Dünyanın en hareketli şehirlerinden birinde yaşamanın ayrıcalıklarından istifade etmek için, bu hafta için seçtiğimiz etkinliklere bir göz atın. Can sıkıntısına son!
Reklâm
Pilevneli, Erdoğan Zümrütoğlu’nun yeniden temsiliyetini aldığını duyuran bu sergi, sanatçının 2018-2023 yılları boyunca ürettiği tuval işleri ve heykellerden oluşuyor. ‘Meçhul Öğrenci Anıtı için Modüller’, Ece Ayhan’ın 1970 tarihli ‘Meçhul Öğrenci Anıtı’ şiirine hem görsel bir yanıt hem de bir saygı duruşu niteliği taşıyor. Ece Ayhan bu şiiri, 1969 yılında İstanbul’da, dönemin siyasal kutuplaşması içinde öldürülen üniversite öğrencisi Battal Mehetoğlu’nun anısına kaleme almıştı. Sergideki eserler, Ece Ayhan’ın şiirsel diliyle kurdukları düşünsel akrabalık üzerinden, doğrudan bir göndermeye başvurmadan ama onun şiirinde sezilen duygusal-politik yoğunlukla bir bağ kuruyor. Eserler, günümüz dünyasının politik krizleri, sosyopolitik çöküşleri ve insanlık onuruna yönelmiş sistematik tehditler karşısında hayatta kalma imkanını sorgulayan bir yüzleşmeye çağırıyor.
Sergi 11 Eylül-15 Kasım tarihlerinde Surp Yerrortutyun Ermeni Katolik Kilisesi’nde.
Ara Güler Müzesi, Robert Capa Contemporary Photography Center iş birliğiyle, 20. yüzyılın en önemli foto muhabirlerinden Robert Capa’nın Türkiye’de bugüne dek gerçekleştirilen en kapsamlı sergisini sanatseverlerle buluşturuyor. Başlığını Capa’nın yalın ve gerçekliğe dayalı fotoğraf felsefesini yansıtan sözünden alan ‘Gerçek En İyi Fotoğraftır’, sanatçının 1932’deki ilk profesyonel işinden 1954’teki son karelerine uzanan geniş bir seçki sunuyor. 1913’te Budapeşte’de doğan ve kariyerinde İspanya İç Savaşı’ndan II. Dünya Savaşı’na, Hindiçin Savaşı’ndan modern tarihin birçok önemli çatışmasına tanıklık eden Capa, yalnızca savaşların dehşetini değil, insanların yaşadıkları insani deneyimleri de fotoğraflarına yansıttı. “Eğer fotoğraflarınız yeterince iyi değilse, yeteri kadar yaklaşmamışsınız demektir,” sözüyle tanınan Capa, cesaretiyle hafızalara kazındı. Henri Cartier-Bresson, George Rodger ve David “Chim” Seymour ile Magnum Photos’un kurucularından olan Capa, fotoğrafçının tanık ve hikaye anlatıcısı kimliğini tanımlayan öncülerden biri oldu. Onun kareleri yalnızca tarihsel belgeler değil; empati, adalet ve fotoğrafın dönüştürücü gücüne olan inancın da bir yansıması olarak görülebilir. Sergi, Capa’nın 1946’da Türkiye’ye yaptığı ziyarette çektiği 37 adet gümüş jelatin baskıyı içeren özel bir bölümü de kapsıyor. İstanbul’un günlük yaşamından Ankara’nın modern mimarisine, kırsal manzaralardan portrelere uzanan bu kareler, sanatçının Türkiye’ye bakışını ortaya koyuyor. ‘Gerçek En...
Reklâm
Zeynep Gürler’in yürütücülüğünde gerçekleşecek ‘Sanat Yapıtları Doğa Hakkında Bize Ne Söyler?’ başlıklı seminer, bir sanat yapıtıyla karşılaşmanın yaratabileceği beklenmedik deneyimleri ve bu deneyimlerin birey üzerindeki etkilerini tartışmaya açıyor. Bir sanat eserinin izleyicide yaratabileceği duygulara ve düşüncelere odaklanan seminer, sanatın bireyi günlük rutinlerden çıkarma, farklılıkları görme, anlamlandırma ve yeni anlamlar üretme potansiyeline de değiniyor. Sanatçıların çağdaş sanatta ekoloji tartışmalarını ele alma biçimlerinin de irdeleneceği seminerde, insan ve doğa arasındaki ilişkinin tarih boyunca sanat eserlerinde nasıl şekillendiği araştırılacak ve toplumsal dönüm noktalarının bu ilişki üzerindeki yansımaları değerlendirilecek.
‘Triarchy’, etimolojik kökeniyle üç otoritenin iktidarı paylaştığı bir yönetim biçimine işaret ediyor. Sanatçı Can Akgümüş ise bu kavramı çağdaş siyasetin baskı, şiddet ve korku üçlemesiyle yeniden tanımlıyor. Tiranlığın ve baskının yükü altında dönüşen imge, karanlıktan süzülen kırılgan bir ışık gibi “yeni güzel”in imkanlarını ararken, hakikat sonrası insanına sesleniyor. Sanatçı, bu çelişkiden hareketle, tiranlığın bireylerin bedenine, zihnine ve hafızasına açtığı yaraları görünür kılıyor.
Sergi 18 Ekim-22 Kasım tarihlerinde Kairos’ta.
Reklâm
Yapımcılığını Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertainment'in üstlendiği, yönetmenliğini Işıl Kasapoğlu'nun yaptığı ‘Aşk Biter mi?’, 2024-2025 tiyatro sezonunun ilk yarısında en çok konuşulan yapımlardan biri olmayı başarmıştı. Kerem Alışık ve Evrim Alasya'nın tüm karakterleri canlandırdığı oyunda kahramanlarımız geçmişleriyle hesaplaşırken “Aşk biter mi?” sorusuna yanıt arıyor. Alışık ve Alasya, oyunda sadece kendi karakter hikayelerini yaşamakla kalmıyor, kimi zaman Attilâ İlhan, Orhan Veli, Cemal Süreya, kimi zaman Didem Madak, Maria Missakian, Sıdıka Su gibi hepimizin içine işlemiş, duygularımızın tercümanı olmuş büyük şairlerin karakterlerini de sahneye taşıyor. Serhat Yiğit'in kaleme aldığı oyun, etkileyici hikayesinin yanı sıra Alışık ve Alasya’nın seslendirdiği şiir ve şarkılarla da dikkat çekiyor.
Sanatorium, küratörlüğünü Uras Kızıl’ın üstlendiği, ‘Şeylerin Fısıltısı’ sergisine ev sahipliği yapıyor. ‘Şeylerin Fısıltısı’, Selim Birsel, Sinem Dişli, Sibel Horada, Emre Hüner, Ege Kanar, Çağla Köseoğulları, Ali Miharbi ve Yağız Özgen’in sergiye özel olarak üretilmiş ya da yeniden kurgulanmış manzaraya dair araştırma temelli süreçsel üretimlerini bir araya getiriyor. Merkezine manzara kavramını alan sergi, manzaraya salt pitoresk bir mecra olmanın ötesinde yaklaşıyor ve manzaranın kavramsallık düzeylerini tartışmaya açarak, kavramı genişletmenin olanaklarını arıyor. Sergi, galeri mekanını tıpkı imgede olduğu gibi yeniden formüle ediyor. Ofis alanı olarak kullanılan arka mekan, depo işlevi gören ve spiral merdivenle inilen alt kat da sergiye dahil.
Sergi 10 Ekim-22 Kasım tarihlerinde Sanatorium Tophane'de.
Reklâm
5533’ü bir inisiyatif olarak 2007’de başlatan ve o günden bu yana farklı alanlardan kişilere ve izleyicilere mekanın kapısını açık tutan sanatçılar Nancy Atakan ve Volkan Aslan, 2008’de birlikte ürettikleri ‘Thanks For Coming’ adlı yapıtı, referans aldığı yere geri dönerek ilk kez İstanbul’da sergiliyor. Sergi, İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’nın (İMÇ) 22 Nisan 1967’deki açılışında 3. Blok’u dolduran kalabalığı gösteren bir fotoğraftan esinlenen bu yapıtı merkeze alıyor. Yaklaşık 18 yıl boyunca inisiyatifi şekillendiren ve her kullanımda malzemeleri değişen deponun raflarından çıkarılan nesneler, 'Thanks For Coming’in kaidesini oluşturuyor. Sanatçılar, bu kez sizleri yapıtın çevresinde bir araya gelmeye, geçmişe ve çarşının güncel dinamiklerine birlikte bakmaya, inisiyatifin uzun yolculuğunda soluklanmaya davet ediyor.
Sergi 20 Eylül-23 Kasım tarihlerinde 5533’te.
İstanbul’da yaşamanın en keyifli yönlerinden biri kuşkusuz vapurla adalara gitmek. Büyükada’da bulunan Adalar Müzesi de düzenlediği birbirinden ilginç sergilerle ada gezilerini daha keyifli hale getiriyor. Müze bugünlerde Büyükada’nın tarihi vapur iskelesinde düzenlediği sergiyle adından söz ettiriyor: ‘Bodrum, Marmaris Yokken, Adalar Vardı’ sergisi. Burgazadalı koleksiyoner Yaman Alkan Koleksiyonu’ndan seçilen fotoğrafların yer aldığı sergi, sizleri 20. yüzyıl ortalarına götürüyor. Adaların zaman içerisindeki değişimine tanıklık etme, adaların geçmişini ve güzelliklerini keşfetmek için ideal.
Sergi 2025 sonuna dek Büyükada Vapur İskelesi’nde.
Reklâm
Küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği ‘Kadife Bakış’, Nilbar Güreş’in erken dönem işlerinden yeni eserlerine uzanan geniş bir seçkiyi Arter’de bir araya getiriyor. Öykü anlatıcılığını eleştirel söylemlerle bir araya getiren sergi, insanların, hayvanların, bitkilerin ve mitolojik ögelerin iç içe geçen ve her an yeniden şekillenen ilişkiler içerisinde hayal edildiği çok renkli bir dünya kuruyor. Sanatsal pratiğinin başlangıcından bu yana resim, gravür, kolaj, fotoğraf, heykel ve video gibi farklı mecraları ve üretim biçimlerini ayrım gözetmeksizin kullanan Güreş, kimi zaman sıkı sıkıya tutunduğu bir fikri farklı araçlarla tekrar tekrar işler, kimi zamansa bu mecraları tek bir yapıt içinde buluşturuyor. Güreş’in yapıtının vücut bulmasını sağlayan malzeme, mecra ve üretim yöntemlerindeki bu çeşitlilik, ilgilendiği konuların ortak paydasını oluşturan türlerin bir aradalığı, melez formlar ve ötekileştirilmeye direniş gibi temalara özgü çok katmanlılığı da yansıtıyor. Güreş, toplumsal cinsiyet normlarını sorgulayan yeni söz dağarcıkları kurma yönünde güçlü bir potansiyel taşıyan eserlerinde, alışılagelmiş anlam yapılarını aşındırarak izleyiciyi birlikte yaşamanın alternatif yollarını düşünmeye çağırıyor.
Sergi 11 Eylül-12 Nisan tarihlerinde Arter’de.
35 yılı aşkın süredir aynı üçlüyle yoluna devam eden Avustralyalı kült grup The Necks, New York Times tarafından “dünyanın en iyi üçlüsü”, LA Times tarafından ise “dünyanın en etkili müzik topluluklarından biri” olarak tanımlanıyor. 1987’de Sydney’de kurulan grup piyanoda ve Hammond orgda Chris Abrahams, davul, perküsyon ve elektro gitarda Tony Buck, kontrbas ve bas gitarda Lloyd Swanton’dan oluşuyor. Serbest formdaki deneysel caz besteleriyle ve saatler sürebilen, tekrarı olmayan doğaçlama performanslarıyla tanınan The Necks, dinleyicilerini ağır ağır saran, adeta hipnotize eden müziğiyle benzersiz bir deneyim sunuyor. Grubun canlı performansları gerçekten büyüleyici, kaçırmayın.
Discover Time Out original video
Reklâm



















