Ayşe Hatun Önal
Fotoğraf: Mete Çarkcı

Ayşe Hatun Önal ile yeni albümü 'Selam Dengesiz' üzerine

Dokuz senelik bir aradan sonra Ayşe Hatun Önal yeni bir albümle karşımızda

Reklâm

Müzik piyasasına elektronik kulvarda adım atan Önal ‘Selam Dengesiz’le sınırlarını genişletiyor ve önümüzdeki ayların en çok dinlenecek pop şarkılarını barındırması muhtemel bir albüme imza atıyor.

Son iki senedir hit parçalarla vur kaç yapan Ayşe Hatun Önal, nihayet geçtiğimiz ay yeni albümü ‘Selam Dengesiz’le karşımıza çıktı. ‘Güm Güm’ ve ‘Çak Bir Selam’ gibi sağır sultanın bile duyduğu şarkıların yanı sıra bu albümde 90’ların pop efsanelerini hatırlatan nakaratlara da yer var, Önal’ın ilk işlerini anımsatan ‘Dur Dünyam’ gibi bir elektronik bir şarkıya da. Belli ki bir önceki albümünden sonra geçen dokuz senede Ayşe Hatun Önal yalnızca bir pop yıldızına dönüşmeye karar vermemiş; aksine, zevkleri ve alışkanlıkları her zamanki değişkenliğiyle evrilmeye devam ediyor.

Hangi noktada profesyonel bir müzisyen olmaya karar verdin?
Zaman zaman çok kararsız olabiliyorum, bu da çok kolay karar verebileceğim bir şey değildi açıkçası. Bir kız arkadaşımın basının önünde “Ayşe albüm yapacağız,” demesiyle karar verildi aslında. Müzisyen olmak gençken hayalimdi tabii ki, lise yıllarımda ilk bestelerimi yapmaya başlamıştım. Doğal olarak daha rock ağırlıklı müzikler dinliyordum o zamanlarda.

Albüm hazırlama süreci senin için nasıl geçiyor? Geçtiğimiz aylarda çıkardığın single’ları hazırlarken albüm hakkında nasıl fikirler vardı aklında?
Zaman zaman üzerine koyarak, parça parça oluşturduğum bir albüm oldu. İlk albümüm aynı elden çıkmış bir işti, bir bütünlüğü vardı. ‘Selam Dengesiz’de farklı farklı kalemler, farklı sesler var. Yelpazesi daha geniş, üzerine kata kata ilerlediğim için ilk albüme göre bambaşka.

“En zor şey insanların alışkanlıklarını değiştirmektir”

Bu albümde 90’lar pop müziğini anımsatan şarkılar var; ‘Cehennem’, ‘Şeytan Tüyü’ gibi… Nostaljinin revaçta olduğu bir çağda yaşadığımız için çok şaşırtıcı değil aslında, ama 90’lara selam çakmak bilinçli bir tercih miydi yoksa olaylar kendiliğinden mi gelişti?
İşin içine popu alınca demek ki içimden bir 90’lar çıkmış, bir aralar neyi çok dinlediysen bir şekilde içinden çıkar. Sen böyle deyince ben de şöyle düşündüm, “Demek ki 90’larda çok dinlediğim şeylerin yansıması içimde şu an oluyor.”

Bir 90’lı yıllar çocuğu olarak 90’lar nostaljisi hakkında ne düşünüyorsun? Hatırladığımız gibi kalite fışkıran bir pop müzik sahnesi mi vardı sence, yoksa geçmişe pembe gözlüklerle mi bakıyoruz?
Aslında her dönem olan bir durum bu, dünya hiçbir zaman geriye gitmese de hep “Geriye gidiyoruz,” çığlıkları yükseliyor. Bu doğal bir süreç aslında, yeni gelen her şey bir kısım tarafından her zaman yadırganır. Değişimi ise cesaretli olup inat edenler sürdürebiliyor.

Modelliğe başlamadan önce müzisyenliğe adım atsaydın kariyerin ne kadar farklı olurdu sence?
Bizimkiler beni ne kadar özgür yetiştirmiş olsalar da yine de baskılanmış bir taraf var tabii. O yüzden çıkıp da “Ben şarkı yapacaktım,” diyemezdim. Adana’da bir musiki cemiyetine giderken bana “Niye böyle bir şey yapıyorsun?” diye soranları “Evlendiğimde çocuğuma, eşime söylerim,” diyerek kandırıyordum. Müzisyen bir aileden gelmediğim için de böyle bir şeyin itirafı zordu. Eminim herkesin hayallerinin bir köşesinde müzik vardır. Doğrudan dillendirebilir miydim? Zannetmiyorum, ama şu an bunu konuştuğumuza göre dillendirmem gerekiyormuş zaten. 

Dünyada herhangi bir festivalde sahneye çıkabilme fırsatın olsaydı hangisini tercih ederdin?
Burning Man. Bu albümle değil tabii, ama aslında ‘Dur Dünyam’ da oraya uygun bir parça. ‘Olay’ klibini de Burning Man’de çektik zaten. Esasında elimizde oradan bir sürü görüntü var ama ne yalan söyleyeyim, çok fazla kullanmak istemedim. Önemli olan ruhu yansıtmak.

Sahne şovlarına müsait şarkıların var, kliplerin de epey eğlenceli; fakat canlı performanslarla aran pek yok gibi. Planladığın bir şeyler var mı?
Düşünüyorum ama durduğum noktaya layık bir sahne henüz hazırlamadım. Hepimiz Avrupa-Amerika kafasında takılmak istiyoruz ama gittiğim kulüplere ve bütçelerine bakacak olursak öyle bir durum yok ortada. Yine de sahne için bir kurgulama yaptık, işlerin büyüklüğüne ve kapasitesine göre mutlaka şov yapmak istiyorum.

YouTube’daki bir videonun altında şöyle bir yorum vardı: “Ayşe Hatun Önal dinlediğimde kendimi aşırı modern ve kaliteli hissediyorum.”  Böyle tepkiler almanı sağlayan farkın ne?
Neden acaba? Arkadaşı bulup bunu sorayım, “Ne görüyorsun bende canım?” diye. En zor şey insanların alışkanlıklarını değiştirmektir; benim yaptığım ise içgüdüye ters düşen, güncel kalabilmeyi becerebilen bir iş. O lüksü hissetmesinin sebebi bence bu, işlerimin taze olması.

Ama ilk albümünden ‘Kalbe Ben’ parçası için de benzer yorumlar hâlâ yapılıyor.
Çünkü zamansız bir şarkıydı o. ‘Çeksene Elini’ de aynı şekilde, zamansız. İkisini tekrar yapmaya çalışsam ancak taklitlerini yazabilirim, bu da sırıtır diye düşünüyorum. Hesaplı kitaplı yazılmış şarkılar değillerdi. ‘Çeksene Elini’yi film seyrederken bir anda yazmaya başladım, bir kalıp halinde çıktı. Şimdi ‘Çeksene Elini’ gibi bir şarkı yapsam diyorum, nakarattaki slogan çıkıyor, ama işin içinde hesap kitap olunca a’sını b’sini yazamıyorum. İçimden bir şey de dürtmüyor değil tabii; iyi bir sound’u olan, az sözlü bir parça yapmam gerekiyormuş gibi geliyor.

Elektronikten pop müziğe geçişin ‘Çak Bir Selam’la oldu. Bu değişimi ne tetikledi?
‘Kalbe Ben’ gibi elektronik parçalarım da var aslında ama onları tamamlamam gerekiyor. İlk albümümden sonra “Acaba kiminle çalışabilirim?” dedim ve senelerdir çalışmak istediğim söz yazarı Alper Narman’la buluştum. ‘Güm Güm’ü yazmıştık zaten, ama ondan önce ‘Çak Bir Selam’ı çıkardık ve albüm öyle başladı. Farkındaysan ‘Çak Bir Selam’ piyasadaki pop şarkılara kıyasla marş gibi, bildiğimiz pop tarzını hedefleyerek bir geçiş yapmadım.

Albüm ve single’lar arasında geçen sürede neler yapıyorsun?
Bazen hiçbir şeyden beslenmeye ihtiyacım olmuyor açıkçası. Hatta geniş bir zamanım varsa her şeyle irtibatımı kesip sıfır noktasında durmak istiyorum. Dinlenmek yerine eğlenmek istiyorsam onun için de kaçış noktalarım var. Bir de bu konularda çok değişkenim, mesela bir dönem çok kitap okurken, bir dönem kitap okumaya hiçbir şekilde tahammül edemiyorum. Zaman zaman kaçış noktalarım da, eğlence noktalarım da değişiyor.

Bir röportajında tek başına seyahate çıkmayı sevdiğini söylemiştin.
Sıkıldım artık tek başıma seyahate çıkmaktan. Bir dönem insan yalnızlıktan hoşlanıyor, bir dönem kalabalıktan. Her duygu, her düşünce yerini yenisine bırakıyor. Tek başıma seyahate çıkmayı sevdiğim dönemin devam etmesini çok isterdim ama durum böyle. Yine istediğimde ara veriyorum, geçen Ocak ayında mesela, “Çok yoruldum,” dedim ve bir seneye yakın bir süre de çalışmadım. Ama bunu fark etmediniz değil mi? Çaktırmak istediğimde çaktırıyorum.

Dengesizlik sence olumlu bir özellik mi?
Bence doğanın yapıtaşında olan bir şey, çok mu dengeli doğa? Bazen çıldırıyor, şehirleri yutuyor; bir bakıyorsun çiçekler açıyor, başka yerde bir tsunami insanları vuruyor. Doğanın kendisi de denge dediğimiz şeye zıt, bana özel bir şey değil. Her şey dengesizken ben dengeli olamam, değil mi?

‘Selam Dengesiz’ piyasada.

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm