Ne giyiyorsun İstanbul?

Suriyeliyim, İstanbul’da moda eğitimi alıyorum. Az önce sınavdan çıktım.

 

Zordu ama idare ettim. Şu anki kılığıma bakmayın, şimdi sadece defilelere bilet almak için uğradım, asıl yarın giyinip geleceğim.

 

Bir bütünlüğü olan klasik tarzlar.

 

Eğer bir kumaşın türünü tahmin edemiyorsanız hafifçe ateşe tutun. Yanmış kâğıt gibi kokuyorsa pamuktur, plastik kokusu varsa polyesterdir, ızgara et gibi kokuyorsa yündür.

Siyahı illa renkli bir şeylerle patlatmak gerek.

 

Ayakkabı. Ve giymiyorum ama giyeceğim inşallah.

 

Kate Moss. Bir de Sarah Jessica Parker çok iyi giyiniyor.

 

Yok ya. Hayat çok sıkıcı olurdu.

 

Ayakkabılarını hiç beğenmedim. Bir de pantolonunun paçaları daha kısa olmalı, ayak bileklerini göstermen gerek.

Moda tasarımı okuyorum. Dünyada neler oluyor, yeni tasarım trendleri neler takip etmek durumundayım.

 

Moda insanın statüsüyle, hayatta durduğu yerle alakalı, onu yansıtan bir şey.

 

Sade, düz ama aksesuarlarda fazlasıyla abartılı.

 

İç çamaşırı.

Tarzsın!

Valla elimden geldiğince modaya uymaya çalışıyorum.

 

Modelim, yarın defilem var zaten. Bir yandan da İstanbul Aydın Üniversitesi’nde iç mimarlık okuyorum.

 

Salaş. Sade ama bol aksesuarlı. Kalabalık.

 

Aynen. Bir de atkıyı monşer bağlamanın modası geçti, iyi oldu.

 

Saç spreyi.

Thierry Mugler, Jean Paul Gaultier.

 

Hiçbir şey. Ben kendimi modanın içinde görmüyorum, modaya uymayanlardanım.

 

Moda olmazsa olmazımız. Lokal kültürlerin yok olmasıyla birlikte döngüsel bir sürece girdik.

 

Muhakkak olacak, sonu olmayan hiçbir şey yok. Ama bunu bizim görebileceğimizi sanmıyorum.

 

İzmir’den geldim. İstanbul’un moda sahnesini daha yakından takip edebilmek için. Son zamanlarda akademi yüzünden çok fazla zaman ayıramasam da benim de bir moda blogum var.

 

İşletme. Çalışma alanım moda ekonomisi ve sürdürülebilir moda.

 

Ben de sürdürülebilirlik bir pazarlama aracı mı onu soruyorum zaten.

 

Moda denen şeyin şaşırtıcı derecede başarılı olması.