Hikmet son 15 senedir yeni çıkan, popüler olan ve dünyadaki trendlere dair müzik üzerine yazılar ve röportajlar hazırlıyor. Boş vaktinde ya konsere gidiyor ya da yurt dışı seyahatleri için planlar yapıyor, yine o şehirlerdeki konserlerin hayalini kuruyor. Sokak hayvanlarını mamasız bırakmıyor, kedilere düşkünlüğüyle biliniyor.

Hikmet Demirkol

Hikmet Demirkol

Follow Hikmet Demirkol:

Articles (10)

Babylon Soundgarden’a Jakuzi ile geri sayım

Babylon Soundgarden’a Jakuzi ile geri sayım

  Yeni albümün çıkması neden bu kadar uzun sürdü? Bu soruyu biraz da bu beklentiyle yanıp kavrulan hayranlar için soruyorum. Pandemi zamanı çoğu kişi gibi ben de olan biteni anlamaya çalıştım. Dünyanın durması önceleri beni rahatlatmıştı ancak sonradan tekrar içimi bir şey yapmıyor oluşun huzursuzluğu kapladı. Hayata ilham alma ve üretim moduyla bakmayınca bu kas zayıflıyor bence. Sonradan fark ettim ki müzik yapmak kendi zamanının ruhuyla ve nasıl biri olmak istediğinle doğrudan alakalı. Arzularımı, benliğimi kendi zamanımla senkronlamam gerekiyormuş herhalde. Şimdi bakınca bunu söyleyebilirim. Ayrıca iki albümden sonra farklı bir çalışma tarzı bulmak durumundaydım. Bu duraksamadan sonra hem sahnemizi geliştirmek istedim, hem de aynı anda birbirimizden besleneceğimiz yeni insanlarla tanışma arayışındaydım. Kendim dahil, müzikal çevremde de bu motivasyon eksikliği ve tükenmişliğin geçmesi zaman aldı. Yakın zaman önce X’te yeni albüme dair bilgiler paylaştınız. Adının neden ‘Madalyon’ olduğunu biraz anlatabilir misiniz? Tabii içeriği ve yayın tarihi gibi detaylar da belliyse duymak isteriz. Yıllar içerisinde dinlediğim, etkilendiğim bir sürü şey oldu. Jakuzi’nin doğasına yakın olarak bu karışımın hepsinde kendime yakın bir şey buldum. Aslında çok fazla fikir denedim ve çoğunu kullanmadım. Birbirinden ayrışan iki farklı küme oluştu. Bunu da iki bölümlü bir albüm olarak kurguladım. İlki daha lo-fi synth-pop, post-punk’a yakın. İkinci bölüm ise daha stüdyo albümü diyebileceğimiz

Efsane grupla büyük buluşma

Efsane grupla büyük buluşma

  Müziğinizde ailenin ne kadar önemli bir rol oynadığını biliyorum. Sahnede oğullarınızla birlikte performans sergilemek nasıl bir duygu? Hayatımdaki en önemli şey aile diyebilirim. 1978'de Gipsy Kings macerasına başladığımda çocuklarım henüz doğmamıştı. O zamanlar belki hayal olan şey şimdilerde gerçek oldu. Şimdi birkaç yıldır sahnede benimle birlikteler, bundan aldığım mutluluk ve gurur tarifsiz. Katalan kökenlerinizin müziğinize katkısını nasıl yorumlarsınız? Biz bir müzik tarzı yarattık, aslında köklerimizden geleni hayata geçirdik. Bu bizim için doğal bir süreç. Köklerinize döndük madem, ailenizdeki müzik anılarına dönsek... İlk aklınıza gelen müzik hatıralarınız neler? Evin içinde hep müzik vardı. Çok fazla anı var o yüzden (gülüyor). Sanki evde hiç bitmeyen bir parti vardı diyebilirim, fonda her zaman gitar vardı. Gipsy Kings’in kariyerindeki en unutulmaz anlardan bazıları neler? Yıldızımızın parlaması takriben 1987’de ‘Bamboléo’ ile başladı. Bunu beklemiyorduk, şarkımız birden giderek popülerleşti ve dünya çapında bir hit oldu. Dünya çapında milyonlarca albüm sattık, çok güzel ve özel zamanlardı. ABD’de altın plak kazanan ilk Fransız grup olmak çok önemli bir başarıydı bizim için. Anılar denince aklıma bunlar geliyor, bir de 2013’te Grammy aldık. Aslında şu an sayamayacağım birçok ödül kazandık bunca senedir, bunların hepsi birer anı bizim için.   Bunca başarının ve ödüllerin yanı sıra bildiğim kadarıyla birçok film ve TV projesinde de yer aldınız. Bunlarda özellikle

Oscar and the Wolf yeniden İstanbul’da

Oscar and the Wolf yeniden İstanbul’da

Geçtiğimiz Şubat ayında yayımladığınız ‘Angel Face’in üretim süreciyle başlayalım. Prodüksiyon süreci, şarkının hikayesi hakkında bize neler anlatabilirsiniz? Megan Thee Stallion albümünde de çalışmış Lennard ile bu şarkıda buluştuk. Stüdyoda bir melodi üzerinde anlaştık. Ben hızlıca sözleri çıkardım ama nakaratta takıldım. Sonra eve gittim, tüm gece aklımdaydı sözler. Sabah tekrar stüdyoya giderken takside aklıma birden bir şey geldi ve şarkının eksik kalan kısmını söylemeye başladım. Hemen Lennard’a yazdım, “Nakaratı buldum, harika olacak! Şarkının adı da ‘Angel Face’ oldu,” dedim. Stüdyoya gittikten sonra yaklaşık 1 saatte şarkı hazırdı, gerçekten eğlenceli bir süreçti. ‘Angel Face’te "Hiç iyi olacak mıyım?" diyorsunuz. Bu sözün arkasındaki anlamı bize açıklayabilir misiniz? Bu şarkı, ruh sağlığı ve kendini keşfetmeye dair bize ne söylüyor? Aslında iki ya da üç yıl öncesini anlatıyor şarkı. O dönemde yoğun şekilde alkol ve başka maddeler tüketiyordum. Zor bir dönem geçirdim, bu bakımdan otobiyografik bir şarkı oldu. Madde bağımlığının yanı sıra sıkıntılı bir ilişkim vardı aynı dönemde. O kişiye bağımlılık da benim için zorlayıcıydı. Bahsettiğim alışkanlıklarımı herkesten ve ilişkimden saklıyordum, yalan söyledim. Bu durumu saklamakta çok iyiydim ama belli bir noktadan sonra her şey gün yüzüne çıktı. ‘Angel Face’ bana aslında o kişi gittikten sonraki hayatımı anlatıyor. Deyim yerindeyse daha da karanlık bir döneme girdim o gittikten sonra. Çünkü tutunacak tek şeyim o gibi h

Morpheus ile yüz yüze

Morpheus ile yüz yüze

Şarkı yazmaya nasıl başladınız? Hep sadece kendim için şarkı yazdım. Bunu dünyayla paylaşmak gibi bir niyetim yoktu, çünkü bu benim gizli ve kutsal alanımdı. Daha az yalnız hissetmemi sağlıyor. Ancak annem vefat ettikten sonra, hikayelerimi paylaşmak için çok güçlü bir dürtü hissettim. Müzik iyileşmeme yardımcı oldu ve umarım benzer deneyimler yaşayan insanları da rahatlatır. O zamanlar 25 yaşındaydım ve yoğun duygularla yüzleşebilen bir adam olmam gerektiğine karar verdim. Öyle başladı bu yolculuk. Morpheus ismini nasıl buldunuz? Şarkılarımın fikirlerinin çoğu doğrudan bir rüyadan çıkar. Bu yüzden komodinimin üzerinde her zaman bir not defteri bulundururum. En iyi sözler, o anda rastgele gelseler bile doğrudan o defterden çıkar.  Piyanonun başında otururken, benim için şarkı yazmanın en iyi yolu hayal kurmaktır. Bu o kadar rahat bir ruh hali ki, sanki şarkıyı o rüyadan dünyamıza çekiyormuşum gibi hissediyorum. Sanırım hayalperest bir insanım (gülüyor). Bu yüzden sahne ismimi Yunan rüya tanrısı Morpheus'tan. Şarkı sözlerinin ortaya çıkma ve bestelerle buluşma sürecinde size neler ilham veriyor? Bana en çok gerçek yaşam deneyimleri ilham veriyor. Bu modern dünyada insan olmak ne anlama geliyor? Acıyı nasıl güzel ve değerli bir şeye dönüştürebilirim? Her şarkı anılarımın bir anıtı gibi. Her zaman önce melodiyle başlarım ve sonra bu melodilerin bilinçaltımda bana ne anlattığını dinlemeye çalışırım. 'The Sunrise' şarkısında, şarkıyı şekillendirirken zaten “sunrise” diye bağırmışt

Blonde Redhead ile kavuşma vakti

Blonde Redhead ile kavuşma vakti

Her şey nasıl başladı? Çocukken müziğe ilginiz var mıydı, sahnede olmayı hayal ediyor muydunuz? Biz yaklaşık 7 yaşındayken kuzenim kardeşime bir gitar almıştı ve ben bu enstrümandan oldukça etkilenmiştim. Çalarken büyük keyif alıyordum, bir yandan da kendimi güvende hissediyordum. Ayrıca kardeşimin plaklarını dinlemeyi çok severdim ve müziğin dünyadaki en iyi şey olduğunu hissederdim. O zamanlar İtalya'da çok güzel ve romantik film müziklerinin yanı sıra radyo ve televizyonda duyduğum müzikler de vardı. Biraz çaba gerektirse de müzik bana okuldan daha kolay geldi ve kendimi daha güvende hissetmemi sağladı. 30 yılı aşan bir müzik kariyeri, 10 albüm ve bunca senelik deneyimin ardından Blonde Redhead'deki en önemli değişim nedir? Değişimler çoktu ama her zaman oldukça yavaş ve fark edilemezdi.  Çok şey yaşadık ama bir şekilde hâlâ başladığımız zamanki gibi hissediyoruz. Geriye dönüp fotoğraflara veya videolara baktığımızda ne kadar çok şey yaşadığımızı görmek şok edici ama bir şekilde günlük deneyimler her zaman oldukça yönetilebilir durumdaydu. Sanırım en büyük değişiklik dört kişilik bir gruptan üçlüye dönüşmemiz oldu. Yaşadığınız yerler, çevrenizdeki ve hayatınızdaki insanlarla olan sosyal deneyimleriniz bağlamında sizi daha yaratıcı kılan ve zenginleştiren nedir? Tüm bunlar Blonde Redhead’in müziğini nasıl etkiliyor? Grubu New York'ta kurduk, burası muhtemelen başlamak için en karmaşık yerdi çünkü çok pahalıydı, ayrıca pratik yapmak ve üretmek için çok az yer vardı. Yine de

Karşınızda YolanDa Brown

Karşınızda YolanDa Brown

Enstrüman olarak saksafona odaklanmaya nasıl karar verdiniz? Bir anınız var mı bununla ilgili? Müziğe güzel bir giriş yapmıştım. Keman, davul ve piyano çaldım, ama üflemeli bir çalgı çalmayı çok istiyordum. Altı yaşımdan itibaren piyano çaldım, 13 yaşıma kadar saksafonu keşfetmedim. Nefesli enstrümanların, çaldığım diğer tüm enstrümanlardan farklı bir his verip vermediğini denemek istediğime karar verdim. Ve bu benim için her şeyi değiştirdi. ir daha arkama bakmadım. Aileniz bu kararınızı nasıl karşıladı? Sanırım bundan hoşlandığımı fark ettiler. Bu yaratıcılığı sevdiğimi bildikleri için beni cesaretlendiriyorlardı ama “pratik yapmalısın” gibi bir tavırları yoktu (gülüyor). Keşfetmeme izin verdiler. Babamın harika bir plak koleksiyonu vardı, evde her zaman müzik çalardı. Geriye dönüp baktığımda sanırım müzik yapmamı seviyorlardı ama asla baskı yapmıyorlardı (gülüyor). İlham perilerinizi merak ediyorum. Size melodi yazdıran ve büyülü bir şekilde saksafon çalmanızı sağlayan şey nedir? Sanırım ana ilham kaynağım, saksafonla müzik yaparken herhangi bir söze ihtiyaç olmaması. Bir de müzikte neşe olduğundan emin olmak. Her zaman hikayeden yola çıkarım. Yani bir his ya da duygu varsa, başladığım yer orasıdır. Sonra oradan devam ederim ve her şey daha büyük bir resim haline gelir. Bu durum konser verirken de geçerli. Dinleyicilerle konuşmayı seviyorum, bu müziği yaparken ne düşündüğümü bilmelerini sağlıyorum. Ama müziğim onları benim hissettiğimden başka bir yola götürüyorsa, bu da s

Pop soslu R&B’nin yeni yıldızı

Pop soslu R&B’nin yeni yıldızı

‘Atlantis’ten sonra yeni bir albüm çıkarmış olmak sana ne hissettiriyor? İki albüm arasındaki zaman nasıl geçti, ne gibi tecrübeler yaşadın? Genel bir değerlendirme yapmanı istesek neler söylersin? Her ne kadar yayın tarihi çok yeni olsa da, ‘Atlantis’te müziğe başladığımdan beri yazdığım şarkılar vardı. ‘Pop’ta bundan farklı olarak çoğu şarkı yeni. Hayatımın ikinci bölümü diye adlandırdığım zaman diliminde yazdığım şarkılar var. İlk majör şirket anlaşmamı yaptım, albüm sürecinde yurt içinde ve yurt dışında birçok insanla tanıştım. Benim için her anlamda besleyici bir süreçti. ‘Yok muydu vaktin bana?’ ile başladı yeni albüm yolculuğun. Ardından Türkiye 6 Şubat depremleriyle sarsıldı ve haliyle hayat uzunca süre durdu. Albümün geç yayınlanmasında bu durum da etkili olmuştur, yanılıyor muyum? 2023 maalesef her anlamda kötü kayıplar yaşadığımız bir yıl oldu. Tüm albümü henüz yılın başındayken hazırlamıştık ama öyle bir gündemin içinde insanın psikolojisini koruması bile zorlaşınca, plana sadık kalmak mümkün olmuyor. Her şeyi bunu dikkate alarak değiştirmemiz gerekti.   ‘Pop’ şarkısının video klibini döndürüp döndürüp izliyorum. Oyunculuğuna da bayıldım. Ne kadar dahil oluyorsun kliplerin yaratım sürecine? İşin müzik kısmında olduğum kadar görsel kısmında da etkinim. Geri çekemiyorum kendimi. Sonuçta bu işler bir noktada beni tanımlıyor. Benim ağzımdan anlatılan hikayenin beni yansıtması için olabildiğince işin içinde olmaya çalışıyorum. İlk işimden bu yana öğrendiğim önemli şeyl

Bir modern caz efsanesi

Bir modern caz efsanesi

Jacky Terrasson'u genç bir caz tutkununa nasıl tanıtırdınız? Berlin doğumlu Fransız-Amerikan bir piyanistim. Paris’te büyüdüm ve 1990'da New York'a taşındım. Küçük yaşta klasik müzik eğitimi aldım, bir yıl Berklee’ye devam ettim ve daha sonra doğrudan işin profesyonel tarafına geçmek istediğime karar verdim. Çocukken müzik merakınız nasıl oldu da pop/rock yerine caza kaydı? Cazla ilk olarak annemin küçük LP koleksiyonu sayesinde tanıştım. Evde o dinledikçe ben de kendimi bu müziğin içinde buldum. Aslında sanırım en çok ilgimi çeken şey doğaçlamaydı. Gençken dinlediğiniz isimlerden bugün size halen ilham verenler kimler? Bugünlerde kimleri dinlemekten zevk alıyorsunuz? Gençlik yıllarımda piyanistler arasında en çok Thelonious Monk, Bud Powell ve Bill Evans dikkatimi çekerdi. Tabii ki Miles Davis, John Coltrane dinlerdim. Jazz Messengers albümlerini çok severdim. Billy Holiday'i dinlemeyi, daha sonra takdir edeceğim Ella Fitzgerald'dan daha çok severdim. Dexter Gordon hayranıydım, Cedar Walton da favorimdi. Tüm bu müzisyenleri hâlâ ara sıra dinliyorum ama artık favoriler listem çok daha uzun. Geçenlerde genç bir şarkıcı Michael Mayo'yu dinledim. Bence harika! Caz müzisyenlerini klasik müzik sanatçılarından ayıran bir şey seçmenizi istesem, aklınıza gelen ilk şey ne olurdu? Ritim ve notalar. Berklee’de aldığınız eğitim kariyerinizi nasıl etkiledi? Berklee'de iki yıllık bir programa kaydolmuştum ama bir yıl sonra ayrıldım. Yine de orada harika zaman geçirdim. Benim için en faydal

Vega ile hasret giderdik

Vega ile hasret giderdik

‘Yarına Kalan Şarkılar’ projesine nasıl dahil oldunuz? Deniz Özbey Akyüz: Hadi (Elazzi) ve Koray (Candemir) çalışmalara başladılar. Koray zaten Tuğrul’un çok eski arkadaşı. Öyle ki, biz daha Vega’yı kurmadan, hatta daha Kargo ortada yokken, ikisinin birlikte çalışmışlığı var. Tuğrul Akyüz: Koray’ı 1993 senesinden beri tanıyorum. D.Ö.A.: Kargo’nun çok ünlendiği zamanlarda Marmaris’te bir konserlerine denk gelmiştik. Şok olmuştuk. Çok kalabalıktı. Korumalar filan vardı. Kuliste görüşemedik Koray ile o derece. Milattan önceden mi başladık konuşmaya? (gülüyor) T.A.: Kargo o dönemde bayağı öncü bir gruptu. Rock’ı rock yapan insanlar vardı ama mainstream’e dahil olup popüler rock müzik yapan bir iki gruptan biriydi Kargo. ‘Yarına Kalan Şarkılar’ 20 şarkılık dev bir albüm. ‘Farklı Rüyalar’ı yorumlamaya nasıl karar verdiniz? D.Ö.A.: Birkaç alternatif vardı. Ben kendi söyleyebilişime baktım. İtiraf edeyim, uzun süre de korktum! Koray’ın vokal tarzı çok farklı. Bir iki kere deneyip kaçtım. Böyle istememek gibi değil de, söyleyiş şeklim acaba ayıp mı kaçar diye düşündüm. Ama Hadi sıkıştırdı beni. Sonra birdenbire ‘Farklı Rüyalar’ı söyleyebilmeye başladım. Uzun zamandır şarkı söylemiyordum. Biraz da sorun oydu aslında. Dişlerimde problem vardı, tedavim devam ediyordu. Sonra bir gün bir cesaret baktım söyleyebiliyorum. O yüzden onu seçtik. Çok da şekerli bir şarkıydı benim için. T.A.: Hem Deniz, hem de Koray da kendilerine göre şarkı söylüyor. Başkaları o şarkıları onlar gibi söyleyemez.

Nice 20 yıllara!

Nice 20 yıllara!

Birkaç ay önce ‘Ses’ adlı bir tekli yayımladın. Şarkının yapay zekayla üretilen videosu büyük ses getirdi. Şarkının ve videonun ortaya çıkış sürecini senden dinlemek isteriz. Parça temelinde olmasını istediğin şeyler için yerinde durmamayı, harekete geçip birleşerek bir nevi çoğalmayı ve gücünün farkına varıp ayağa kalkmayı anlatıyor. Dünya dağıldı ve her birey kendi kutbuna çekildi son yıllarda. Ne kadar akıl sağlığımı korumak için uzak durmaya çalışsam da benim de sürekli aklımda olan şeyler bunlar. Şarkı yazarken de ortaya çıkıyor bir şekilde. Klibi uzun yıllardır tanıdığım, hem işlerini ve bakış açılarını hem de kimliğini ve kişiliğini çok sevdiğim Tunç Topçuoğlu yaptı. 15 sene önce bir işte yollarımız kesişmişti; şimdi tekrar birleşerek çoğaldık. Her yaptığım işte zamanın ve teknolojinin getirdiği yeniliklere açık olmayı ve merakımı korumayı seviyorum. Şimdilerde yapay zeka hayatın her alanında kendini kanıtlamaya başlamışken benim de onunla bir klip yapmam kaçınılmazdı. Tunç bir süredir yapay zekayla harika görsel işler çıkarıyordu. Şans eseri birbirimizin bir videosu altında yorumlaşırken “Hadi beraber yapalım,” dedik ve buradayız. Tunç komple klibin senaryosuyla ve görsel karelerle geldi. Mağara adamlarının ellerinde VR gözlükleri olması, bilinmeyen zamanlar ve mekanlardaki yapay dünyalarda başka karakterler olarak buluşmaları ve benim müziğimle birleşmeleri hem günümüz dünyasına bir eleştiri hem de şarkıyı öteye taşıyan bir unsur oldu bana göre. Bir ay kadar sürdü bi