Diana

Gün geçmiyor ki popüler kültür ikonlarından birinin daha hayatı beyazperdeye taşınmasın. Galler Prensesi Diana’nın dünya çapındaki hayran sayısı ve hayatının trajik sonlanışını düşündüğümüzde, Diana’nın sinemaya bu zamana kadar yeterince malzeme olmadığına bile kanaat getirebiliriz. Naomi Watts’ı belki de tüm zamanların en sempatik İngiliz Kraliyet ailesi üyesi rolüne soyunduran ‘Diana’, 1997’de paparazzilerden kurtulmaya çalışırken bir trafik kazasında sevgilisi milyarder Dodi Fayed’le birlikte hayatını kaybeden Diana’nın yaşamının son iki yılına odaklanıyor. 1981’de Prens Charles’la medyanın ilgisinin tavan yaptığı bir kraliyet düğünüyle evlenen Diana, hayatının son yıllarında Pakistanlı bir cerraha, Hasnat Khan’a âşık oluyor. Khan, birçoklarına göre prensesin hayatının aşkı. Paparazzilerin ilgisi nedeniyle evliliğin hayatlarını cehenneme çevireceğini düşünen Khan’ın Diana’yla ilişkisi hiç de iyi sonlanmıyor. Dedikodulara bakılırsa Diana, Dodi Fayed’le Khan’ı kıskandırmak için beraber oluyor. Diana’nın yaşamının son iki yılını filme çekmek, ‘Das Experiment’ (2001) ve ‘Downfall’ (2004) filmleriyle ses getiren Alman yönetmen Oliver Hirschbiegel’e düşmüş. Diana’nın hayatının magazinel tonunu düşününce böyle bir filmin Hirschbiegel’in kalemi olup olmadığını kendine sormadan edemiyor insan. Benzer bir şekilde, Naomi Watts’ın Diana rolüne uygun olup olmadığı da epey tartışma konusu olmuştu.

Uzun lafın kısası: Prenses Diana’nın yaşamının son demlerini anlatan, onun aşklarına ve hayır işlerine yoğunlaşan bir biyografik film.