[title]
Andrea, ismini 1867 yılında İstanbul’a gelen Rus hacıların konaklaması için inşa edilen Aya Andrea kilisesinden alıyor. Kilisenin misafirhanesinin renove edilmesiyle hayat bulan Andrea’nın bulunduğu binanın en üst katı halen aktif olarak kullanılan bir şapel. Garsonlar da bu tarihi mekânı her gelene büyük bir zevkle gezdiriyor. Andrea’nın asma katıyla birlikte iki buçuk katlı diyebileceğimiz bir yapısı var. Kapıdan ilk girdiğinizde kocaman bir avize size selam veriyor; ilk katta renkli berjerler gözünüzü alırken ikinci kata çıktığınızda ihtişamlı iki oda buluyorsunuz. Andrea’nın girişteki alanlarına kıyasla ağırbaşlı yemekler için çok daha uygun olan bu kattaki odaları kiralayabiliyorsunuz. İki odada yaklaşık 10 kişinin oturabileceği büyük birer masa mevcut. Bu odalar tarihi dokularıyla özel günler ve kutlamalar için hoş bir seçim. Andrea Karaköy’ün mutfağının başında MSA mezunu Pelin Aslan var. Şefin kemiksiz tavuk kanatları bir hayli seviliyor. Sizi kemik derdiyle uğraşmak zorunda bırakmayan ve sosunda demirhindi bulunan bu tavuklar, Uzak Doğu mutfağından General Tso’s yemeğini anımsatıyor. Hemen hemen her ana yemeğin yanında farklı bir patates çeşidi var; Café de Paris soslu bonfile yanında trüflü-parmesanlı patates, tavuk şnitzel yanında hardallı patates confit, parmesanlı tavuk ise yanında trüf yağlı patates püresi ile servis ediliyor. Hafta sonları saatler 22.00’yi gösterince Andrea Karaköy bir değişime uğruyor; ışıklar kısılıyor, müzik yükseliyor ve bu tarihi mekân bir parti ortamına dönüşüyor. Çağla Ege Önal