‘Nostalgia’ albümündeki sıra dışı imgeler (mitolojik yaratıklar, fantastik manzaralar) sizin için neyi temsil ediyor? Bunları iç dünyanıza kök salmış metaforlar olarak görebilir miyiz?
Çocukluk ve nostalji kesinlikle birbirine bağlı. Çocukluğun temel özelliklerinden biri, hayal gücünün sınırsızlığı ve hayali oyunlardır; bu semboller de doğal olarak albümün ismini pekiştiriyor. Ama aslında tematik yapıları çok fazla önceden planlamıyoruz ya da fazla düşünmüyoruz, her şeyin ilahi bir tesadüf gibi gelişmesi en güzeli. Her şey sonradan anlam kazanmaya başlıyor.
Albümdeki nostalji duygusu gerçek anılara mı, yoksa geçmişin hayal ürünü ve mitolojik versiyonlarına mı dayanıyor? Örneğin, tek boynuzlu at geçmişteki gerçek bir hissi mi, yoksa var olmasını dilediğiniz kurgusal bir duyguyu mu temsil ediyor?
Hepsi soyut ve evet, mitolojik. Bu kelime çok doğru oldu. Gerçekleşmeyen şeylere duyduğum özlem, gerçekleşenlere duyduğumdan çok daha fazla. Zihin geçmişi ele geçiriyor ve onu bugünkü halimizle yeniden şekillendiriyor, canlandırıyor. Tek boynuzlu at bir kazaydı. Ama aslında kaza diye bir şey yoktur.
‘On and On (Song for Jasmin)’ duygusal açıdan son derece şeffaf bir şarkı. Yaratım sürecinde ne gibi kişisel dönüm noktaları yaşadınız?
Şarkı, yoğun bir yas döneminden doğdu ama aynı zamanda derin bir bağlanma süreciydi. 2020 yılında Jasmin’in babası ani bir şekilde vefat etti. Ona çok yakındım ve haberi Jasmin’e bizzat ben verdim, bu başlı başına çok duygusal bir deneyimdi. Bu dönem bizi daha da yakınlaştırdı ve yıllar boyunca birlikte yaşadıklarımızı anımsayıp kutlama fırsatı sundu. Tüm bu duyguların doğal bir sonucu olarak şarkı kendiliğinden yazılmış gibi oldu.
‘Finger’ gibi şarkılar, önceki dönemlerinize cesur bir geri dönüş gibi; sanki müzikal geçmişinizle yüzleşiyorsunuz. O zamanki halinizle şimdiki sanatçı kimliğiniz arasındaki en çarpıcı fark nedir?
Aslında ‘Finger’ en eski şarkılarımızdan biri, 2005 yılından. Albümün teması göz önüne alındığında, ‘Nostalgia’ için mükemmel bir seçimdi. Müzikal anlamda en büyük fark, bilinçsiz saflıktan bilinçli saflığa geçiş oldu. O zamanlar büyüyü bulmak için düşünmemize gerek yoktu, her şey doğal bir şekilde akıyordu. Hatta belki de bunu fazlasıyla kanıksamıştık. Şimdi ise o büyüye büyük bir dikkat ve özenle yaklaşıyoruz; ne kadar kırılgan ve utangaç olabileceğinin farkındayız. Bu, yaratıcılık sürecine olan saygımızı derinleştirdi ve gerçek ilham anlarını daha kıymetli kıldı.
‘Song for Jasmin’, romantik bir ilişkiden derin bir dostluğa dönüşen bir bağın öyküsünü anlatıyor. Bu dönüşüm, müzikal iş birliğinizi yıllar içinde nasıl etkiledi?
Gerçek dostluğun temel nitelikleri anlamlı iş birliklerine de katkı sağlar. Duvarların olmayışı, yargısızlık, koşulsuz sevgi ve sarsılmaz bir affedicilik önemlidir. Bu değerler, yaratıcılığın ve güvenin gelişebileceği bir temel oluşturuyor.
‘Love to Death’in 2009’daki demo versiyonunun YouTube ve Spotify gibi platformlarda yeniden keşfedilmesi sizin için ne ifade ediyor?
YouTube gibi platformlarda zamanın ruhunun sessizce şekillenmesi gerçekten etkileyici. Sosyal medya genel anlamda dinleyici kitlemizin düşüncelerine, hislerine ve kolektif ruh haline doğrudan erişim sağlıyor. Eğer hayranlarımız o eski demoya sahip çıkmasaydı, muhtemelen ‘Love To Death’ hiçbir zaman bir stüdyo şarkısı haline gelmezdi. Dinleyicilerimizin bize sağladığı ilham ve yönlendirme için inanılmaz minnettarız, bu gemiyi gerçekten birlikte yönlendiriyoruz.
Bu turnede grup üyeleri yeni roller üstlendi mi?
Basçımız Mike, teknik ve bilgisayar temelli detaylarla ilgileniyor. Molly ise kostüm stilimizle ilgileniyor. Ben de genel yapı, müzikal ve teatral mimariyle, ayrıca şarkı listesinin düzeniyle ilgileniyorum.
Pandemi sonrası, çok genç bir kitle eski şarkılarınızı keşfetmeye başladı. Bu yeni jenerasyon enerjisi performanslarınızı veya dinleyici kitlenizle ilişkinizi nasıl etkiledi?
Sahneler genç kitlenin enerjisiyle birlikte adeta elektrikleniyor. Canlı performansla var olan bir rock grubu için bu gerçekten bir hayalin gerçekleşmesi gibi. Bu yeni ve genç dinleyici kitlesi, bizim de kalben genç kalmamızı sağlıyor ve bunun için minnettarız.