Nilgün Yerli

Nilgün Yerli röportajı

Hollanda'da yaşayan tiyatrocu Nilgün Yerli 'Yerli Yersiz' adlı gösterisi için çıktığı Anadolu turnesinin son ayağı için İstanbul'da. Tiyatro yapan, yazan ve yöneten Yerli ile konuşmak için fırsat bu fırsat dedik.

Yazan:
Time Out Istanbul editors
Reklâm

Kaleme aldığın ve tek başına oynadığın ‘Yerli Yersiz’ ön yargılara savaş açan bir kabare gösterisi olarak tanıtılıyor. Bir de senden dinlesek ‘Yerli Yersiz’i.
Aslında önyargılara savaş açmak değil. Yeterince savaş var, kendi aynamıza bakmak, daha da önemlisi bakarken görmek önemli olan. Görmeyi, hissetmeyi unutacak haldeyiz korkudan. ‘Yerli Yersiz’de hayatın dramından gelen bir komedi var. Hepimiz bir yer arayışındayız hayatta ama işin aslı tek sabit yerimiz mezar. Yaşamak sürekli aramak, bulmak, kaybetmek ve keşfetmekten ibaret ama bunları yaparken kalbinin sesinin dinlemeyi unutmamalı insan. Kalp, aşk, sevgi… Hepsine açız, özünde tek arzumuz bunlar. Ama bu kelimeler öylesine klişeleşmiş ki duyunca “Aman ne boş laf,” diyebiliyoruz. Ben bu kelimelerin dengesini aramaktayım gösterimde ama esprili bir şekilde yapmaya çalışıyorum bunu.

30 yıldır Hollanda’da yaşıyor ve tiyatro yapıyorsun. Hollanda Kraliyet Oyuncusu unvanına sahipsin. Nasıl başladı bu macera?
Amsterdam’da bir sürü tiyatro var ama en önemlileri De Kleine Komedie ve Carré. De Kleine Komedie, entelektüellerin gittiği prestijli bir tiyatro. Carré ise Kraliyet unvanına sahip, sadece çok önemli tiyatrocular sahneye çıkabiliyor burada. Ekonomi okurken hobi olarak başladığım tiyatro yolculuğunda hayalim De Kleine Komedie’ydi. Her hafta menajerimi arayıp “De Kleine Komedie’den teklif geldi mi?” diye sorardım. Bir gün “Güzel bir haberim var. De Kleine Komedi değil ama ona yaklaştık. Bellevue,” dedi. Bellevue, De Kleine Komedie’nin arka sokağında minik bir tiyatro. Üzüldüm. Bir pazar öğlen matinesiydi. 250 kişilik. Menajerim sadece yedi kişinin geldiğini söyledi. Ağlayacaktım. Kafamdaki ses “Yapman gerekeni yap, eve git ve öyle ağla,” diyordu. Kalbimdeki ses ise gelen yedi kişiyi gelmeyenler yüzünden neden cezalandırdığımı soruyordu. Normalde bir saat sahnede kalmam gerekiyorken, iki saat boyunca inmedim sahneden. Gösteri bittiğinde kuliste De Kleine Komedie’nin müdürü beni bekliyordu. Beş günlük gösteri teklif etti ve her gün kapalı gişe oynadım. De Kleine Komedie’den iki sene sonra ise Carré’den teklif geldi. Orada da başka bir şey öğrendim. Hedefe giden yolculuğun hedeften çok daha güzel olduğunu.

Komedyen kadınlar ve erkeklere seyircinin yaklaşımı aynı mı sence? 
İnsanların içgüdüsel hareketlerini ele almaya ve objektif olmaya çalışıyorum, fakat seyirci bazen taraf seçebiliyor. Erkekler kendileri hakkındaki bir espriye daha çok gülebiliyor, kadınlar da öyle. Hepimiz zaaflarımızı ve artılarımızı biliyoruz ve bile bile bazen değişemiyoruz. Bunun çelişkisini sahnede espri ya da dram ile gördüğünde güzel bir ayna olabiliyor.

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm