Bulgarian Cartrader
Zlatimir Arakliev | Bulgarian Cartrader
Zlatimir Arakliev

Hattın ucunda: Bulgarian Cartrader

Zorlu PSM’nin düzenlediği MIX Festival’da sahne alan Bulgarian Cartrader ile performansı öncesinde bir araya geldik.

Reklâm

“Cartrader” karakterinin mizahi bir yönü var ama içinde derin bir melankoli de taşıyor. Son zamanlarda hangi duygu seni daha çok yönlendiriyor?

Tam da dün bunu düşünmüştüm. Şu anda daha çok Belle and Sebastian modundayım. Yani melankoli.

Müzik çoğu zaman kişinin nereye ait olduğunu tanımlar. Bir yere ait hissetmediğin oluyor mu? Bunu nasıl sanata dönüştürüyorsun?

Kesinlikle, hayatım bundan ibaret. Tek bir müzik türüyle büyümedim. Mesela bana punk rock plaklar veren bir ağabeyim ya da kuzenim yoktu, erken yaşta gitar çalmaya başlamadım. Müzik kanalları ve Bulgaristan’daki CD karaborsasıyla büyüdüm, genelde pop hitlerini ve best of albümleri dinliyordum. Kısacası müzik eğitimim bir topluluk içinde olmadı. Her şeyi kendim buldum ve bu yüzden hiçbir zaman emo rock’çı, indie sleaze’ci ya da goth trap’çi olmadım. Bana hangi türe kendimi ait hissettiğimi sorsan, cevap veremem. İnatçı, bağımsız, kendi kendine üreten ve hoşuna giden her müziği yapmak isteyen bir sanatçıyım. Türler arasında dolaşma merakım son yıllarda yaptığım her şeye yön verdi.

Türkiye ve Bulgaristan’da arabaların sembolik bir ağırlığı var: Göç, aile, sınıf, hayaller. Batı Avrupa’da bunun anlaşılmadığını düşünüyor musun?

Hayır, herkes bir şekilde anlıyor. Sadece bazıları araba sevmiyor, o kadar. Ama burada hissettiğim şeyi herkes bir şeye, maddi olarak başka bir objeye karşı hissedebilir. Eğer insanlar arabayı neredeyse bir aile üyesi gibi sevmenin “alt sınıf işi” olduğunu düşünüyorsa, bence bu oldukça snob bir tavır. Araba kültürü çok güzel, çok insani bir şey.

Sesin, büyüme temalı bir filme ait gibi. Müziklerinin ne kadarı hafıza yeniden inşası, ne kadarı gelecek fantezisi?

Geçmiş yaşamaya devam ediyor, içimdeki ruh haritasını takip ederek eve gidiyorum. Yarım uykudayken çocukluğumun geçtiği yerlerde dolaştığım çok olur. Sokakları, dükkanları isimlendirmeye çalışırım. O yerlere gitmeye cesaret edemem. Belki hayal gücümden silinirler ve müzikal yolculuğum zarar görür.

Türk seyircisi kırılganlığı sevdiği kadar eksantrik bir sahne duruşunu da sever. Berlin’deki Bulgarian Cartrader ile İstanbul’daki arasında nasıl bir fark olur?
Bence Berlin ve Türkiye kafa yapısı olarak o kadar da uzak değil. İnsanların bu duyguları hissetmesi ve bu riski alan sanatçıları desteklemesi harika.

Bir Türk sanatçıyla iş birliği yapacak olsaydın, kimi seçerdin?
Az önce Kit Sebastian’ı keşfettim! Bir de Nilipek’i çok seviyorum! Keşke birlikte çalışsak.

Boğaziçi Köprüsü’nden geçerken ne dinlemek isterdin?
Clube da Esquina - Milton Nascimento & Lô Borges. 

Şu anki ruh haline en iyi uyan film sahnesi?                                                Mastroianni’nin herhangi bir filminden bir sahne.

Tavsiye edilen
    Reklâm