserleri barındıran tek otel olmasının dışında aynı zamanda Antakya turizmi ve ekonomisi için de bir kaldıraç görevi üstleniyor. Otelin detaylarını Asfuroğlu Grubu Turizm Yatırımları CEO’su ve otelin yatırımcısı Sabiha Asfuroğlu Abbasoğlu’ndan dinledik. The New York Times’ın “Dünyada Görülmesi Gereken 52 Yerden Biri” listesine giren The Museum Hotel Antakya’yı farklı kılan, aslında adından da anlaşıldığı gibi bir müze olması. 2300 yıllık bir arkeolojik alanın üzerinde bulunan ve tarihi eserlerle iç içe bir ortama sahip olan otelin yaşattığı deneyimi nasıl tanımlarsınız? Otelde ziyaretçileri neler bekliyor? Antakya’nın kalbinde ve arkeolojik kalıntıların hemen üzerinde yer alan The Museum Hotel Antakya olarak konuklarımıza hem bir otelin hem de bir müzenin kapılarını açmış oluyoruz. 2300 yıllık tarihi bünyesinde barındıran ve otelin inşası esnasında korunarak bugünlere gelen eserler aracılığıyla misafirlerine olağan üstü deneyimler yaşatan, konukların yüzyıllar arasında
Ömer Uluç’un sanatında yedi duraklı bir yolculuk

Ömer Uluç’un sanatında yedi duraklı bir yolculuk

İstanbul Modern’de sanat tutkunlarıyla buluşan ‘Ömer Uluç: Ufuk Çizgisinden Öteye’ sergisi, sadece kapsamlı bir kişisel sergi olmanın ötesinde, sanatçının 1960’lardan 2010 yılına uzanan yaratım sürecini izlemeye olanak tanıyor. Ömer Uluç’un pratiği, biçimsel yenilikler, malzeme araştırmaları ve çok katmanlı imgeler üzerinden şekillenen bir sanat yolculuğu sunuyor. Sergide yer alan 300’ün üzerinde yapıt, tuvalden heykele, desenlerden kolajlara kadar geniş bir çeşitlilikte izleyiciye sunuluyor. Ancak Uluç’un dünyasına adım atmak için tek tek yapıtları sıralamak yerine, onun sanatsal evrenini anlamayı kolaylaştıran yedi farklı durakta durmak mümkün. Bu duraklar, sanatçının dönüşüm geçirdiği anları, üretim süreçlerini ve imgelerle kurduğu ilişkileri görünür kılıyor. Ömer Uluç’un sanatındaki yedi duraklı yolculuğa yakın bakalım. Kopuş ve başlangıç: ‘Armalar’ serisi İstanbul Modern‘Armalar’ serisinden 1960’ların ortasında yaşanan bir kopuş anı, Uluç’un sanatsal kimliğinde önemli bir dönüşüme işaret eder. Londra’da bir otel odasında, büyük kağıtlara kendi adını yazarken, özellikle “Ö” harfinin yuvarlaklığı, zamanla bir forma, harekete ve sonrasında bir desene dönüşür. Sanatçı, bu anı bir başlangıç olarak görür. Bu süreçte ortaya çıkan desenler, ‘Armalar’ adını verdiği bir seri halini alır. Adeta bir günlük tutar gibi çizilen bu yapıtlar, sanatçının iç dünyasında yaşadığı kırılmaların ve dönüşümlerin tanıklarıdır. Afrika’nın yankısı: ‘Afrika Kraliçesi’ ve Lagos yılları 1974-1977 yı

Listings and reviews (1)

Licorice Pizza

Licorice Pizza

5 out of 5 stars
La película más soleada de Paul Thomas Anderson hasta ahora es este palimpsesto del valle de San Fernando con tantas burbujas que prácticamente sale de la pantalla. El mayor golpe de 'Licorice Pizz'a, sin embargo, es su casting. Alana Haim, del grupo Haim, es Alana Kane, de 25 años, una asistente de fotógrafa desconcertada de encontrarse con Gary Valentine, un estudiante de secundaria diez años menor que ella. Es un actor infantil con una comedia de éxito a su nombre y unos niveles de autoconfianza proporcionales. La otra estrella es el escenario: aquí el valle está bañado por la luz del sol y la nostalgia agridulce. Pero 'Licorice Pizza' no es una carta de amor al sitio: la familia judía ortodoxa de Alana (interpretada por otros miembros de la familia Haim) no es precisamente liberal. Con la ayuda de la delicada partitura de Jonny Greenwood, Anderson pinta un cuadro a veces melancólico y cada escena ofrece una nueva actuación para disfrutar y reír de lo lindo. Cuando, más tarde, 'Licorice Pizza' se adentra en las maquinaciones del Hollywood de los años 70, las risas las proporcionan Bradley Cooper y Sean Penn. Los veteranos amenazan con robar el espectáculo a los protagonistas más jóvenes, pero 'Licorice pizza' es una película que no se puede robar. Simplemente, galopa con una energía ilimitada. Como 'Movida del 76', de Richard Linklater, Paul Thomas Anderson ha contado una historia norteamericana de los años 70 sobre la mayoría de edad que hace que la América post-Vietnam p

News (496)

Salon İKSV’nin yeni sezonu dopdolu

Salon İKSV’nin yeni sezonu dopdolu

Şehrin favori konser mekanlarından Salon İKSV, 2025 sonbahar sezonunda bizi sınırların ötesine taşımaya devam ediyor. Melbourne’lü enstrümantal soul-funk kolektifi Surprise Chef ile açılacak sezonda Grammy adayı Amerikalı özgür ruh Caroline Rose, Londra çıkışlı art-pop üçlüsü Vanishing Twin, yerli rock müziğin en önemli figürlerinden Kaan Tangöze, ıslık virtüözü Molly Lewis, Liverpool’un karanlık folk-rock ikilisi King Hannah, Montréal’in indie-pop öncüsü TOPS ve Eurovision’da Estonya’ya üçüncülük getiren Tommy Cash Salon sahnesine konuk oluyor. Programla ilgili detaylı bilgi için mekanın web sitesine göz atabilir, biletinizi Passo’dan edinebilirsiniz.
Meşher’in ‘Hikâye İstanbul’da Geçiyor’ sergisi uzatıldı

Meşher’in ‘Hikâye İstanbul’da Geçiyor’ sergisi uzatıldı

Son ayların en çok ses getiren sergilerinden biri, Ömer Koç Koleksiyonu’ndan yaklaşık 300 kitabı merkezine alan ‘Hikâye İstanbul’da Geçiyor’ oldu. 16. yüzyıldan günümüze farklı zamanlarda ve çeşitli edebî türlerde üretilmiş İstanbul temsillerini odağına alan sergi, İstanbulluların yoğun ilgisine maruz kalınca, kapanış tarihi de 13 Temmuz 2025’ten 18 Ocak 2026’ya çekildi. Sergi o kadar uçsuz bucaksız bir seçki sunuyor ki, bir kez gezmek kesinlikle yetmiyor; dolayısıyla serginin uzatılması çok yerinde bir karar olmuş. Voltaire, Virginia Woolf, Jules Verne, Ian Fleming gibi yazarların eserlerini bir araya getirerek şehrin edebiyat ve sanat üzerindeki ilham verici etkisini görünür kılan sergi, filmlerin gösterimlerinin yanı sıra çocuk ve yetişkinlere yönelik atölyeleriyle de zengin bir deneyim sunuyor. Mutlaka görün. Meşher: İstiklal Caddesi 211, Beyoğlu
Sanatorium yaz boyunca açık

Sanatorium yaz boyunca açık

Şehrin popüler galerilerinden Sanatorium’un Tophane’deki mekanı yaz boyunca ziyarete açık. Mekanda hem çeşitli proje sergileri hem de arşiv seçkileri sanat tutkunlarını bekliyor. Örneğin Archive Focus kapsamında, Luz Blanco ve Erol Eskici’nin yeni çalışmaları ilk kez izleyiciyle buluşuyor. Merve Şendil, Yağız Özgen, Çağla Köseoğulları ve Yunus Emre Erdoğan’ın birçoğu İstanbul'da ilk defa gösterilen çalışmaları ise sanatçılarının güncel üretimlerine dair birer örnek sunuyor. Galeriyi salı-cumartesi günlerinde 11.00-19.00, pazar günleri ise 12.00-17.00 saatlerinde ziyaret edebilirsiniz.
Erdal Alantar, Büyükada’da anılıyor

Erdal Alantar, Büyükada’da anılıyor

Türk soyut resminin öncü isimlerinden Erdal Alantar, hayatında özel bir yere sahip olan Büyükada’da bir sergiyle anılıyor. Adalar Müzesi’nde açılan ‘Adada Müzikal Soyutlamalar’ sergisi, sanatçının renklerle müziği buluşturan dünyasını yeniden gözler önüne seriyor. 1932’de İstanbul’da doğan Erdal Alantar, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde aldığı eğitimin ardından Floransa ve Paris’te sanat yolculuğunu sürdürdü. Paris ekolünün önemli temsilcilerinden biri olan sanatçı, soyut dışavurumculuğu Osmanlı hat sanatının zarif çizgileri ve Barok estetiğin görkemiyle harmanladı. Wagner, Mozart ve Beethoven’ın eserlerinden aldığı ilhamı fırçasıyla tuvallere taşıyarak, müziğin ritmini renklerle buluşturdu. Retrospektif sergide Alantar’ın yağlı boya tabloları, gravür, desen ve heykel çalışmaları bir araya geliyor. Sergi 9 Ağustos’ta 18.00’de kapılarını açıyor; aynı gün saat 17.00’de müzede Alp Alantar’ın konuşmacılığında ‘Paris Ekolünde Müzikal Soyutlamalar’ başlıklı bir söyleşi gerçekleşiyor. Saat 19.00’da ise Nilgün Argeşo (keman) ve Günsu Özkarar (viyola) bir müzik dinletisine imza atacak. Detaylı bilgi için (0216) 382 64 30’den müzeye ulaşabilirsiniz.                                           
Michelin Rehberi’ne Kapadokya ekleniyor

Michelin Rehberi’ne Kapadokya ekleniyor

2022 yılı itibarıyla İstanbul’u da kapsama alanına alan prestijli Michelin Rehberi, seçkisine daha sonra İzmir ve Muğla’da restoranları da eklemişti. Michelin ekibi geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada rehberin 2026 seçkisinde İstanbul, İzmir ve Muğla’nın yanı sıra Kapadokya’nın da yer alacağını duyurdu. MICHELIN Rehberi Uluslararası Direktörü Gwendal Poullennec, Michelin müfettişlerinin bölgedeki köklü kültürü ve gelenekleri keşfetmekten memnuniyet duyduğunu ve keşiflerini yemek tutkunlarıyla paylaşmak için sabırsızlandığını dile getirdi. Kapadokya’daki şeflerin yerel ürünler ve tarımı ustalıklarının her aşamasında temel birer unsur olarak kullandığını altını çizen Poullennec, “Kapadokya, tarihi mucizelerle dolu bir yer; dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler taş oyma mağaraları, yer altı şehirleri ve sıcak hava balonlarının büyüleyici gösterileri için buraya akın ediyor. Şimdi bu bölgeyi tercih etmek için bir neden daha sunmak istiyoruz: Kapadokya’nın eşsiz gastronomi dünyasını deneyimlemek,” diyerek sözlerinde devam etti. İstanbul, İzmir, Muğla ve Kapadokya 2026 Michelin Rehberi restoran seçkisi, 4 Aralık 2025’te İstanbul’da düzenlenecek törenle açıklanacak. Michelin Rehberi’nin restoran seçkisine, Türkiye’nin dahil olduğu küresel bir otel seçkisi de eşlik ediyor.
Büyükada'da harika bir sergi

Büyükada'da harika bir sergi

Heybeliada'yı daha yakından tanımak ister misiniz? Öyleyse Büyükada'da bulunan Adalar Müzesi'ndeki 'Saltanattan Cumhuriyete Heybeliada Notları' sergisini kaçırmayın. 19. yüzyıl ortalarından 1960’lara uzanan sergide nadir fotoğraf, kartpostal ve efemeralardan oluşan bir seçki sunuluyor. Sergi sizi kâh 1916 yılında Heybeli’de bir kış gününe götürecek kâh kedisi kucağında romanını okuyan Hüseyin Rahmi'nin köşküne götürecek. Halil Gökman koleksiyonundan derlenen seçkiyi 28 Haziran'dan itibaren görebilirsiniz. Serginin açılış kokteyli 28 Haziran Cumartesi günü saat 19.30'da gerçekleşecek. Adalar Müzesi: Yılmaztürk Caddesi 177, Büyükada Saltanattan Cumhuriyet’e Heybeliada
29. İstanbul Tiyatro Festivali'nin ilk sürprizleri

29. İstanbul Tiyatro Festivali'nin ilk sürprizleri

20 Ekim-22 Kasım 2025 tarihleri arasında düzenlenecek 29. İstanbul Tiyatro Festivali, Türkiye’den ve dünyadan birçok çarpıcı yapımı tiyatroseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor. Festivalin açılış gösterisi ise bu yıl ‘Scapino Ballet Rotterdam: Katedral, Arvo Pärt’le Bir Akşam’ olarak belirlendi. Avrupa’nın gözde koreografı Marcos Morau’nun Hollanda’nın köklü dans topluluklarından Scapino Ballet Rotterdam ile yaptığı iş birliğinin sonucu olan ‘Katedral, Arvo Pärt ile Bir Akşam’ güçlü estetiğiyle öne çıkan bir eser. Arvo Pärt’in büyülü müziklerini de hesaba kattığımızda, uzun süre hafızalardan çıkmayacak bir performansın bizi beklendiğini söyleyebiliriz. Bu eseri 20-21 Ekim’de izleyebilirsiniz. Küratörlüğünü Mehmet Birkiye’nin üstlendiği festivalin açıklanan bir diğer gösterisi ise ‘Biz Kimiz?’. Fransız-Katalan topluluk Baro d’evel’in dansçıları, müzisyenleri, oyuncuları, akrobatları, seramikçileri ve clown’ları sahnede bir araya getiren bu gösterisi 22-23 Ekim’de sahnelenecek. Her iki gösterinin biletlerini Passo’dan temin edebilirsiniz. Festival programının tamamı Eylül ayında açıklanacak.
Oto Sanayi’de sanat nasıl olur?

Oto Sanayi’de sanat nasıl olur?

İstanbul’un kültürel haritasına alternatif bir soluk getiren AOS51, Maslak’taki Atatürk Oto Sanayi Sitesi’nin 51. Sokağı’nda, beş katlı özel bir yapıda konumlanıyor. Sanatı, şehrin alışılmış sınırlarının dışına taşıyan bu girişim, sanayi bölgesinde konumlanarak dönüşümün ve yaratıcılığın somut bir örneğini sunuyor. AOS51’in dış cephesinde İstanbulluların gayet iyi tanıdığı sokak sanatçısı Cins’in yaptığı bir grafiti dikkat çekiyor. Bu eser, sanayi bölgesinin sert dokusunu sanatla yumuşatarak, mekanın dönüşümünü ve yaratıcı vizyonunu Oto Sanayi’ye yolu düşen herkese aktarıyor. AOS51’in ilk sergisi olan ‘Kompleks’i ise Haziran sonuna dek her çarşamba, cuma ve cumartesi günü 11.00-20.00 saatlerinde ziyaret edebilirsiniz. Küratörlüğünü Ceren ve Irmak Arkman’ın üstlendiği sergi, mekanın sanayi kimliğinden ilhamla oluşturulan çok katmanlı bir anlatı sunuyor. İstanbul’un önde gelen sokak sanatçılarından Cins, 2023’ten bu yana ürettiği ve daha önce sergilenmemiş eserlerini ilk katta izleyiciyle buluşturuyor. Aslı Aydemir’in seramik ve buluntu objelerle oluşturduğu yerleştirmeler ikinci katta yer alırken; üçüncü katta Çağla Çağlar, Emre Köktaş ve Ci Demi’nin sanayi bölgesinde çektiği fotoğraflardan oluşan bir seri sizi bekliyor. AOS51’nin sanatı daha erişilebilir, katılımcı ve şehir dokusuna entegre hale getirme vizyonuyla gerçekleştireceği gelecek projeleri merakla bekliyoruz. Atatürk Oto Sanayi, 51. Sokak No:16, Maslak www.aos51.com
Kup griye günü kutlu olsun!

Kup griye günü kutlu olsun!

İstanbul’un klasikleşen mekanlarını sıralamaya kalksak, ilk akla gelenlerden biri kuşkusuz Baylan olurdu. Yıllardır kalitesinden ödün vermeyen ve şehrin farklı noktalarında şubeleri olan Baylan ile özdeşleşen en meşhur lezzet ise tabii ki kup griye tatlısı. İlk diplomalı pastacı akademisyeni Harry Lenas’ın imzasını taşıyan ve 1950’lerden bu yana Baylan ile anılan kup griye, daima doğal malzemeler kullanılarak el emeğiyle hazırlanıyor. Lezzetini de kuşkusuz malzemelerinin kalitesiyle doğallığına ve yapımında sarf edilen emeğe borçlu. Bal badem, karamel sos, krem şanti, vanilyalı ve karamelli dondurma eşliğinde, Antep fıstığı ve kedi diliyle servis edilen bu özgün tatlı, yurt dışından İstanbul’a gelen misafirlerimize de mutlaka tattırdığımız lezzetlerden biri. Baylan’da son birkaç yıldır haziran ayının ilk cuması Kup Griye Günü olarak kutlanıyor. Bu yıl bayramın ilk gününe denk gelen Kup Griye Günü’nde Baylan’ın Kadıköy, Bebek, Galataport ve Kız Kulesi şubelerinde 15.00-19.00 saatleri arasında herkese kup griye ikramı olacak. Yolunuz düşerse, afiyet olsun!
Gelenekselin asi dönüşümü: ‘Paby’s Garage’

Gelenekselin asi dönüşümü: ‘Paby’s Garage’

Tuğberk Selçuk ve GLEM Studio’nun ortak imzasını taşıyan ‘Paby’s Garage’, İstanbul’un gözde lokasyonlarından Ulus’taki ARS Garaj’da sanatseverlerle buluşuyor. 22 Haziran’a kadar görülebilecek sergi, bir otomobil galerisini alışılmışın dışına çıkarak bir sergi mekanına dönüştürüyor. Metal heykeller ile çini sanatını bir araya getiren bu proje, klasik ile moderni, zarafet ile başkaldırıyı yan yana getiriyor. Sergide GLEM Studio’nun kurucuları Sanem Vardar İkili ve Simge Selçuk’un sınırları zorlayan çini tasarımları ile Tuğberk Selçuk’un verdiği mesajlarla dikkat çeken metal heykelleri bir araya geliyor. Bu iki farklı malzeme arasında kurulan denge, serginin en çarpıcı yanlarından biri. Geleneksel motifler, arabesk tınılar ve sokak estetiğiyle harmanlanan bu üretim dili, hem tanıdık hem de taze bir görsel atmosfer sunuyor. Paby’s Garage Sergiye adını veren ‘Paby’ ise sadece bir kelime oyunu değil; aynı zamanda asi ruhlu bir maskot. ‘Playboy’ kültüründen devşirilmiş bir figür olarak tavşan, bu kez orta parmağını kaldırıyor ve sistemin kendisine dayattığı kimlikleri reddediyor. ‘Paby’s Garage’, sadece bir sergi değil; çiniyle metalin, geçmişle bugünün, eleştiriyle estetiğin kesiştiği çarpıcı bir deneyim. Ulus’a yolunuz düşerse ya da yalnızca sergiyi görmek için birkaç saatinizi ayırabilir, ‘Paby’s Garage’ın güzelliklerini görebilirsiniz.
Dünyanın en büyük holografik hayvanat bahçesi İstanbul’da

Dünyanın en büyük holografik hayvanat bahçesi İstanbul’da

Dünyanın en büyük holografik hayvanat bahçesi ve dijital deneyim merkezi DigiZoo, Mall of İstanbul’da kapılarını açtı. 1.500 metrekarelik bir alana kurulan DigiZoo 50’den fazla canlı türü, sanal gerçeklik deneyimleri ve etkileşimli sergilerle hem çocukları hem de yetişkinleri müthiş bir yolculuğa çıkarıyor. Çeşitli görüntüleme teknolojileri ve yapay zeka algoritmalarının birleşimiyle oluşturulan bu sürükleyici ve etkileşimli holografik dijital hayvanat bahçesi, tarih öncesi canlılardan günümüz hayvanlarına uzanan etkileşimli sergilere ev sahipliği yapıyor. İklim krizine dikkat çekmek amacıyla tasarlanmış dijital enstalasyonlar da oldukça etkileyici. DigiZoo’nun 2025 yılında 160 bin ziyaretçiyi ağırlaması bekleniyor. DigiZoo, Mall of İstanbul’da: Süleyman Demirel Bulvarı 7, Başakşehir
Nefis bir yemek kitabı

Nefis bir yemek kitabı

Sırmaison markasının kurucularından Rosella Ennekavi Karabacak, sofra sanatından ev dekorasyonuna uzanan alanlardaki tecrübesini yansıttığı 'Beyaz Kiraz Reçeli' kitabıyla karşımızda. Karabacak’ın derlediği tarifler, Hülya Ekşigil’in anlatımıyla Sefarad mutfağının zarif ve köklü geleneklerini evlere taşıyor. Türk mutfağının ikram kültürü ve İstanbul’un özgün tatlarıyla harmanlanan tarifler hem geleneksel hem de günümüz mutfaklarından izler taşıyor. Adını Rosella Karabacak’ın annesi Ester Ennekavi’nin beyaz kiraz reçelinden alan kitapta pırasa köftesi, erikli balık gibi ilginç tarifler bulabilirsiniz. Kitap ayrıca İstanbul’un çok kültürlü sofra geleneğine dair önemli bir mutfak hafızası sunuyor ve Ester Ennekavi’nin yıllar boyunca dostlarını ağırladığı sofralardan süzülen, kuşaktan kuşağa aktarılan aile tariflerini bir araya getiriyor. Mutfakta fazla deneyiminiz olmasa bile kitaptaki az malzemeli tarifleri kolaylıkla uygulayabilirsiniz. 'Beyaz Kiraz Reçeli’, Minoa ve Sırmaison mağazalarında satışta. Beyaz Kiraz Reçeli