Marcin
Marcin
Marcin

Hattın ucunda: Marcin

Polonyalı virtüöz Marcin Patrzałek, İstanbul-Ankara-İzmir üçgenindeki Türkiye turnesini geride bıraktı. Birçok müzikal türü ustalıkla harmanlayan, tekniğiyle adeta tek kişilik dev bir orkestraya dönüşen gitaristle İstanbul konseri öncesi bir araya geldik.

Reklâm

Geçtiğimiz yıl çıkan ‘Dragon in Harmony’ albümün büyük ilgi gördü. Bu albümün yaratım ve kayıt sürecinden bize biraz bahseder misin?

‘Dragon in Harmony’, aslında benim ilk gerçek albümüm. Yani bu bir çıkış albümü ve hayatımda büyük bir adımı temsil ediyor çünkü içerik üreticisinden sanatçıya ve müzisyene geçişimi simgeliyor. Albümden önce tüm takipçilerim beni sosyal medyadan ve YouTube’dan tanıyordu. Bu daha çok kısa formlu içeriklere dayalı bir kariyerdi. Tabii ki bunun için çok minnettarım. Sosyal medya hayatımı değiştirdi ama daha gerçek ve sanatsal bir şey yaratmak istedim. Albüm, müzisyenler için en nihai ifade biçimidir. 2000 yılında, ejderha yılında doğdum ve albümüm de 2024’te yani yine bir ejderha yılında yayınlandı. Albümün ismindeki ‘ejderha’ (dragon) beni temsil ediyor. Ejderha mitolojik olarak kaotik bir varlık; ateş ve kaos dolu. Ben de daha önce birçok şeyi kaotik bir şekilde, sadece yapmış olmak için yapıyordum. Ama bu albümle bir denge, bir olgunluk yakaladım. Ateşli ve kaotik ejderha ile sanatsal uyumun birleşimiydi bu. Konsept böyle ortaya çıktı.

Albümde Portugal The Man gibi tanınmış isimlerden Delaney Bailey gibi yükselen yeteneklere uzanan çeşitli iş birlikleri yer alıyor. Bu süreç nasıl ilerledi?

Bu albümden önce çalıştığım herkes enstrümantal müzik icra eden müzisyenlerdi. Genellikle gitaristlerdi ya da Jordan Rudess gibi isimlerdi. Albümde mutlaka bir veya iki tane vokalli parça olmasını istiyordum. Müzik prodüksiyonu yapmaya 15-16 yaşlarında başladım ve vokaller için bir şeyler yazmak istedim. Portugal The Man ile yaptığım şarkının melodisini 2019’da Amerika’dan Polonya’ya dönerken uçakta synth üzerinde yazmıştım. Yıllar sonra parçaya John Gourley’i (solist) davet ettim. Şarkının son halinden çok memnunum. ‘Allergies’ ise daha spontane gelişti. Albümde bir boşluk vardı, bir vokalli balat gerektiğini düşündük. Delaney Bailey’in sesi çok yumuşak ve albüme kadınsı, naif bir dokunuş getirdi.

Marcin
Marcin

Tim Henson ve Ichika Nito gibi gitaristlerle çalışmak albümdeki diğer iş birliklerinden nasıl farklıydı?
Açıkçası gitaristlerle çalışmak, vokalistlerle çalışmaktan çok daha kolaydı. Tim ve Ichika arkadaşlarım, aynı dili konuşuyoruz. Yani onlarla çalışmak çok doğal geliyor. Ichika ile zaten daha önce birçok kez birlikte çalıştık. İlk büyük online başarım onunla yaptığım ‘acoustic vs electric’ videosuydu; YouTube’da 5 milyon kişi tarafından izlendi. Tim ile çalışmak da çok keyifliydi. Yoğun biri olduğu için denk gelmemiz biraz zaman aldı ama ‘Classical Dragon’ fikri zaten 2021’den beri aklımdaydı. Tim’in Flamenko tekniklerini öğrenme hevesi beni çok etkiledi. Gerçekten alçak gönüllü biri.

Türkiye turnene dair seni en çok ne heyecanlandırıyor?

Türkiye’ye gelmeyi yaklaşık altı yıldır bekliyordum. Pandemiden önce bile Türk hayranlarım sürekli mesaj atıyordu. Çok güzel bir sevgiyle karşılandım. Bu yüzden gitara dair her şeyi sergileyeceğim bir performans hazırladım. Tabii ki hayranlarımla buluşmak da çok önemli. İlk karşılaşma her zaman özel olur. Ama en çok yemekleri denemeyi bekliyorum! Gerçek bir baklava, Türk kahvesi denemek isterim. Ayrıca fırsatım olursa bir saz çalmak istiyorum.

Sahne düzenin oldukça sade. Sadece gitarınla sahneye çıkmana rağmen bir grubu aratmayan bir atmosfer yaratıyorsun. Canlı performanslarını bu kadar dinamik ve samimi kılmak için nasıl hazırlanıyorsun?

Daha önce grup ve orkestrayla da çaldım ama şu an için solo performans bana en uygun olanı. Hedefim şu: Konserden çıkan biri “Hayatımda böyle bir şey görmedim” diyebilmeli. Gösteride birçok tarz var: Rock, metal, klasik, pop, funk… Hepsini tek başıma sunuyorum. Bazı parçalarda arka planda elektronik sesler, efektler kullanıyorum. Ama temel fikir, akustik gitarın ne kadar güçlü olabileceğini göstermek. Sahnede yalnız olmak büyük bir meydan okuma ama aynı zamanda büyük bir keyif.

Turnelerinde seni çok şaşırtan bir şey yaşadın mı?

Birçok unutulmaz anım var. Örneğin Tayvan’daki konserde genç bir hayranımı sahneye davet ettim. Şarkılarımı çok güzel çalıyordu ve birlikte çaldık. Manchester konserinde ise biri bana “seksi” diye seslendi, şaşırtıcı ama komikti. Çin’de bir hayranım bana adımın Çin harfleriyle yazılı olduğu bir taş mühür ve geleneksel mürekkep hediye etti. Bu hediyeler inanılmazdı. Düşünsenize, bir gün eski bir Çin imparatoru gibi imza atabileceğim!

Turneden sonra seni 2025’te neler bekliyor? Yeni müzikler, iş birlikleri ya da özel projeler var mı?

Önce dinlenmek istiyorum çünkü yılın ilk yarısında neredeyse 30 konser verdim. Ama evet, yeni müzikler planlıyorum. Umarım yakında yeni bir albüm yayımlayabilirim. Türkiye ile bağlantılı olarak, ud ya da saz gibi telli çalgıları öğrenmek istiyorum. Bu benim için çok ilginç bir gelenek. Şu anda bir video oyunu müziği üzerine çalışıyorum. Bir vokal iş birliği de yakında gelebilir. Eylül’de Amerika ve Kanada turnesi, kışın ise Avustralya ve Asya’da konserler var. Oldukça yoğun bir yıl. Umarım dayanabilirim!

Tavsiye edilen
    Reklâm