Time Out İstanbul editörleri

Time Out İstanbul editörleri

Articles (910)

O da Bir Şey Mi

O da Bir Şey Mi

Dünya prömiyerini Rotterdam Film Festivali’nde yapan, İstanbul Film Festivali’nden En İyi Senaryo ödülü alan Pelin Esmer’in yazıp yönettiği son filmi ‘O da Bir Şey Mi’ vizyona girmeye hazırlanıyor. ‘Koleksiyoncu’, ‘Oyun’, ‘11'e 10 Kala’, ‘Gözetleme Kulesi’, ‘İşe Yarar Bir Şey’ ve ‘Kraliçe Lear’ filmlerinin ödüllü yönetmeni Pelin Esmer’in bu filminde Timuçin Esen, Merve Asya Özgür, İpek Bilgin, Nur Sürer, Mehmet Kurtuluş, Şebnem Hassanisoughi gibi isimler rol alıyor. Film, birbirine uzak gibi görünen iki insanın yollarının nasıl kesiştiğini anlatıyor: Söke film festivalinin konuklarından İstanbullu ünlü yönetmen Levent, kaldığı otelde kat görevlisi olarak çalışan yirmilerindeki Aliye’den bütünüyle habersizdir. Oysa kendine yeni bir hayat hikaye edinmeye çalışan Aliye, Levent’i ve filmlerini çok iyi tanımaktadır. Aliye’nin çetrefilli hikayesi, birbirinden tamamen farklı hayatlara sahip bu iki uzak insanı bir araya getirir. Şimdi gerçek ile kurgu arasında bir seçim yapmak zorundadırlar. Vizyon tarihi: 17 Ekim
İstanbul, Tiyatro Festivali’ne hazır

İstanbul, Tiyatro Festivali’ne hazır

Hem Türkiye’den hem de dünyadan birbirinden heyecan verici oyunları bir araya getiren İstanbul Tiyatro Festivali, 29. kez İstanbullularla buluşmaya hazırlanıyor. 2022 yılında küratörlü bir yapıya geçen İstanbul Tiyatro Festivali, Kent Oyuncuları geleneğinin önemli temsilcilerinden, hem oyuncu hem yönetmen kimliğiyle pek çok ödülle onurlandırılan Mehmet Birkiye’nin küratörlüğünde gerçekleşiyor. Dünya tiyatrosunun çarpıcı örneklerinin yanı sıra günümüz tiyatrosuna yeni soluklar getiren yerli yapımlara da programında yer veren festivalin öne çıkan eserlerine göz attık.
Jonas’la Evlenmek

Jonas’la Evlenmek

‘Aşalım Bunları’ ile TEB Ödülleri’nde Yılın Genç Ekibi unvanını alan Reka Kolektif’in yeni oyunu ‘Jonas’la Evlenmek’te izleyiciler, İsveçli Jonas’la evlenerek Türkiye’den ayrılmak isteyen gençlerin katıldığı bir evlilik yarışmasında gelişen olaylara tanık oluyor. Sabit olmayan, dönüşüme açık, ortak bir üretim yöntemini temel alan Reka Kolektif, kullandığı kamera ve yeni medya araçlarıyla anlatıya çoklu bir bakış açısı ve eşzamanlılık kazandırıyor. İKSV Genç Sanatçı Fonu ile desteklenen oyunu kaleme alan isim Aslı Ekici. 19-20 Kasım, Alan Kadıköy 20.30, 750 TL
New York Üçlemesi

New York Üçlemesi

Geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz yazar Paul Auster’ın bizzat temas ettiği ve onay verdiği son projelerden biri olan, polisiye kurgunun post-modern anlatıyla iç içe geçtiği ‘New York Üçlemesi’, yazar-yönetmen Igor Mendjisky’nin özgün rejisiyle sahneye uyarlandı. Fransa’nın en önemli sanat merkezlerinden Théâtre de la Ville Paris’in ortak yapımcı olarak destek verdiği projenin oyuncu kadrosunda ‘Call My Agent’ dizisindeki Colette Brancillon karakteriyle tanınan Ophélia Kolb-Kasapoğlu da yer alıyor. Amerikan edebiyatının usta kalemi Auster’ın başyapıtının ilk kez büyük çaplı bir tiyatro prodüksiyonuna dönüştüğünü de vurgulamak gerek. ‘New York Üçlemesi’ 210 dakikalık süresiyle de festivalin kesinlikle en iddialı yapımlarından biri. 21 Kasım, Zorlu PSM, 20.00, 2.500-3.500 TL / 22 Kasım, Zorlu PSM, 15.00, 2.500-3.500 TL
Bovary

Bovary

İstanbul Tiyatro Festivali son yıllarda “Bu İşte Bir Kadın Var” başlıklı bölümüyle dikkat çekiyor. Festival ekibi bu bölümde kadın hikayeleri anlatan veya kadın yazar, yönetmen ve oyuncuların öne çıktığı oyunlardan oluşan bir seçki sunarak kadın üretiminin ve kadın bakış açısının daha görünür kılınmasına katkıda bulunuyor. Bölümün bu yıl öne çıkan oyunlarından biri Flaman Kraliyet Tiyatrosu’nun imzasını taşıyan ‘Bovary’. Gustave Flaubert’in 1857’de yayımlandığında edebiyat dünyasında bir bomba etkisi yaratan ‘Madame Bovary’si Carme Portaceli’nin yorumunda hayalperest bir trajedi kahramanı değil, “21. yüzyılın feminist sesi” olarak çıkıyor karşımıza. Jane Eyre, Anna Karenina ve Mrs. Dalloway gibi kadın mücadelesine mal olmuş edebi karakterleri çağdaş tiyatroyla buluşturmadaki ustalığıyla tanınan Carme Portaceli, ‘Bovary’de yönetmen koltuğunu Felemenk Kraliyet Tiyatrosu’nun sanatsal direktörlüğünü üstlenen Michael De Cock ile paylaşıyor. Emma’nın hayalleri, arzuları ve hayal kırıklıkları üzerinden kadınlığın toplumsal koşullarını inceleyen eserde Maaike Neuville, Koen De Sutter ve Ana Naqe rol alıyor. 8-9 Kasım, Zorlu PSM, 15.00, 2.000-3.000 TL / 8 Kasım, Zorlu PSM, 20.30, 2.000-3.000 TL
Biz Kimiz?

Biz Kimiz?

“Kazanan biziz. Şimdi neyi değiştireceğiz?” Fransız-Katalan topluluk Baro d’evel, bu sorunun peşine düşerek dansçıları, müzisyenleri, oyuncuları, akrobatları, seramikçileri ve clown’ları sahnede, ekolojik bir seremonide bir araya getiriyor. 2024’te Avignon Festivali’ndeki dünya prömiyerinde büyük beğeni toplayan ‘Biz Kimiz?’de uyum ve kaos, umut ve umutsuzluk, rüya ve gerçeklik arasında gidip gelen sahneler baş döndürücü bir hızla birbirini izliyor ancak izleyicinin dikkati bir saniye bile dağılmıyor. Gösteriyi sahneledikleri her mekana yeni bir ev gibi yaklaşan topluluk, İstanbul Tiyatro Festivali izleyicisini büyük bir misafirperverlikle karşılamaya ve İstanbul’a özel sürprizlere hazırlanıyor. Le Monde’un “umutsuzluk ve vazgeçiş karşısındaki direnişi sahneye taşıyor” sözleriyle tanımladığı gösteri, gruba ait olma, birey olma ve mekân üzerine sorular ortaya atacak bir üçlemenin ilk parçası. 22-23 Ekim, Zorlu PSM, 20.30, 2.500-3.250 TL
Katedral

Katedral

29. İstanbul Tiyatro Festivali açılışını 20 Ekim’de Avrupa’nın gözde koreografı Marcos Morau’nun Hollanda’nın köklü dans topluluklarından Scapino Ballet Rotterdam ile iş birliğinden doğan ‘Katedral, Arvo Pärt ile Bir Akşam’ ile yapıyor. Güncel dans sahnesinin en özgün üreticilerinden Marcos Morau, ‘Katedral’de güçlü estetiği ve Arvo Pärt’in ruhani müzikleriyle sahnede bedenden bir katedral inşa ediyor. Sinema, fotoğraf sanatı, tiyatro ve modayı kullandığı göz alıcı koreografileriyle dansa yeni bir soluk getiren, kendine has tarzıyla büyük dans topluluklarına yeni bir ilham kaynağı olan Morau, İspanya’da Ulusal Dans Ödülü’nü alan en genç sanatçı unvanını taşıyor. Hollanda’nın köklü dans topluluklarından, bu yıl 80. yaşını kutlayan Scapino Ballet Rotterdam’ın on iki dansçısı, Morau’nun evrenini sahnede ustalıkla inşa ediyor. Koreografın, kendi topluluğu dışında çalıştığı ilk topluluk olan Scapino Ballet, Türkiye’ye ilk kez İstanbul Tiyatro Festivali için geliyor. Hipnotize edici bir gösteriye hazır olun. 20-21 Ekim, Zorlu PSM, 20.30, 1.500-2.750 TL
Hamlet

Hamlet

‘Hamlet’in bugüne dek Peru, İspanya, Fransa, Belçika ve Çin başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında defalarca sahnelenen bu uyarlamasında karakterlere Down sendromlu sekiz oyuncu hayat veriyor. Yenilikçi yaklaşımıyla dünya çapında tanınan yönetmen ve yazar Chela De Ferrari’nin uyarlaması, Hamlet’in “Olmak ya da Olmamak” monoloğundan hareketle, günümüzün gelenek ve normlarını sorguluyor. Shakespeare’in klasik eserine farklı bir yorum getiren uyarlamada, Down sendromlu bireyler kendi öykülerini sahneye taşıyor. Farklılıkları yok sayan konformist yaklaşımları eğlenceli ve esprili bir dille eleştiren yapım, ortak duygularımızı yüceltirken bireysel farklılıklarımızla var olmanın ve bu şekilde bir arada durmanın mümkün olduğunu gösteriyor. Bu uyarlamayı yenilikçi kılan, orijinal metnin ruhuna sadık kalırken bir yandan da bu öykünün 21. yüzyılda nasıl yeni bir anlam bulabileceğini keşfe çıkması. Sahnedeki sekiz oyuncu, Hamlet’in öyküsünü kendi arzuları ve hayal kırıklıklarıyla harmanlayarak izleyiciye sunuyor.  Bu yorumda Hamlet, sadece acı çeken bir figür değil; sorgulayan, direnç gösteren, mücadele vererek kendi sesini bulan, var olmakta ısrar eden bir karakter. Oyuncular öykülerini kimi zaman insanın içine işleyen sözlerle, kimi zaman protest şarkılar veya fiziksel tiyatro unsurlarıyla anlatıyor. Konuşma zorlukları, uzun duraklamalar ve teklemeler, sahnede başlı başına güçlü ifade araçlarına dönüşüyor. ‘Hamlet’in bu versiyonu, izleyicilere temsilin farklı yollarını düşündürür
Artweeks’i kurucusundan dinleyin

Artweeks’i kurucusundan dinleyin

Artweeks Istanbul’un bu yıl 12. edisyonunu düzenleniyor. İlk günden bugüne geldiğiniz noktayı düşündüğünüzde, sizce Artweeks’i Türkiye’nin çağdaş sanat ortamında özel ve dinamik kılan unsurlar neler? Dünya metropollerinde büyük ana fuarlar yapılırken aynı anda daha küçük ya da benzer birkaç fuar aynı anda yapılıyor. Yine aynı tarihlerde müzeler ve galeriler de çok etkin. Biz ilk edisyonumuzu yaparken İstanbul Bienali ve Contemporary İstanbul’la aynı tarihlere denk geldik. Sokakla buluşan, birbiri ardına sıra evlerden oluşan sergilemelerimiz yoğun bir İstanbul gündemine rağmen ciddi bir izleyiciyle karşılandı. Bilgili ailesinin sanatsal yaklaşımı, mekanlarını sanata açmış olmaları 12. edisyona ulaşabilmemizin en önemli sebebi. Verdikleri destekle sanatı kalıcı mekanların dışına çıkararak izleyiciye ücretsiz olarak ulaşmasını sağlıyorlar. Süreklilik birçok sektörde olduğu gibi bizler için de önemli, yine Bilgili’nin ilişkileri sayesinde UBS İsviçre uzun zamandır etkinliğimizin ana sponsoru. Üst düzey yöneticileri her etkinliğimizde bizimle olup, kendi koleksiyonlarına Türk sanatçıların eserlerini de katıyor. Doğal bir çaba ve samimiyetle sanatın birçok farklı yapısını bir araya getiriyor Artweeks Istanbul. Galeriler, bağımsız sanatçılar, koleksiyonerler, küratörler, insiyatifler her edisyonda yer verdiğimiz yapılar. Artweeks Istanbul 2018’den beri Türk sanatının eko sistemine ciddi katkı yapan ve sevilen bir etkinlik oldu. Sabiha Kurtulmuş Bu yıl etkinlik ilk kez iki farklı l
Restoran Modern’nin tadım menüsünü denediniz mi?

Restoran Modern’nin tadım menüsünü denediniz mi?

İstanbul’un kültür sanat hayatına yön veren İstanbul Modern’in çatısı altında, Tarihi Yarımada manzarası eşliğinde hizmet veren Restoran Modern, yeni tadım menüsüyle misafirlerini ağırlıyor. Yerel malzemelerin modern tekniklerle harmanlandığı, sürdürülebilir ve atıksız mutfak anlayışıyla hazırlanan menünün mucidi olan Şef Tuğçe Mirza, Norveç’teki üç Michelin yıldızlı Maaemo Restoranı’nda staj yapmış bir dünya gezgini olarak, farklı coğrafyalardan ilham alan reçeteleriyle tanınıyor. Menüde amuse bouche olarak Anadolu’nun zengin peynir çeşitleri sunuluyor: Balıkesir’den kaymak lor, Ezine’den beyaz peynir ve Bergama’dan tulum peyniri... Menünün kare aslarından diyebileceğimiz Anadolu lezzeti Siron ise çıtır yufka ve acı yağ eşliğinde yeniden yorumlanmış. Ana yemeklerde ise mutancana var; kuzu etinin kayısı ve siyah erik kurusu ile zenginleştirildiği geleneksel bir tat. Deniz levreği buğulamada ise kestane mantarı ve domatesler tabağınıza hem renk hem de lezzet katıyor. Sıra tatlılara geldiğinde vanilya sos eşliğinde sunulan orman meyveli sütlü irmik ve kaymak kremasıyla servis edilen şambali sizi bekliyor. Gault & Millau Rehberi’ne giren Restoran Modern, İstanbul’un gastronomi sahnesinin önemli adreslerinden biri. Tadım menüsünü mutlaka deneyin deriz. Rezervasyon için: www.restoranmodern.com
Springsteen: Deliver Me From Nowhere / Springsteen: Hiçlikten Kurtar Beni

Springsteen: Deliver Me From Nowhere / Springsteen: Hiçlikten Kurtar Beni

Bruce Springsteen hayranlarına güzel bir haberimiz var. Müzisyenin 1982 tarihli kült albümü ‘Nebraska’nın yaratım sürecine ışık tutan ‘Springsteen: Deliver Me From Nowhere’, sinema salonlarında izleyiciyle buluşuyor. Başrolde ise ‘The Bear’ dizisiyle yıldızı parlayan Jeremy Allen White var. Springsteen’in henüz küresel bir ikon haline gelmeden önce yaşadığı, şöhret baskısıyla geçmişin gölgeleri arasında sıkışıp kaldığı dönemi anlatan film, rock tarihinin en çarpıcı yaratım anlarından birine odaklanıyor. New Jersey’deki mütevazı yatak odasında, yalnızca dört kanallı bir kayıt cihazıyla kaydedilen ‘Nebraska’, kayıp ruhların ve içsel çalkantıların yankılandığı, ham ve melankolik bir akustik atmosfere sahipti. Müziğin karanlık tarafına, yalnızlıkla yoğrulmuş notalara ve bir sanatçının kendini yeniden tanımlama sancılarına mercek tutan film ise hem Springsteen hayranları hem de rock efsanelerinin perde arkasına ilgi duyanlar için kaçırılmayacak bir seyir vaat ediyor. Vizyon tarihi: 24 Ekim

Listings and reviews (2)

Casa Mamma

Casa Mamma

4 out of 5 stars
Casa Mamma, a Caddebostan venue offering Italian cuisine, is located where the scent of the sea meets the greenery. Offering a spacious and welcoming atmosphere that will make you feel like you're in a summer resort, Casa Mamma is the realization of a long-held dream of the three sisters. Inspired by their childhood family dinners, sisters Deniz, İdil, and İris Gür created this restaurant. With the creative vision of fashion and jewelry designer Deniz, the strategic perspective and passion for food of marketing and customer experience specialist İdil, and the technical expertise of software engineer İris, the three sisters have brought together their culinary experience from various cities in Europe and America at Casa Mamma. From the colorful tiles in the garden to the smallest details on the menu cards, the sisters personally oversee everything, emphasizing that "the most beautiful conversations and the most intimate moments are experienced at tables shared with loved ones," they strive to create a homely atmosphere. And they've been quite successful in this endeavor. Moreover, the walls of this family-run establishment are adorned with the works of another family member: All the paintings bear the signature of their sister, their mother, Dr. Akansu Çiğdem Gür. So, what flavors await you on the menu? Casa Mamma's menu synthesizes the integrative spirit of traditional Italian cuisine with local Anatolian ingredients. Crispy pizzas made with dough prepared in a long fermentat
Licorice Pizza

Licorice Pizza

5 out of 5 stars
La película más soleada de Paul Thomas Anderson hasta ahora es este palimpsesto del valle de San Fernando con tantas burbujas que prácticamente sale de la pantalla. El mayor golpe de 'Licorice Pizz'a, sin embargo, es su casting. Alana Haim, del grupo Haim, es Alana Kane, de 25 años, una asistente de fotógrafa desconcertada de encontrarse con Gary Valentine, un estudiante de secundaria diez años menor que ella. Es un actor infantil con una comedia de éxito a su nombre y unos niveles de autoconfianza proporcionales. La otra estrella es el escenario: aquí el valle está bañado por la luz del sol y la nostalgia agridulce. Pero 'Licorice Pizza' no es una carta de amor al sitio: la familia judía ortodoxa de Alana (interpretada por otros miembros de la familia Haim) no es precisamente liberal. Con la ayuda de la delicada partitura de Jonny Greenwood, Anderson pinta un cuadro a veces melancólico y cada escena ofrece una nueva actuación para disfrutar y reír de lo lindo. Cuando, más tarde, 'Licorice Pizza' se adentra en las maquinaciones del Hollywood de los años 70, las risas las proporcionan Bradley Cooper y Sean Penn. Los veteranos amenazan con robar el espectáculo a los protagonistas más jóvenes, pero 'Licorice pizza' es una película que no se puede robar. Simplemente, galopa con una energía ilimitada. Como 'Movida del 76', de Richard Linklater, Paul Thomas Anderson ha contado una historia norteamericana de los años 70 sobre la mayoría de edad que hace que la América post-Vietnam p

News (496)

Salon İKSV’nin yeni sezonu dopdolu

Salon İKSV’nin yeni sezonu dopdolu

Şehrin favori konser mekanlarından Salon İKSV, 2025 sonbahar sezonunda bizi sınırların ötesine taşımaya devam ediyor. Melbourne’lü enstrümantal soul-funk kolektifi Surprise Chef ile açılacak sezonda Grammy adayı Amerikalı özgür ruh Caroline Rose, Londra çıkışlı art-pop üçlüsü Vanishing Twin, yerli rock müziğin en önemli figürlerinden Kaan Tangöze, ıslık virtüözü Molly Lewis, Liverpool’un karanlık folk-rock ikilisi King Hannah, Montréal’in indie-pop öncüsü TOPS ve Eurovision’da Estonya’ya üçüncülük getiren Tommy Cash Salon sahnesine konuk oluyor. Programla ilgili detaylı bilgi için mekanın web sitesine göz atabilir, biletinizi Passo’dan edinebilirsiniz.
Meşher’in ‘Hikâye İstanbul’da Geçiyor’ sergisi uzatıldı

Meşher’in ‘Hikâye İstanbul’da Geçiyor’ sergisi uzatıldı

Son ayların en çok ses getiren sergilerinden biri, Ömer Koç Koleksiyonu’ndan yaklaşık 300 kitabı merkezine alan ‘Hikâye İstanbul’da Geçiyor’ oldu. 16. yüzyıldan günümüze farklı zamanlarda ve çeşitli edebî türlerde üretilmiş İstanbul temsillerini odağına alan sergi, İstanbulluların yoğun ilgisine maruz kalınca, kapanış tarihi de 13 Temmuz 2025’ten 18 Ocak 2026’ya çekildi. Sergi o kadar uçsuz bucaksız bir seçki sunuyor ki, bir kez gezmek kesinlikle yetmiyor; dolayısıyla serginin uzatılması çok yerinde bir karar olmuş. Voltaire, Virginia Woolf, Jules Verne, Ian Fleming gibi yazarların eserlerini bir araya getirerek şehrin edebiyat ve sanat üzerindeki ilham verici etkisini görünür kılan sergi, filmlerin gösterimlerinin yanı sıra çocuk ve yetişkinlere yönelik atölyeleriyle de zengin bir deneyim sunuyor. Mutlaka görün. Meşher: İstiklal Caddesi 211, Beyoğlu
Sanatorium yaz boyunca açık

Sanatorium yaz boyunca açık

Şehrin popüler galerilerinden Sanatorium’un Tophane’deki mekanı yaz boyunca ziyarete açık. Mekanda hem çeşitli proje sergileri hem de arşiv seçkileri sanat tutkunlarını bekliyor. Örneğin Archive Focus kapsamında, Luz Blanco ve Erol Eskici’nin yeni çalışmaları ilk kez izleyiciyle buluşuyor. Merve Şendil, Yağız Özgen, Çağla Köseoğulları ve Yunus Emre Erdoğan’ın birçoğu İstanbul'da ilk defa gösterilen çalışmaları ise sanatçılarının güncel üretimlerine dair birer örnek sunuyor. Galeriyi salı-cumartesi günlerinde 11.00-19.00, pazar günleri ise 12.00-17.00 saatlerinde ziyaret edebilirsiniz.
Erdal Alantar, Büyükada’da anılıyor

Erdal Alantar, Büyükada’da anılıyor

Türk soyut resminin öncü isimlerinden Erdal Alantar, hayatında özel bir yere sahip olan Büyükada’da bir sergiyle anılıyor. Adalar Müzesi’nde açılan ‘Adada Müzikal Soyutlamalar’ sergisi, sanatçının renklerle müziği buluşturan dünyasını yeniden gözler önüne seriyor. 1932’de İstanbul’da doğan Erdal Alantar, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde aldığı eğitimin ardından Floransa ve Paris’te sanat yolculuğunu sürdürdü. Paris ekolünün önemli temsilcilerinden biri olan sanatçı, soyut dışavurumculuğu Osmanlı hat sanatının zarif çizgileri ve Barok estetiğin görkemiyle harmanladı. Wagner, Mozart ve Beethoven’ın eserlerinden aldığı ilhamı fırçasıyla tuvallere taşıyarak, müziğin ritmini renklerle buluşturdu. Retrospektif sergide Alantar’ın yağlı boya tabloları, gravür, desen ve heykel çalışmaları bir araya geliyor. Sergi 9 Ağustos’ta 18.00’de kapılarını açıyor; aynı gün saat 17.00’de müzede Alp Alantar’ın konuşmacılığında ‘Paris Ekolünde Müzikal Soyutlamalar’ başlıklı bir söyleşi gerçekleşiyor. Saat 19.00’da ise Nilgün Argeşo (keman) ve Günsu Özkarar (viyola) bir müzik dinletisine imza atacak. Detaylı bilgi için (0216) 382 64 30’den müzeye ulaşabilirsiniz.                                           
Michelin Rehberi’ne Kapadokya ekleniyor

Michelin Rehberi’ne Kapadokya ekleniyor

2022 yılı itibarıyla İstanbul’u da kapsama alanına alan prestijli Michelin Rehberi, seçkisine daha sonra İzmir ve Muğla’da restoranları da eklemişti. Michelin ekibi geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada rehberin 2026 seçkisinde İstanbul, İzmir ve Muğla’nın yanı sıra Kapadokya’nın da yer alacağını duyurdu. MICHELIN Rehberi Uluslararası Direktörü Gwendal Poullennec, Michelin müfettişlerinin bölgedeki köklü kültürü ve gelenekleri keşfetmekten memnuniyet duyduğunu ve keşiflerini yemek tutkunlarıyla paylaşmak için sabırsızlandığını dile getirdi. Kapadokya’daki şeflerin yerel ürünler ve tarımı ustalıklarının her aşamasında temel birer unsur olarak kullandığını altını çizen Poullennec, “Kapadokya, tarihi mucizelerle dolu bir yer; dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler taş oyma mağaraları, yer altı şehirleri ve sıcak hava balonlarının büyüleyici gösterileri için buraya akın ediyor. Şimdi bu bölgeyi tercih etmek için bir neden daha sunmak istiyoruz: Kapadokya’nın eşsiz gastronomi dünyasını deneyimlemek,” diyerek sözlerinde devam etti. İstanbul, İzmir, Muğla ve Kapadokya 2026 Michelin Rehberi restoran seçkisi, 4 Aralık 2025’te İstanbul’da düzenlenecek törenle açıklanacak. Michelin Rehberi’nin restoran seçkisine, Türkiye’nin dahil olduğu küresel bir otel seçkisi de eşlik ediyor.
Büyükada'da harika bir sergi

Büyükada'da harika bir sergi

Heybeliada'yı daha yakından tanımak ister misiniz? Öyleyse Büyükada'da bulunan Adalar Müzesi'ndeki 'Saltanattan Cumhuriyete Heybeliada Notları' sergisini kaçırmayın. 19. yüzyıl ortalarından 1960’lara uzanan sergide nadir fotoğraf, kartpostal ve efemeralardan oluşan bir seçki sunuluyor. Sergi sizi kâh 1916 yılında Heybeli’de bir kış gününe götürecek kâh kedisi kucağında romanını okuyan Hüseyin Rahmi'nin köşküne götürecek. Halil Gökman koleksiyonundan derlenen seçkiyi 28 Haziran'dan itibaren görebilirsiniz. Serginin açılış kokteyli 28 Haziran Cumartesi günü saat 19.30'da gerçekleşecek. Adalar Müzesi: Yılmaztürk Caddesi 177, Büyükada Saltanattan Cumhuriyet’e Heybeliada
29. İstanbul Tiyatro Festivali'nin ilk sürprizleri

29. İstanbul Tiyatro Festivali'nin ilk sürprizleri

20 Ekim-22 Kasım 2025 tarihleri arasında düzenlenecek 29. İstanbul Tiyatro Festivali, Türkiye’den ve dünyadan birçok çarpıcı yapımı tiyatroseverlerle buluşturmaya hazırlanıyor. Festivalin açılış gösterisi ise bu yıl ‘Scapino Ballet Rotterdam: Katedral, Arvo Pärt’le Bir Akşam’ olarak belirlendi. Avrupa’nın gözde koreografı Marcos Morau’nun Hollanda’nın köklü dans topluluklarından Scapino Ballet Rotterdam ile yaptığı iş birliğinin sonucu olan ‘Katedral, Arvo Pärt ile Bir Akşam’ güçlü estetiğiyle öne çıkan bir eser. Arvo Pärt’in büyülü müziklerini de hesaba kattığımızda, uzun süre hafızalardan çıkmayacak bir performansın bizi beklendiğini söyleyebiliriz. Bu eseri 20-21 Ekim’de izleyebilirsiniz. Küratörlüğünü Mehmet Birkiye’nin üstlendiği festivalin açıklanan bir diğer gösterisi ise ‘Biz Kimiz?’. Fransız-Katalan topluluk Baro d’evel’in dansçıları, müzisyenleri, oyuncuları, akrobatları, seramikçileri ve clown’ları sahnede bir araya getiren bu gösterisi 22-23 Ekim’de sahnelenecek. Her iki gösterinin biletlerini Passo’dan temin edebilirsiniz. Festival programının tamamı Eylül ayında açıklanacak.
Oto Sanayi’de sanat nasıl olur?

Oto Sanayi’de sanat nasıl olur?

İstanbul’un kültürel haritasına alternatif bir soluk getiren AOS51, Maslak’taki Atatürk Oto Sanayi Sitesi’nin 51. Sokağı’nda, beş katlı özel bir yapıda konumlanıyor. Sanatı, şehrin alışılmış sınırlarının dışına taşıyan bu girişim, sanayi bölgesinde konumlanarak dönüşümün ve yaratıcılığın somut bir örneğini sunuyor. AOS51’in dış cephesinde İstanbulluların gayet iyi tanıdığı sokak sanatçısı Cins’in yaptığı bir grafiti dikkat çekiyor. Bu eser, sanayi bölgesinin sert dokusunu sanatla yumuşatarak, mekanın dönüşümünü ve yaratıcı vizyonunu Oto Sanayi’ye yolu düşen herkese aktarıyor. AOS51’in ilk sergisi olan ‘Kompleks’i ise Haziran sonuna dek her çarşamba, cuma ve cumartesi günü 11.00-20.00 saatlerinde ziyaret edebilirsiniz. Küratörlüğünü Ceren ve Irmak Arkman’ın üstlendiği sergi, mekanın sanayi kimliğinden ilhamla oluşturulan çok katmanlı bir anlatı sunuyor. İstanbul’un önde gelen sokak sanatçılarından Cins, 2023’ten bu yana ürettiği ve daha önce sergilenmemiş eserlerini ilk katta izleyiciyle buluşturuyor. Aslı Aydemir’in seramik ve buluntu objelerle oluşturduğu yerleştirmeler ikinci katta yer alırken; üçüncü katta Çağla Çağlar, Emre Köktaş ve Ci Demi’nin sanayi bölgesinde çektiği fotoğraflardan oluşan bir seri sizi bekliyor. AOS51’nin sanatı daha erişilebilir, katılımcı ve şehir dokusuna entegre hale getirme vizyonuyla gerçekleştireceği gelecek projeleri merakla bekliyoruz. Atatürk Oto Sanayi, 51. Sokak No:16, Maslak www.aos51.com
Kup griye günü kutlu olsun!

Kup griye günü kutlu olsun!

İstanbul’un klasikleşen mekanlarını sıralamaya kalksak, ilk akla gelenlerden biri kuşkusuz Baylan olurdu. Yıllardır kalitesinden ödün vermeyen ve şehrin farklı noktalarında şubeleri olan Baylan ile özdeşleşen en meşhur lezzet ise tabii ki kup griye tatlısı. İlk diplomalı pastacı akademisyeni Harry Lenas’ın imzasını taşıyan ve 1950’lerden bu yana Baylan ile anılan kup griye, daima doğal malzemeler kullanılarak el emeğiyle hazırlanıyor. Lezzetini de kuşkusuz malzemelerinin kalitesiyle doğallığına ve yapımında sarf edilen emeğe borçlu. Bal badem, karamel sos, krem şanti, vanilyalı ve karamelli dondurma eşliğinde, Antep fıstığı ve kedi diliyle servis edilen bu özgün tatlı, yurt dışından İstanbul’a gelen misafirlerimize de mutlaka tattırdığımız lezzetlerden biri. Baylan’da son birkaç yıldır haziran ayının ilk cuması Kup Griye Günü olarak kutlanıyor. Bu yıl bayramın ilk gününe denk gelen Kup Griye Günü’nde Baylan’ın Kadıköy, Bebek, Galataport ve Kız Kulesi şubelerinde 15.00-19.00 saatleri arasında herkese kup griye ikramı olacak. Yolunuz düşerse, afiyet olsun!
Gelenekselin asi dönüşümü: ‘Paby’s Garage’

Gelenekselin asi dönüşümü: ‘Paby’s Garage’

Tuğberk Selçuk ve GLEM Studio’nun ortak imzasını taşıyan ‘Paby’s Garage’, İstanbul’un gözde lokasyonlarından Ulus’taki ARS Garaj’da sanatseverlerle buluşuyor. 22 Haziran’a kadar görülebilecek sergi, bir otomobil galerisini alışılmışın dışına çıkarak bir sergi mekanına dönüştürüyor. Metal heykeller ile çini sanatını bir araya getiren bu proje, klasik ile moderni, zarafet ile başkaldırıyı yan yana getiriyor. Sergide GLEM Studio’nun kurucuları Sanem Vardar İkili ve Simge Selçuk’un sınırları zorlayan çini tasarımları ile Tuğberk Selçuk’un verdiği mesajlarla dikkat çeken metal heykelleri bir araya geliyor. Bu iki farklı malzeme arasında kurulan denge, serginin en çarpıcı yanlarından biri. Geleneksel motifler, arabesk tınılar ve sokak estetiğiyle harmanlanan bu üretim dili, hem tanıdık hem de taze bir görsel atmosfer sunuyor. Paby’s Garage Sergiye adını veren ‘Paby’ ise sadece bir kelime oyunu değil; aynı zamanda asi ruhlu bir maskot. ‘Playboy’ kültüründen devşirilmiş bir figür olarak tavşan, bu kez orta parmağını kaldırıyor ve sistemin kendisine dayattığı kimlikleri reddediyor. ‘Paby’s Garage’, sadece bir sergi değil; çiniyle metalin, geçmişle bugünün, eleştiriyle estetiğin kesiştiği çarpıcı bir deneyim. Ulus’a yolunuz düşerse ya da yalnızca sergiyi görmek için birkaç saatinizi ayırabilir, ‘Paby’s Garage’ın güzelliklerini görebilirsiniz.
Dünyanın en büyük holografik hayvanat bahçesi İstanbul’da

Dünyanın en büyük holografik hayvanat bahçesi İstanbul’da

Dünyanın en büyük holografik hayvanat bahçesi ve dijital deneyim merkezi DigiZoo, Mall of İstanbul’da kapılarını açtı. 1.500 metrekarelik bir alana kurulan DigiZoo 50’den fazla canlı türü, sanal gerçeklik deneyimleri ve etkileşimli sergilerle hem çocukları hem de yetişkinleri müthiş bir yolculuğa çıkarıyor. Çeşitli görüntüleme teknolojileri ve yapay zeka algoritmalarının birleşimiyle oluşturulan bu sürükleyici ve etkileşimli holografik dijital hayvanat bahçesi, tarih öncesi canlılardan günümüz hayvanlarına uzanan etkileşimli sergilere ev sahipliği yapıyor. İklim krizine dikkat çekmek amacıyla tasarlanmış dijital enstalasyonlar da oldukça etkileyici. DigiZoo’nun 2025 yılında 160 bin ziyaretçiyi ağırlaması bekleniyor. DigiZoo, Mall of İstanbul’da: Süleyman Demirel Bulvarı 7, Başakşehir
Nefis bir yemek kitabı

Nefis bir yemek kitabı

Sırmaison markasının kurucularından Rosella Ennekavi Karabacak, sofra sanatından ev dekorasyonuna uzanan alanlardaki tecrübesini yansıttığı 'Beyaz Kiraz Reçeli' kitabıyla karşımızda. Karabacak’ın derlediği tarifler, Hülya Ekşigil’in anlatımıyla Sefarad mutfağının zarif ve köklü geleneklerini evlere taşıyor. Türk mutfağının ikram kültürü ve İstanbul’un özgün tatlarıyla harmanlanan tarifler hem geleneksel hem de günümüz mutfaklarından izler taşıyor. Adını Rosella Karabacak’ın annesi Ester Ennekavi’nin beyaz kiraz reçelinden alan kitapta pırasa köftesi, erikli balık gibi ilginç tarifler bulabilirsiniz. Kitap ayrıca İstanbul’un çok kültürlü sofra geleneğine dair önemli bir mutfak hafızası sunuyor ve Ester Ennekavi’nin yıllar boyunca dostlarını ağırladığı sofralardan süzülen, kuşaktan kuşağa aktarılan aile tariflerini bir araya getiriyor. Mutfakta fazla deneyiminiz olmasa bile kitaptaki az malzemeli tarifleri kolaylıkla uygulayabilirsiniz. 'Beyaz Kiraz Reçeli’, Minoa ve Sırmaison mağazalarında satışta. Beyaz Kiraz Reçeli