Get us in your inbox

Kültigin Kağan Akbulut

Kültigin Kağan Akbulut

Articles (7)

15. İstanbul Bienali'ne dair pek çok detayla karşınızdayız

15. İstanbul Bienali'ne dair pek çok detayla karşınızdayız

15. İstanbul Bienali bu sene sanatçı ikilisi Michael Elmgreen ve Ingar Dragset küratörlüğünde ‘iyi bir komşu’ başlığıyla düzenleniyor. 32 ülkeden 55 sanatçının işlerini görebileceğimiz bienal, İstanbul Modern, Pera Müzesi, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, Küçük Mustafa Paşa Hamamı, Ark Kültür ve Yoğunluk Sanatçı Atölyesi’ni mekân olarak kullanıyor. Ev, mahalle ve aidiyet temalarını işleyen işlerden ve gerçekleşecek etkinliklerden oluşturduğumuz seçkiyle, sizi bienal heyecanımızı paylaşmaya davet ediyoruz.

Contemporary İstanbul'un bu seneki bölümleri ve yenilikleri

Contemporary İstanbul'un bu seneki bölümleri ve yenilikleri

Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen galerileriyle sanatçılarını bir araya getiren fuar, bu yıl tarihini erkene alarak İstanbul Bienali başta olmak üzere yeni sezonun birçok büyük sergisiyle aynı döneme denk düşüyor. Fuarın bu seneki bölümlerine ve yeniliklerine bir göz atalım.

Karşınızda kendilerine özgü çalışma tarzlarıyla 11 genç sanatçı

Karşınızda kendilerine özgü çalışma tarzlarıyla 11 genç sanatçı

İstanbul sanat sahnesi genç sanatçıların üretimlerini sergilemesi için verimli alanlar sunuyor. Genç sanatçılara odaklanan galerilerden ödüllü yarışmalara, Mamut Art Project gibi girişimlerden sanat inisiyatiflerinin sergilerine kadar birçok kurum ve etkinlik, ilk adımı atmayı bekleyen sanatçılara destek oluyor. Ancak büyük kurumların sergileri ve yıldız isimler arasında genç sanatçıların üretimleri geri planda kalabiliyor. Okuyacağınız bu liste işte bu görünürlük sorunu için küçük bir adım. Çoğunlukla 30 yaş altında ve sanat piyasasına eklemlenmemiş isimlerden bir seçki oluşturduk ve 2016-2017 sezonu boyunca karma ya da solo sergilerde işlerini gördüğümüz bu genç sanatçılar ile SALT Galata binasında buluştuk. Bu bir ‘en iyi genç sanatçılar’ listesi değil, ‘geleceğin yıldızları’ listesi hiç değil. Listedeki 11 sanatçı kendilerine özgü çalışma tarzları ve üretimlerindeki taze bakış açılarıyla karşınızda.

Manastır [İstanbul Sanat Merkezi] Sözlü Tarih Projesi

Manastır [İstanbul Sanat Merkezi] Sözlü Tarih Projesi

Tarlabaşı’nda, Sakızağacı Caddesi üzerinde görkemli bir bina. 1843-1982 yılları arasında Beyoğlu Anarad Hığutyun Okulu olarak faaliyet gösteren bu yapı, 1988’de bambaşka bir amaç için kullanılmış. TRT yapımı, Cahide Sonku’nun hayatını konu alan ‘Cahide’ dizisinin sanat yönetmeni Nihal Geyran Koldaş ile yapım sorumlusu Ziya Ilgaz, bizim zamanla Manastır olarak tanıdığımız bu binayla karşılaşmış. Set dekoratörü olarak çalışan Adnan Vurdemir, binanın kıymetini fark edince Manastır’ı Anarad Hığutyun Vakfı’ndan kiralayıp film çekimleri ve sanatçı atölyeleri için uygun bir ortama dönüştürmüş. Sonrası ise 90’lar Taksim sanat ve eğlence dünyasının fitilini ateşleyen bir şenlik. Bir yanda karanlık, darbenin etkisini üzerinden atamamış bir şehir; diğer tarafta da 90’ların günümüze kadar ulaşan enerjisinin ilk sinyalleri. 2006’da son kiracılarını uğurlayan ve bugün Tarlabaşı’nın yaşadığı dönüşümün çatısı altında kalan İstanbul’un biricik ‘Sanat Merkezi’ni, yolu oradan geçenlere göz atarak hatırlıyoruz. Manastır [İstanbul Sanat Merkezi] Sözlü Tarih Projesi’ne www.saltonline.org/projects/manastir adresinden ulaşabilirsiniz.

Kosta Rikalı heykeltıraş José Sancho, memleketinin doğasını erotik formlarla anlatıyor

Kosta Rikalı heykeltıraş José Sancho, memleketinin doğasını erotik formlarla anlatıyor

Pera Müzesi, modern heykel alanında yaptığı sergilere bir yenisini ekliyor. ‘José Sancho: Erotik Doğa’ sergisi Kosta Rikalı sanatçının 40 yıllık üretim sürecinden bir seçki sunuyor. Sanat tarihçisi ve eleştirmen María Enriqueta Guardia Yglesias küratörlüğünde gerçekleşen sergi, Sancho’nun hayvan ve figür temalarına odaklanıyor. Sanatçıyla ekonomi alanında başlayan kariyerinden sanata geçiş sürecini, Kosta Rika doğasının büyüleyiciliğini ve işlerindeki erotik dokunuşları konuştuk. Ekonomi alanında çalışırken heykelle uğraşmaya başlamışsınız. Sizi sanata götüren şey ne oldu? Aslında bilmeden de olsa içimdeki çağrıyı baskılıyormuşum. Bir dönem ahşap oyup marangozluk yaparak dekoratif objeler üretmekten zevk aldığım bir gerçek. 40 yaşına gelip gerçekten olgunlaştığımda ise bu çağrıyı bastıramaz olmuştum. Ekonomi alanındaki işimi sürdürmem mümkün değildi. O dönemde ilgilendiğim şeyler hurda malzemeler ve ağaç, taş gibi klasik heykel materyalleriydi fakat bir gün sanatçı olabileceğim aklıma gelmemişti. Mantıklı bir karar değildi çünkü. İleride heykel yaparak hayatımı kazanabileceğimi ve ekonomiyi bırakabileceğimi düşünmemiştim. Daha önce Türkiye’ye gelmiş miydiniz? Evet, iki kez ailemle İstanbul’a geldim. Türkiye’de en başta ilgimi çeken şey Bizans sanatı olmuştu, benzerini İtalya’da gözlemlemiştim. Bugün ise beni heyecanlandıran şey camilerin haşmeti ve güzelliği. Pera Müzesi’ndeki sergide hangi işlerinizle tanışma fırsatı buluyoruz? İstanbul’daki sergi 40 yıldan fazla bir süreçt

Refik Anadol röportajı

Refik Anadol röportajı

İlk merak ettiğim, fiziki olarak karşımızda ne olduğu. SALT Galata’ya gelip çalışmana bakanlar neyle karşılaşıyor? Proje izleyiciyi çevreleyen dairesel bir boşlukta deneyimlenebiliyor. Mekân olarak tamamıyla boş, tavan ve tabanın ayna ile sonsuzluğa uzandığı, duvarlarında ise müze ve kütüphane kavramının fütürist bir uzamda tekrardan yorumlandığı bir deneyimle devam ediyor. Etkileşimli bir arayüz ile izleyici yapay zekanın tanımladığı veri uzayında, verinin bilgiye dönüşümüne tanıklık edebiliyor. Hatta yine yapay zekanın alternatif bir gerçeklikte SALT arşiv belgeleriyle kurduğu halüsinasyonların oluşturduğu mekânı da deneyimleyebiliyor. Bu projenin bir başka ayağı da sanal gerçeklik içerisinde geçiyor. Çalışmanla ilgili olarak, “Temel fikir, belgeleri kavramsal görünümlerine göre düzenlemek,” demişsin. SALT Araştırma’nın arşivini nasıl ele aldın? Proje, sanatçı olarak birlikte altı ay geçirdiğim Google Sanatçılar ve Makine Zekası ekibiyle ortaya çıktı. Bu süreçte yapay zeka algoritmalarının kullanılmasını öğrenerek 1,7 milyon belgeyi yapay sinir ağlarından geçirip yepyeni bir mekân oluşturabildik. Bahsettiğim fiziki deneyim ise yapay zekanın ortaya koyduğu üç boyutlu mekânın içerisinde şiirsel bir deneyim olarak karşımıza çıkıyor. SALT, arşivinin kullanılmasına önem veriyor ve teşvik ediyor. Ancak orada iki milyona yakın belge var, neredeyse bir ‘big data’ [geleneksel yöntemlerle işlenemeyecek kadar büyük veri yığını]. Araştırmacılar için nasıl bir anlamı olacak bu çalışmanı