[title]
Zamanda yolculuk etmek... Bilgi bombardımanına maruz kaldığımız şu günlerde telefonlarınızı bir iki saatliğine de olsa hayatınızdan çıkarmak... Kulağınıza nasıl geliyor? Sürreal değil mi? Öyleyse devam edelim.
10 Karaköy Otel’desiniz. Katlardan eksi bir ve telefonunuz çekmiyor. Girişte size verilen pasaportlarınız elinizde sıra bekliyorsunuz. Etrafınızda 1800’lerdeymişçesine giyinmiş oyuncular olsa da bu etkinliğe katılmak için herhangi bir kıyafet zorunluluğunuz yok. Dumanlarla, dekorasyonla ve ses-ışık tasarımıyla yaratılmış bir gar atmosferi etrafınızı sarmış durumda. Nihayet treniniz Orient Express, Romanya’daki gara (evet, Romanya’dan Sirkeci Garı’na giden bir trende olduğunuza inandıracaksınız kendinizi) yanaşıyor. Birinci sınıf kompartımanınıza atlıyorsunuz ve sizi upuzun bir masa karşılıyor. Pencereleriyle, perdeleriyle, loş ışığıyla, barıyla ve kibar garsonlarıyla her şey 1800’lerde lüks kavramı neyse onu yansıtır seviyede bu kompartımanda. Esas şov ise şimdi başlıyor. Masada sizinle birlikte 30 yolcu var. Etrafınızda olan bitene, yemeklere odaklanmanız, sosyalleşmeniz, 2000’li yıllara ait kimliğinizi dışarıda bırakmanız, oyuna, gerektiğinde rol yapmaya açık olmanız gerek. Bu işin tadı ancak böyle çıkıyor.
Doğaçlama tiyatro, yemeye kıyamayacağınız tabaklar, 1800’lerin kostümlerini üzerine geçirmiş oyuncularla (kimi yolcu, kimi tren sahibi rolünde; aralarında genç bir Agatha Christie bile var) gireceğiniz diyaloglar yaklaşık iki saat boyunca sizi bekliyor. Ancak bu sessiz sakin bir yolculuk değil. Yemeğin sonlarına doğru oyuna biraz adrenalin katacak olaylar birbiri ardına vuku buluyor, kompartımana hiç beklemediğiniz anda yeni oyuncular dahil oluyor, hatta silahlar konuşuyor. İşin sürprizini bozmak istemeyiz ama siz de her an oyunun bir parçası olabilirsiniz, hazırlıklı olun!