[title]
Konsept yaratıcısı üç ortak, ilk konseptlerini kendileri için yaratmış ve ortaya Building çıkmış. Ön taraf kafe, arka taraf ise tasarımcı giysi ve aksesuarlarının satıldığı bir butik. Yemek yerken gözlerinizi Vivienne Westwood imzalı bir çift Melissa ayakkabıdan alamamanız yüksek ihtimal; hatta alışverişkolik bir moda takipçisiyseniz ay sonunda gitmeyin, yemeğiniz zehir olur.Lafı gelmişken, yemek konusunda pek iddialı değiller. Gayeleri başka hiçbir yerde tadamayacağınız, eşsiz yemekler sunmak değil, farklı ve güzel bir ortamda, hem karnınızı doyuracak hem de mutlu edecek bir şeyler atıştırılması. Karın doyurmak derken; yemekler ‘tapas’ şeklinde olduğu için doymak için en az 5-6 çeşit ısmarlamalısınız, neyse ki fiyatları uygun. Menüdekiler (kağıt, karton falan beklemeyin, fayansa basılı) pişirilmeyen cinsten şeyler; raw food falan değil, daha ziyade bekar usulü tarifler. Çatal bıçak da yok, elle yiyorsunuz. En fazla, puding kıvamındakilerin yanında kaşık benzeri aparatlar getiriliyor. Gözünüz korkmasın, ekmek dilimi üzerinde somon tarzı, kolay yenecek cinsten her şey. Tatları o kadar da kolay değil, bazılarını denemek cesaret istiyor. Füzyon mutfağından hoşlananlar tatlı somon ve fıstıkezmeli lakerdayı denemeli. Daha Ayçöreği, nutella ve vanilyalı muhallebiden oluşan ‘göreceli muhallebi’ hem leziz hem de hafif. İçkilerden votka akide tam yaza uygun bir kokteyl; limon, nane, votka ve akide şekerleri bol buzla karıştırılarak hazırlanıyor.
İçeride 17 metre uzunluğunda tek bir masa var. Ortadaki Ikea tipi raf sisteminde peçete, tuz, karabiber ve bir dolu Eti Puf var. Okul kantini havasında kaynaşmak için çok uygun. Tuğla örülü duvarlar, açık mutfak, rafta dizili ‘building’ etiketli kavanozlara doldurulmuş akide şekerleri tekrar tekrar gelme isteği uyandırıyor. Bu arada ekmeği kesmek için getirilen metal testeresi gözünüzü korkutmasın, amacına yönelik olarak bıçakçıda özel imal ettirilmiş.