Okul ve ailenin düellosu

Eğitim sistemi ve aile kurumu arasındaki düelloyu anlatan ‘10 Saniye’yi ekibinden dinledik. Hande Sönmez

Reklâm

Prestijli William College’da okuyan Özgür’ün okuldan atılmasını, annesi Zeynep kabullenemez. Bu durum Zeynep karakterini, Özgür’ün rehberlik hocası Elif ile karşı karşıya getirir. Tiyatro Yan Etki’nin imzasını taşıyan ve iki kadının yüzleşmesini konu edinen ‘10 Saniye’yi yazarı Erdi Işık, yönetmeni Serkan Üstüner ve oyuncuları Algı Eke ile Nergis Öztürk anlattı. 

10 Saniye’yi Yeni Metin Yeni Tiyatro Festivali kapsamında kaleme aldınız. Sanırım teması o zamanlar ‘çöp’müş. Bu temadan hareketle 10 Saniye’ nasıl ortaya çıktı?

Erdi Işık Çöp teması bana değersizlik duygusunu çağrıştırdı. Çok değer verdiğimiz şeylerin içinde de değersizlik olabileceğini, içlerinin sandığımız kadar dolu olmadığını düşünürken iki karakter aklıma geldi; bir anne ve bir öğretmen. Bu iki meslekten kadını seçme sebebim de toplum tarafından kutsanan meslekler olmasıydı. Kutsallık kavramı üzerinden bir anne ve bir öğretmen arasındaki çatışmayı merkeze yerleştirdim. 

Peki, Zeynep ve Elif karakterlerinin yaratım sürecini neler etkiledi? İkisi de ideallikten çok uzak karakterler…  Okuduğunuz haberler veya rastladığınız bir olay size ilham verdi mi?

Erdi Öncelikle annemin adı Zeynep, öğretmenimin adı ise Elif. Ama bunun dışında da isimleri belirlerken imajları toplumda iyi olan isimleri seçmeye çalıştım. Bu da yine bizi en baştaki sorulara getiriyor tabii; değerli dediğimiz şey gerçekten değerli mi, normal gözüken şey normal mi? Oyunu yazdıktan sonra iki haber okudum. Adana’da 14-15 yaşlarında iki çocuk kedi öldürmüştü ve kendilerine bunu neden yaptıklarını soran gazeteciye “Seni öldürsem sana üzülmem, kediye mi üzüleceğim,” diye cevap vermişlerdi. Bu beni bayağı çarpmıştı. Burada da suçu sadece çocuklara atmamak gerekiyor. Bir de Malezya’da bir kız intihar edeyim mi diye bir anket açmıştı ve oy verenlerin çoğu evet demişti. 

Sıklıkla atmosferi değişen bir oyunla karşı karşıyayız. Bu, rejiye nasıl yansıyor?

Serkan Üstüner Oyunu kabul etme motivasyonlarımdan biri, bu oyuncaklı yapısıydı. Metinde hayallerin, kabusların yer alması ve kurgunun ters olması çok zorlayıcı ama keyifli geldi bana. Oyuncu için de epey zor bir metin çünkü zaman doğrusal akmıyor. Yine de tüm zorluklarına rağmen hem yönetmen hem de oyuncular için oyunun alametifarikalarından biri bu. 

Bu sorum Algı Eke’ye. Elif karakteri ve oyun size neler hissettiriyor?

Algı Eke Oyunun kutsal olan öğretmen ve anneyi anlatırken doğru ve yanlışın ne olduğu üzerinde durmamasını çok seviyorum. Doğru kime ve neye göre belirleniyor bilmiyoruz. Annenin ve öğretmenin kendi doğruları var. Bir de geçenlerde konuşuyorduk; ben de rekabetle büyütülmüş çocuklardanım. Aslında velilerin kendi içindeki yarışları, çocukları bir travmaya sürüklüyor. O sebeple metinde kendi yaşadığım şeylerle karşılaşmak beni oyuncu olarak motive etti. Bir de tabii iki kadın teksti de çok az ve o açıdan da çok önemli bence.

Erdi Hepimiz etkilendik bu rekabetten. Anadolu lisesi sınavlarına hazırlanırken arkadaşlarınla dışarı çıkmak suçtu mesela. Mesele sınavı kazanınca da bitmiyordu. Bu sefer eşit ağırlık-sayısal stresi geliyordu. 

Nergis, siz metni okuduğunuzda ne hissettiniz? Zeynep hakkında ne düşünüyorsunuz?

Nergis Öztürk Erdi’nin tüm oyunlarını okumuş biri olarak ‘10 Saniye’yi Erdi’nin olgunluk oyunu olarak görüyorum. Okuduğum oyunlarda mesajının ne olduğuna bakmıyorum. Bu oyunu okuyunca ise “Tatlı bir şey var,” dedim. Kutsal addedilen annelik ve öğretmenlik mesleklerinin insanlar üzerinde oluşturduğu baskıyı ve o baskının insanları sürüklediği yerleri görmek ilginçti. Beni oradan da yakaladı. Bunun dışında Algı’nın dediği gibi iki kadın metni olması da etkili oldu.  Algı’yla da enerjimiz çok tuttu. Oyunun söyledikleri ya da rejisi istediği kadar iyi olsun, enerji tutmayınca olmayabiliyor. Ne mutludur ki, bizimki güzel bir buluşma oldu. 

Peki, Elif ve Zeynep arasındaki düelloyu nasıl tanımlarsınız?

Algı ‘10 Saniye’ komedinin trajediden beslendiği bir oyun. Ben aynı zamanda çok gülüyorum iki karaktere. Tabii Elif daha pasif agresif. Bir de ortayı başta, başı sonda oynamak oyuncu olarak çok besleyiciydi ama uygulamada epey zorlandık.

Nergis Benim için iki kadın bir boks ringinde gibi. Elif bana hep tam nakavt olacakken tekrar ayağa kalkan bir boksör gibi geliyor.

Serkan İki kadının değil de, eğitim sistemi/okul ve ailenin düellosu olarak da görmek mümkün aslında oyunu.

Erdi Benim çıkış noktam da Nergis’in söylediği gibi boks ringindeki iki kadındı. Ama yazdıkça fark ettiğim şey şu oldu: Oyun toplumla, sistemle ve kültürle mücadeleyi de içeriyor. 

Özgür gibi çocuklar için okulların sınırı nerede başlar ve nerede biter?

Erdi Özgür’ün okuldan atılma sebebi kediyi öldürmesi değil, onu okula getirmesi. Peki, o zaman okula şunu sormak lazım: Sen çocuğun yaptığı eylemi onaylıyorsun o halde, demek ki sorun onu okula getirmesi. O zaman sınır da bana tartışılır geliyor.

Serkan Bir de anne de aslında çocuğun yaptığı şeyle değil onun sonucuyla yani çocuğun okuldan atılmış olmasıyla ilgili.

Erdi Annenin Kurban Bayramı benzetmesi de tartışma konusu mesela. Bayramda kurban kesiyoruz, peki kedinin yenilmeyen bir hayvan olması mı sorun? Ya da bu olay Uzak Doğu’da yaşansa yine okuldan atılacak mıydı o çocuk?

Toy İstanbul: 2 Şubat, 17.30 ve 6, 25 Şubat, 20.30, 50-75 TL

Boa Sahne: 8 Şubat, 20.30, 52-67 TL

Trump Sahne: 17 Şubat, 20.30, 59-79 TL

Caddebostan Kültür Merkezi: 18 Şubat, 20.30, 59-79 TL

Uniq: 28 Şubat, saat ve ücret bilgisi için bkz. www.uniqistanbul.com

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm