Get us in your inbox

Sınırsızlar Kulübü

  • Film
  • 5 5 yıldız üzerinden
  • Tavsiye edilen
Reklâm

Time Out diyor ki

5 5 yıldız üzerinden

Ron Woodroof’un öyküsünü duydunuz mu hiç? Her hareketinden ‘erkeklik’ akan bu homofobik/transfobik kovboy, ABD’de ‘redneck’ olarak tabir edilen, düşük sosyo-ekonomik statülü ırkçı ve şovenist güruhun mükemmel bir temsilcisi. Gündüzleri bir elektrikçi olarak çalışan ve rodeolara giden Woodroof, geceleri ise kendisi gibi ‘sert adamlar’la barlarda takılıp seks işçileriyle vakit geçiriyor. Dünyayı kendisi gibi algılayanlar dışında herkese nefretle bakan bu adamın hayatı, 1985’te, AIDS salgınının tavan yaptığı ve hastalık hakkındaki bilgilerin oldukça sınırlı olduğu bir dönemde tamamıyla değişiyor. Hastaneye kaldırılan Woodroof, HIV taşıyıcısı olduğunu öğreniyor ve o dönemin yaygın dezenformasyonu sayesinde bunun bir gay hastalığı olduğuna inandığından, virüsü taşıdığını reddediyor. Bir süre hastalığı kabul etmemekte dirense de, nihayetinde onun ve daha birçok AIDS hastasının hayatını değiştirecek bir sürecin içine giriyor; HIV ile birlikte Amerikan sağlık sistemiyle de topyekûn savaşa başlıyor.

 

‘C.R.A.Z.Y / Çılgın’ (2005) ve ‘Café de Flore / Ruh Eşim’den (2011) tanıdığımız Kanadalı yönetmen Jean-Marc Vallée, işte bu adamın, Ron Woodroof’un öyküsünü beyazperdeye taşıyor ve ‘Dallas Buyers Club’la hikâye anlatıcılığı kariyerinin en olgun basamaklarına tırmanıyor. Neredeyse hiçbir sevilesi yanı olmayan, seyircinin özdeşleşmekte bir hayli zorlanacağı ağzı bozuk, nefret dolu bu kovboyun yaşadıklarını yıllarca kimsenin sinemaya uyarlamaya yanaşmamasına şaşmamalı. Öyle ya, hem AIDS’ten ölmek üzere olan hem de bu kadar antipatik ve kimseyi yanına yaklaştırmayan bir karakteri kim ne yapsın?

 

 

‘Dallas Buyers Club’ın cevheri, Woodroof’un eril, heteronormatif kovboy karakterinden hiçbir ödün vermeden onu perdeye aktarmakta yatıyor. Film, daha açılış sahnesinde, rodeocu, kimseye eyvallahı olmayan bir kovboy olarak tanıştırıyor bizi Woodroof’la: Atlar, soğuk bira ve seks dışında hiçbir şeye inanmayan, incecik bedeninin üzerine erilliğini bir zırh gibi kuşanmış bir adam. Matthew McConaughey’nin belki de kariyerinin en muhteşem performansıyla bizi fazlasıyla inandırdığı bu kovboyun, AIDS’e ve virüsten nemalanmak üzere birbirleriyle yarışan ilaç şirketlerine karşı açtığı savaşta yoldaşı olarak bir transseksüeli bulması da hiç öyle kestirmeden olmuyor.

 

Woodroof, hastanede yanı başında yatarken tanıştığı AIDS hastası transseksüel Rayon’u (Jared Leto) her fırsatta aşağılıyor, filmin sonuna dek -azalarak da olsa- koruduğu transfobisini konuşturuyor. Pragmatist Woodroof’un Rayon’la olan ilişkisi aslında basit bir çıkar ilişkisi olarak başlıyor. Woodroof’un, kurduğu alternatif ilaç satma şebekesi için AIDS hastalarına ihtiyacı var, Rayon da geniş çevresiyle ona bunu sağlıyor. ‘Dolarlar akmaya devam ettiği müddetçe ne olursan ol umurumda değil’ tavrı, zamanla ortak düşmanın, Amerikan sağlık sisteminin karşısında bir kader birlikteliğine, samimi bir yoldaşlığa dönüşüyor, ama film hiçbir zaman basit bir politik doğruculuk hamlesi yapmıyor. Woodroof’u başta ne ise sonda da öyle bırakıyor; o hep eril, nefret dolu, kibirli bir kovboy. Ama onun nefretinden nasibini alması gereken daha organize kurumlar var ve bu yolda bir transla yoldaşlık etmesi gerekirse onu da yapıyor, hattâ onu -kendince- sevmeyi bile başarıyor.

 

Klasik bir anlatıya sahip olsa da, bir hayli cüretkâr bir öyküyü muhteşem oyunculukların da yardımıyla içinize işleyen bir tonda aktaran ‘Dallas Buyers Club’, 80’lerdeki AIDS salgını döneminde LGBT bireylere karşı geliştirilen önyargıları hatırlamak için de birebir. Amerikan sağlık sisteminin dev ilaç firmalarının boyunduruğu altında, kişilerin sağlığından ziyade yeni ilaçların getireceği kâr marjlarını gözettiği vahşi sistem ise, günümüzde de güncelliğini korumaya devam eden bir sorun, üstelik bundan nasibini alan yalnızca ABD değil.
 

Yaşadıkları filme konu olan gerçek Ron Woodroof’un aslında gay ya da biseksüel olduğuna yönelik iddialara ise kulak asmamızı gerektirecek bir durum yok. Bizim için asıl önemli olan, yönetmen Jean-Marc Vallée’nin tasvir ettiği Ron Woodroof’un, yani sıradan bir kovboyun ilaç şirketlerinin ipliğini pazara çıkarması ve bunu yaparken de bir transla birlikte hiç beklenmedik bir ikili oluşturması. Abbas Bozkurt

 

Matthew McConaughey kariyerindeki bu sert dönüşü anlatıyor.
 
Jared Leto rolüne nasıl hazırlandığını anlatıyor.

 

Sürüm detayları

  • Puan:15
  • Yayın tarihi:7 Şubat 2014 Cuma
  • Süre:117 dk

Oyuncular ve ekip

  • Yönetmen:Jean-Marc Vallée
  • Oyuncular:
    • Matthew McConaughey
    • Jennifer Garner
    • Jared Leto
Reklâm
İlginizi çekebilecek diğer içerikler