Dünyanın en hareketli şehirlerinden birinde yaşamanın ayrıcalıklarından istifade etmek için, bu hafta için seçtiğimiz etkinliklere bir göz atın. Can sıkıntısına son!
Reklâm
Yerli rock dünyasının yıldızı Teoman, bu kez sahnede bambaşka bir kimliğe bürünüyor. Müziğiyle yıllardır şehirli insanların ruh hallerini dillendiren Teoman, bu kez yaşamın trajik ve komik yanlarını, başarısızlıkları, kişisel çıkmazları, gündelik hayatın anlamsızlığı ya da anlam arayışı gibi felsefi soruları ironik ve samimi bir dille sahneye taşıyor. Ne tam bir konser ne de klasik bir stand-up; bu gösteriyi Teoman’ın benzersiz hikaye anlatımıyla harmanlanmış melez bir sahne deneyimi olarak tanımlamak mümkün.
İstanbul Genç Bale Topluluğu, kuruluşunun ikinci sezonunda bale repertuvarlarının vazgeçilmez eserlerinden ‘Don Kişot’u sahneye taşıyor. Miguel de Cervantes’in aynı adlı romanından bale sahnesine uyarlanan bu yapım, yüksek teknik düzeyi ve enerjik sahne performanslarıyla dikkat çekiyor. Olga Pango’nun reji ve koreografisiyle sahnelenen bu eşsiz performans, izleyicilere hem klasik bale estetiğini hem de uluslararası sahne deneyimini bir arada sunuyor.
Reklâm
Macar Kültür Merkezi, 2025 Bilim ve İnovasyon Yılı kapsamında, yaptığı keşifler ve bulduğu icatlar ile dünya çapında ses getirmiş Macar bilim insanlarını tarihi bir perspektiften ele alan bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Geçmişten günümüze uzanan bir perspektifte Macar bilim insanlarının yaptığı keşifleri ve bulduğu icatları anlatan sergi, Arşimet’in banyo yaparken suyun kaldırma kuvvetini keşfettiğinde kullandığı "Evreka!" (Buldum!) tabirini kendine başlık alıyor. Sergi, Rubik küpünden akış deneyimine, televizyondan mRNA teknolojisine kadar pek çok bilimsel buluş ve başarının arkasında yer alan Macar bilim insanlarını tarihi bir bağlamda aktarıyor. Nobel Ödülü başta olmak üzere birçok ödüle layık görülmüş Macar bilim insanlarının günümüze uzanan başarıları tarif edilirken sergi bir anlamda, insanlığa mal olmuş bu başarıların ustalarına saygı duruşunda bulunuyor. Serginin küratörlüğünü tarihçi ve müzeolog Vilmos Gál üstlenirken sergi, Buda Kalesi mirasını korumaktan sorumlu Várkapitányság kurumu tarafından da destekleniyor.
Sergi 11 Eylül-20 Kasım tarihlerinde Macar Kültür Merkezi’nde.
Edebiyatın ölümsüz karakteri Don Quixote, büyüleyici bir müzikal uyarlamayla yeniden sahnede hayat buluyor. Başrollerinde Selçuk Yöntem, Zuhal Olcay ve Cengiz Bozkurt’un yer aldığı bu klasik yapım; görkemli dekorları, etkileyici kostümleri ve güçlü orkestrasıyla dikkat çekiyor. Eserin rejisi ise Türkiye tiyatrosunun en prestijli isimlerinden Işıl Kasapoğlu’na emanet. Broadway’de yıllarca kapalı gişe oynayan, beş dalda Tony Ödülü kazanan bu müzikal, hayal gücü ve cesaretin sınırları nasıl aşabileceğini gözler önüne seriyor. Don Kişot’un sıradanlığa meydan okuyan düşsel yolculuğu, iyiliğin ve umudun dönüştürücü gücünü size hatırlatacak.
Reklâm
Ara Güler Müzesi, Robert Capa Contemporary Photography Center iş birliğiyle, 20. yüzyılın en önemli foto muhabirlerinden Robert Capa’nın Türkiye’de bugüne dek gerçekleştirilen en kapsamlı sergisini sanatseverlerle buluşturuyor. Başlığını Capa’nın yalın ve gerçekliğe dayalı fotoğraf felsefesini yansıtan sözünden alan ‘Gerçek En İyi Fotoğraftır’, sanatçının 1932’deki ilk profesyonel işinden 1954’teki son karelerine uzanan geniş bir seçki sunuyor. 1913’te Budapeşte’de doğan ve kariyerinde İspanya İç Savaşı’ndan II. Dünya Savaşı’na, Hindiçin Savaşı’ndan modern tarihin birçok önemli çatışmasına tanıklık eden Capa, yalnızca savaşların dehşetini değil, insanların yaşadıkları insani deneyimleri de fotoğraflarına yansıttı. “Eğer fotoğraflarınız yeterince iyi değilse, yeteri kadar yaklaşmamışsınız demektir,” sözüyle tanınan Capa, cesaretiyle hafızalara kazındı. Henri Cartier-Bresson, George Rodger ve David “Chim” Seymour ile Magnum Photos’un kurucularından olan Capa, fotoğrafçının tanık ve hikaye anlatıcısı kimliğini tanımlayan öncülerden biri oldu. Onun kareleri yalnızca tarihsel belgeler değil; empati, adalet ve fotoğrafın dönüştürücü gücüne olan inancın da bir yansıması olarak görülebilir. Sergi, Capa’nın 1946’da Türkiye’ye yaptığı ziyarette çektiği 37 adet gümüş jelatin baskıyı içeren özel bir bölümü de kapsıyor. İstanbul’un günlük yaşamından Ankara’nın modern mimarisine, kırsal manzaralardan portrelere uzanan bu kareler, sanatçının Türkiye’ye bakışını ortaya koyuyor. ‘Gerçek En...
Lucia Tallová, ‘Geçici Anıtlar’da belleği, maddeselliği ve insan deneyiminin izlerini odağına alan düşünsel bir araştırma sunuyor. Resim, kolaj, yerleştirme ve fotoğraf arasında çalışan sanatçı; buluntu ve kendi ürettiği nesneleri bir araya getirerek geçmişle bugün arasında katmanlı diyaloglar kuruyor. Tallová’nın pratiğinin merkezinde, belleğin nesneler ve yüzeyler üzerinde tortu gibi birikmesi fikri yer alıyor. Fotoğraflar, antika kitaplar, mobilya parçaları ve diğer kalıntıları topluyor ve arşivliyor; özellikle kusurlarıyla zamana tanıklık eden malzemeleri seçiyor. ‘Geçici Anıtlar’ aracılığıyla Tallová, nesnelerin, imgelerin ve tarihlerin yaşam döngülerine dair bir anlatı sunuyor.
Sergi 20 Eylül-19 Kasım tarihlerinde Zilberman Gallery’de.
Reklâm
Çağla Ulusoy’un özgün sanatsal dilini mekansal bir kurgu aracığıyla fiziksel alana taşıdığı son sergisi, mekanı resimleriyle kurulan deneyimi zenginleştirecek biçimde dönüştürüyor. ‘Gardenscapes’, sanatçının pratiğindeki görsel sorgulamayı sürdüren yeni bir adım olarak, izleyiciyi eserlerinin duyusal ve kavramsal özünü bizzat deneyimlemeye davet ediyor. Sergi, başlığını ve kavramsal çerçevesini bahçe fikrinden alıyor. Sanatçı, bahçeyi doğal bir sığınak olarak değil, kendi iç dünyasından parçalardan, hafızanın izlerinden ve gündelik hayatın kalıntılarından oluşan psikolojik ve estetik bir alan olarak betimliyor.
Sergi 22 Ekim-23 Kasım tarihlerinde Dirimart Dolapdere’de.
Sanatorium, küratörlüğünü Uras Kızıl’ın üstlendiği, ‘Şeylerin Fısıltısı’ sergisine ev sahipliği yapıyor. ‘Şeylerin Fısıltısı’, Selim Birsel, Sinem Dişli, Sibel Horada, Emre Hüner, Ege Kanar, Çağla Köseoğulları, Ali Miharbi ve Yağız Özgen’in sergiye özel olarak üretilmiş ya da yeniden kurgulanmış manzaraya dair araştırma temelli süreçsel üretimlerini bir araya getiriyor. Merkezine manzara kavramını alan sergi, manzaraya salt pitoresk bir mecra olmanın ötesinde yaklaşıyor ve manzaranın kavramsallık düzeylerini tartışmaya açarak, kavramı genişletmenin olanaklarını arıyor. Sergi, galeri mekanını tıpkı imgede olduğu gibi yeniden formüle ediyor. Ofis alanı olarak kullanılan arka mekan, depo işlevi gören ve spiral merdivenle inilen alt kat da sergiye dahil.
Sergi 10 Ekim-22 Kasım tarihlerinde Sanatorium Tophane'de.
Reklâm
İstanbul’da yaşamanın en keyifli yönlerinden biri kuşkusuz vapurla adalara gitmek. Büyükada’da bulunan Adalar Müzesi de düzenlediği birbirinden ilginç sergilerle ada gezilerini daha keyifli hale getiriyor. Müze bugünlerde Büyükada’nın tarihi vapur iskelesinde düzenlediği sergiyle adından söz ettiriyor: ‘Bodrum, Marmaris Yokken, Adalar Vardı’ sergisi. Burgazadalı koleksiyoner Yaman Alkan Koleksiyonu’ndan seçilen fotoğrafların yer aldığı sergi, sizleri 20. yüzyıl ortalarına götürüyor. Adaların zaman içerisindeki değişimine tanıklık etme, adaların geçmişini ve güzelliklerini keşfetmek için ideal.
Sergi 2025 sonuna dek Büyükada Vapur İskelesi’nde.
Küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği ‘Kadife Bakış’, Nilbar Güreş’in erken dönem işlerinden yeni eserlerine uzanan geniş bir seçkiyi Arter’de bir araya getiriyor. Öykü anlatıcılığını eleştirel söylemlerle bir araya getiren sergi, insanların, hayvanların, bitkilerin ve mitolojik ögelerin iç içe geçen ve her an yeniden şekillenen ilişkiler içerisinde hayal edildiği çok renkli bir dünya kuruyor. Sanatsal pratiğinin başlangıcından bu yana resim, gravür, kolaj, fotoğraf, heykel ve video gibi farklı mecraları ve üretim biçimlerini ayrım gözetmeksizin kullanan Güreş, kimi zaman sıkı sıkıya tutunduğu bir fikri farklı araçlarla tekrar tekrar işler, kimi zamansa bu mecraları tek bir yapıt içinde buluşturuyor. Güreş’in yapıtının vücut bulmasını sağlayan malzeme, mecra ve üretim yöntemlerindeki bu çeşitlilik, ilgilendiği konuların ortak paydasını oluşturan türlerin bir aradalığı, melez formlar ve ötekileştirilmeye direniş gibi temalara özgü çok katmanlılığı da yansıtıyor. Güreş, toplumsal cinsiyet normlarını sorgulayan yeni söz dağarcıkları kurma yönünde güçlü bir potansiyel taşıyan eserlerinde, alışılagelmiş anlam yapılarını aşındırarak izleyiciyi birlikte yaşamanın alternatif yollarını düşünmeye çağırıyor.
Sergi 11 Eylül-12 Nisan tarihlerinde Arter’de.
Discover Time Out original video
Reklâm



















