İstanbul'da bu hafta sonu yapılacak ne var?

İstanbul'da bu hafta sonunun en iyi konserleri, etkinlikleri, filmleri, sergileri ve daha fazlası

Reklâm

Dünyanın en hareketli şehirlerinden birinde yaşamanın ayrıcalıklarından istifade etmek için, bu hafta sonu için seçtiğimiz etkinliklere bir göz atın. Can sıkıntısına son! 

  • Etkinlikler
  • Maçka
İstanbullulara şehrin kalbinde büyülü bir kış masalının kapılarını aralayan KüçükÇiftlik Park’ın Yeni Yıl Kasabası 6-28 Aralık tarihlerinde gerçekleşiyor. Her köşesi özenle tasarlanmış bu kasabaya gittiğinizde kendinizi Avrupa’ya özgü meşhur kış pazarlarından birinde gibi hissedebilirsiniz. Etkinlik kapsamında ay boyunca alışveriş ve yeme içme alanları, eğlenceli atölyeler, interaktif aktiviteler, çocuklardan yetişkinlere herkese hitap eden oyun alanları sizi bekliyor. Yılbaşı coşkusunun paylaştıkça çoğalacağı etkinliğin şehre umut ve neşe getireceği kesin. Yeni Yıl Kasabası’nın sahnesinde ise yeni yıl ruhu sevilen melodiler eşliğinde hayat bulacak. Kargo, Hey! Douglas, Büyük Ev Ablukada, Can Molti, Kalben, Evrencan Gündüz, 2Much!, Nova Norda, Ayhan Sicimoğlu & Latin All Stars, Müjde Kızılkan, Ozbi, Mirkelam, BaBa ZuLa, Gaye Su Akyol, Can Ozan, Deniz Sipahi, Koroistanbul, Yeni Türkü, Özge Fışkın, Dolu Kadehi Ters Tut, Bedük, Emir Yargın, Dedublüman ve Sattas’ın sahne alacağı Yeni Yıl Kasabası’nın detaylarını Küçükçiftlik Park’ın web sitesinden takip edebilirsiniz.
  • Sanat
Cape Town’da yaşayan Meksiko doğumlu sanatçı Georgina Gratrix, Dirimart’taki ilk kişisel sergisiyle karşımızda. Sergi, İngilizce başlığını (Sunday Painting), sanatçının son dönemde atölyesinde geçirdiği en verimli günlerin pazar günleri olmasına borçlu. Sanatçı sesten ve koşuşturmadan uzak, huzurla çalıştığı atölyesinde resmettiği natürmortlara yer veriyor bu sergisinde. Bahçesindeki kuşların resimleri ve altı köpeğinin kesitleri de serginin diğer odak noktalarını oluşturuyor. Sergi 6 Kasım-14 Aralık tarihlerinde Dirimart’ta.
Reklâm
  • Müzik
  • İstiklal Caddesi
Sergileme yöntemi Yapı Kredi Galeri’nin mimarisinden yola çıkılarak geliştirilen “Bir Arada” sergi dizisinde, kişisel ve ikili sergileme yolları kesişiyor. İki kat, iki ayrı kis¸isel sergiyle sanatçıların bireysel üretimlerine odaklanırken, eserlerinin bir arada sergilendiği orta alandaki ‘beyaz küp’, iki sanatçının arasındaki kavramsal ilişkiyi vurgulayan ortak bir zemin kuruyor. Sergi dizisinin ikinci halkası, odağını bu kez 90’lardan bu yana üreten ve aynı kuşağa ait İstanbullu iki sanatçıya çeviriyor: Fulya Çetin ve İlhan Sayın. Kent ve doğa manzaraları, hayvan ve insan portreleri, soyutlamalar ve objelerle karşımıza çıkan sanatçılar, izleyicinin hayal gücüne alan açan açık uçlu çalışmalar üretiyor. Müşterek temalar, benzer dünya görüşleri ve uzun yıllara dayanan arkadaşlık bağları üzerinden birleşen iki sanatçı, biçimsel anlamda ayrışsa da sanatsal yaklaşımları ve işledikleri konularda buluşuyor. Ortak noktaları arasında en belirgin olanı her ikisinin de insanın doğa üzerindeki tahakkümünü düşündüren incelikli eserler üretmeleri. Resim temelli ancak resimle sınırlı kalmayan bu çalışmalarında, izleyiciyi bitki ve hayvanların da özne konumunda olduğu büyülü bir dünyaya çağırıyorlar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, çevresel adaletsizlikler ve sömürgecilik gibi günümüzün sosyopolitik konuları süzgeçlerinden geçirerek nazik, sade ve kendine özgü bir sanatsal dile çeviriyorlar. Sergi 9 Mayıs-4 Ocak tarihlerinde Yapı Kredi Kültür Sanat’ta.
  • Sanat
Sanatorium, küratörlüğünü Necmi Sönmez’in üstlendiği ‘What inspires the artists for their ideas?’ başlıklı bir grup sergisine ev sahipliği yapıyor. Jan Albers, Rey Akdogan, Burak Bedenlier, Irmak Canevi, Andy Fabo, Claus Föttinger, Kavachi, Simin Keramati, Mirjam Kuitenbrouwer, JiSun Lee, Yağız Özgen, Ursula Schulz-Dornburg ve Jaan Toomik’un çalışmalarını bir araya getiren sergi, sanatsal üretimin hangi koşullarda, hangi etkiler altında geliştiği hakkında farklı önermeleri gündeme getiriyor. Dünyanın farklı coğrafyalarında çalışmalarını sürdüren sanatçıların işlerini görebileceğiniz sergi, izleyicilere sanatsal tartışmalarda fazla gündeme gelmeyen oluşum süreçlerinin kapılarını aralamayı hedefliyor. Resimden heykele, yerleştirmeden desene kadar farklı tekniklerle çalışan 13 sanatçının yer aldığı sergide katılımcıların önemli bir bölümü işlerini İstanbul’da ilk kez sergiliyor. Farklı kıtalarda, farklı sanatsal geleneklerle şekillenmiş olan sanatçıları bir araya getiren bu sergi, teknik ve malzeme odaklı ortaklıklardan çok, kavramsal ve imgesel benzerliklerin altını çizen bir yaklaşım geliştirerek izleyicilere çağdaş sanatın çoğulcul yapısının kapılarını aralıyor. Sergi 7 Kasım-20 Aralık tarihlerinde Sanatorium’da.
Reklâm
  • Sanat
  • Haliç
Tersane İstanbul, İtalyan sanatçı Arcangelo Sassolino’nun anıtsal enstalasyonu ‘The State of Desire’ı Beymen Tersane G8 – The Space’te, Galleria Continua iş birliğiyle sanatseverlere sunuyor. 18 metre uzunluğunda ve 2,4 ton ağırlığındaki bu dev mekanik metronom, mermerin kalıcılığını kırılganlıkla, arzunun sonsuz döngüsünü ağırlığın gerilimiyle buluşturuyor. Sassolino’nun gerilim, kırılganlık ve madde üzerine kurduğu şiirsel dil, Tersane İstanbul’un tarihsel atmosferinde izleyicilere benzersiz bir deneyim sunuyor. Bu etkileyici enstalasyon aynı zamanda Tersane İstanbul’un kamusal sanat programının da ilk halkası. Eser 16 Eylül-14 Aralık tarihlerinde Tersane İstanbul’da.
  • Sanat
Çok yönlü sanatçı Deniz Doğruyol’un izleyiciyi kişisel ve toplumsal dönüşümün izlerini sürmeye davet eden kişisel sergisi ‘Bir Kere Oldum, Bin Kere Doğdum’, Baruthane’de sanatseverleri bekliyor. Sanatçı, geri dönüştürülmüş kağıtlar, kırık objeler ve kişisel izlerden oluşturduğu figürlerle geçmişin parçalarını bir araya getirerek onlara yeni bir benlik kazandırıyor. Doğruyol’un yeni bedenlere dönüştürdüğü etkileyici figürler ziyaretçileri hissetmeye, yazmaya ve hatırlamaya çağırıyor. Sergi 7 Ağustos-25 Ocak tarihlerinde Baruthane’de.
Reklâm
  • Sanat
Zeyrek Çinili Hamam, Fransız sanatçı Juliette Minchin’in mekana özgü kişisel sergisini sunuyor. Anlam de Coster küratörlüğünde gerçekleşen ve Minchin’in İstanbul’daki ilk sergisi olan ‘Where the River Burns’, 16. yüzyıldan kalma hamam yapısının yakın zamanda gün yüzüne çıkarılan Bizans Sarnıcı ile soğukluk bölümlerine yayılıyor. De Coster’ın davetiyle Minchin, hamamın mimari belleği ve zamana direnen ritüelleriyle diyalog kuran yeni bir proje üretti. Balmumu, kalay ve kağıt gibi malzemelerin dönüşümüne dayanan bu çalışma; arınma, kehanet ve bakım temalarını merkeze alıyor. Sergi 19 Eylül-18 Ocak tarihlerinde Zeyrek Çinili Hamam’da.
  • Sanat
  • Fındıklı
İstanbul Modern, 2010 yılında kaybettiğimiz Ömer Uluç’un sanatsal yolculuğunu ışık tutan ‘Ufuk Çizgisinden Öteye’ başlıklı kişisel sergisini ağırlıyor. Sanatçının pratiğinde öne çıkan farklı ifade biçimlerini çeşitli temalar altında bir araya getiren sergide, üretim tarihi 1960’lardan 2010’a uzanan kapsamlı bir seçki yer alıyor. Kağıt üzerine desen ve çizimden tuval üzerine akriliğe, kolajdan heykele birçok disiplinden örnekler barındıran sergide, Uluç’un kauçuk, keçe, alüminyum, akrilik levha, PVC ve polyester gibi malzemelerle ürettiği çalışmalar da görülebilir. İnsanlık ve evren arasındaki karmaşık ilişkiyi irdeleyen sergi, döneminin geleneksel sınırlarını aşan 1931 doğumlu sanatçının 300’ün üzerinde yapıtını sunuyor. Öykü Özsoy Sağnak ve Nilay Dursun'un küratörlüğünde gerçekleşen sergide Uluç’un yaratıcı dünyasını keşfederken, zaman ve mekanın ötesinde bir deneyim yaşayacağınıza emin olabilirsiniz. Sergi 21 Mart-12 Aralık tarihlerinde İstanbul Modern’de.
Reklâm
  • Sanat
  • Beyoğlu
Küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği ‘Kadife Bakış’, Nilbar Güreş’in erken dönem işlerinden yeni eserlerine uzanan geniş bir seçkiyi Arter’de bir araya getiriyor. Öykü anlatıcılığını eleştirel söylemlerle bir araya getiren sergi, insanların, hayvanların, bitkilerin ve mitolojik ögelerin iç içe geçen ve her an yeniden şekillenen ilişkiler içerisinde hayal edildiği çok renkli bir dünya kuruyor. Sanatsal pratiğinin başlangıcından bu yana resim, gravür, kolaj, fotoğraf, heykel ve video gibi farklı mecraları ve üretim biçimlerini ayrım gözetmeksizin kullanan Güreş, kimi zaman sıkı sıkıya tutunduğu bir fikri farklı araçlarla tekrar tekrar işler, kimi zamansa bu mecraları tek bir yapıt içinde buluşturuyor. Güreş’in yapıtının vücut bulmasını sağlayan malzeme, mecra ve üretim yöntemlerindeki bu çeşitlilik, ilgilendiği konuların ortak paydasını oluşturan türlerin bir aradalığı, melez formlar ve ötekileştirilmeye direniş gibi temalara özgü çok katmanlılığı da yansıtıyor. Güreş, toplumsal cinsiyet normlarını sorgulayan yeni söz dağarcıkları kurma yönünde güçlü bir potansiyel taşıyan eserlerinde, alışılagelmiş anlam yapılarını aşındırarak izleyiciyi birlikte yaşamanın alternatif yollarını düşünmeye çağırıyor. Sergi 11 Eylül-12 Nisan tarihlerinde Arter’de.
  • Sanat
  • Şişhane
‘Karanlık Dünya’, bir sanatçı ile bir senaristin disiplinlerarası araştırma projesine dayanıyor. Sergi, Metin Erksan’ın yönettiği ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun senaryosunu yazdığı aynı adlı filmin yapım aşamasından itibaren karmaşıklaşmaya başlayan hikayesini 1950’ler Türkiye’sinin kültürel iklimi içerisinde inceliyor. Toplumsal gerçekçi bir yaklaşımla Sivrialan (Sivas) ve Ürgüp’te (Nevşehir) çekilen film, Âşık Veysel’in çocukluğundan tanınmış bir halk ozanı oluşuna uzanan öyküsünü, melodramatik bir gönül hikayesi etrafında örüyor. Ancak dönemin tarımsal kalkınma ve kırsal modernleşme politikalarına uygun olarak yeniden kurgulanan filmin anlatısı beklenmedik şekilde yön değiştirmiş. Erksan’ın ifadesine göre Hudson tarlalarındaki biçerdöverlere ait görüntüler ile sonradan İstanbul’un çeperlerinde çekildiği söylenen okul ve dispanser sahneleri, idealleştirilmiş bir köy imgesi sunmak için kullanılmış. Bu eklemeler, Veysel’in yaşam öyküsünü geri plana iterek filmi dönemin resmî ideolojisinin taşıyıcısı bir propaganda aracına dönüştürmüş. Yapımcı Atlas Film’in kurguda yaptığı değişikliklerin ardından film, ‘Âşık Veysel’in Hayatı’ adıyla 31 Aralık 1953’te vizyona girmiş. İsmiyle birlikte tüm atmosferi değişen filmin yaratım süreci, ticari kaygılar ve ideolojik gerilimler, filmi eklektik bir ürün haline getirmiş. Bugün film ve filmin öyküsü hâlâ eksik. Filmden geriye kalan kopuk bir kurgu, silinmiş ya da eklenmiş sahneler, ses bandındaki bozulmalar, sessizlikler ve bunların...
Tavsiye edilen
    Reklâm