Dünyanın en hareketli şehirlerinden birinde yaşamanın ayrıcalıklarından istifade etmek için, bu hafta sonu için seçtiğimiz etkinliklere bir göz atın. Can sıkıntısına son!
Reklâm
İstanbullulara şehrin kalbinde büyülü bir kış masalının kapılarını aralayan KüçükÇiftlik Park’ın Yeni Yıl Kasabası 6-28 Aralık tarihlerinde gerçekleşiyor. Her köşesi özenle tasarlanmış bu kasabaya gittiğinizde kendinizi Avrupa’ya özgü meşhur kış pazarlarından birinde gibi hissedebilirsiniz. Etkinlik kapsamında ay boyunca alışveriş ve yeme içme alanları, eğlenceli atölyeler, interaktif aktiviteler, çocuklardan yetişkinlere herkese hitap eden oyun alanları sizi bekliyor. Yılbaşı coşkusunun paylaştıkça çoğalacağı etkinliğin şehre umut ve neşe getireceği kesin. Yeni Yıl Kasabası’nın sahnesinde ise yeni yıl ruhu sevilen melodiler eşliğinde hayat bulacak. Kargo, Hey! Douglas, Büyük Ev Ablukada, Can Molti, Kalben, Evrencan Gündüz, 2Much!, Nova Norda, Ayhan Sicimoğlu & Latin All Stars, Müjde Kızılkan, Ozbi, Mirkelam, BaBa ZuLa, Gaye Su Akyol, Can Ozan, Deniz Sipahi, Koroistanbul, Yeni Türkü, Özge Fışkın, Dolu Kadehi Ters Tut, Bedük, Emir Yargın, Dedublüman ve Sattas’ın sahne alacağı Yeni Yıl Kasabası’nın detaylarını Küçükçiftlik Park’ın web sitesinden takip edebilirsiniz.
1994’te Bolşoy solisti Gediminas Taranda tarafından kurulan The Imperial Russian Ballet Company, dünyanın dört bir yanındaki pek çok sahnede performans sergilemiş prestijli bir topluluk. Şimdi ise Çaykovski’nin unutulmaz müzikleri ve Marius Petipa’nın klasik librettosu eşliğinde ‘The Nutcracker’ yani ‘Fındıkkıran’ı sahnelemek üzere İstanbul’dalar. E. T. A. Hoffmann’ın masalından uyarlanan bu büyülü yapım; 50 kişilik kadrosu, göz kamaştırıcı dekorları ve özenle tasarlanmış kostümleriyle sahnede bir yılbaşı rüyası yaşatıyor. Oyuncakların canlandığı, Noel ağacının göğe yükseldiği, düşlerle gerçeğin iç içe geçtiği bu bale, iki perdede unutulmaz bir şölen vadediyor.
Reklâm
Cape Town’da yaşayan Meksiko doğumlu sanatçı Georgina Gratrix, Dirimart’taki ilk kişisel sergisiyle karşımızda. Sergi, İngilizce başlığını (Sunday Painting), sanatçının son dönemde atölyesinde geçirdiği en verimli günlerin pazar günleri olmasına borçlu. Sanatçı sesten ve koşuşturmadan uzak, huzurla çalıştığı atölyesinde resmettiği natürmortlara yer veriyor bu sergisinde. Bahçesindeki kuşların resimleri ve altı köpeğinin kesitleri de serginin diğer odak noktalarını oluşturuyor.
Sergi 6 Kasım-14 Aralık tarihlerinde Dirimart’ta.
Dijital Deneyim Merkezi, Van Gogh’un ışık ve renklerle örülü dünyasına kapı aralıyor. ‘Van Gogh: Işığın İzinde’ sergisi, ziyaretçileri sanatçının umut ve mutluluk arayışını deneyimlemeye davet ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ tarafından hayata geçirilen sergi, sanatçının dünyasını klasik sergileme biçimlerinin ötesine taşıyor. Yapay zekadan sanal gerçekliğe, artırılmış gerçeklikten interaktif projeksiyonlara kadar pek çok teknolojik unsur, Van Gogh’un eserlerini yeni bir boyutla izleyiciye sunuyor. Sergi kapsamında oluşturulan farklı sahneler, Van Gogh’un bilinçaltından gençlik yıllarına, yaratıcı süreçlerinden Saint-Rémy’deki hastane odasının penceresinden açılan sonsuz manzaralara kadar uzanan çok katmanlı bir yolculuğu yansıtıyor. Renklerin, doğanın ve ışığın dönüştürücü etkisi; dijital tasarım ve ses unsurlarıyla mekanda hayat buluyor. Sergide Özde Karadağ, Fuat Genç, Ufuk Barış Mutlu, Design in Situ, Lucid Realities ve Nohlab’in imzasını taşıyan dijital eserler yer alıyor.
Sergi 23 Ağustos-31 Aralık tarihlerinde Dijital Deneyim Merkezi’nde.
Reklâm
Sanatorium, küratörlüğünü Necmi Sönmez’in üstlendiği ‘What inspires the artists for their ideas?’ başlıklı bir grup sergisine ev sahipliği yapıyor. Jan Albers, Rey Akdogan, Burak Bedenlier, Irmak Canevi, Andy Fabo, Claus Föttinger, Kavachi, Simin Keramati, Mirjam Kuitenbrouwer, JiSun Lee, Yağız Özgen, Ursula Schulz-Dornburg ve Jaan Toomik’un çalışmalarını bir araya getiren sergi, sanatsal üretimin hangi koşullarda, hangi etkiler altında geliştiği hakkında farklı önermeleri gündeme getiriyor. Dünyanın farklı coğrafyalarında çalışmalarını sürdüren sanatçıların işlerini görebileceğiniz sergi, izleyicilere sanatsal tartışmalarda fazla gündeme gelmeyen oluşum süreçlerinin kapılarını aralamayı hedefliyor. Resimden heykele, yerleştirmeden desene kadar farklı tekniklerle çalışan 13 sanatçının yer aldığı sergide katılımcıların önemli bir bölümü işlerini İstanbul’da ilk kez sergiliyor. Farklı kıtalarda, farklı sanatsal geleneklerle şekillenmiş olan sanatçıları bir araya getiren bu sergi, teknik ve malzeme odaklı ortaklıklardan çok, kavramsal ve imgesel benzerliklerin altını çizen bir yaklaşım geliştirerek izleyicilere çağdaş sanatın çoğulcul yapısının kapılarını aralıyor.
Sergi 7 Kasım-20 Aralık tarihlerinde Sanatorium’da.
Tersane İstanbul, İtalyan sanatçı Arcangelo Sassolino’nun anıtsal enstalasyonu ‘The State of Desire’ı Beymen Tersane G8 – The Space’te, Galleria Continua iş birliğiyle sanatseverlere sunuyor. 18 metre uzunluğunda ve 2,4 ton ağırlığındaki bu dev mekanik metronom, mermerin kalıcılığını kırılganlıkla, arzunun sonsuz döngüsünü ağırlığın gerilimiyle buluşturuyor. Sassolino’nun gerilim, kırılganlık ve madde üzerine kurduğu şiirsel dil, Tersane İstanbul’un tarihsel atmosferinde izleyicilere benzersiz bir deneyim sunuyor. Bu etkileyici enstalasyon aynı zamanda Tersane İstanbul’un kamusal sanat programının da ilk halkası.
Eser 16 Eylül-14 Aralık tarihlerinde Tersane İstanbul’da.
Reklâm
‘Kısmet Büfesinden Dolaşarak’ sergisi, ismini Bilge Karasu’nun ‘Kısmet Büfesi’ kitabından ödünç alıyor. Yola çıkış noktası Karasu’nun sözleriyle “gerçek ya da kurmaca resimler” olan ‘Kısmet Büfesi’ kitabı, yazarın görsel niteliğe yaslanan metinlerini bir araya getirirken, görsel olanla düşünsel olan arasında gidip gelen bir kurgu öneriyor. ‘Kısmet Büfesinden Dolaşarak’ bu öneriden ilhamla, her biri kendi görsel diliyle anlatı kurma, bozma ya da askıya alma yöntemleri geliştiren sanatçıların yapıtlarını içeriyor. Sergi, davet edilen sanatçıların üretim sürecinde nerede kontrolü elinde tuttuğu, nerede işi belirsizliğe, tesadüfe ya da kısmete bıraktıkları sorusunun izini sürüyor. Malzemeyle ilişki kurma biçimlerinden, düşünsel yönlendirmelere ve sezgisel kararlara kadar üretim sürecinin çeşitli anları, eserin nihai formunu belirleyen dinamikler görünür kılınıyor. Böylece sergi, bilinçli tercih ile beklenmedik olan arasındaki sınırda gezinen bir yaratım sürecine dikkat çekiyor. Sergide Çınar Eslek, Seda Oturmak, Şafak Şule Kemancı, Kerem Giriş, Cansu Sönmez ve Yekateryna Grygorenko’nun işleri yer alıyor.
Sergi 26 Eylül-31 Aralık tarihlerinde Quick Art Space’te.
Çok yönlü sanatçı Deniz Doğruyol’un izleyiciyi kişisel ve toplumsal dönüşümün izlerini sürmeye davet eden kişisel sergisi ‘Bir Kere Oldum, Bin Kere Doğdum’, Baruthane’de sanatseverleri bekliyor. Sanatçı, geri dönüştürülmüş kağıtlar, kırık objeler ve kişisel izlerden oluşturduğu figürlerle geçmişin parçalarını bir araya getirerek onlara yeni bir benlik kazandırıyor. Doğruyol’un yeni bedenlere dönüştürdüğü etkileyici figürler ziyaretçileri hissetmeye, yazmaya ve hatırlamaya çağırıyor.
Sergi 7 Ağustos-25 Ocak tarihlerinde Baruthane’de.
Reklâm
Zeyrek Çinili Hamam, Fransız sanatçı Juliette Minchin’in mekana özgü kişisel sergisini sunuyor. Anlam de Coster küratörlüğünde gerçekleşen ve Minchin’in İstanbul’daki ilk sergisi olan ‘Where the River Burns’, 16. yüzyıldan kalma hamam yapısının yakın zamanda gün yüzüne çıkarılan Bizans Sarnıcı ile soğukluk bölümlerine yayılıyor. De Coster’ın davetiyle Minchin, hamamın mimari belleği ve zamana direnen ritüelleriyle diyalog kuran yeni bir proje üretti. Balmumu, kalay ve kağıt gibi malzemelerin dönüşümüne dayanan bu çalışma; arınma, kehanet ve bakım temalarını merkeze alıyor.
Sergi 19 Eylül-18 Ocak tarihlerinde Zeyrek Çinili Hamam’da.
Sanatçı Tuba Önder Demircioğlu, Decollage Art Space’teki sergisinde porselenin kırılgan ve dirençli doğasını merkeze alarak şekillendirdiği heykelleriyle, izleyiciyi varoluşsal bir yolculuğa davet ediyor. ‘Karşılaşma’ başlıklı sergi, sanatçının hem kendi iç dünyası hem de izleyiciyle kurduğu derinlikli ilişkiyi gözler önüne seriyor. Her şeyin karşılaşmayla başlama ihtimalinden yola çıkan sergi, bir yüzle, bir düşünceyle, bir sessizlikle ya da sadece bir biçimle kurulan temasın, insanın içsel dönüşümündeki yerini sorguluyor. Demircioğlu’nun sanat pratiğinde karşılaşma yalnızca bir tema değil; aynı zamanda bir varoluş biçimi olarak kendini gösteriyor. Porselenin 1250°C'de biçimlenme süreci, sanatçının maddeyle kurduğu ontolojik ilişkinin bir sirayeti olarak sergideki her eserde hissediliyor.
Sergi 18 Kasım-28 Aralık tarihlerinde Sadberk Hanım Müzesi’nde.
Discover Time Out original video
Reklâm



















