Doğaya saygılı kazaklar

Neva Özcü, Viyana’ya taşındıktan sonra örgü örerek doğaya saygılı kazaklar üreten Not Yet markasını yarattı. Doğu Avrupa’daki köylerden toplanan yünlerle üretilen kazaklar bu yıl Paris Moda Haftası’nda sergilenecek. Özcü ile kazaklarını konuştuk.Eda Solmaz

Yazan:
Time Out İstanbul editörleri
Reklâm

Not Yeti yaratma süreciniz nasıl oldu?

Ailemdeki bütün kadınların elleri beceriklidir. Bana örgü örmeyi ilk öğreten de anneannemdi. Ancak çok sabırsız olduğum bir türlü bizimkiler gibi beceremedim. İlk örgüm atkıydı. Yaklaşık dört yıl kadar önce iş sebebiyle İstanbul’dan Viyana’ya taşındım ve burada hayatımı baştan kurarken kendi kendime örgü örmeye başladım. Delikleri ve hataları olsa da ördüğüm şeyleri bitirip hemen bir sonrakine geçiyordum. Kısa bir süre içinde kendi modellerimi çıkarmak için farklı teknikler öğrendim; ölçüp biçmeye ve farklı farklı materyallerle denemeler yapmaya başladım. Aynı zamanda işim sebebiyle tüketim alışkanlıklarımı da sorguladığım bir dönemdi. Ürettiğim kazakların uzun ömürlü, kaliteli ve aynı zamanda doğaya saygılı bir şekilde üretilmeleri benim için çok önemli. Hızlı üretim ve tüketim döngüsünün dışında bir şey yaptığımı kendime hatırlatmak için yaptığım kazakları ‘henüz değil’ anlamına gelen Not Yet adıyla etiketlemeye başladım.

Köylerden aldığınız yünler ile el örmesi özel tasarımlar ortaya çıkarıyorsunuz. Türkiyede de köy köy gezdiğiniz oluyor mu?

Maalesef olmuyor. Türkiye’de hayvancılık eskisi gibi olmadığı için, yün hayvancılığı yerli endüstriyi besleyemiyor. Dünya genelinde yün çoğunlukla Avustralya’daki çiftliklerden elde edilip uluslararası pazara çıkıyor. Kimisi Avrupa’da iplik haline getirildikten sonra Türkiye’ye geliyor ve burada fabrikalarda son ürün haline getiriliyor. Tüketicinin saf yüne talebi de zaman içinde azaldığı için yüksek kalite yünler genellikle yurt dışına ihraç ediliyor. İç pazarda da daha çok akrilik polyamid veya polyester karışık yünler bulunuyor. Yani anlayacağınız üç kıtayı dolaşan yün, Türkiye’ye uğruyor ama Türkiye’de durmuyor. Aslında Not Yet’i ilk kurarken hayalimde yünümü Türkiye’den tedarik etmek vardı. Ancak zaman içinde üreticilerle ve tedarikçilerle konuştukça planladığım gibi ilerleyemeyeceğimi gördüm. Bu sebeple, yünlerimi şimdilik daha çok Güney Amerika, Avustralya, Güney Afrika ve Doğu Avrupa’dan temin ediyorum. 

Bir bakıma özel bir sokak stili de ortaya çıkarıyorsunuz. Viyanan salaş stili size nasıl ilham verdi?

Viyana’nın salaş stilinden daha çok Viyana’nın soğuk havaları bana ilham vermiş olabilir. Beni cesaretlendiren şey, Viyana’da insanların kaliteli ve el üretimi ürünlere fiyatları yüksek olsa bile değer verip onları korumaları oldu. Tüketimleri konusunda çok duyarlı bir tutumları var, çok tüketmek yerine az ve öz tüketmek gibi. Fiyatı yüksek olsa bile bir ürünün kaliteli, uzun süreli kullanılabilir ve fonksiyonel olması önemli. Sanıyorum Viyana’nın zamansız salaş stilinin altında yatan temel sebep de bu. 

Yünleri neye göre seçiyorsunuz? Bir kazak alırken hangi yünden yapılmış olanları tercih etmeliyiz?

Her yünün kendine has özellikleri vardır, örneğin Merinos yünü çok sıcak tutar, öte yandan Peru yünü ısıyı izole eder, Moher ise hafif ve yumuşacıktır. Tercih etmediğim yünler var tabii ki; sentetik yünleri kullanmayı tercih etmiyorum. Sentetik yünler doğada mikroplastik kirliliğine yol açtıkları için bu gibi materyalleri üretim sürecine dahil etmek istemiyorum. Yüne alerjisi olan veya vegan ürün tercih edenler için ise organik koton veya bambu yünleri tavsiye edebilirim.

Örgü konusunu daha da çeşitlendirmeyi düşünüyor musunuz?

Ben şimdiye kadar hep tek tek parçalarla çalıştım. Not Yet parçalarının her birinin kendine özgü bir hikayesi var. Şimdiye kadar özel siparişlerin haricinde yoğun olarak kazak ve yelek tasarladım. Not Yet, hızlı moda ve hızlı üretimin dışında durduğu için her sezona ayrı ve yeni bir koleksiyon yapma fikrine çok sıcak bakmıyorum. Çoğunlukla streetwear markalarının uyguladığı ‘drop’ kültürünün daha duyarlı bir versiyonunu senelik kapsül koleksiyonlar olarak adapte ediyorum. Geçtiğimiz ay Austrian Fashion Association tarafından Paris Moda Haftası 20/21’e katılmak üzere bir davet aldım. Ve yakında Paris’te sergilenmek üzere sıfırdan bir koleksiyon hazırlamaya başladım. Bu vesileyle daha önce hayalini kurduğum ancak üretmediğim parçaları üretebilme imkanım oluştu. Paris için yeni hazırladığım bu koleksiyonun içinde kazakların yani sıra aksesuarlar, elbise ve ceket tasarımları da yer alıyor. 

Kendiniz için kazak örüyor musunuz?

Terzi hikayesi... Kendim için özellikle kazak örmüyorum, ama tasarladığım örnek modelleri denediğim ve giydiğim oluyor. Hem o kazağın içinde kendimi nasıl hissettiğimi, hem de rahat olup olmadığını anlayabilmek için. Yakın çevremin kazakları üzerimde canlı canlı gördüklerinde yorumlarını alabilmek, dışarıdan fikirleri duyabilmek de çok güzel. Yani kısaca kazakların giyen kişiyi mutlu, şık ve rahat hissettirmesi benim için çok önemli. 

Bir de harika bir fotoğraf çekimi gerçekleştirdiniz Not Yet için. Ondan da bahsedelim mi?

Fotoğraf çekimini çok sevgili arkadaşım Begüm Koçum ile bir Azize Design Stüdyo projesi olarak Viyana’da gerçekleştirdik. Standart moda çekimlerinden farklı olarak profesyonel model kullanmadan ‘kapsayıcı’ bir moda çekimi yaptık. Farklı etnik kökenlere ve geçmişlere sahip, kimisi dansçı, kimisi saç stilisti, kimisi heykeltıraş olan beş farklı kadınla gerçekleştirdiğimiz bu çekimde Viyana’nın farklı mekanlarını kullandık. Begüm’ün estetik vizyonu ve tecrübesi ile hayalimde canlandırdığımdan çok daha güzel fotoğraflar ortaya çıktı.

www.instagram.com/notyet.fyi

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm