Lena Dunham

Lena Dunham hakkında bilmek istediğiniz her şey

Lena Dunham'ın bebeği 'Girls' dizisi dördüncü sezonu taze kapatmış olabilir ama kendisi Türkçe'ye yeni çevrilen kitabıyla tekrar gündemimizde. Time Out okurları sordu, Lena cevapladı.

Reklâm

Shoshanna iş görüşmesinde göz göre göre çuvalladığında, Hannah hayali sandığı yazarlık okulunu bıraktığında, Jessa rehabilitasyona gittiğinde, Marnie sevgilisi olan havalı bir müzisyene aşık olduğunda; bir yanınızın onları çok iyi anladığını biliyoruz. ‘Girls’ dizisinin tüm karakterleri, bizim olduğu kadar dizinin yaratıcısı, yazarı ve oyuncusu Lena Dunham’ın da bir parçası. ‘Girls’ün dördüncü sezonu geçen ay sona erdi ancak Dunham’ın bestseller olan kitabı Türkiye’de raflara yeni düştü.

Lena Dunham ile Manhattan’da bir film stüdyosundayız. Karşımızda bir kanepeye tünemiş oturuyor. ‘Girls’ dizisi fenomeni, özel hayatı (aşk hayatı da dahil), bir feminist ikonu olarak edindiği statüyü devam ettirebilmek için sarf ettiği çabalar ve en basitinden şaşılacak derecede yetenekli bir insan evladı olmanın nasıl bir şey olduğu hakkında baklayı ağzından çıkarmak için hazır ve nazır. Henüz 28 yaşında ama CV’si zengin: Yazar, yönetmen ve oyunculuk sıfatlarının yanına eklediği bir Altın Küre ödülü, bir sürü Emmy adaylığı ve çok satan bir kitabı var.

İşin iyi tarafı, Dunham’ın en büyük yeteneklerinden biri kendisi hakkında konuşabilme kapasitesi. Haklısınız tam bir geveze, ama bu kadar çok insana kendini sevdirmesinin ardındaki asıl neden sınırları zorlayan dürüstlüğü. Yerlisi olduğu New York’ta, röportajı yaptığımız Londra’da, nerede olursa olsun, bu durum değişmiyor.

Her şeyden önce senaryosunu yazdığı, yönettiği ve maymun iştahlı yazar Hannah Horvath’i canlandırdığı ‘Girls’ ile girdi hayatımıza Dunham. Brooklyn’de yaşayan dört genç kadının hayatlarını, aşklarını ve zaman zaman yüz kızartan seks maceralarını anlatan HBO dizisi ‘Girls’ sayesinde televizyon ekranlarında insan vücudu tüm doğallığı ve normalliği, seks ise tüm dürüstlüğüyle yer alma şansı buldu.

Bir süredir ‘Not That Kind of Girl: A Young Woman Tells You What She’s Learned’ adlı, geçtiğimiz ay ‘Bildiğin Kızlardan Değil’ adıyla Türkçeleştirilen anı kitabıyla gündemde. Kitapta anlattıkları nedeniyle onu çocuk istismarı ile suçlayıp eleştirenler olduğu doğru. Fakat tecavüz mağduru olduğunu açık ettiği için ondan desteğini esirgemeyenler de var.
 

Yeteneği, popülerliği ve açık sözlülüğü, kendi jenerasyonunun sesi olması için Dunham’ı ciddi bir aday haline getirdi. Ancak tüm bunlar nedeniyle ateş hattında da kaldı. Şimdilerde geri dönmüş gibi gözükse de muhabbet ettiğimiz sırada Twitter ile arasına mesafe koymuştu. Anlaşılan tezini ‘Girls’ hakkında yazan her bir Dunham hayranına, Dunham’ı eleştiren bir adet sivri dilli blogger karşılık geliyor.

Biz Dunham ile onu eleştirenlerin değil, ona hayran olanların sorularını yöneltmek için buluştuk. Onu kendimize saklamadık ve dünyanın dört bir yanından Time Out okurlarına bıraktık soru hazırlama işini. Evcil hayvan tercihlerinden, Taylor Swift ile takılmanın nasıl bir şey olduğuna uzanan her bir soruyu Dunham alışık olduğumuz samimiyetiyle yanıtladı.

Engellerle karşılaştığında ve eleştirildiğinde yoluna devam etmek için seni ne motive ediyor?
Ailem, yeşil çay ve uyku. Ailemle iyi vakit geçirmeyi, kafeinin sağlıklı bir fincan yeşil çay olarak önüme gelmesini seviyorum. Ama dürüst olmak gerekirse en çok hayatımda bir sorunla karşılaştığımda, olan biten her şeyin üzerine uyumayı seviyorum. Dün beş saat uyudum mesela. Kalktığımda kendimi çok daha kötü hissediyordum, ama en azından kötü hissettiğim anların bir kısmında uyanık değildim.  

Yaptığın en millennial (Y kuşağına özgü) hareket neydi?
Uber kullanmak sanırım. Ayrıca Twitter bir partiymişçesine, burada tanıştığım çok iyi arkadaşlarım var. En yakın arkadaşlarımdan biri de Twitter’dan. Burada tanıştıktan sonra, birbirimize e-posta göndermeye başladık ve akabinde beni ziyarete geldi. Herkes birinin benimle dalga geçtiğini söyleyip durdu. Alakası yokmuş, şu an gerçekten çok yakınız. Ailem de internet üzerinden arkadaş edinme fikrine bir türlü alışamıyor. Pek destekledikleri bir konu da değil. Onlara şöyle diyorum: İnternette tanışan, evlenip çoluk çocuk sahibi olan insanlar var. Bu bir tabu değil artık, internette arkadaş edinebilirim! 

Kitabın için aldığın en iyi ve en kötü yorum neydi?
Kitap sayesinde kendilerini eskisi kadar yalnız hissetmediklerini söyleyenler oldu. Bu en iyisi. En kötüsüne gelince… Üniversitedeyken bir kere öpüştüğüm bir çocuktan hoş olmayan bir şekilde bahsettim kitapta ve onu gücendirdim. Trajik ve kendimi suçlu hissettiren bir e-posta attı bana.

‘Girls’ hakkında yazılan akademik makaleler hakkında ne hissediyorsun?
Çok iyi hissediyorum! Demek istediğim akademide değerlendirilmeye değer bulunan bir şey yapmış olma fikri benim için çok anlamlı. Umarım profesörler de bu şekilde düşünüyordur ve “Tezini neden her bölümü yarımşar saatlik, kızın sürekli memelerini açtığı bu komedi dizisi hakkında yazıyorsun?” demiyorlardır. Akademi yaptıklarınızı desteklediği sürece, bu durum beni de heyecanlandıracak. Birkaç kişi ‘Girls’ hakkında akademik makale yazdığını bana da söyledi, benim için bundan daha büyük bir iltifat yok. ‘Girls’ün kapitalizme nasıl katkı sağladığını veya New York’u nasıl mahvettiğini anlatan makaleler olmadığı sürece tabii…

Yakışıklı bir çocuğa çıkma teklif etmek için birkaç tüyo versene bize.
Eğri oturup doğru konuşalım: Bugüne dek kimseye doğru düzgün çıkma teklif edemedim. Şu anki erkek arkadaşımla (müzisyen Jack Antonoff) bir blind date’de tanıştık. 40 dakika kadar geç kalmıştım randevuya. Şimdi birlikte yaşıyoruz. Yani nasıl çıkma teklif edilmesi gerektiği konusunda hiçbir fikrim yok. Şunu söyleyebilirim: Dürüst olma ve karşılıklı oyunlar oynamama taraftarıyım. Biriyle romantik bir randevuya çıkmak istiyorsanız, o da aynı hissiyatta olduğunun sinyalini size verdiyse, durmayın, “Birlikte bir şeyler yapalım mı?” diye sorun! 20’li yaşlarıma dair utanç duyduğum şeylerden biri adam akıllı randevulara yeterince gitmemiş olmam. İnsanların evlerine gidip kusmaktan ibaretti sanki tüm hayatım. Ben o rüyayı yeterince yaşamadım, siz kaçırmayın.

Taylor Swift ile arkadaş olmak nasıl bir şey?
Basında çok sık soruluyor bu soru bana. Ben de onlara hep şöyle diyorum: “Hayal ettiğiniz kadar muhteşem bir şey.” Eğlenceli, yetenekli, kibar, harika kokuyor ve müthiş bir aşçı. Herkese tavsiye ederim.

Sosyal medyadan ebediyen kopmana ne sebep olur?
Bir sürü sosyal medya fırtınasıyla baş ettim bugüne dek. Mesela Twitter’a yeni girdiniz ve 400 takipçiniz var. Kendinizi süper kahraman gibi hissediyorsunuz, tüm takipçileriniz çok kibar, ne deseniz katılıyorlar, cool biri olduğunuzu düşünüyorlar. Takipçi sayınız arttığında ise birdenbire “Beni takip eden bu insanların hepsinin beni sevmesi, hatta kim olduğumu bilmesi istatistiki olarak imkânsız!” diye düşünmeye başlıyorsunuz. Twitter’dan uzaklaşmama sebep olan şey insanların ağızlarının bozukluğuydu. Ben de kendimi geri çektim, böylece Twitter’daki o şiddeti doğrudan hissetmiyorum. Asistanım bakıyor artık Twitter’a, böylece gece uyumadan önce o imajlar onun aklına takılıyor. [kötü kötü gülüyor]

Seni dans ettiren bir parça söyle bize.
‘Girls’ün son sezonunda çaldığımız bir parça var. Lil Jon’un ‘Get Low’u. Uzun süredir beni bu parça dans ettiriyor. Yer ve zaman fark etmez, ‘Get Low’ çaldığında her türlü dans ederim. Bu yıl Lil Jon’un kendisiyle de tanışma fırsatı buldum ve ona ‘Get Low’u ne kadar çok sevdiğimi söyledim. Gururu okşanmış gibi yaptı ama büyük ihtimalle şöyle düşündü: “Sevmeyen var mı ki ‘Get Low’u? Tarihin en iyi şarkısı zaten.” Ayrıca ‘Bend Ova’ adlı parçasında sözleri şöyle sanıyordum: “Bend over and let me see the devil” (eğil de şeytanı göreyim). “O bir şair!” diye düşünüyordum. “Sözler böyle değil ki.” dedi bana. Bence benim versiyonum çok daha iyi ve seksi!

Kişisel deneyimler hakkında bir senaryo yazmanın püf noktaları neler?
Senaryo yazarken zorlandığım konulardan biri, hayat öykünüzü süslemenin, olayların sırasını değiştirmenin ve her şeyi daha sinematik kılmanın mümkün olduğunu anlamak oldu. Kendi deneyimlerime çok bağlı kalıyordum ve bir ‘olay’ olması gerektiği gerçeği üzerine hiç düşünmüyordum. Kendi deneyimimi daha sinematik bir hikâyeye çevirmenin mümkün olduğunu anladığımda aydınlandım. Yazdığım senaryonun kurgu olduğunu kabullendim böylece.

Kedileri mi daha çok seversin yoksa köpekleri mi?
Köpekleri. Tüysüz kedilerle büyüdüm ama herkesin sevdiği bir kedi türü değildir. Sevgilim de tüysüz bir kedi besleme fikrimi destekleyecek biri değil.

‘Girls’deki karakterler yıllar içinde içyüzlerini gösterdiler. Zamanı geri alabilsen senaryoda değişiklik yapar mıydın?
Hiçbir şeyden pişmanlık duymuyorum.

‘Bildiğin Kızlardan Değil’ - Lena Dunham

Okuyan Us, 324 sayfa, 22 TL

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm