Mason Kimbarovsk, Unsplash
Fotoğraf: Mason Kimbarovsk, Unsplash

İstanbul Film Festivali heyecanı başlıyor

Bu yıl 17-28 Nisan tarihlerinde gerçekleşecek festivalin merakla beklediğimiz filmleri.

Seda Pekçelen
Yazan:
Seda Pekçelen
Reklâm

İstanbullular için bir Nisan ayı klasiği olan İstanbul Film Festivali’ne geri sayım başladı! Bu yıl 17-28 Nisan tarihlerinde gerçekleşecek festivalin merakla beklediğimiz filmlerini listeledik. Biletlerinizi Passo'dan edinebilir, detaylı bilgi için buraya göz atabilirsiniz. İyi seyirler!

İstanbul Film Festival önerileri

  • Film

Gişe canavarı uzay destanlarını hafiften tiye alan bir filme ne dersiniz? ‘L'humanité / İnsanlık’ ve ‘Flanders’ gibi Cannes’dan ödüllü filmleriyle tanıdığımız Fransız yönetmen Bruno Dumont bu filminde, Fransa'da doğan bir bebeğin nasıl gezegenler arası bir savaşa yol açtığını, mizahi bir dille anlatıyor. Bu yıl Berlin Film Festivali’nde Jüri Ödülü’nün sahibi olan ‘L’Empire’, kendine özgü mizahıyla tüm dünyada hem eleştirmenlerin hem de sinema tutkunlarının beğenisini kazandı.

17 Nisan, Kadıköy Sineması, 19.00 / 18 Nisan, Cinewam City's 7, 11.00 / 21 Nisan, Atlas 1948, 16.00

  • Film

Dominikli yönetmen Nelson Carlos De Los Santos Arias’ı festival seyircileri ‘Cocote’ adlı filminden hatırlayacaklardır. Dominik Cumhuriyeti’ndeki gelenekleri, sınıf çatışmalarını ve şiddet eğilimini güçlü bir görsel dünya kurarak anlattığı ‘Cocote’ ile 2018’de İstanbul Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü'ne layık görülen Nelson Carlos De Los Santos Arias, festivalde bu kez hayli sıra dışı bir yapımla karşılıyor bizi. Kolombiya ormanlarında öldürülen Pepe adındaki bir su aygırının hayaletini yerleştiriyor filminin merkezine. Nelson Carlos De Los Santos Arias, 74. Berlin Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü kazanan bu ilginç yapımda karşılaşmalar, yanlış anlaşmalar, aydınlanmalar ve hüzünler arasında, hikaye içinde hikayeyle dolu, öngörülemez bir dünyaya davet ediyor izleyicisini. Zaman algısı olmayan ve Amerika’nın öldürülen ilk ve son su aygırı olan Pepe’nin öyküsüne siz de kulak verin.

22 Nisan, Beyoğlu Sineması, 19.00 / 24 Nisan, Sinematek/Sinema Evi, 19.00 / 25 Nisan, Atlas 1948, 11.00

Reklâm
  • Film

İran yapımı ‘My Favourite Cake’in ana kahramanı Tahran'da yalnız yaşayan 70 yaşındaki Mahin. Mahin’in kocası ölmüş, kızı ise Avrupa’da. Bir öğleden sonra arkadaşlarıyla çay içmek için buluşması, Mahin’in hayatında bir dönüm noktası olur ve Mahin’in tek başına sürdürdüğü yaşamı, aşk heyecanıyla canlanır. Beklenmedik bir karşılaşma, unutulmaz bir akşam ve hayata dair pek çok güzel an bu filmde sizi bekliyor. İkinci baharın nasıl büyük bir mutluluk getirebileceğini acı-tatlı bir yolla anlatan bu umut dolu filmin yönetmenleri olan Maryam Moghaddam ve Behtash Sanaeeha ülkelerinde ev hapsine çarptırıldıkları için ne yazık ki filmlerinin Berlinale’de gerçekleşen dünya prömiyerine katılamadılar. Ancak film, festivalde FIPRESCI ve Ekümenik Jüri Ödülü’ne layık görüldü.

16 Nisan, Cinewam City's 7, 16.00 / 20 Nisan, Atlas 1948, 13.30 / 21 Nisan, Kadıköy Sineması, 19.00

  • Film

Moritanyalı usta sinemacı Abderrahmane Sissako'nun on yıllık bir aranın ardından dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan ‘Black Tea’ ile geri döndü. Bu gözlemsel ve duygusal filmin odağında otuzlu yaşlarının başında olan Aya adlı bir kadın var. Aya, düğün gününde “Hayır,” diyerek herkesi şaşırtmasının ardından Fildişi Sahili'ni terk edip yeni bir hayat kurmak üzere Çin’e gidiyor ve orada 45 yaşındaki Cai’nin işlettiği bir çaycıda iş buluyor. Cai, Aya’ya Çin’e özgü çay seremonisinin inceliklerini öğretirken, ikili arasında bir aşk doğuyor. Ancak sağlıklı bir ilişki kurabilmeleri için iki karakterin de öncelikle geçmişleriyle yüzleşmesi gerekiyor. Abderrahmane Sissako, ‘Black Tea’den önce 2014 yılında Oscar’a aday olan ‘Timbuktu’ filmine imza atmıştı.

21 Nisan, Cinewam City's 7, 19.00 / 25 Nisan, Kadıköy Sineması, 16.00 / 27 Nisan, Atlas 1948, 11.00

Reklâm
  • Film

1800’lü yılların başında, İtalya’dayız. Tarihi sil baştan yazan bu yaratıcı müzikal, hayatın mutlu anlarını beyaz perdeye taşıyarak izleyicisine moral veriyor. Yönetmen Margherita Vicario, bizleri kilise tarafından işletilen bir kurumdaki kadın müzisyenlerin ilham veren dünyasını keşfetmeye davet ediyor. İtalyalı oyuncu ve şarkıcı Margherita Vicario, dünya prömiyeri Berlin Film Festivali’nde gerçekleşen ilk filminde, erkek egemenliğindeki kurumdaki kadınların müzik yeteneklerini ön plana çıkararak seyir zevki yüksek bir yapıma imza atıyor. Uzun süre akıllardan çıkmayacak bir film değil belki ama bir buçuk saatliğine hayatın kaosunu unutmak için ideal.

18 Nisan, Atlas 1948, 13.30 / 19 Nisan, Kadıköy Sineması, 11.00 / 28 Nisan, Cinewam City's 7, 13.30

  • Film

Son birkaç yılımıza damgasını vuran pandemi trajedisinden ilham alan bir Olivier Assayas filmiyle karşı karşıyayız. ‘Clouds of Sils Maria / Ve Perde’ gibi filmlerini çok sevdiğimiz Fransız yönetmen Olivier Assayas’ın bu kez odağında, sokağa çıkma yasağının olduğu dönemde aynı evde kalmaya karar veren iki çift var. Kahramanlarımız kırsal kesimde, yeşilliklerle dolu bir evde bir araya gelirler. Huzurlu ve tehlikeden uzak bir karantina döneminin hayalini kursalar da, zamanla ilişkilerinde gerginlikler baş gösterir ve dengeler değişmeye başlar. Mizah ve dram unsurlarının ustalıklı bir dengeyle bir araya geldiği ‘Hors du Temps’, geçtiğimiz aylarda Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarıştı.

17 Nisan, Cinewam City's 7, 21.30 /18 Nisan, Atlas 1948, 16.00 / 19 Nisan, Kadıköy Sineması, 13.30

Reklâm
  • Film

İstanbul Film Festivali programına geçen yıl eklenen ‘Heyula!’ adlı bölüm, sinemada yeni anlatım biçimlerinin peşine düşen filmleri festival tutkunlarıyla buluşturuyor. Bölümün bu yıl öne çıkan yapımlarından biri de ‘Eureka’. Cannes’ın Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilen ‘La libertad’ ve ‘Jauja / Hayal Ülkesi’ filmleriyle tanınan Arjantinli yönetmen Lisandro Alonso yeni filminde Viggo Mortensen, Chiara Mastroianni ve Maria Medeiros’u amatör oyuncularla buluşturdu. Zaman ve mekan ötesi bir yolculuğuna çıkma gücüne sahip polis memuru bir kadının hikayesine tanık oluyoruz filmde. Kahramanımız Güney Amerika’nın yerli halklarını gözlemlerken bizler de büyüleyici ve masalsı görüntülerle karşılaşıyoruz. “Kuşlar insanlarla konuşmaz, ama yine de onları anlayabilseydik, bize söyleyecek şeyleri olurdu,” diyor Alonso filminden bahsederken. Ufuk açıcı bir sinema deneyimine hazır olun.

23 Nisan, Cinewam City's 3, 11.00 / 24 Nisan, Beyoğlu Sineması, 21.30 / 25 Nisan, Cinewam City's 7, 16.00

  • Film

Kanadalı auteur Atom Egoyan, Berlin Film Festivali’nde gösterilen son filmi ‘Seven Veils’de başrolü Amanda Seyfried’e emanet ediyor. Film, meşhur ‘Salome’ operasının yeniden sahnelenme sürecini Jeanine adında bir tiyatro yönetmeninin gözünden anlatıyor. Jeanine, Salome’un travmasını merkeze alan yapım üzerinde çalışırken, kendi hayatında ve ilişkilerinde de bazı zorluklarla yüzleşmek zorunda kalıyor. Üstüne üstlük tüm bu deneyimlere, opera ekibinden bazı kişiler de beklenmedik şekillerde dahil oluyor. 1996 yılında ‘Salome’ operasını sahneye koyan Egoyan, bu filminde kendi deneyimini kurmaca bir öyküyle beyaz perdeye aktarıyor.

24 Nisan, Atlas 1948, 19.00 / 25 Nisan, Cinewam City's 7, 21.30 / 25 Nisan, Kadıköy Sineması, 21.30 / 28 Nisan, Cinewam City's 7, 21.30

Reklâm
  • Film

Bu yılki Berlin Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’ne layık görülen ‘A Traveller’s Needs’, festival programının en merak uyandıran yapımlarından biri. Sade ve yavaş tempolu müthiş öykülerin ustası Hong Sang-soo'nun Güney Kore'de geçen yeni filminin ana kahramanı Iris’i, Fransa'nın en büyük sinema yıldızlarından Isabelle Huppert canlandırıyor. Iris ile Güney Kore’de bir bankta tek başına otururken tanışıyoruz. Fransa’da gelmiş ve hiç parası yok. Çıplak ayakla dolaşmayı ve kayalıklarda uzanmayı seviyor. Geçinmek için yapabileceği tek şey Korelilere Fransızca öğretmek. Böylece iki Koreli kadına ders vermeye başlayan Iris, beyaz perdenin en ilginç ve ilham veren karakterlerden biri olmaya aday.

19 Nisan, Cinewam City's 7, 16.00 / 20 Nisan, Atlas 1948, 11.00 / 21 Nisan, Kadıköy Sineması, 13.30

  • Film

İstanbul Film Festivali’nin en takdir ettiğimiz yönlerinden biri, Türk sinemasının önemli yapıtlarını restore ettirerek gün ışığına çıkarması kuşkusuz. Bu sayede her yıl festivalde klasikleri yeni kopyalarıyla izleme şansı buluyoruz. Bu yıl, Atıf Yılmaz'ın Ümit Ünal'ın senaryosundan sinemaya aktardığı, başrollerini Türkan Şoray ile Oğuz Tunç'un üstlendiği, 1987 yapımı ‘Hayallerim, Aşkım ve Sen’i restore edilmiş kopyasından izleyebileceğiz. Film, naif bir senaristin ünlü bir yıldıza aşkının öyküsü paralelinde Yeşilçam sistem ve ortamını anlatıyor. Türkan Şoray ve Oğuz Tunç'un müthiş performanslarıyla hafızalara kazınan film gerçeküstü ögelerle bezenmiş olmasıyla da sinema tarihimizde önemli bir yerde duruyor.

19 Nisan, Atlas 1948, 19.00 / 21 Nisan, Sinematek/Sinema Evi, 16.00

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm