Toorun İstiyorum
Fotoğraf: Mehmet Çakıcı

'Torun İstiyorum' oyunu üzerine

‘Torun İstiyorum’ sizi bir Alman yazarın elinden çıkmış olsa da toplumların içindeki çürümüşlüğün ne kadar birbirine benzer olduğuna şaşıracağınız bir aynayla yüzleştirecek.

Yazan:
Time Out Istanbul editors
Reklâm

‘Torun İstiyorum’, geçen ay üçüncü yaşını kutlayan Moda Sahnesi ekibinin yeni sezonu açtığı yapım. Oyunun Alman yazarı Thomas Jonigk (50), bugün ‘yeni-absürt tiyatro’ akımının önemli temsilcileri arasında gösteriliyor. Jonigk’in oyunlarının iki temel özelliği var:

Birincisi, kafayı ‘burjuva cehennemi’ olarak gördüğü ‘aile’yle bozmuş olması! Komik bir hikâye anlatıyormuş gibi görünse de aslında aile üzerinden vahşet, dehşet, toplumsal baskı, cinsel kimliklerin savaşı ve kuşak çatışması gibi konuları işliyor. Toplumun çekirdeği ‘aile’ üzerine de genellikle ‘cinsellik’ kestirmesinden yürüyor.

‘Torun İstiyorum’da mesela, hikâyenin merkezinde otoriter bir anne ve iki oğlu var. Kadınları birer doğum makinesi olarak gören ve onların dünyanın hakimi erkeklerin yanında birer ‘hiç’ olduklarını düşünen Anne (Nazan Kesal), küçük oğlunun (Münir Can Cindoruk) eşcinsel olduğunun farkına varmış olmalı ki, bir an önce evlenip ona bir torun vermesini istiyor. Onun üzerinde baskı kurarken de Jonigk oyunlarındaki erkeklerin temsili olarak okunabilecek büyük oğul Klaus Lager (Caner Cindoruk) karakterini kullanıyor. Çünkü Klaus Lager’in erkek beynine anası çoktan yuları takmış.

Jonigk oyunlarının ikinci önemli özelliği, yazarın kullandığı ‘yapay’ dil. Daha ilk duyduğunuzda yadırgayacağınız, ama Kemal Aydoğan rejisindeki grotesk oyunculuk seçimiyle birleşince lezzetini almaya başlayacağınız, içinde iyi mizah da barındıran bir yapay dil bu. Söz oyunları, ses benzeşmeleriyle kurulu bu dili orijinalinden okuyamamış olsak da, Sibel Arslan Yeşilay’ın çevirisinde kelimeler arasındaki bu sıra dışı melodinin yakalandığına şüphe yok.

Oyunun ikinci perdesi annenin beğendiği gelin adayı (Aslı Samat) ile ailenin geçmişinde kilit rolü olduğu sonradan anlaşılacak Norma’nın (Hülya Gülşen) çıkagelmesiyle daha da hareketli geçiyor. Sahnede kendini zaman zaman gösterecek rahip karakteri (Bülent Çolak), Jonigk’in oyunlarındaki din adamlarının temsilini özetleyen bir mizaca sahip. Bir de ‘Suflöz’ rolündeki Ahsen Özercan var ki, oyuna yaptığı ‘aksi’ müdahalelerle bize izlediğimizin bir kurgu olduğunu hatırlatır ‘gibi’... Aslında bu oyunda tüm karakterlerin seveceğiniz yanları ‘gibi gibi’. Bengi Günay’ın tebeşir çizimleriyle kurduğu dekorun hem var gibi hem de yok gibi olması da bundan.

Jonigk, oyunlarının izleyiciyi rahatsız etmesinden hoşlanırmış. Oyunu izlerken; tüm kadın karakterlerin kendi kimliklerini yok saymaya hevesli oluşlarına, Klaus Lager’in aklı gibi elinin de hep ‘iktidar silahı’nda oluşuna, rahibin ruhunu paraya satışına, küçük oğlanın isyanından vazgeçişine ve daha pek çok şeye sinir olabilirsiniz. Ama bir yandan da gülecek ve karakterlerin hepsini seveceksiniz. Oyuncular için izleyicide bu duyguyu doğurabilmek oldukça güç ve hepsi bunu çok iyi yapıyorlar. Kaçırmayın. 

5, 6, 26, 27 Kasım, 16.00 / 5, 25, 26 Kasım, 20.30, 30-40 TL, www.modasahnesi.com

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm