Get us in your inbox

Abbas Bozkurt

Abbas Bozkurt

Articles (2)

Ecem Uzun: “Korkuyorum ve yapmak istiyorum”

Ecem Uzun: “Korkuyorum ve yapmak istiyorum”

Oyunculuk eğitimi almaya en başından beri kararlıymışsın, nasıl başladı her şey? Sekiz yaşında başladım bu işe. Annem beni tiyatro eğitimlerine yazdırmıştı. Biraz asosyalmişim, aşar belki atlatır diye götürmüş yazdırmış. Annem geçenlerde anlattı, ben küçükken endişeleniyormuş, sürekli kendi kendime konuşuyorum diye. Hastaneye götürmeyi bile düşünmüş! Ekranlarda çocuk denecek yaşta oyunculuğun içinde buldun kendini, pek çok insan “Zaten oyuncu oldum,” der, eğitimi kafaya takmazdı herhalde... Oyuncu oldum hissi bana hiçbir zaman gelmiyor. Genelde hiç öyle iyi bir öğrenci sayılmazdım ama tiyatro eğitimi görmek benim için çok büyük bir şeydi. Daha sekiz yaşındayken “Ben bu işin okulunu okuyacağım, bu işi yapacağım,” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Şu anda da o hayali gerçekleştiriyorum Kadir Has Üniversitesi’nde. Bu alanda çalışmayı çok seviyorum. Olabildiğince atölyelere, eğitimlere katılmayı, güvenli alanımdan çıkmayı seviyorum. Oyunculukla ilgili beni rahatsız eden şeyleri seviyorum. Okudukça yeni bir şey öğrenirsin ya, benim için de oyunculuk böyle aslında. Bedenimle bir şeyler yapmayı seviyorum. Çok küçük yaşlardan beri setlerdesin, kadın olarak orada kendini var etmek de zor, ayrımcılığa maruz kaldığını hissettiğin oldu mu? Oldu tabii. En kötüsü gizli mobbing’ler bence. “Sen zaten küçüksün”ü karşısındakine hissettirenler... İlk sinema deneyimin ‘Tereddüt’le de tam anlamıyla güvenli alanından çıkmış oldun, değil mi? Kesinlikle öyle. Çok korku vericiydi benim için. Korkuyorum

Başkalarının hayatlarına dokunan sahneler: Mithat Alam

Başkalarının hayatlarına dokunan sahneler: Mithat Alam

Bizim memleketin belki de en sıkı sinefili, Boğaziçi kampüsünün ‘sinemayı seven adamı’ Mithat Alam binlerce filmden oluşan engin hafızasını yanına alarak başka diyarlara göç etti. Onun sinema sevdası bulaştırdığı insanlar, sinemadan yaşama doğru yeni ufuklar açma ekolünü devam ettirecek.  Yolunuz bir şekilde Boğaziçi Üniversitesi’yle ya da sinema sektörüyle kesişmişse, Mithat Alam Film Merkezi’ni muhakkak duymuşsunuzdur. Müdavimlerinin dilinde ‘Merkez’dir buranın adı, tam 17 yıldır kampüsün merkezinden şehre doğru sinemasal bir enerji yayar. Pek çok insanı Fransız Yeni Dalgası’ndan Tayvan sinemasına geniş bir yelpazeyle tanıştırıp, onlarda sinemaya dair yepyeni ufuklar açan bir tür sinematek burası. Emin Alper, Seyfi Teoman ve Zeynep Dadak gibi pek çok genç yönetmenin kariyerlerinin önemli duraklarından biri. 2000 sonrası sinemamıza hem film eleştirmenleri hem de senaristler, yönetmenler, kurgucular yetiştiren kendine has bir okul... Cem Yılmaz ve Mithat Alam, Boğaziçi Üniversitesi'nin 150. yıl etkinliklerinde (2013) Burayı tekdüze bir gösterim salonu olmaktan çıkaran şey, bizzat Merkez’in kurucusu Mithat Alam’ın coşkun mizacı ve kendi sinema sevdasını başkalarına aşılama arzusudur en başta. Mithat Bey’in klasik hoca-öğrenci hiyerarşisini kıran, sizi bir dost sohbetine davet eder gibi film analizinin içine dahil eden dersleri, onun bu kişiliğinin yansımasıydı. Bildiğimiz anlamda bir ders değildi bunlar. Sınav ya da kürsüden bize seslenen bir hoca yoktu. Yuvarlaklar halinde o

Listings and reviews (1)

Koca Dünya

Koca Dünya

3 out of 5 stars

Ali ile Zuhal iki kardeş ya da kendilerini öyle biliyorlar. İkisi de kimsesiz; beraber büyümüşler. Reha Erdem, Ali ile Zuhal’i onları kıstıran şehirden, makine yağlarıyla bezeli gri ve dar odalardan kaçırıyor, ulvi bir güzelliğe sahip ormanın içine atıyor. Masal da orada başlıyor. Ama yanılmamak lazım, bir Reha Erdem masalı bu. Alabildiğine karanlık, ölümle hep dirsek temasında; yeri geldiğinde de hayat ve umut dolu. Hep başka bir varoluş şekli ve başka bir dil arayan Reha Erdem sinemasının tınıları yankılanıyor masalda. Bir anlamda medeniyetten kaçıp ormanın içinde kendi cennetlerini kurmaya çalışıyor Ali ile Zuhal. Burada da huzuru bulamayacaklar belki, şehrin kiri burada da bulaşacak onlara; ama en azından başka kelimelerle konuşmayı deniyorlar. İsimlerini geride bırakıp “Kumkum ve Mimi” olmak istiyorlar burada. Reha Erdem ormanın canlı sesleriyle, bazen tabloyu andıran durgun görüntülerle kendine has bir dünya resmediyor. Karakterler doğanın içinde yitiyorlar bazen. Yönetmenin esas karakterinin bize göz süzen, hep bir yerden bizi gözleyen keçiler, geyikler olduğunu seziyoruz. Öyküyü unutup bu atmosferin içinde hayvanların ve ormanın sesine kulak kesildiğimiz Reha Erdem filmlerinden ‘Koca Dünya’. 'Koca Dünya' 7 Nisan'da Başka Sinema salonlarında da vizyonda.