flufoto Barış Aras & Elif Çakırlar Aras
flufoto Barış Aras & Elif Çakırlar Aras

Candaş Şişman

Dijital ve mekanik teknolojileri anlatım aracı olarak kullanan multidisipliner sanatçı ve yönetmen Candaş Şişman

Reklâm

Sanata ilginiz nasıl başladı?

Beş yaşımda konuşmaya başlamışım. O dönemde ihtiyaçlarımı aileme ses efektleri kullanarak anlatmaya çalışıyordum. Bu tecrübe beni alternatif iletişim yolları keşfetmeye itti. Annem resim öğretmeni, babam mühendis, abilerim ise müzisyen ve matematikçi. Küçüklüğümde hastalandığımda defter yapraklarına animasyonlar, endüstriyel tasarımlar ve fantastik karakterler çizerdim. Bu ilginin sonucu olarak İzmir’de güzel sanatlar lisesine gittim. Lisede sadece resim yapmak benim için yetersiz kalmaya başladı. Müziğin etkisiyle zaman, hareket ve ses kullanma konuları ilgimi çekti, bu yüzden içerisinde birçok üretim disiplinini barındıran çizgi film & animasyon bölümüne gitmeye karar verdim. Eskişehir’deki üniversite yıllarımda zaman kullanımı, hareket tasarımı ve dijital üretim yöntemlerine yoğunlaştım. Zamanla dijital çerçevenin sınırları kısıtlı gelmeye başladı ve bu çerçevenin dışına nasıl çıkabilirim, dijital ve fiziksel gerçeklik arasında nasıl köprü kurabilirim gibi sorular ortaya çıktı. Bu sorulara yanıt aramak için farklı disiplinleri (enstalasyon, ses, mekansal deneyim, animasyon, kinetik heykel, performans) bir arada kullanmaya başladım. Üniversite eğitimimin bir yılını Erasmus kapsamında Hollanda’da multimedya tasarım üzerine çalışarak geçirdim. Bu süreçte doğal malzemelerden oluşan asamblaj, resim, baskı, çizim, video kolajlar, ses denemeleri, fotoğraf, animasyon, dijital kolajlar gibi birçok disiplin ve yöntemle çeşitli çalışmalar gerçekleştirdim. Kısacası Erasmus dönemim konvansiyonel sanat ile dijital sanat arasında geçti. Hollanda’da birçok yeni medya festivali görme şansım oldu; bu da ufkumu genişletti. Üniversiteden sonra İstanbul’a göç ettim. 2011’de Nohlab’i kurduk. Halen aktif olarak çalışıyoruz. Nohlab olarak özellikle yurt dışında büyük ölçekli kapsayıcı deneyim tasarımı projeleri gerçekleştiriyoruz. Sanat kariyerimi de çeşitli galeri, müze ve kurumlarla iş birliği yaparak ilerletiyorum. Dijital ve mekanik teknolojileri ifade aracı olarak kullanan bir sanatçıyım. Çalışmalarım çoklu duyusal enstalasyonlar, kapsayıcı deneyimler, ses enstalasyonları, kinetik heykeller, animasyonlar ve görsel-işitsel performanslar gibi birçok disiplini kapsıyor. Çalışmalarımda dijital ve mekanik teknolojiler aracılığıyla zaman, mekan ve hareket algımızı manipüle ederek dijital ve fiziksel gerçeklik arasında köprü kurmaya çalışıyorum. Ayrıca son yıllarda çeşitli üniversitelerde çok disiplinli bir yaklaşımla ses sanatı üzerine dersler vermekteyim. Bütün bu yolculuğa bakınca üretmenin benim için nefes almak kadar doğal bir ihtiyaç halini aldığını söyleyebilirim.

Nohlab’de sanat, tasarım ve teknoloji odaklı deneyimler üretiyorsunuz. Bunlardan biri New York’ta sergilenen ‘5 Movements’. Nohlab’deki üretim süreciniz nasıl?

Nohlab’i lise ve üniversite arkadaşım Deniz Kader ile kurduk. Daha sonra aramıza prodüksiyondan sorumlu Yasemen Birhekimoğlu katıldı. Şu anda üç kişilik bir çekirdek ekibimiz var. Tasarladığımız proje hangi disiplini gerektiriyorsa, onunla ilgili bağımsız üreticilerle çalışıyoruz. Bu yaklaşım bizi bildiğimiz veya uzmanı olduğumuz yapılardan uzaklaştırıyor ve yaratıcılığımızı olabildiğince özgür bırakarak çok daha fazla olasılığı bir araya getirmemizi sağlıyor. Bazı projelerde üretimi tamamen biz üstleniyoruz, bazı projelerde de mimarlar, programcılar, görsel içerik tasarımcıları, ses tasarımcılarından oluşan 20-30 kişilik bir ekip oluşturarak yönetmenlik ve tasarım yapıyoruz. Uzmanlaştığımız noktalardan kaçarak daha çok konsept ve deneyim tasarımına odaklanmaya çalışıyoruz. İnsan deneyimi ve algılarını merkeze koyduğumuz için bu birçok disiplini otomatikman kapsıyor. Işık tasarımı, mekansal tasarım, koku tasarımı, animasyon üzerinden zaman algısı tasarımı, işitsel tasarım gibi. Çalışmalarımızdaki en önemli nokta kişinin zaman ve mekan algısını manipüle etmemiz. Bunun için mekan içerisinde deneyimi destekleyecek şekilde zaman ve hareket koreografisi tasarlıyoruz. Bu aslında direkt mekanı kanvas olarak düşünmemiz sayesinde yapabildiğimiz bir şey çünkü çoğu projemiz mekana özel tasarlanıyor. Tasarımlarımız, hareketin o mekanda nasıl olması gerektiğine ve mekanın yapısal özelliklerine göre değişkenlik gösteriyor.

Nohlab projeleriniz ve solo üretimleriniz arasında ne gibi farklar var?

Ayrışan birçok nokta mevcut. Kendi projelerimin oluşumunda konsept ve kavramlar çok önemli bir rol oynuyor. Üreteceğim işin kavramı, yapısını belirliyor. Nohlab’de ise daha çok işin estetik yapısı ve diline önem veriyoruz. Ayrıca kendi çalışmalarımda çevreyi algılayışım üzerinden bireysel dertlerime ve sezgilerime odaklanıyorum. Nohlab’de Deniz’le ortak noktalarımıza ve kesişim kümelerine odaklanıyoruz. Kolektif üretim, prodüksiyon anlamında çok daha büyük ölçekte işler çıkartabilmemizi sağlıyor; bireysel üretimlerimde ise küçük ölçekli işler üzerinde çalışıyorum. Benim için en önemli farklardan biri Nohlab olarak çözüm odaklı, tasarımsal işler yapıyor olmamız. Kişisel işlerimde ise soru soran, çözüme odaklanmayan bir yapı söz konusu. Ayrıca Nohlab’de dijital alanı nasıl fiziksel alanla iç içe geçirebiliriz sorusuna odaklanıyoruz. Bu çoğu zaman dijital üretim yöntemlerinin yoğun şekilde kullanıldığı kapsayıcı bir deneyim veya enstalasyon olabiliyor. Kişisel projelerimde ise bu şekilde odaklandığım bir yöntem yok yani üretim yöntemi olarak tamamen analog bir şey de ortaya çıkabiliyor, tamamen dijital veya ikisinin içe içe geçtiği melez bir yapı da olabiliyor. Teknik ve yöntem seçimlerimi çoğu zaman konsept belirliyor. Konsepti ve deneyimi izleyiciye en iyi nasıl ifade edebileceğime göre kullanacağım materyalleri ve tekniği belirliyorum. Bu sayede kullandığım materyaller ve teknik, konseptle anlamlı bir ilişki kurabiliyor. Nohlab üretimlerimizde ise teknik tasarımsal veya biçimsel kaygılar tarafından belirleniyor. Aslında en önemli fark kişisel üretimlerimin sanat odaklı, Nohlab üretimlerinin tasarım odaklı olması.

Sanatın diğer alanlarına kıyasla daha özgür ve esnek olan dijital sanat size ne gibi özgürlükler tanıyor?

Dijital teknolojiler sanata birçok yeni olasılık sundu. Örneğin, interaktivitenin ve deneyim temelli çalışmaların gelişmesini sağladı. Artık izleyici klasik sanattaki gibi işi sadece gözlemlemiyor, işin sürecinin bir parçası olabiliyor ve işin gidişatını değiştirebiliyor. Bunu teknik anlamda sağlayan en önemli araç ise teknoloji. Ayrıca dijitalin getirdiği bir başka yenilik birçok farklı alan ve teknik arasında köprü kurabilmesi. Böylece farklı alanları sentezleme olasılığı artıyor; bu da bize üretim anlamında sonsuz kombinasyon olanağı sunuyor. Ayrıca dijital teknolojilerin çok hızlı gelişmesi bu alanın kendini sürekli yenileyebilmesini ve dinamik kalmasını sağlıyor. Çalışmalarımda sadece görme duyusuna değil, birçok duyuya aynı anda hitap etmeye çalışıyorum. Bu bazen duyma, bazen dokunma, bazen de görme veya koklama olabiliyor. Bütün bu duyuları aynı anda manipüle etmek benim için ilginç. İşte bu noktada geleneksel sanat teknikleri yetersiz kalıyor, bu yüzden birçok tekniği birbirine bağlamamı sağlayan teknolojiden yararlanıyorum. Çalışmalarımda yeni teknolojilerden faydalanmamdaki en önemli nedenlerden biri, dil ve yöntem olarak birçok farklı şeyi bir arada kullanabilmemi sağlaması ve deneyim temelli işler yapabilmeme olanak sağlaması. Dijitalin açtığı en önemli özgürlük alanlarından biri ise sınırlı algılarımızla içerisinde var olduğumuz fiziksel gerçekliğin parametrelerinden kurtulmamız. Sadece fiziksel ortamda üretim yapmak, fiziksel gerçekliğin neden olduğu birçok kaygıyı açığa çıkarıyor ve bizi sınırlandırıyor. Dijital gerçeklik, bu kaygıları düşünmeden, parametrelerini bizzat tasarladığımız bir gerçeklik içerisinde, zihnimizdeki şeyi daha az kaygıyla tasarlayabileceğimiz bir alan sunuyor. Bu alanı insanlığın bilişsel evrimi için oldukça önemli görüyorum.

Dijital sanat ve yeni medya sanatı yükselişte olmasına rağmen bu alanları henüz tanımayanlar da var. Bu alana hiç aşina olmayan birine yaptığınız işi nasıl anlatırdınız?

Dijital teknolojiler kullanılarak üretilmiş veya dijital teknolojilerin farklı medyalarla birleşmesi sonucu ortaya çıkan disiplinler arası sanat çalışmaları şeklinde özetleyebilirim. Bence yeni medyanın tam olarak tanımlanabilmesi zor ve aslında bu onu değerli kılan bir durum. Anlamını ve formunu sürekli değiştirebilen organik bir yapıdan bahsediyoruz. Bazen dijital forma bürünen, bazen fiziksel ve bazen de ikisinin birleşimi olan bir form. Kendisini de çevresindeki değişime göre sürekli yenileyen ve başkalaşan bir yapı. Yeni medya çok geniş bir çerçeveye sahip. Bu çerçevede sanat, bilim, teknoloji ve felsefenin kullandığı yöntemlerin ve bunları kullanan kişilerin birliktelikleri ve ilişkileriyle ortaya çıkan sayısız kesişim kümesi var. Dijital ve yeni medya sanatlarının, günümüzün en güncel sanat pratiklerinden olduğunu söyleyebiliriz. Bu da yeni medya sanatlarının, çağdaş sanata öncülük edebilme potansiyelini gösteriyor.

Şu an ne üzerine çalışıyorsunuz?

İstanbul’da gelecek yıl gerçekleştirmek istediğim kişisel sergim için çalışmalara başladım. Uzun süredir sergi açma fırsatım olmadığı için bu sergi oldukça önemli. Birçok farklı disiplinde enstalasyonu içerecek bu sergide, farklı alanlardan mühendis ve tasarımcılarla iş birlikleri yaparak, düşündüğüm güncel meseleler üzerinden farklı insan algılarına yönelik bir ortam kurmak istiyorum. Şu an için bu sürecin başındayım. Kişisel sanat çalışmalarımın yanında vaktimin çoğunu, kurucu ortağı ve yönetmenlerinden olduğum stüdyo Nohlab alıyor. Bu yıl yurt dışı ve yurt içinde birçok kapsayıcı deneyim ve kamusal alan projesi gerçekleştireceğiz.

csismn.com

 

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm