Hiç durmayan savaş

Bond serisinin eski yönetmeni Sam Mendes, Oscar adayı savaş filmi ‘1917’yi anlatıyor.

Phil de Semlyen
Yazan:
Phil de Semlyen
Reklâm

‘Skyfall’ (2012) ve ‘Spectre’ (2015) ile iki Bond filmine imza atan Sam Mendes, üçüncü bir Bond filmi hakkında konuşmaya pek istekli değil. 007’den ‘1917’ye geçişi hakkında “Bunu aklınızdan çıkarmanın bir yolu varsa, bu kadar sürükleyici bir film yapmak,” diyerek sohbetin yönünü Oscar adayı savaş destanına doğru nazik ama açık bir biçimde çeviriyor.

Bond’la ilgili kaçınılmaz sorularla yüzleştiğinde biraz ters görünmesini affedebilirsiniz. Çünkü I. Dünya Savaşı’nda bir göreve çıkan askerleri konu alan olağanüstü iddialı yeni filmi, onu tüketen, hatta akıl sağlının sınırlarını sık sık zorlayan bir yolculuk olmuş. Düşman hatları ardındaki iki İngiliz askerini (George MacKay ve Dean-Charles Chapman) takip eden öykünün esin kaynağı, savaş gazisi olan dedesinin Mendes’e anlattığı bir öykü. Film, su gibi akan bir kurguyla birbirine bağlanan uzun mu uzun çekimlerden oluşuyor.

Boyunuzdan büyük işlere kalkıştığınızı düşündüğünüz anlar oldu mu?

Her gün bir noktada “Neden kendime bunu yaptım?” diye düşündüm. Bir bakıma senaryo beni biraz köşeye sıkıştırmıştı. Senaryoyu Krysty [Wilson-Cairns] ile birlikte yazmıştım, ama fikir benimdi. Bu yüzden beni kurtarması için başkasından yardım bekleyemezdim. Yedi dakikalık bir çekim yapıyordum, altı buçuk dakika sihir gibi geçtikten sonra biri tökezliyordu ve [parmaklarını şıklatıyor] baştan başlamak zorunda kalıyorduk. Çok üzücü olabiliyordu bu, ama başardığımızda çok güzel hissettiriyordu. 

Sinema tarihinden favoriniz olan bir kesintisiz çekim var mı?

‘Children of Men / Son Umut’ta Clive Owen’ın taarruz altındaki bir binaya girdiği bir çekim var, kesinlikle nefes kesici. Alfonso [Cuarón] tam bir usta. Hatırladığım kadar iyi olup olmadığını görmek için filmi post-prodüksiyon sırasında izledim ve “Evet, öyleymiş,” diye düşündüm. 

O filmdeki araba sekansı konuşulur genellikle…

Benim için o sahne, görsel efektlere fazla bağımlıydı. Başka bir şekilde ifade edeyim: Dudak uçuklatan bir çekim ama bu filmle elde etmeye çalıştığım türden bir çekim değil. ‘1917’de kamera bir anahtar deliğinden içeri girmiyor, camın veya duvarın ardına geçmiyor. Seyircinin kameranın farkında olmasını istemiyorum. 

Öyküye dedeniz ilham vermiş. Filmi nasıl bulurdu sizce?

Başına gelenleri konuşmadan 60 yıl geçirdi, büyük olasılıkla kendisi için son derece travmatik olduğundan dolayı. Ama filmi kucaklayacak bir insan olduğunu düşünüyorum.

Filmin özenle araştırılmış gibi bir havası var. [Londra’daki] İmparatorluk Savaş Müzesi’nin kafesi, ne sipariş vereceğinizi ezberledi mi?

İnanılmaz bir kaynak ama orada çok vakit geçirmedim. I. Dünya Savaşı hakkında devasa miktarda basılı malzeme var. İki tarih araştırmacım vardı, onlara “Neyi yanlış yaptığımızı söyleyin,” dedim. Öykünün seyirciler arasındaki üç tarih meraklısını tatmin etmek yerine hayat bulmasını sağlamak için, bazen söylediklerini göz ardı ediyordum. 

Başroldeki iki oyuncuyu ‘Saving Private Ryan / Er Ryan’ı Kurtarmak’ usulü yorucu bir askeri kampa soktunuz mu?

Bir askeri kampa gittiler, silahlar ve alet çantaları gibi şeyleri kullanmayı öğrendiler ama bu yalnızca çok ufak bir parçasıydı. Araştırma yapmak için Fransa ve Belçika’ya gittiler, altı ay boyunca aralıklı olarak okumalar ve provalar yaptılar. Bütün setler, yolculukları etrafında kurulmuştu, bu yüzden biz seti kurmadan önce yolculuğa çıkmaları gerekti. Benim “Bostandan yürüyüni” demem kolay; ama sahnenin bostan uzunluğunda olması, bostanın da sahne kadar uzun olması gerekiyor. Bu nedenle yere bayraklar dikerek yürüyorsunuz ve ardından bir bostan kuruyorsunuz. Kulağa çılgınca geliyor ama böyleydi. 

James Bond’a veda ettikten sonra ‘No Time to Die’ın fragmanını izlemek nasıl bir histi?

Harikaydı, sabırsızlıkla bekliyorum. İzleyeceğimi düşünüyorum. Ama bu filmle öyle bir yolculuğa girdim ki, Bond filmini bitirmiş olmaları inanılmaz. Zaman su gibi akmış. 

Bond filmleri ve ‘1917’, birbirlerine kıyasla büyüklük açısından nasıllardı?

Bond’ları yaparken çok şey öğrendim, su götürmez bir gerçek bu. Bond daha büyük ve daha dağınık: Genellikle bir yerde çekim yaparken başka yerlerdeki ikinci ve üçüncü ekipleri değerlendirmeniz gerekiyordu. Tek yerde çekim yaparken bile yedi-sekiz kamera kullanıyorsunuz. Bundan sonra tek kameraya ve gerçekten iki saatlik bir süreye geçmek, çok iyi geldi. 

Daniel Craig’in Bond’unun yolculuğuyla ilgili bu kadar fazla şey yaptıktan sonra olan biteni bilmemek biraz garip olmalı.

Evet ama dürüst olmam gerekirse hayli heyecanlı. Bond, güncel bir efsane; kendi bölümünüzü anlatıyorsunuz ve sonra meşaleyi taşımak başka birinin işi oluyor. Cary [Fukunaga]’nın büyük bir hayranıyım. ‘True Detective’i olağanüstü bulmuştum. Bond’un emin ellerde olduğunu düşünüyorum.




Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm