[title]
‘Tony Manero’ (2008), ‘Post Mortem’ (2010) ve ‘No’ (2012) filmlerinden oluşan Şili üçlemesiyle adını duyuran Şilili usta yönetmen Pablo Larraín, 2015’te festivallerde büyük ilgi gören ‘El Club’ sonrasında 2016 yılı içinde birbirinden etkileyici iki film çekmeyi başardı. Jackie Kennedy’nin hikâyesini kendine has gerilimli dili ile anlatan ve biyografi türünün kurallarıyla oynayan filmi ‘Jackie’den sonra Larraín bu sefer de Şilili şair Pablo Neruda’nın siyasi sürgün döneminden bir kesite odaklanıyor. Şili’deki referandum sürecinin anlatıldığı ‘No’nun da başrolünde yer alan Gael Garcia Bernal’in Neruda’yı takip eden polis dedektifini canlandırdığı filmde biyografinin kuralları ‘Jackie’den sonra bir kez daha yerle bir ediliyor.
Senaryo yazarı Guillermo Calderón ile beraber Neruda’ya özgü şiirsel bir dil yakalamaya çalışan Larraín, gerçek olaylara dayansa da bunu kurmacadan yararlanarak zenginleştiren bir filme imza atmış. Örneğin başkan tarafından Neruda’yı yakalaması için görevlendirilen dedektif Oscar Peluchonneau aslında tarihi bir karakter, ancak hikâye boyunca sadece ismi aynı kalıyor, gerisi tamamen film için yeniden yaratılıyor. Oscar’ın yarı hayali yarı gerçek bir anlatıcı olarak aktardığı hikâyede Neruda’nın hayatına dair bilgi almaktan çok, onun bir şiirini okuyor gibi hissediyoruz. Kaçarken ardında Oscar’ın okuması için kitaplar bırakan Neruda’nın oyunbaz dünyasına adım atarken, bu siyasi kovalamaca oyunun absürtlüğü ile yüzleşiyoruz. Sıra dışı bir şaire dair usta bir yönetmenin ellerinden sıra dışı bir film izlemek isteyenler kaçırmamalı.
Neruda 10 Mart'ta vizyonda.