Arda Yalkın

Arda Yalkın'la yeni sergisi 'Everything is Awesome' üzerine

Arda Yalkın’ın Gaia Gallery’nin Dolapdere’deki yeni mekânında açılan sergisi ‘Everything is Awesome’ın adına kanmayın; sergideki atmosfer hiç öyle harika değil.

Yazan:
Ezgi Atabilen
Reklâm

Serginin adı ‘Everything is Awesome’ ama işlerin oldukça karanlık. Nereden geliyor bu tezatlık?
‘Everything is Awesome’ popüler bir sosyal medya etiketi. Sergide özetle tüketim pornografisi ve modern orta sınıf ikonografisini konu edindim. Kapitalizm tüm dünyada alarm veriyor, ama bizdeki gibi kapitalizmin en kitsch versiyonlarının yaşandığı ülkelerde durum çok daha vahim. Şiddet, ölüm, sahtekarlık, homofobi, cehalet ve empati yoksunluğuyla iç içeyiz. Buna rağmen sosyal medyada, yani bir anlamda bireysel iletişimimizde, sürekli olarak pseudo bir mutluluk ve vecd hali söz konusu. Bu tezat çok ilgimi çekiyor. Bu arada kendimi bu çılgınlıktan ayrı görmüyorum. Toplu bir histeri yaşıyoruz.

Sosyal medyada teşhir edilen ve gerçekte var olan arasındaki zıtlıklara kafa yoruyorsun işlerinle. Bu mevzuyu nasıl görselleştirdin?
Serginin en büyük bölümünü iki video enstalasyonu kaplıyor. İlki ‘Rorschach Project’. Bu proje birbirlerinden habersiz olarak dört müzisyenin hayatlarında ilk kez gördükleri bir animasyona doğaçlama yaptıkları müziği odağına alıyor. Bu bağımsız sesleri dört dakika uzunluğunda ve beş kanallı bir videoda birleştirdim. Video ilk kez Ağustos’ta 12. Uluslararası D-Marin Klasik Müzik Festivali’nde Gaia Gallery’nin düzenlediği sergide gösterildi. Bir diğer video ise Mayıs’ta LOOP Barcelona’da gösterilen ‘The Circle Jerk’. Bir işe kabul görüşmesini anlatan yedi kanallı ve 10 dakika uzunluğunda bir video. Bu videodan hareketle 10 adet küçük baskı hazırladım. Ayrıca ‘St. Celebrity’, ‘Gymferno’ ve ilk kez sergileyeceğim ‘Look Mommy I Am A Grown Up’ serisinden de dokuz adet dijital resim bulunuyor. ‘St. Celebrity’ serisi, Ortodoks ikonografisinde anlatılan azizlerin bir yorumu. 

Çok ilginç bir seri o. Nasıl bir fikir üzerine üretmeye başladın?
O zamanın ikona ustaları kendilerinin sadece birer aracı olduğunu, yaptıkları ikonaların kendilerine Tanrı tarafından resmettirildiğini söylermiş. Ben de sosyal medyada yaşadığımız teşhir ve tüketim pornografisi çılgınlığını, kişilerin kendi ikonalarını yapmaları gibi görüyorum. İkonalara konu olan azizler inziva, tevekkül, bilgelik ve çileyle o mertebeye ulaşarak ölümlerinden sonra kutsanırlarken, günümüz ikonları teşhir, haz hissi ve cahil cesaretiyle gündemde kalıyor. Öte yandan ikonalarda dinin acı veren yanı genellikle işlenmez. Hep kahramanlıklar, mucizeler olur. Bunun sebebi yeni takipçiler kazanmak ve olanları kutsal bir amaç ve sonsuz bir mutluluk uğruna bu dünyanın kötülüklerine katlandıklarına inandırmaktır. Tıpkı bizim sosyal medyada teşhir ettiğimiz görüntülerin kadrajında, içinde yaşadığımız savaşın, faşizmin, yıkımın ve çöküşün değil de, gündelik hazların resmedildiğini görmemiz gibi...

“Şiddet, ölüm, sahtekarlık, homofobi, cehalet ve empati yoksunluğuyla iç içeyiz.”

Marcus Graf, serginin kataloğu için yazdığı yazıda çağımızı ‘Mega-Materyalizm ve Optik-Afyon Çağı’ olarak adlandırıyor.
Özellikle ‘Optik-Afyon Çağı’ tanımı çok yerinde oldu bence. Sanki deneyimlemek yerine, deneyimi yaşadığımızı göstermekten haz alıyoruz artık. Yemek yemeden önce imajını paylaşmak, konserlerde müziğe odaklanmak yerine, konserin fotoğraf ya da videolarını paylaşarak orada olduğunu göstermek gibi garip hareketler artık yeni ‘normal’imiz. Öte yandan eylemliliğimiz de engelleniyor ki, bu sermayenin en çok istediği şeydir herhalde. Tüketmek, tükettiğini göstermek sahte bir başarı ve tatmin duygusu yaratıyor. En duyarlı olanımız bile bir internet sitesine adını yazarak bir şeyleri değiştirebileceğine inanıyor ne yazık ki.

Her gün hem ekranlardan hem de billboard’lar gibi türlü reklam mecralarından üzerimize yağan milyonlarca görsele maruz kalırken, sen görsel hafızanı bu kirlilikten nasıl koruyorsun?
Bu soruyu genel bilgi kirliliğini düşünerek de cevaplamak isterim. Bu kirlilikten tamamen arınmanın yolu yok maalesef. Benim durumum özellikle vahim, çünkü işlerimi de bilgisayar kullanarak üretiyorum. Belki maruz kalınan bilgi yönetilmeye çalışılabilir. Ancak böyle yapmanın da başka türlü bir tehlikesi var. Sadece kendi görüşünüze uygun, tek yönlü akışa maruz kalıyorsunuz ki, bu durumun insanları iyice kutuplaştırdığına, en ufak fikir ayrılıklarını bile büyüttüğüne inanıyorum. Ben spor, seyahat ya da sanat gibi ‘basit’ şeylerle zaman zaman bu kirlilikten kopmayı öğreniyorum.

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm