Paul Banks ve RZA
Fotoğraf: David Williams

Paul Banks ve RZA ile Banks & Steelz'ın ilk albümü üzerine

İki efsane grubun iki efsane adamı: Interpol’ün Paul Banks’i ve Wu-Tang Clan’in RZA’sı birlikte bir albüm yayınlarsa ne olur? Cevabı geçen ay sonunda piyasaya çıkan ilk Banks & Steelz albümü ‘Anything But Words’de saklı. Albüm şerefine ikiyi buluşturduk.

Yazan:
Miles Raymer
Reklâm

Interpol’ün sesi Paul Banks ve Wu-Tang Clan’in kaptanı RZA kafa kafaya verip Banks & Steelz’i kurdu, üstüne bir de albüm kaydetti. Banks’in RZA hayranlığı zaten malumdu, ünlü rap’çi de meğer Interpol’ün müziğine karşı boş değilmiş. Hip-hop ve indie rock’ın bir potada eridiği albümün henüz dumanları tüterken ikiliyi buluşturduk ve satrançtan girip çocukluklarından çıktıkları koyu sohbetlerini bölmemek için aradan çekildik. Karşınızda Banks & Steelz.

Paul Banks: RZA, nasıl tanıştığımızı hatırlıyor musun?

RZA: Bir tekila barındaydı değil mi? Menajerim Tyler Childs “Interpol grubundan Paul Banks buralardaymış, tanışmak ister misin? Müziğinin hastasıymış,” dedi. İlk aklıma gelen New York’lu bir müzisyenle biraz oturup dostane bir muhabbet etmekti. Yanımda kafa dengi birilerinin olması yalnız olmaktan iyidir diye düşünmüştüm. New York böyle spontane bir şehirdir işte.

Paul: Aynen öyle.

RZA: Sana “Bu adamla tanışmam lazım,” dedirten şey neydi?

Paul: Sırf bir röportajda seni ilham aldığım isimlerin başında saydım diye tanışıp birlikte bir albüm yapacağımızı ummuyordum elbette. Yani en azından tüm mesele birlikte çalışmak değildi. “Vay be! RZA ile tanışıp birkaç kadeh bir şeyler içeceğim,” diye heyecanlanıyordum. İkinci görüşmemizde oturup satranç oynamıştık hatta.

RZA: New York, evinden çıkar çıkmaz blues barlarını, komedi kulüplerini, caz konserlerini ufacık bir muhitte, yan yana bulabileceğin bir şehir. Ama bir de MacDougal civarlarında bir satranç kulübü var. O kulübün şehre ve 70’lerin başlarında Bobby Fischer’ın nesline katkısı yadsınamaz. Şehre farklı bir enerji yayıyor.

Paul: O civarlardayken “Bobby burada satranç oynadı,” diye düşünür, Fischer’ın varlığını hissederek mutlu olurdum.

RZA: Satranç oynamaya nasıl başladın?

Paul: ‘Searching for Bobby Fischer’ filmini izledikten sonra. Ben Kingsley’nin performansı müthişti. Josh’a satranç öğrettiği bir sahne var, hatırlıyor musun?

RZA: Evet evet. Kingsley’nin canlandırdığı karakter kimdi? Hah, Bruce Pandolfini.

Paul: Oha! O gerçek bir karakter mi?

RZA: Tabii ki. Josh ve Bobby’nin gerçek hayattaki öğretmeni. Aynı zamanda yazdığı bir sürü satranç kitabı var.

Paul: Satrancın bana öğrettiği en önemli şey şu: Eğer aynı şeyleri yapmaya devam edersen hep aynı sonucu alırsın. İstediğin bir şeyi çok hızlı bir şekilde elde edemeyeceğini de satrançtan öğrendim. Hedefine ulaşmak için az da olsa plan ve stratejiye ihtiyacın var.

RZA: Benim için satranç zihnimi boşaltmanın en iyi yolu. Satranç tahtasının başına oturduğumda tüm dünyayla bağımı kaybediyorum. Müzisyenlik ya da prodüktörlük bazen çok yorucu olabiliyor. Bizim albümü kaydederken pek satranç oynamadım. Demek ki stressiz bir ikiliyiz.

Paul: Hip hop’la tanışmam N.W.A ile olmuştu ki bu rock dinlememden çok daha önceydi. Bana gitar çalmayı düşündüren ilk şarkı hangisiydi biliyor musun?

RZA: Hangi şarkıydı?

Paul: Aerosmith’in ‘Dream On’u. O kadar saplantılıydım ki şarkı bitene kadar okul servisinden inmezdim. Tüm yol boyunca sadece ‘Dream On’u dinlerdim. Herhalde 12 yaşında falandım. Sonra Nirvana ile tanıştım ve 15 yaşına geldiğimde rock’çı olmaya karar vermiştim bile.

“Müzisyenlik ya da prodüktörlük bazen çok yorucu olabiliyor.” -RZA-

RZA: İlk gitarını nasıl aldın?

Paul: Babamın zamanında bir grubu varmış ve The Beatles öncesine benzer bir müzik yapıyorlarmış. O yüzden parmakla çalınan gitar tekniklerine çok hâkimdi. Benim hiçbir zaman çalamayacağım şeyler çalardı. Evde de büyük bir akustik gitar koleksiyonu vardı.

RZA: Süper. Yani tek yapman gereken içlerinden birini seçmekmiş. Jackson ailesiyle ilgili bir film var. Joe Jackson ünlü olmak isteyen bir gitarist, evinde de bir tane gitarı var ve çocukların ona dokunması yasak. Karısı bir gün eve geldiğinde gitar sesi duyuyor, epey de iyi çalıyor kim çalıyorsa. Sonra kapıyı açıp “Hemen babanın gitarını bırak!” diye bağırıyor. Senin durumun bunun tam tersiymiş.

Paul: Evet. Ama Martin marka bir gitarı vardı. Bunun ne anlama geldiğini biliyorsun değil mi?

RZA: Elbette.

Paul: “Martin’ime sakın dokunmayın. Canınızı yakarım,” derdi.

RZA: Benim kırılma noktam turntable ile tanışmamdı. Kuzenim GZA (Wu-Tang Clan’ın kurucularından) ilk defa beni bir partiye götürdüğünde herhalde yedi yaşında falandım. DJ’in iki turntable’ı vardı, plakları bir ileri bir geri çevirip duruyordu. Bir adam da rap yapıyordu, diğer yandaysa gençler break dansın ilk örneklerini sergiliyordu. Aklım çıkmıştı, hayatımın en güzel gecesi diye düşünmüştüm. Ol’ Dirty Bastard’a abisi Noel’de bir turntable seti ve mikser almıştı. Onları görür görmez yapmak istediğim şeyi anlamıştım. Turntable alabilmek için hemen gazete dağıtmaya başladım. Ne yazık ki, sokak işleri devreye girdiğinde eline çok daha hızlı para geçiyor. Kendi evimde iki albüm kaydettim. Ol’ Dirty Bastard, GZA ve ben sürekli kayıtlar yapar, kendi semtimizde dağıtırdık.

Paul: Vay be! Kaç yaşındaydınız o zamanlar? 15?

RZA: Evet, 14 yaşımdan 16 yaşıma kadar böyle gitti. Çocukluğumuzun New York’u bambaşka bir şehirdi. Herkes çok gözü pekti, tehlikeli derecede gözü pek. Köpeğimi gezdirirken birbirine silah çeken adamlar görürdüm.

Paul: Önceden konuştuğumuz gibi birlikte çalışırken hiç gerilmedik. Ama hatırlıyorum, bir seferinde ben bayağı bir batırdım, sen hiç bağırıp çağırmadın, hiç kabalık yapmadın ama öyle bir bakış attın ki… Sanırım bir şarkının geri vokallerini yapıyordum ve bir türlü olmuyordu.

RZA: [Gülerek] Öyle mi?

Paul: Odadaki diğer insanlara baktım. Durumun vahameti yüzlerinden okunuyordu.

RZA: Aslında bana iyi katlandın. Özellikle Kaliforniya’da yaptığımız kayıtlarda. Çok içip takılıyordum, sürekli parti halindeydim. Her zaman yancılarım da oluyordu. Kardeşim yanımızdaydı değil mi? Adam nereye gitse ortamın merkezine oturuyor. Sen de bir keresinde “Kardeşin hep burada, ama burası benim evim,” dedin bana. Kalabalık bir ailede büyüdüm, ne demeye çalıştığını anladım ve sana şöyle cevap verdim: “Paul, burası bizim evimiz.”

Banks & Steelz’in ilk albümü ‘Anything But Words’ piyasada.

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm