Encore
FundayFoto

Encore Yayınları

Encore Yayınevi, Lacancı psikanaliz ve Slavoj Zizek’in felsefesi doğrultusunda belirlediği bir çizgide yayın yapıyor. Beyoğlu’nda bulunan kitapevlerinde düzenledikleri etkinlikleri takip etmelisiniz

Yazan:
Nadir Sönmez
Reklâm

Encore Yayınları’nın kuruluş hikayesi nedir?

 Encore Yayınları 2003 yılında  kuruldu. İlk kitabımız Slavoj Zizek'in ‘Kırılgan Mutlak’ kitabı. Lacancı psikanalizin birçok alanda etkili bir şekilde kullanılmasının toplumlarımızda alışılmış, kabuk bağlamış muhafazakar yapıların altını deşmekte önemli olacağını düşünerek yayınevinin ilk adımlarını attık. Benim, şahsen Zizek'le görüşmem, ondan dersler almam, onun Lacancı sol düşüncesinin etkileri Encore Yayınlarına bir yol çizdi.

Lacancı psikanaliz yayın evinizin kimliğinin belirlenmesinde etkili olmuş. Bir düşünür ya da disiplini merkezine alan bir yayıncılık anlayışı size has bir durum mu yoksa bu gibi başka yayınevleri de var mı?

 Tabii ki sadece bize has bir durum değil. Çizgisel yayıncılık yapan birçok yayınevi var. Lacancı psikanaliz kendine özgü kavramları, söylemi içinde tüm ağırlığıyla sanattan politikaya, popüler kültürden müziğe kadar tüm alanları etkilemekte. Bu etkinin gücü de günden güne daha görünür olmakta. Tabii Lacancı psikanalizin diğer disiplinlere uygulanabilecek güçlü bir araç olduğunu en iyi ortaya koyan filozof da Slavoj Zizek olsa gerek. Encore kimliğinin Lacancı çizgisi de asıl olarak Zizek'in öncülüğünü yaptığı bir yolda belirlenmiş oldu.

 Slovenyalı filozof Slavoj Zizek yayıneviniz için özel bir önem teşkil ediyor. Boğaziçi ve Mimar Sinan Üniversiteleri ile işbirliği yaparak Zizek konferansları düzenlediniz. Zizek’e ilginiz nasıl uyandı? Onun düşünceleri yayın evinizin çizgisinin belirlenmesinde nasıl etkili oluyor?

 

Zizek'in katıldığı 3 konferans düzenledik. Boğaziçi ve Mimar Sinan'dan sonra 2015 ağustosunda İstanbul Modern'de de bir konuşmayı organize ettik. Bin kişinin üzerinde katılımcı vardı. Zizek psikanalizi, özellikle de Lacancı olanı klinik dışına en yaygın bir şekilde taşıyabilen bir komünist. Bu iki şey bizim yayınevinin öncülü zaten, çizgisel yayıncılığımızın da. Zizek'le ilk görüştüğümüzde henüz hiçbir kitabı çevrilmemişti Türkçeye. Kendisi ‘Kırılgan Mutlak’ kitabını çevirmemizi sonra da üretimi kolay olacak, hızla basılabilecek popüler kültür ve politik küçük cep kitapları basmamızı önerdi. Yola koyulduk, 20ye yakın kitabını bastık, basmaya devam ediyoruz.

 Kitap kapağı tasarımlarınızı kim yapıyor? Tasarımın estetiği oluşturulurken ne gibi kriterler gözetiliyor?

 Bir yayınevi olarak çok şanslıyız, kitap kapaklarından psikanalitik çalışmaları olan bir fotoğrafçı sorumlu: Evşen Yeşert. Tabii tehlikeli bir alan burası, çünkü Evşen her küçük yayınevinin avaz avaz bağırdığı, hıçkıra hıçkıra ağladığı bir konuyu, yani güya çok sattıracak kapak estetiğini gözetmek zorunda hissederken, diğer taraftan da yayınevinin psikanalitik kimliğini ve de kendi kavramsal fotoğraf pratiğini bir kenara atmamak zorunda. Yayınevi olarak öncelikle içerik diyoruz, içeriğinin ağırlığından daha ağır olan bir tasarımın o içeriği ezeceğini, kitabı kapitalist bir fetiş nesnesi haline getireceğini düşünüyoruz. Tüm bunları düşünürken bir kitabın tasarımının, kapağının da içeriğe ihanet etmemesi gerekir. Zor bir iş ama kanımca Evşen Yeşert bu konuda çok başarılı. Oldukça etkileyici, fazla konuşmayan bir kapak Zizek'in ‘ŞİDDET’ kitabında var mesela. Yine Zizek'in ‘CİNSEL OLAN POLİTİK MİDİR’ kapağı sadece satış kaygısı gütmeden içeriğe doğrudan bağlanan etkileyici bir kapak. 

Beyoğlu’nda Encore Yayınevi’ne ait bir kitap evi de bulunuyor. Kitap evi ne zaman açıldı? Kitap evi okuyucularınızı daha yakından tanımanızda ve satışlarınızı arttırmanızda etkili oluyor mu? Lokasyonunuzun işinize etkisi nedir?

 Evet bir kitabevimiz var, Meşrutiyet Caddesinin Galatasaray cenahında. 2018'in Ağustos ayında açıldı. İyi bir lokasyondayız, İstiklal Caddesinin curcunasının, kaosunun esamesi yok burada. Halbuki bir taş atımı paralelindeyiz. Bizim okuyucuları tanımamızdan öte okuyucuların bizi tanımasında, bir de satış yapmamızda çok etkili oluyor. Burada Cuma Seminerleri düzenliyoruz, çok popüler oldular, herhalde buna lokasyonun da etkisi vardır. Cuma akşam Heidegger dinleyip hemen arka sokakta rakıya gitmek şahane bir durum değil mi?

 Yabancı bir metnin Türkçe’ye kazandırılıp basılması süreci nasıl işliyor? Siz seçimlerde bulunup çevirmenlere mi yönlendiriyorsunuz? Bir çevirmen kendi kitap önerisiyle size ulaşabilir mi? Yayın evinizin bir kitabı basmaya karar vermesini sağlayan alternatif yollar hangileridir?

Yayınevimiz kitap seçimlerinde oldukça demokratik. Ama şimdiki, bildiğimiz demokratiklik bu. Gerektiği zaman BİRİ bir kitabı seçip yayın kuruluna öneriyor, yayın kurulunun bu yegane kitap arasından seçme hakkı var ve seçiyor. Kavgalar çıkmıyor değil ama sonucu değiştirmiyor. Böylesi, ademi-merkeziyetçi olmayan bir yapı eski sol uygulamalara benziyor, liberal dostlarımızı kızdırıyor ama çok daha efektif. Bizim anlayışımızı da yansıtıyor. Bu BİRİ anonim olduğu sürece çok demokratikmişiz gibi görünüyoruz. Yabancı bir metnin telifi satın alındıktan sonra konusunda uzman bir çevirmenle çalışıyoruz. Çevirmen seçimi çok önem verdiğimiz bir konu. Bir çevirmen mutlaka ve mutlaka aslına bağlı kalmak suretiyle insanların anlayacağı bir Türkçe kullanmalı, kendisi orijinal metinde olmayan bir "yaratıcılığı" katmamalı.

Kitap dizileriniz arasında polisiyeyi de eklemeye nasıl karar verdiniz? Bu türe ait seçimler yaparken hangi kıstasları önemsediniz?

 Polisiye ta başından beri düşündüğümüz, varsaydığımız Encore takipçilerinin okuyacağını düşündüğümüz, toplumsal bir arkaplanı olan kitaplardan oluşacaktı. Editörlüğü, polisiye konusunda geniş bir bilgiye sahip Sami Erbeş yapıyor, kıstaslar da onun kıstasları. Kafasında sanki bir Akdeniz Polisiyesi var. 

 Kitap evinizde cuma seminerlerinde farklı alanlardan konuşmacıları ağırlıyorsunuz ve sergiler düzenliyorsunuz. Konuşmacılar ve sergiler nasıl belirleniyor? Yan etkinlikler organize etme fikri nasıl ortaya çıktı?

 Lokasyon iyi, insanların çok fedakarlık yapmadan ulaşabileceği bir yerdeyiz. Seminerleri belli bir alanla sınırlamak istemedik, daha farklı alanlarda çalışan, ilgi alanları farklı olanların katılıp, konuşacağı bir ortam yaratmak için. Konuşmacıları biz seçiyoruz, konuşmayı ise onlar belirliyorlar. Sergilerde ise kitabevine gelen kitlenin talebi doğrultusunda kavramsal olan görsel sanatlara odaklanıyoruz. Önce Kemal Seyhan'ın muhteşem bir işini sergiledik, sonra Evşen Yeşert'in bence oldukça etkili psikanalitik bir çalışması, KATARAKT adlı fotoğraflarını.

 Encore Kitabevi’ne kimler geliyor, nasıl bir kitleniz var? Yayınevinizin çevresi nasıl genişliyor?

 Popüler olan, herkesin her yerde bulacağı çok satanların peşinde olan bir kitlenin dışında, entelektüel ve öğrenci kesiminin uğrağı oldu burası. Psikanalitik, felsefe ve sanat alanındaki kitaplara ağırlık verdiğimizden herhalde. Bir de tabii Encore Yayınlarını indirimli temin edebiliyorsunuz. Arkadaşlarımız olan Pan Yayıncılık ve Sub Press'in tüm kataloğu da mevcut.

 Butik bir yayınevi işletmenin avantajları ve dezavantajları neler?

 Butik bir yayınevi kavramı kendi içinde bir paradoksu taşıyor. Bu paradoksu doğuran şey çizgisel bir yayıncılık yapabilmek için büyük yayınevi olma arzusu olsa gerek. Az iş yapıyor diye bir toplu taşıma hattını kaldıramayacağınız gibi az satacak diye kendi alanınızdaki önemli bir metni basmamazlık edemezsiniz. Butik adı verilen yayınevlerinin kendilerine göre çok satarları olmazsa bu önemli metinleri basmakta zorluk çeker. Ama çok satarlara ulaştığında da butik olmaktan çıkarlar. Ayırabilecekleri yeterli sermayeye sahip olmayan, yayınevi dışından finansal olarak desteklenmeyen bağımsız yayınevlerinin butik olarak ayakta kalmaları zor. Çizgilerini bozmadan çok satar yayınlara yönelmeleri daha da zor, ama bu zorluğun üstesinden gelmek olmazsa olmaz. Üstesinden gelirlerse de butik olmaktan çıkarlar, büyürler, büyük yayınevi olurlar.  Her butik yayıncının gönlünde yatan aslan bu, ama gizli bence, pek dillendirmezler.

 Bu dönem çok satan kitaplarınızdan örnekler verebilir misiniz? Okuyucuların bu kitaplara daha yoğun ilgi göstermesinin sebepleri neler?

 Darian Leader'in ‘Delilik Nedir?’ ve yine onunDepresyon, Yas ve Melankoli’, Slavoj Zizek'in ‘Şiddet'i bu sıralarda kendi boyutumuza göre çok satan sayılabilir. Günümüz toplumlarının durumu bu üç kitabın daha başlıklarında kendini yansıtıyor. Depresyondan delirmek üzere olan şiddet dolu toplumlarda yaşamıyor muyuz? Tabii bu kitaplar bu üç kavrama da sıradan ve hakim bir bakışın dışında bakıyor. Zizek için şiddet görünen olan malum şiddetten öte, ta dilin içine kadar gizlenmiş, görünmeyen alanlarda daha etkili bir işleyişe sahip. Leader deliliğe yine modern tıbbın dışında bakıyor, topyekûn bir izole ederek iyileştirmeye, ekonomik çıkarlar doğrultusunda normatif olmayanı normatifleştirmeye karşı çıkıyor. Ona göre yine günümüz depresyonuna popüler anti-depresanlarla cevap vermek, yas ve melankoliyle hesaplaşmayı aradan çıkararak insanlara çabuk yoldan "mutluluk" getirmeye çalışmak günümüz kapitalist toplumlarının kapitalist çıkarları doğrultusunda ilerliyor.

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm