Juliette Binoche’un Paris temalı filmlerine ‘Paris’le bir yenisi daha eklendi. Oyuncunun özellikle son dönem oynadığı filmlerin nerdeyse hepsinde Paris başkarakterlerden biri gibi; Parisli bir dansçı, anne, ya da Amerika’ya gitmiş bir Parisli olarak izlemeye epey alıştık onu. Bu filmde de kendisinin ışıl ışıl gözlerine odaklanıp, Fransa’nın en Fransız kentinin sokaklarında komedi, dram ve aşkın iç içe geçtiği bir Paris masalını izleyeceğiz.
Film, ciddi bir kalp hastalığı olan ve nakil bekleyen profesyonel bir dansçının, kendini ölüme yakın hissetmesi üzerinden çevresindekilerle kurduğu ilişkiyi anlatıyor. Buradan yola çıkarak dramatik bir şekilde son günlerini yaşayan bir adam hikayesiyle karşılaştığınızı sanmayın. Film daha çok bir kentin sakinlerine odaklanılmış bir senaryo çevresinde gidiyor ve Pierre’in kendi ölümünü düşünmesiyle, hayatına, başka insanların hayatlarına ve bütün şehir hayatına birdenbire yeni bir anlam katması işleniyor. Meyve&sebze satıcıları, fırına koşan bir kadın, işçi, dansçı, mühendis, evsiz adam, üniversite profesörü, model, Cameroon’lu yasadışı bir göçmen... Bütün bu birbirinden farklı kişilerin ‘Paris evrenindeki’ kısa betimleri sırtlanılmış. Filmin en göz alıcı yanı ise başkarakterlerin diğer kent karakterlerini domine etmemesine özen gosterilmesi ve Paris panoramasının öne çıkması.