Dünyanın en hareketli şehirlerinden birinde yaşamanın ayrıcalıklarından istifade etmek için, bu hafta sonu için seçtiğimiz etkinliklere bir göz atın. Can sıkıntısına son!
Reklâm
Pilevneli, İngiliz sanatçı Ryan Gander’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergisini Dolapdere’deki mekanında ziyaretçilerle buluşturuyor. ‘Pussies and Places’, hikaye anlatan bir saksağan animatronik heykelini, sokak kedilerini betimleyen mermer heykelleri ve yer adlarını tekrar eden resimleri bir araya getiren büyük bir yerleştirme üzerine odaklanıyor. Bu yeni araştırma alanları bizi kamusal ile özel olanın, kolektif ile bireysel olanın, yabancı ile tanıdık olanın temalarına yönlendiriyor; seyircinin davranışını incelikle dönüştürürken, aidiyet ve mekan duygusunu sorguluyor ve gündelik olana, doğadaki işaretlere olan bağlılığımızı test ediyor. “Bazen kendime, galerinin dışındaki dünyada karşılaştığım şeylerden, galeri içindekiler kadar büyülenmem gerektiğini hatırlatmam gerekiyor. Dünya, işaretler ve sembollerle dolu harika bir yer. Yeter ki bakmayı bilelim. Neden biz insanlar, galeri duvarlarının içindekilere, dışarıda her gün yaşadığımız dünyadakilerden daha dikkatli bakıyor, daha derinlemesine araştırıyoruz?” diyor Gander. Gündelik yaşamın gözden kaçan detaylarını ele alan ve izleyiciyi kendi anlatılarını yaratmaya teşvik eden ilginç bir sergi sizi bekliyor.
Sergi 12 Kasım-13 Aralık tarihlerinde Pilevneli’de.
Ara Güler Müzesi, Robert Capa Contemporary Photography Center iş birliğiyle, 20. yüzyılın en önemli foto muhabirlerinden Robert Capa’nın Türkiye’de bugüne dek gerçekleştirilen en kapsamlı sergisini sanatseverlerle buluşturuyor. Başlığını Capa’nın yalın ve gerçekliğe dayalı fotoğraf felsefesini yansıtan sözünden alan ‘Gerçek En İyi Fotoğraftır’, sanatçının 1932’deki ilk profesyonel işinden 1954’teki son karelerine uzanan geniş bir seçki sunuyor. 1913’te Budapeşte’de doğan ve kariyerinde İspanya İç Savaşı’ndan II. Dünya Savaşı’na, Hindiçin Savaşı’ndan modern tarihin birçok önemli çatışmasına tanıklık eden Capa, yalnızca savaşların dehşetini değil, insanların yaşadıkları insani deneyimleri de fotoğraflarına yansıttı. “Eğer fotoğraflarınız yeterince iyi değilse, yeteri kadar yaklaşmamışsınız demektir,” sözüyle tanınan Capa, cesaretiyle hafızalara kazındı. Henri Cartier-Bresson, George Rodger ve David “Chim” Seymour ile Magnum Photos’un kurucularından olan Capa, fotoğrafçının tanık ve hikaye anlatıcısı kimliğini tanımlayan öncülerden biri oldu. Onun kareleri yalnızca tarihsel belgeler değil; empati, adalet ve fotoğrafın dönüştürücü gücüne olan inancın da bir yansıması olarak görülebilir. Sergi, Capa’nın 1946’da Türkiye’ye yaptığı ziyarette çektiği 37 adet gümüş jelatin baskıyı içeren özel bir bölümü de kapsıyor. İstanbul’un günlük yaşamından Ankara’nın modern mimarisine, kırsal manzaralardan portrelere uzanan bu kareler, sanatçının Türkiye’ye bakışını ortaya koyuyor. ‘Gerçek En...
Reklâm
Türkiye Tiyatro Vakfı (TTV), tiyatro tarihimizin izlerini süren özel bir sergiyle karşımızda. TTV öncülüğünde Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Türkiye Mozaik Foundation katkılarıyla hayata geçirilen bu arşiv sergisi Depo’da hayat buluyor. Küratörlüğünü vakfın kurucu başkanı Esen Çamurdan’ın, yardımcı küratörlüğünü Aylin Erkan ve Ceren Uyan’ın, tasarımını Sera Dink’in üstlendiği sergi, tiyatronun sadece sahnede değil; anılarda, belgelerde ve geçmişten bugüne taşınan anlatılarda da yaşayabileceğini gösteriyor. Türkiye Tiyatro Vakfı’nın arşivinden özenle seçilen eserler; sicil defterlerinden kişisel notlara, maaş bordrolarından kurum içi yazışmalara, mektuplardan fotoğraflara, kitaplardan dergilere, sahne tasarımlarından afişlere ve karikatürlere, oyun metinlerinden çalışma notlarına kadar uzanan zengin bir çeşitlilik sunuyor. Aralarında Genco Erkal, Ergun Köknar, Behzat Butak, Ümit Denizer gibi tiyatrocuların; Genç Oyuncular, AÇOK gibi toplulukların ve dönemlerine damga vurmuş oyunların çeşitli belgeleriyle birlikte yer aldığı sergide ziyaretçileri nice öykü, sürpriz belge ve görsel bekliyor. Ayrıca Türkiye’nin tiyatro belleğini boyutlandıran görüşmelerden oluşan Sözlü Tarih ve TTV’nin özel bir uygulaması olan Konuşan Fotoğraflar bölümleri görsel-işitsel ögelerle yaşayan bir arşiv deneyimi sunuyor. ‘Tiyatro Hazinemizden’, bir bölümü ilk kez gün yüzüne çıkan belgelerle tiyatronun belleğini harekete geçirerek, geçmişten günümüze uzanan tiyatro yaşantısını ve ruhunu bugünün...
Zeyrek Çinili Hamam, Fransız sanatçı Juliette Minchin’in mekana özgü kişisel sergisini sunuyor. Anlam de Coster küratörlüğünde gerçekleşen ve Minchin’in İstanbul’daki ilk sergisi olan ‘Where the River Burns’, 16. yüzyıldan kalma hamam yapısının yakın zamanda gün yüzüne çıkarılan Bizans Sarnıcı ile soğukluk bölümlerine yayılıyor. De Coster’ın davetiyle Minchin, hamamın mimari belleği ve zamana direnen ritüelleriyle diyalog kuran yeni bir proje üretti. Balmumu, kalay ve kağıt gibi malzemelerin dönüşümüne dayanan bu çalışma; arınma, kehanet ve bakım temalarını merkeze alıyor.
Sergi 19 Eylül-18 Ocak tarihlerinde Zeyrek Çinili Hamam’da.
Reklâm
Spotify’da 39 milyonu aşkın dinlenme, TikTok’ta neredeyse 2 milyon takipçi… Estonyalı sanatçı Tommy Cash, Eurovision sahnesinde seslendirdiği ve üçüncülükle taçlandırdığı ‘Espresso Macchiato’ ile müzik listelerini ele geçirdi. Cesur tavrı ve kıvrak zekasıyla müzik dünyasında kendine özgü bir yer edinen müzisyen, Doğu Avrupa’nın enerjisini küresel sahnelere taşıyan şarkılarında akılda kalıcı ritimlerle oyunbaz sözleri çabasızca bir araya geliyor.
Post-metal sahnesinin sınır tanımayan devlerinden Deafheaven’ın hayranlarına bir müjdemiz var: Grup 6 Aralık’ta Blind’da İstanbullu dinleyicileriyle buluşuyor. San Francisco çıkışlı grup, 2013 tarihli kült albümleri ‘Sunbather’ ile sadece metalin değil, modern müziğin de yönünü değiştirmişti. Rolling Stone’un “Tüm Zamanların En İyi 100 Metal Albümü”, Pitchfork’un “2010’ların En İyi 200 Albümü” listelerinde kendine yer bulan bu albüm, grubu türün ötesine taşıyan bir simge haline getirdi. Son olarak 2021 çıkışlı ‘Infinite Granite’ ile Deafheaven, sertlik ile lirik duygusallığı aynı potada eriten bambaşka bir ses evreni kurdu. Coachella’dan Primavera’ya, dünyanın en büyük sahnelerinde büyüleyici performanslar sergileyen grup sert ve bir o kadar da duygusal bir performansla karşımızda olacak.
Reklâm
Zeren Göktan yeni kişisel sergisiyle Pilot’ta. Sergi, sanatçının ‘Kırık Beyaz/Off White’ adlı siyah beyaz fotoğraf serisinden yeni eserleri ve ‘Nasıl Var Olursun? Kendi Süpürgeni Nasıl Yaparsın? Nasıl Yok Olursun?’ enstalasyonunu bir araya getiriyor. Göktan, izleyiciyi varlık ve yokluk, birey ve toplum arasındaki kırılgan sınırları keşfe çağırıyor. İlk kez sergilenecek fotoğraflarda biberonlar, çalı süpürgeleri, dikenler, yabani otlar ve şimşeklerin arasında kadınlar beliriyor. Bu imgeler, kuşaklar arası bir yolculuğu yansıtırken, dikenlerden yıldızlara dönüşen bir anlatı sunuyor. Enstalasyon ise sıradan nesnelerden ilham alarak direnç ve dönüşüm alanları yaratma sorusunu ortaya koyuyor. Göktan’ın pratiği, kadın bedeninin tarih boyunca nasıl temsil edildiğini, nasıl görüldüğünü ve bu bakışın kimlere ait olduğunu sorgulayan bir alan açıyor. İşler yalnızca görsel bir yüzey değil, bakışın iktidarını yerinden eden bir düşünme biçimi sunuyor.
Sergi 4 Kasım-6 Aralık tarihlerinde Pilot’ta.
İngiliz sanatçı Jyll Bradley, bu sergisinde izleyiciyi 1980’li yıllarda gençken yaşadığı odasına davet ediyor. Sanatçı, fotoğraf ve heykel aracılığıyla kuir kimliğini ve doğayla kurduğu ilişkiyi ele alıyor. Sergideki işler, eşik kavramının hem fiziksel hem de felsefi boyutlarına odaklanırken izleyiciyi pencerelerden geçiriyor, kapı aralıklarında durduruyor ve içinden geçilebilecek ya da içinde süzülebilecek geçitler hayal ettiriyor. Gençlik yıllarında Bradley, çocukluğundaki aile serasında uzun saatler geçirerek güneş ışığı ile cam arasındaki oyunu gözlemlemiş ve bu görsel dili sanatının ayrılmaz bir parçası haline getirmiş. Bradley, “Seranın eşiğinde dururken, aynı anda hem içeride hem de dışarıda olma duygusunu hatırlıyorum. Son zamanlarda bunu bir süper güç olarak görmeye başladım. Bence bu, empati duygusunun temeli,” diyor.
Sergi 15 Kasım-6 Aralık tarihlerinde Pi Artworks İstanbul’da.
Reklâm
İstanbul’da yaşamanın en keyifli yönlerinden biri kuşkusuz vapurla adalara gitmek. Büyükada’da bulunan Adalar Müzesi de düzenlediği birbirinden ilginç sergilerle ada gezilerini daha keyifli hale getiriyor. Müze bugünlerde Büyükada’nın tarihi vapur iskelesinde düzenlediği sergiyle adından söz ettiriyor: ‘Bodrum, Marmaris Yokken, Adalar Vardı’ sergisi. Burgazadalı koleksiyoner Yaman Alkan Koleksiyonu’ndan seçilen fotoğrafların yer aldığı sergi, sizleri 20. yüzyıl ortalarına götürüyor. Adaların zaman içerisindeki değişimine tanıklık etme, adaların geçmişini ve güzelliklerini keşfetmek için ideal.
Sergi 2025 sonuna dek Büyükada Vapur İskelesi’nde.
Küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği ‘Kadife Bakış’, Nilbar Güreş’in erken dönem işlerinden yeni eserlerine uzanan geniş bir seçkiyi Arter’de bir araya getiriyor. Öykü anlatıcılığını eleştirel söylemlerle bir araya getiren sergi, insanların, hayvanların, bitkilerin ve mitolojik ögelerin iç içe geçen ve her an yeniden şekillenen ilişkiler içerisinde hayal edildiği çok renkli bir dünya kuruyor. Sanatsal pratiğinin başlangıcından bu yana resim, gravür, kolaj, fotoğraf, heykel ve video gibi farklı mecraları ve üretim biçimlerini ayrım gözetmeksizin kullanan Güreş, kimi zaman sıkı sıkıya tutunduğu bir fikri farklı araçlarla tekrar tekrar işler, kimi zamansa bu mecraları tek bir yapıt içinde buluşturuyor. Güreş’in yapıtının vücut bulmasını sağlayan malzeme, mecra ve üretim yöntemlerindeki bu çeşitlilik, ilgilendiği konuların ortak paydasını oluşturan türlerin bir aradalığı, melez formlar ve ötekileştirilmeye direniş gibi temalara özgü çok katmanlılığı da yansıtıyor. Güreş, toplumsal cinsiyet normlarını sorgulayan yeni söz dağarcıkları kurma yönünde güçlü bir potansiyel taşıyan eserlerinde, alışılagelmiş anlam yapılarını aşındırarak izleyiciyi birlikte yaşamanın alternatif yollarını düşünmeye çağırıyor.
Sergi 11 Eylül-12 Nisan tarihlerinde Arter’de.
Discover Time Out original video
Reklâm



















