Ersin Yaşar ile ışık tasarımcılığı üzerine...

Yazan:
Alara Altay
Reklâm

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

2007 yılından bu yana tiyatronun her alanında çalıştım. Şu an İstanbul Aydın Üniversitesi Sahne Sanatları Ana Sanat Dalında Yönetmenlik Yüksek Lisansı tez dönemindeyim. Geçen sezon ‘Peruz Hanım’ adlı oyuna yönetmenlik yaptım. Ayrıca Melis Burnukara’nın yönetmenliğini yaptığı ‘Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler’ adlı oyunun ışık tasarımını üstlendim. Tasarım ve yönetmenlik dışında DasDas Tiyatro’da ışık operatörü olarak çalışıyorum.

Bize mesleğinizi anlatabilir misiniz? Işık tasarımcısı tam olarak ne yapar?

Işık tasarımcılığı hem elektrik hem de fizik bilgisi gerektiren bir alan. Yapılacak tasarım tiyatro için ise, iyi bir tiyatro bilgisi de gerektiriyor. Çünkü ışığın dili tiyatroda değişiyor.

Işık tasarımcısı olarak projelerin hangi aşamalarında ekiple beraber çalışmaya başlıyorsunuz?

Bu değişkenlik gösteren bir durum. Yönetmen kendi masa başı çalışması sırasında da ihtiyaç duyabiliyor. Fikir alışverişinde bulunma süreci bu tabii. Benim en sevdiğim çalışma yöntemi de budur. Ancak çoğu zaman bizim işimiz teknik prova sürecindedir. Yani tasarımcılar için ayrılan süreçte. Genelde ışık çalışması sırasında dekor, kostüm, makyaj ve müzik bitmiş olur. Yönetmenin yaratmak istediği atmosferi anladıktan sonra işin gerisi tasarımcının sanatına kalır. Bazı denemeler yapılır. Oyunun dramaturjisi, sahnenin bütünlüğü ve sanatsal estetik açısından en doğru karar verilir.

Işık bir tiyatro oyununda nasıl bir paya sahip? İzlediğiniz oyunların ışık tasarımı sizin seyir zevkinizi nasıl etkiliyor?

Bugün Devlet Tiyatrolarında ışık tasarımı yapan Sayın Yakup Çartık’ın okulumuzda verdiği atölyede kurduğu cümle bu soruya verilecek en güzel cevaplardan biri bence: “Bir oyuncu sahnede konuşuyor fakat görünmüyorsa aynı zamanda duyulamaz da.” Evet, bence bu denli büyük bir öneme sahiptir ışık. Çünkü oyuncunun bir sözü varsa, oyunun da söylediği bir söz vardır. Yönetmenin söylediği bir söz varsa ışığın da söylediği bir söz vardır. Bu sözlerin bütünüdür tiyatro. Tasarım konseptinin en önemli estetik parçalarından biridir ışık. Oyunun duygusuyla birlikte yaşamalı ki sadece aydınlatma olarak kalmasın. Işıkla istediğiniz ambiyansı yaratabilirsiniz. Bu sizin hayal gücünüze bağlı. Bugün sinemada kullanılan birçok tekniğin sahnedeki karşılığı ışıktır diyebiliriz. 

DasDas’ta yeni ekipleri sahnenizde ağırlıyorsunuz. Ekiplerle kısa süre içinde beraber çalışabilir hale gelmek için nasıl yetiler geliştirmeniz gerekiyor?

Beraber çalışabilir hale gelme süreci çok hızlı gelişmeli. Çünkü çok fazla zamanınız yok ve en kısa sürede aynı dili konuşabilmeniz gerekiyor. DasDas bugün Türkiye’deki en iyi imkanlara sahip sahnelerin başında geliyor. Her mesleğin kendine has bir dili var ve bu dil nerede nasıl eğitimlerle yetiştiğinize göre değişebiliyor. Her biri kendi alanında yetkin arkadaşlarla birlikte bu süreci yönetiyoruz. Bu sayede DasDas’a gelen misafir ekiplere de elimizdeki en iyi imkanları sunuyoruz. Kısacası aynı dili konuşma yetisine sahip olmak gerekiyor. Bu da tecrübeyle eş değer bir şey.

Yeni ekipmanları tanımak ve teknolojiyi öğrenmek sizi doğal olarak yeni öğrenme süreçlerine sokuyor olmalı. Kendinizi alanınızda nasıl geliştiriyorsunuz?

Her işte olduğu gibi sonu gelmez bir öğrenme süreci ışık tasarımında da geçerli. Zaten bir işi keyifli kılan da budur. Mesela hâlâ öğrenmeye çalıştığım bir ışık masası var. İsmi GrandMA 2 ve dünyanın en iyisi olduğunu söyleyebileceğimiz türden bir masa. Şanslıyım ki DasDas’ta bu ışık masasından mevcut. Ancak şimdi GrandMA 3 çıkmış. Bu hıza yetişmek de ayrı bir enerji istiyor. Ülkemizde bu ışık masasından sadece bir tane var. Bunun dışında yeni işleri takip ediyorum, seyredebildiğim kadar oyun ve konser seyrediyorum. Gerek yönetmenlik olarak gerek tasarım anlamında neler yapıldığını merek ediyorum. Ayrıca İstanbul Tiyatro Festivali’ne gelen yabancı prodüksiyonları takip ediyorum. Henüz hiçbirine gidemesem de yurt dışında yapılan festivallerin görüntülerini seyrediyorum. Türkiye’de de tiyatro ışığı tasarımlarını takip ettiğim Ayşe Sedef Ayter, Cem Yılmazer, Utku Kara ve Yakup Çartık var. 

İstanbul’da artık daha fazla tiyatro sahnesi ve ekibi olması, ışık tasarımı alanında çalışan kişi ihtiyacını artırdı mı?

Baysan Pamay beyefendiden aldığım bilgiye göre bu sezon İstanbul’da Şehir ve Devlet Tiyatrosu hariç 96 yeni oyun, 10’dan fazla da provası devam eden oyun varmış. Bu sayılar ihtiyacın arttığının göstergesi olabilir. Özellikle alternatif sahnelerde yapılan işlerde ‘aydınlatma olsun yeter’ mantığı değişmeye başladı. Neredeyse her ekip bu konuda özen gösteriyor. Sadece ışık tasarımında değil başka alanlardan yetkin kişilerle de iş birliği yapan, disiplinler arası çalışan tiyatro ekipleri var. Bu güzel bir şey.

Geçtiğimiz yıllarda tiyatroya olan ilginin artması sizin mesleğinizi yapma biçiminizi nasıl etkiledi?

Bu ilginin artması sizde olumlu anlamda itici bir güç oluşturuyor. Belli bir tiyatro seyircisi zaten vardı, artık bu kitle daha da genişledi ve neyi nasıl sunduğunuza çok dikkat ediyorlar. Bu sebeple seyirciye yeni olanı sunmak gerekiyor. Bunun için de araştırma ve deneyler yapmak gerekli. Günümüz dünyasında artık her şey çok hızlı. İnsanların algısı da artık buna göre şekillendiği için tekrara düşmekten kaçınmaya çalışıyorum.

Sizce yeni sahneler açılırken teknik ve ışık donanımlarına gereken özen gösteriliyor mu? Hangi konularda bilinçlenmeye ihtiyaç var?

Bu konuda özen gösteren, büyük işlere ev sahipliği yapan sahneler var elbette. Bir de maddi imkanların yetersizliği sebebiyle önem veremeyen sahneler var. Bu konudaki en büyük problem sahne akustiği bence. Mimarisinden tasarımına kadar her şeyin en ince ayrıntısına kadar düşünülmesi gerekiyor. Bazen her şey bittiğinde geri dönülmez sonuçlarla karşılaşılıyor.

 

Son haberler

    Reklâm