‘Star Wars’ ekibiyle yüz yüze

‘Star Wars: Skywalker’ın Yükselişi’ geçtiğimiz ay vizyona girdi. Bu vesileyle John Boyega ve Naomi Ackie ile buluştuk.

Yazan:
Time Out editors
Reklâm

John Boyega

‘Star Wars’da canlandırdığı Finn karakteriyle yıldızlaşan John Boyega ile ‘Star Wars: Skywalker’ın Yükselişi’ni ve daha fazlasını konuştuk. Caroline McGinn 

Oyunculuğa yerel bir tiyatroda başladığınız değil mi?

Theatre Peckham’da eğitim gördüm. Sanatı gerçek anlamda bu tiyatroda keşfettim. İlkokuldayken Theatre Peckham’dan burs aldım. Kurucusu Teresa Early tiyatroya gelip eğitim alabileceğimi, üstelik bunu ücretsiz yapabileceğimi söyledi. Bana gerçekten iyi bir fırsat tanımış oldu. Böylece çağdaş tiyatro, dans ve bale dünyasının kapıları önümde açıldı. 

Baleyle ilgisi olabilecek birine benzemiyorsunuz hiç.

Bale dersleri biraz zordu! Ama performans sanatlarıyla ilgilenen çocuklarla tanıştım. Arkadaşlarımın çoğu oradan. Şanslıydım, çevremde sürekli performanslar sergileyen yaratıcı insanlar vardı. Roundhouse’da performanslar yaptım, drama grubum bir yarışma kazandı ve tüm bunlar performans tutkumu güçlendirdi. Aynı zamanda bugün hâlâ devam eden arkadaşlıklar kurdum. 

İlk büyük maaşınızla anne ve babanıza ev almışsınız. Aile sizin için epey önemli olmalı.

Sizin için önemli değilse üzgünüm. 

İnsan 20’li yaşlarında ailesinden uzaklaşabiliyor.

Benzer bir durum yaşadım. Seyahat ediyordum, aramıza mesafe girdi. Ebeveynlerinizin yaşı ilerledikçe, rolleri değişiyorsunuz ve onlar sizin bebeğiniz haline geliyor. Nasıl bir yetişkin olduğunuzu merak ediyorlar. Anne ve babamın, bir insanın bu dünyada sahip olduğu kısıtlı sürenin farkında olduğunu görebiliyorum. Bu yüzden iletişim kurabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Sevgi göstermeyi asla ihmal etmiyorlar. 

Arkadaşlarınızı ve ailenizi sık sık prömiyerlerinize çağırıyorsunuz. Sizi utandıran şeyler yaptıkları oluyor mu?

Hayır! Babam kafa adamdır. Hollywood’dan kimseyi tanımıyor. Mesela büyük bir yıldızla sohbet ettiğinde “Adam amma kibarmış. Çok da uzun boylu,” diyebiliyor. Ben de ona konuştuğu kişinin Dwayne Johnson olduğunu açıklıyorum. Bu durum çok hoşuma gidiyor. Gerçekten hiç umurlarında değil. Bunu kötü anlamda söylemiyorum. Sadece önemsemiyorlar. 

Arkadaşlarınız sizin için ne kadar önemli?

Arkadaş grubum harika. Bir ekibin parçası olduğumu hissetmek, bir lider gibi davranmak zorunda olmamak ruh sağlığıma iyi geliyor. En küçükleri benim. Ünlü biri gibi hissetmek istemiyorum. 

Bazen genç yaşta paraya ve şöhrete kavuşanların kontrollerini kaybettiğini görüyoruz. Böyle bir şey nasıl oldu da sizin başınıza gelmedi?

Bahsettiğiniz hikayenin doğru olduğuna emin değilim. Para, şöhret gibi şeyler çok cezbedici ve farklı şekillerde aklınızı çelebiliyor. Bunu anlıyorum. Ancak sahip olduğunuz şeyleri elde etmek için çok çalışmış birisiniz aynı zamanda. İnsanların kötü günleri olabilir, onları yargılamıyorum. Ünlü değilken benim de olurdu. Birisi para ve şöhret sahibi olduğunda, korkunç bir insana dönüşüyor diyerek kestirip atamayız. Belki öncesinde çok fakirlerdi ve zengin olunca çevreleri değiştiklerini düşünerek onları dışladı. Zenginlerle takılmak istediklerinde ise geçmişte fakir oldukları için dışlanmış da olabilir. Tüm bunlar kendinizi kötü hissetmenize sebep olur. Bunu anlıyorum. 

‘Star Wars’a gelecek olursak… Bu seri size ne hissettiriyor?

Filmin vizyona girecek olmasının yarattığı heyecanı görünce insan hayrete düşüyor. Elbette ‘Star Wars’ herkesin kültürünün ve çocukluğunun bir parçası, benim de öyle. ‘Star Wars’ logosunu ekranda görmenin bile hissiyatı apayrı. Bana ilk izlediğim ‘Star Wars’ filmini hatırlatıyor. Bu devasa işin bir parçası olduğum için mutluyum. Çok duygusal bir durum. Yılın altı yedi ayını setteki insanlar birlikte geçiriyorsunuz. 

Herkesin setteki son gün ağladığı doğru mu?

Evet, hepimiz çok ağladık. Tabii aynı zamanda mutlu oluyor ve filmi izleyenlere minnet duyuyorsunuz. Hele ki, insanları sinemaya çekmenin giderek zorlaştığı günümüzde… Bizim için bu çok değerli. İnsanların hayatlarındaki birçok yüzden biri olabilmek harika. 

40 yıl sonra devam filmlerinde rol almanız için teklif gelse, cevabınız ne olur?

Evet derim tabii ki! Sete Burberry bastonumla giderim.

Sıradaki projeniz nedir?

2016 yılında prodüksiyon şirketimi kurdu. Prodüksiyon, iş birliği ve kaynak bulma konularında işinin ehli insanlarla uzun süre sette zaman geçirdim ve çok şey öğrendim. İngiliz kültürünü ön plana çıkarmaya odaklanan zeki bir ekibim var. Bu benim için gerçekten önemli.

Sizinle son görüştüğümüzde, beyaz odaklı bir serinin dönüşümüne katkıda bulunmuş olmanın sizi ne kadar gururlandırdığından bahsetmiştiniz. Sinemada siyahilerin temsilini değiştirmek için başka ne yapmak gerekiyor?

Gelişmeler beni hâlâ çok gururlandırıyor, ancak en heyecan verici olan şey birçok oyuncunun yaratıcı süreçlerde önemli roller üstlenmesi. Sektörde de benzer değişimler olması çok mühim. 10 sene sonra artık bazı konular gündemde olmamalı. Politik konular sadece siyasetin bir parçası olmalı, sanatın değil. 

Finn sayesinde ‘Star Wars’ seven birçok çocuğun kahramanı oldunuz. Genç John Boyega’ya ne tavsiye verirdiniz?

Çeneni kapa ve çalış! Konuşmanın tek sebebi korkuyor olman. Çalış! Engellerle karşılaştığında kendine çok yüklenme çünkü bu engelleri sen seçmedin. Ayrıca bu hayalin peşinde koşan tek kişi olmadığını, başkalarının da aynı hayali kurduğunu söylerdim kendime.

Naomi Ackie

‘The End of the F***ing World’ dizisi ve ‘Lady Macbeth’ filmiyle radarımıza giren Naomi Ackie, ‘Star Wars: Skywalker’ın Yükselişi’nde Bonnie karakterini ete kemiğe büründürüyor. Phil de Semlyen

Jannah karakterini canlandıracağınızı öğrendiğinizde neredeydiniz?

Yataktaydım. Saat sabahın yedisiydi. Seçmeler oldukça fırtınalı geçti ve her şey çok hızlı gelişti: İlk seçmelere girdim, ardından uzun bir süre bekledim. Neredeyse seçmelere katıldığımı bile unutuyordum. 

Ne kadar beklediniz?

İki ay kadar. “Demek ki rolü alamadım, önümüzdeki maçlara bakalım,” dedirtecek kadar uzundu. O sırada bağımsız bir film çektiğim için meşguldüm. Sonra menajerim aradı ve “JJ [Abrams] deneme çekimlerini beğenmiş, seninle tekrar görüşmek istiyor,” dedi. Bu konuşmadan yaklaşık iki hafta sonra rolü aldığım kesinleşti. Her şey ışık hızında oldu. Bir gece deneme çekimini yaptık, ertesi sabah ise rolü bana verdiklerini öğrendim. Dolayısıyla benim için sürpriz oldu. 

Bu müthiş haberi telefonla mı aldınız yoksa e-postayla mı?

Menajerlerimden biri telefon etti. Babam evdeydi, birlikte kutladık. Bir sırdaşım olduğu için şanslıydım, babamın kimseye tek kelime etmeyeceğini biliyordum. Dört ay boyunca başka kimseye ‘Star Wars’ta oynayacağımı söylemedim. Hayatımın değişeceğinin farkındaydım ama her şeyin adım adım gelişmesi güzel oldu. Hızlı gelişseydi, aklımı kaybedebilirdim. 

Sizi nasıl keşfetmişler? ‘Lady Macbeth’i izlemiş olabilirler mi?

Hiçbir fikrim yok. Nina’yı [Gold, cast direktörü] gördüğümde sorayım [gülüyor]. ‘Lady Macbeth’i izlemiş olmaları muhtemel. Projenin çok büyük olması, karakter için dünya çapında bir arayışa girdikleri anlamına geliyor. Herhangi bir yerde doğru kişiyi bulabilirlerdi. Önemli olan yetenek değil. Seçmelere giren o kadar çok yetenekli insan var ki… Doğru zamanda, doğru yerde olmak ve doğru enerjiye sahip olmakla ilgili bir durum. Geçmişte yaptığım işler büyük ihtimalle rolü almamda etkili olmuştur, kim bilir? 

Sır tutabilir misiniz?

Bu konuda kendimi geliştiriyorum. Gizlilik sözleşmelerine alışık değilim. Arkadaşlarım yıllar önce bana sır verirken, gizlilik sözleşmesi imzalatmalıydı [gülüyor]. 

‘Lady Macbeth’ özgeçmişinizde önemli bir yer tutuyor mu?

Kesinlikle. Florence’ın [Pugh] ikinci, benimse ilk projemdi. Senaryoyu okurken beynimde bir şimşek çaktı. Çok özel bir senaryoydu. Filmi izlediğimde ise farklı ve doğru bir iş yapmış olduğumuzu anladım. Gurur duydum. Bugün hâlâ Amerika’ya gittiğimde, insanlar filmi izlediklerini söylüyorlar. Çekimler sırasında 23-24 yaşındaydım. Şimdi bambaşka biriyim.

Hep Londra’da mı yaşadınız?

Evet. Doğu Londralıyım. Burası benim evim. Dünyanın en güzel yerleri bile Londra’daki bulutlu bir günle kıyaslanamaz. İnsanları ve günlük hayatın rahatlığı bir başka. Üstelik ailem de burada.

Gençlere yeni bir rol modeli sunmak size nasıl hissettiriyor?

Bu çok değerli bir şey. Epey ciddiye alıyorum. Oyunculuk bazen saçma, eğlenceli ve yorucu olabiliyor, ancak işim benim için gerçekten çok önemli. Bizzat okuduğunuz basın organlarında kendinizi görmenin etkisi, sandığımızdan daha anlamlı. Bu hâlâ yeni bir şey, daha kat edecek çok yolumuz var. Şu anda önemli olan doğru rolleri seçmek ve doğru projelere dahil olmak. Bu da yaptığınız işte sorumluluk almanız gerektiği anlamına geliyor. Kendinizi nasıl yansıtmak istiyorsunuz? Egonuzu bir kenara bırakıp seçici olmalısınız. Üç boyutlu bir karakteri canlandırmak istiyorsanız, ısrarcı olacaksınız. 

Sette John Boyega ile çok zaman geçirdiniz mi?

[Gülüyor] John’u çok seviyorum! Tuhaftır, benden yaşça daha küçük ama onu ağabeyim gibi görüyorum. Benden daha uzun süredir bu sektörde olduğu için beni koruduğunu hissediyorum. 

Size tavsiyeler verdi mi?

Bu deneyimin tadını çıkarmamı, ondan en iyi şekilde faydalanmamı öğütledi. Böylesine büyük bir aileye dahil olduğunda pek çok ayrıcalıklı deneyim yaşama fırsatı yakaladığını, bunun üzerine çok düşündüğünde ise işin eğlencesinin kaçtığını söyledi. Çevrem değişiyor ama ben hâlâ Doğu Londralı Nai’yim. Köklerim hâlâ sağlam, çevremdeki insanlar ayaklarımın yere basmasını sağladığı müddetçe, bu deneyimin tadını çıkarabilirim. 

Kibirli davranmanızı engelleyen arkadaşlarınız var demek.

Kesinlikle. Arkadaşlarım ve ailem ayaklarımın yere basmasını sağlıyor.

Takma adınız Nai mi?

Evet. Ailem ise bana Nai-Nai der.

Arkadaşlarınız size yılbaşı için ‘Star Wars’ temalı aksiyon figürleri alıyor mu?

[Gülüyor] Tuhaf bir şekilde odamda John’un bir oyuncağı var. Başka birinin figürünün hediye edilmesi güzel ama şöminemin üstünde kendimi görmek istemem. 

‘Star Wars: Skywalker’ın Yükselişi’nde Jannah karakterini oynuyorsunuz.

Evet, birçok insan ona Hannah diyor. “Hannah mı? Güzel bir isim ama aynı şey değil,” demek zorunda kalıyorum. Kendimi aynada ilk kez kostümlü ve saçım yapılmış halde gördüğümde, muhtemelen insanların düğün günlerinde hissettiklerine benzer şeyler hissettim. 

Senaryonun tamamını okuma fırsatınız oldu mu?

Oldu. Bir odaya giriyorsun ve eline senaryonun yazdığı bir tablet veriyorlar. Benim not alarak okumam çok uzun sürdü. 

Çekmenin muhteşem olacağını düşündüğünüz bir sahne var mıydı senaryoda? Gerçekten hayal ettiğiniz gibi oldu mu?

Evet, böyle bir sahne vardı. Bu filmlerde imgelem o kadar güçlü ki her şeyi zihnimde canlandırabiliyordum. Çekimler sırasında bu sahnenin tam olarak hayal ettiğim gibi olduğunu gördüm. Akıllara durgunluk veren sahneler de vardı. Şimdilik daha fazla ipucu veremeyeceğim. 

Setteki ilk gününüzde ağladığınız doğru mu?

Duygusal anlamda oldukça açık biriyim. Dolayısıyla kolay ağlıyorum. Setteki ilk günümde pek çok şey üst üste geldi. Daha önce sette bu kadar çok insanı bir arada görmemiştim, ata biniyordum ve tüm dikkatler benim üzerimdeydi. Bir oyuncu olarak tek başınıza epey zaman geçiriyor, içsel bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Üzerinde çalıştığınız her şeyi aniden insanlara sunmanız gerektiğinde ise tüm o baskı ortadan kalkıyor. Bazen birkaç damla gözyaşı döküp sonra işinizin başına dönmeniz gerekir. 

Uzun bir eğitim sürecinden geçtiniz mi?

Dayanıklılık eğitimi aldım. Dövüş sanatlarını seviyorum. Ayrıca spor salonuna ve koşuya gittim. Epey çaba göstermem gerekti. 

Hep oyuncu mu olmak istediniz?

Evet, bu konuda oldukça inatçıydım. 11 yaşımdayken oyuncu olmaya karar verdim. Bu konuda çok hevesli ve ciddiydim. Yıllar boyunca bu işin farklı alanlarında çalıştım. Tiyatro yönetmenliğinden çocuklara tiyatro danışmanlığı yapmaya, kendi tiyatro oyunlarımı hazırlamaktan film çekmeye kadar birçok şey yaptım. Şu anda her şey hızlı çekimde ilerliyormuş gibi hissediyorum ve kimse henüz benim kim olduğumu bilmiyor. Bir anda ortaya çıkıvermiş gibi görünüyor olabilirim ama aslında bu noktaya gelmek için 15 seneden fazla bir süredir çalışıyorum. 

Yaşadığınız şehir olan Londra’nın kariyerinizde nasıl bir etkisi oldu?

Tiyatroya, galerilere ve müzelere erişimim olması büyük bir ayrıcalıktı. Giriş ücretsiz olduğu için küçükken Tate Modern’a çok giderdim.

Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?

Örgü örmeyi seviyorum. Annem küçükken öğretmişti. Sakinleşmek için örgü örmekten gerçekten keyif alıyorum. Dövüş sanatlarını, film izlemeyi ve filmler hakkında konuşup onları analiz etmeyi de çok seviyorum. 

En sevdiğiniz ‘Star Wars’ filmi hangisi?

‘Star Wars: Episode V - The Empire Strikes Back / Yıldız Savaşları: İmparator’. Rolü aldığımda bir arkadaşımla filmi tekrar izledik. Çekildiği zamanı düşündüğünüzde, sınırları zorladığını anlıyorsunuz. Gerçekten zamanının ötesinde bir yapım. 

Bir sonraki hedefiniz nedir?

Engellerle karşılaşmayacağım bir noktaya gelmek için sabırsızlanıyorum. Bazı kapıları açmak hâlâ zor, bu kalıpları yıkmak istiyorum. Amacım bu sektörde kendi sesimi bulmak.

 

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm