Mete Sözer

Gerçek ve hayal arasında gidip gelen yapısı filme masalsı bir atmosfer katıyor. Öyküyü böyle bir gerçeklik düzleminde anlatmanın nedeni neydi? Rüya demek

Reklâm

Gerçek ve hayal arasında gidip gelen yapısı filme masalsı bir atmosfer katıyor. Öyküyü böyle bir gerçeklik düzleminde anlatmanın nedeni neydi?
Rüya demek daha doğru sanırım. Gündelik hayatta hiçbir duyguyu rüyalarımızda hissettiğimiz kadar yoğun yaşamıyoruz. Aşk, tutku, korku, endişe, özlem çok daha sert vuruyor rüyalarımızda suratımıza. Hayat duygulardan ibaretse “Hangisi daha gerçek?” diyorum kendi kendime. Film de, bu iki uç arasında gidip geliyor.

Küçük bir köy hikâyesi üzerinden Türkiye’nin içinden geçtiği dönüşüm sürecine bir yorum getirdiğin söylenebilir mi?
Yorum mu bilemiyorum ama insanın, ne kadar debelenirse debelensin, yaşadığı coğrafya, zaman ve toplum içinde yaşananlara kayıtsız kalma iddiası anlamsız olur. Senaryoyu tabii ki bu endişe ile yazmadım ama hissettiklerimin illaki yansımaları olmuştur.

Filmde Cem Davran, Engin Altan Düzyatan ve İlyas Salman önemli rollerde yer alıyorlar. Farklı jenerasyonlardan üç oyuncuyla çalışmak nasıl bir deneyimdi?
Onları Konya, Beyşehir’de bir dağın tepesinde aynı sette görmek bile tek başına tarifsiz bir his. Bambaşka zamanlardan, tecrübelerden, fikirlerden gelen Türkiye için bu üç çok önemli sanatçının birbirleri ile etkileşimini izlemek, bir fakülte bitirmekle eş değer oldu benim için. “Bir daha hiç film çekemesem bile gözüm açık gitmez,” hissini çok net hatırlıyorum.

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm