Ömer Uluç’un sanatında yedi duraklı bir yolculuk
İstanbul Modern’de sanat tutkunlarıyla buluşan ‘Ömer Uluç: Ufuk Çizgisinden Öteye’ sergisi, sadece kapsamlı bir kişisel sergi olmanın ötesinde, sanatçının 1960’lardan 2010 yılına uzanan yaratım sürecini izlemeye olanak tanıyor. Ömer Uluç’un pratiği, biçimsel yenilikler, malzeme araştırmaları ve çok katmanlı imgeler üzerinden şekillenen bir sanat yolculuğu sunuyor. Sergide yer alan 300’ün üzerinde yapıt, tuvalden heykele, desenlerden kolajlara kadar geniş bir çeşitlilikte izleyiciye sunuluyor. Ancak Uluç’un dünyasına adım atmak için tek tek yapıtları sıralamak yerine, onun sanatsal evrenini anlamayı kolaylaştıran yedi farklı durakta durmak mümkün. Bu duraklar, sanatçının dönüşüm geçirdiği anları, üretim süreçlerini ve imgelerle kurduğu ilişkileri görünür kılıyor.
Ömer Uluç’un sanatındaki yedi duraklı yolculuğa yakın bakalım.
Kopuş ve başlangıç: ‘Armalar’ serisi
İstanbul Modern‘Armalar’ serisinden
1960’ların ortasında yaşanan bir kopuş anı, Uluç’un sanatsal kimliğinde önemli bir dönüşüme işaret eder. Londra’da bir otel odasında, büyük kağıtlara kendi adını yazarken, özellikle “Ö” harfinin yuvarlaklığı, zamanla bir forma, harekete ve sonrasında bir desene dönüşür. Sanatçı, bu anı bir başlangıç olarak görür. Bu süreçte ortaya çıkan desenler, ‘Armalar’ adını verdiği bir seri halini alır. Adeta bir günlük tutar gibi çizilen bu yapıtlar, sanatçının iç dünyasında yaşadığı kırılmaların ve dönüşümlerin tanıklarıdır.
Afrika’nın yankısı: ‘Afrika Kraliçesi’ ve Lagos yılları
1974-1977 yı