[title]
Dört gözle beklenen filmlerden biri olarak Türkiye galasını yapıyor ‘Birdman’. Alejandro González Iñárritu’nun -hiç de alışık olmadığımız- bir kara mizahla inşa ettiği ‘Birdman’, yıllar önce canlandırdığı bir süper kahramandan sonra kariyeri uçurumdan aşağı yuvarlanan aktör Riggan Thomson’ın, Raymond Carver’dan uyarladığı bir tiyatro oyunuyla yeniden doğmaya çalışmasının hikâyesini izleyiciye gözlerini kırpma fırsatı bile vermeyecek bir sürükleyicilikle anlatıyor. Iñárritu’nun sanki tek bir planmışçasına saniye saniye, incelikle kurguladığı film bir yamaçtan yuvarlanan kartopu gibi gittikçe büyüyor ve seyirciyi avcunun içine alıyor. Söz konusu Carver uyarlamasının minimal gerçekçiliğiyle ‘Birdman’in muğlak fantastikliği birbirine karışıyor, tıpkı Cassavetes’in ‘Opening Night’ındaki gibi, iki hikâye birbirine dolanıyor. Riggan rolünde Keaton, Mike Shiner rolündeyse Edward Norton harikalar yaratıyor. Aslına bakarsanız (filmde kafası iyi, ergen bir kurbağaya benzeyen Emma Stone’u bir kenara bırakırsak) tüm oyuncu kadrosu sarraf inceliğiyle çalışmış. ‘Birdman’ adı boşuna değil, unutmayın yarasalar uçmak konusunda kuşların yakınından bile geçemezler.
Oscar'ın galibi Alejandro González Iñárritu ile 'Birdman'e dair
Cath Clarke, En İyi Film ve En İyi Yönetmen dahil 4 dalda Oscar kazanan 'Birdman'in yönetmeni Alejandro González Iñárritu’ya kamerasının dümenini neden komediye kırdığını, Michael Keaton’a gözden düşmüş bir aktörü canlandırmak için evet dedirtmeyi nasıl becerdiğini ve daha fazlasını sordu.
