Mahalle

Kaldırıma taşmış, mavi ve beyaz renkteki kır kahvesi konseptli masa ve sandalyeleri, camdaki eski usul yaldızlı ‘Mahalle’ yazısı önünden geçen herkesin dikkatini çekiyor. İçerisi modern bir biçimde, şehrin dört bir yanını basan ve artık sıkan mimari trendlere de kapılmadan döşenmiş. Bu yüzden gerçekten yakın bir arkadaşınızın evine gitmiş gibi hissediyorsunuz. Ön tarafta farklı stillerde masa ve sandalye grupları, arka taraftada iki ayrı kanepe-sehpa takımı var. Özellikle en sondaki siyah L kanepe tam oturma odası havasında. Karşınızda plazma ekran, DVD, CD ve Cogito yayınlarının dizili olduğu raflar, ortada da üzerinde TV kumandası, kül tablası ve mum bulunan bir sehpa var. Bar deseniz, raflarda içki şişeleri değil, soda şişeleri dizili. Gözünüzü rahatsız edecek hiçbir şey yok. Duvarları Serdar Bilgili ve Cem Boyner’in de aralarında buluduğu pek çok amatör/profesyonel fotoğrafçının kareleri süslüyor. Tuvalet de evlerdeki gibi, unisex ve tabelasız. Bu durum hijyen ve konfordan yana korku yaratmasın; kapının kilidi mükemmel çalışıyor, elma-tarçın aromalı bir mum aynanın önünde sürekli olarak yanıyor.

Menüde tost, yumurta, müsli gibi kahvaltılıklar, günün zeytinyağlısı, iki çeşit salata, pizzalar, makarnalar ve thai usulü tavuk, ızgara somon, dana bonfile gibi ana yemekler var. Özellikle pizzalarını denemenizi tavsiye ediyoruz incecik, çıtır çıtır, enfes. Diğer bir ‘yemeden çıkma’ları elmalı pie. Kişisel tarihinizde Proust’un madelaine’ini oynamaya aday leziz tatlı, yanında vanilyalı dondurma ile servis ediliyor. İçki menüsünde yerli ve yabancı birkaç çeşit şarap, bira ve votka gibi standart alkollüler, dört klasik kokteyl; martini, mojito, margarita ve cosmopolitan var. Burası tam kız kıza iş çıkışı kadeh tokuşturabileceğiniz, özlediğiniz yer.