[title]
Bir markette çalışan sıradan bir tezgâhtar aslında üstün yeteneklere sahip bir ajan olduğunu öğrenirse ne olur? Soru biraz bayat, kabul. Ama ‘American Ultra’nın hikâyesinin inandırıcılığıyla pek bir derdi yok. Kafası dumanlı, çoğunlukla kaygısız, birbirlerine âşık iki genç rolünde Jesse Eisenberg ve Kristen Stewart olduktan sonra hikâyeyi her türlü tamamlayabiliyorsunuz.
Günün büyük bir kısmında ayık olmayan Mike (Jesse Eisenberg) tam kendini toparlayıp sevdiceği Phoebe’ye (Kristen Stewart) evlenme teklif edecekken, aslında yıllar yılı bedeninde bir ölüm makinesi saklamış olduğunu keşfediyor. Teşkilatı ona artık ihtiyaç olmadığını düşünüp işini bitirmek için iki adam yolluyor ama bizim pısırık Mike daha ne olduğunu anlamadan bedeni kendi başına hareket edip onların işini bitiriveriyor. Teşkilatın tamamını peşine takması da fazla sürmüyor. Mike kendi potansiyelini fark ettikçe bu kovalamacadan zevk de almaya başlıyor, ama sevgilisinin yem olarak kullanılması tadını kaçırıyor. Dedik ya, hikâyenin pek önemi yok, gamsız Jesse ve Kristen çiftine bir kez ısındıysanız, onların kelli felli ajanlara karate yapmasını da sineye çekebilir, filmden de seyir zevki alabilirsiniz.