Colonie

Karaköy cazibesine yeni bir parıltı ekledi. İstanbul’un fine-dining klasiklerinden Topaz’ın yaratıcısı Yücel-Gülin Özalp çiftinin neo-bistro adını verdikleri bir konsept ile kurguladığı Colonie kentsel dönüşüm fikrinin dekorasyonu, menüsü, müziği, kapısındaki bisiklet parkı ve kedinizle-köpeğinizle gelebilme özgürlüğü ile yeme-içme anlamında bir semte nasıl adapte edilebileceğinin en samimi örneği. Burnu havada değil, kucaklayıcı. Çevresiyle uyumlu, enerjisi yüksek bir mekân Colonie.

 

Mekânın Paris’te yaşayan tasarım dehası Koray Özgen’in elinden çıkma dekorasyonu mahallenin kozmopolit dokusunun günümüze ait bir yorumu gibi. Aydınlatmaya bile işlemiş. Semtin zanaati ön planda tutan eski değerlerini, bir liman mahallesinin getirdiği samimiyetle sergiliyor. Duvarlarında mekâna özgü bir yerleştirme ve Ekrem Yalçındağimzalı bir resim var.

 

 

Günün -şimdilik kahvaltı hariç- her saatini yaşıyor Colonie. Gündüz kültür-sanat turuna mola vermek istediğinizde yemek ya da bir şeyler içmek için uğrayabileceğiniz, askıdan gazetenizi-derginizi alıp okuyabileceğiniz, akşamları ise yemeğin ardından aynı mekânda Murat Tokuz’un müzikleriyle geceye devam edebileceğiniz bir mekân.

 

Odun pizza fırını dahil açık mutfağı süphesiz Colonie’nin en önemli hazinesi, mekânın tam kalbinde yer alıyor. Bize sorarsanız işin en can alıcı kısmı sunumu ve malzemesiyle fine-dining’den aşağı kalır yanı olmayan lezzetlerin yer aldığı menüsünün ulaşılabilir fiyatlarla servis ediliyor olması. Şarküteri bölümünü de es geçmemeli. Meraklılarını sadece peynir ve şarküteri ürünleriyle bile müdavim etmeye yetecek türden bir repertuvarı var.

 

Gece mesaisinde ise Colonie’s Purple, Hot Passion ve 5 Stars Side Car gibi Colonie’ye has kokteyller, iyi müzik ve eğlence var. Barın hemen karşısındaki koltuklar favorimiz. Şehrin nispeten boşalıp ferahlayan yaz aylarında tadını çıkarmak için Colonie’de buluşmak iyi bir fikir. Dış verandasının doğal bir esintisi olduğunu da not düşmeli.