Sanatın yeni adresi

Meşher, Vehbi Koç Vakfı bünyesindeki bir sergi alanı. Dolapdere’ye taşınan Arter’in İstiklal Caddesi’ndeki eski binasında yer alıyor. Çeşitli disiplinleri kapsayan programıyla şehrin kültür sanat gündemini hareketlendirecek kurumu, direktörü Bahattin Öztun

Yazan:
Alara Altay
Reklâm

Meşher’in nasıl bir vizyonu var?

Arter, Dolapdere’deki yeni binasına taşındığı zaman İstiklal Caddesi’nde ona ev sahipliği yapan Meymenet Han geride kalacaktı. Dolayısıyla, 2010-2019 yılları arasında Arter’e mekan olan bu binanın bir sergi alanı olarak işlevi ve merkezi konumu göz önünde bulundurularak bir değerlendirme yapıldı. Vehbi Koç Vakfı bünyesinde bu binanın bir kültür sanat kurumu olarak devam etmesi gerektiğine karar verildi. Koç Grubu’nun kültür ve sanat alanında birçok farklı yapılanmaları var: Yapı Kredi Kültür Sanat Merkezi, ANAMED, Sadberk Hanım Müzesi gibi. Bu kurumlar arasına katılacak Meşher’de yeni bir yaklaşım için çalışmalara başladık. Kültür ve sanat dünyasına zenginlik kazandıracak bir farklılaşma sürecine girdik. Eylül’de açılan Meşher, çeşitliliği merkezine alan bir programlamaya özel olarak kurgulanmış bir altyapı sağlayarak kültür ve sanat alanındaki ihtiyacı karşılamayı amaçlıyor.

 

Meşher’in programlaması Orta Çağ’dan günümüze çok geniş bir zaman dilimini kapsayacak. Bu karar nasıl verildi? Birçok döneme dair sergiler düzenlenecek olması, iş birliği yapacağınız uzmanların seçimini nasıl etkileyecek?

Meşher’de hazır sergileri ağırlamak ya da var olan bir sergiye adres olmak yerine mekana özgü sergiler hazırlama fikrini benimseyeceğiz. Seramikten resme, tasarımdan fotoğrafa hatta havacılık tarihine kadar uzanan geniş bir yelpazede hem çağdaş hem araştırma üzerine kurulu sergiler hazırlayacağız. Galeri, kütüphane, arşiv, müze ve koleksiyonerler gibi kurum ya da bireylerden projelere katkı sağlayacak arşiv malzemeleri ve kaynaklar üzerine şekillenen sergilere açık olacağız. Meşher, kapsamlı disiplinler arası yaklaşımı ile yalnızca sergiler değil; yayın, atölye ve konferans gibi geniş çaplı paralel etkinlikler serisiyle de zamanlar ve kültürler arasında yeni diyalogların yaratılmasını destekleyecek. Yeni projelerimiz için ülkemizde ve yurt dışında konularında uzman olan kişilerin seçimini ekibimizle birlikte yapıyoruz. Bu tür çalışmalar belli bir hazırlık süresini gerektirdiği için görüşmelerimize başlamış bulunuyoruz.

Meşher’deki ilk sergi ‘Kalıpları Aşınca: Mit, Efsane ve Masallarla Avrupa’dan Çağdaş Seramik’ seramik malzemesini farklı tekniklerle kullanan sanatçıların eserlerine yer veriyor. İlk serginize nasıl karar verdiniz? Meşher ile binanın eski sahibi Arter arasında sergi seçimleri anlamında bir ilişki olacak mı?

Meşher’in gerek bienal gerekse Arter’in yeni mekanı ile eş zamanlı açılıyor olmasını göz önünde bulundurunca, Eylül ayında bir çağdaş sanat sergisi ile açılmanın doğru olacağını düşündük. Son yıllarda Türkiye’de Ai Weiwei ve Füreya sergilerinin yanı sıra karma sergilerdeki çağdaş seramik sanatçılarının artışı, seramiğe yoğun bir ilgi olduğunu gösteriyor. Bunu göz önünde bulundurup İngiltere’deki sanat merkezi Messums Wiltshire ile iş birliği yaparak bir sergiye giriştik. ‘Kalıpları Aşınca: Mit, Efsane ve Masallarla Avrupa’dan Çağdaş Seramik’ sergisinde 13 sanatçının eserleri yer alıyor. Kil, malzeme olarak köklü bir geleneğe sahip olsa da sergiye katkıda bulunan sanatçılar, çanak gibi gündelik eşyaların yapımında kullanımına alışkın olunan seramiğin işlevselliğinin ötesinde, malzemenin değişken doğasını açığa çıkarıyorlar. Odağında geçmişten günümüze anlatılan hikayelerin bulunduğu sergide, Grimm Kardeşler ve Andersen Masalları’nın yanı sıra Medusa, Gaia ve Zeus’un hikayeleri kil ile yeniden hayat buluyor. Meşher ve Arter sergi seçimlerinde bağımsız hareket edecek olmakla birlikte, ileride ortak projeler geliştirme imkanımızın olabileceğini düşünüyoruz.

 

İlk serginizin binanın mimarisiyle etkileşimi nasıl gerçekleşti? Küratöryel seçimlerde mekan nasıl bir rol oynadı?

İlk sergimizde olduğu gibi, gelecekte de Meşher’de üç kata yayılan galerileri ağırlıklı olarak tek bir sergi için kullanacağız. Böylece ele aldığımız her konu için derinlemesine araştırma yapabileceğimiz alanlar yaratmak istiyoruz. Bu şekilde farklı dönemleri hakkıyla sunabileceğimiz için izleyicinin de tekrar tekrar gelmek isteyeceğine ve her seferinde yeni bir sergi deneyimi yaşayacağına inanıyoruz. Bir sergi tarih meraklılarına daha çok hitap ederken bir başkası daha güncel konulara ilgi duyanları çekebilir. Bir etkinliğimiz akademik bir yaklaşımdayken bir diğeri de sergi mekanlarına mesafeli insanları daha çok çeken bir yaklaşım sunabilir. Küratöryel çalışmalarımızda tercih noktamız mekanın mimari özelliğinden ziyade konunun istediğimiz düzeyde izleyiciye yansıtılabilmesi olacak. Bu kararların verilmesinden sonra iç mekanlarda özel bölüm düzenlemeleri de yapabiliriz. Tarihi eser niteliğindeki binamızın cadde üstündeki konumunu, doğal ışık düzenini ve özel aydınlatma sistemlerini ilk sergimizde olduğu gibi yerleştirmelerimizde göz önünde bulundurduk.

İlk serginiz nasıl karşılanıyor?

İlk sergimiz hem ziyaretçiler hem de kültür ve sanat dünyamızın önde gelen aktörleri arasında gerçekten büyük ilgi uyandırdı. İlk dört haftada 12.000 ziyaretçi sayısına ulaşmış bulunuyoruz. Çağdaş sanat alanında içerik ve mesaj kadar, eser üretiminde kullanılan malzemenin işlenme becerisi ve klasik manada da yorumlanabilecek şekilde estetik özellikleri ziyaretçilerin üzerinde büyük etki bırakıyor.  

Meşher’in giriş katı İstiklal Caddesi’ne bakıyor ve bir vitrini andırıyor. Bu katta yer alacak eserlere karar verilirken dışarıdan geçenlerin nasıl tepki vereceği düşünülüyor mu? Camın ardında olanla ilgilenenlerden bir kısmı içeri giriyor, bir kısmıysa yoluna devam ediyor. Bunda belirleyici olan sebepler neler olabilir?

Evet, giriş katımızın cadde üstünde olması bize büyük bir avantaj sağlıyor ve dolayısı ile bu mekanın kullanımında serginin içeriği ile örtüşen en dikkat çekici yerleştirmenin seçilmesine özen göstermek durumundayız. Meşher’e girişin ana caddeden değil de, yan kapıdan olmasının bizim açımızdan çok doğru verilmiş bir karar olduğunu düşünüyoruz. Bir anlamda bu düzenleme ile ziyaretçi açısından da olumlu bir filtreleme uygulamakta olduğumuz kanısındayım. Kültür ve sanatla bağı olanları ve ilgi duyanları zaten vitrin üzerinden etkilemenize gerek kalmıyor. Ancak İstiklal Caddesi üzerindeki konumumuz bize sanata ilgi duyacak yeni kitleler kazandırabilmek için hayati değerde. Diğer bir deyişle Meşher’in vitrinini merak uyandırmak ve ilgi çekmek için artı değer olarak kullanmakta kararlıyız.

Sosyal medyada fotoğraf paylaşımı sanat kurumlarına olan ilgiyi de etkiledi. İyi fotoğraf vermesi artık sergilenecek eserlerin seçiminde gözetilen bir faktör mü? Sosyal medya, sanatçıların üretimlerini ve kurumların küratöryel seçimlerini nasıl etkiliyor?

Sosyal medyada kullanılan fotoğrafların yoğunluk sebepleri bizim düzeyimizde kurumsal yapılanmalar için eser seçiminde bir seçim faktörü olamaz ve olmamalı. Ticari amaçlı yapılanmalar ve özel sanat galerileri için tabii ki başka kıstaslar söz konusu olabilir. Tam da dikkat çektiğiniz bu nokta hasebiyle ve salt ticari kaygılarla maalesef günümüzde düzenlenen sanat fuarlarının kalitelerinde büyük bir düşüş gözlemliyoruz.

Bir sanat kurumu olarak ziyaretçilerinizin profilini nasıl takip edeceksiniz? Bir hedef kitleniz var mı? Ziyaretçi sayısı giriş ücreti talep etmeyen bir kurum için nasıl bir anlam teşkil ediyor?

Ekibimizde sadece bu konu üzerine yoğunlaşan ve ziyaretçi profillerini takip eden arkadaşlarımız var. Aynı şekilde, eserler ve sanatçılar hakkında daha önce eğitim vermiş olduğumuz sergi gözetmenlerimiz de bizi devamlı bilgilendiriyorlar. Ağırlıklı olarak genç kitlelere hitap etmek ana hedefimiz olmakla birlikte, içerikleri itibarı ile sergilerimizin sanatın ve kültürün değişik dallarına ilgi duyan bütün yaş gruplarının dikkatini çekmesini amaçlıyoruz. Giriş ücreti talep etmeyen bir kurum için de ziyaretçi sayılarının sergiler bazında analizi ve ilerleyen dönemlerdeki artış trendleri büyük anlam taşıyor. Özellikle geniş aileler ve öğrenim yaşlarındaki gençler göz önüne alındığında ücretsiz giriş düzenlemesinin yerinde olduğunu düşünüyoruz.

www.mesher.org

KUTU

Meşher’in ilk sergisi

Meşher’in ilk sergisi küratörlüğünü Catherine Milner ve Károly Aliotti’nin üstlendiği

‘Kalıpları Aşınca: Mit, Efsane ve Masallarla Avrupa’dan Çağdaş Seramik’. İngiltere’de ilham verici ve yenilikçi bir sanat merkezi olan Messums Wiltshire ve Meşher’in iş birliği ile hazırlanan sergi 13 Eylül’den beri ziyaretçilerini ağırlıyor. Odağında mitlerin, efsanelerin ve masalların yer aldığı sergi sayesinde her biri seramik malzemesine farklı anlamlar ve çağrışımlar katan 13 farklı sanatçıyla tanışıyorsunuz. Vivian Van Blerk ‘Sahilde’ isimli çalışmasıyla geri dönüşüm, yenilenme ve yaşam döngülerinin devamlılığı üzerine bir tasavvur yaratıyor. ‘Bezemeli Kronoloji’ eserini görebileceğiniz Phoebe Cummings varoluşu, tabiatı ve bir hammadde olarak kilin olasılıklarını ele alıyor. Carolein Smit’in ‘Çılgın Aşk’ isimli yerleştirmesi ise bir düşü andırıyor. Tarih boyunca gündelik işlevinin yanı sıra sembolik anlamlar da kazanan seramik, çağdaş sanat söz konusu olduğunda hiper-gerçekçilikten soyutlamaya çeşitli yaklaşımları görmeye aracı oluyor. Kabus ve rüyaların, güzellik ve dehşetin iç içe geçtiği sergi sizi rengarenk ve katmanlı bir yolculuğa çıkaracak. 

22 Aralık’a kadar

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm