[title]
İhsan Ünlüer’le başlıyor Aida’nın hikâyesi. Hem yazar, hem karikatürist, hem doktor, hem de bir tenor; kuşkusuz tanışmak isteyeceğiniz birisi. Bir kızı oluyor, ‘Aida’ isimli İtalyan operasından esinlenerek adını Ayda koyuyor. Kızının da bir kızı oluyor, İtalya’da okuyor. Koluna bir İtalyan gencini takıp Türkiye’ye dönüş yaptığında ise annesinin adını ve merhum dedesinin anısını yaşatacağı bir restoran kuruyor Moda’da.
Girişteki piyanoyu ve merdivenlerden çıkanları dikizleyen aile portrelerini görünce fark edersiniz; eski bir ev görünümünde Aida. Bolonez soslu kızarmış pirinç topu, fava kroket ve köfteli başlangıç tabağı sayesinde paneli fava nasıl olurmuş gördük, hiç de fena değil. Dondurmalar, ekmekler ev yapımı; balık ve karidesli fettucine’sinin hamuru diri ve taze. Pek sevdikleri ve İtalya’dan ithal ettikleri Quarta marka kahvesinden ötürü mü bilinmez, favorimiz tiramisu oldu ama aklımız Gorgonzolalı gnocchi’de kaldı. O da bir dahaki sefere.