The Museum Hotel Antakya
The Museum Hotel Antakya
The Museum Hotel Antakya

Bir otelden çok daha fazlası

The New York Times’ın “Dünyada Görülmesi Gereken 52 Yerden Biri” listesine giren The Museum Hotel Antakya, 6 Şubat depremlerinin ardından bölgenin can damarı oldu.

Reklâm

The Museum Hotel Antakya, 6 Şubat depremleri sonrasında gerçekleştirilen renovasyon sürecinin ardından yeniden misafirlerini ağırlamaya başladı. 2300 yıllık bir arkeolojik alan üzerinde yükselen ve bünyesinde müze barındıran otel, misafirlerine dünyanın en büyük tek parça taban mozaiğini ve 13 farklı medeniyetten kalıntıları görme imkanı sunuyor. Ayrıca dünyanın ilk mağara kilisesi St. Pierre’in tam karşısında konumlanıyor. The Museum Hotel Antakya benzersiz mimarisi ve içinde dünyada bu ölçekte en büyük tarihi eserleri barındıran tek otel olmasının dışında aynı zamanda Antakya turizmi ve ekonomisi için de bir kaldıraç görevi üstleniyor. Otelin detaylarını Asfuroğlu Grubu Turizm Yatırımları CEO’su ve otelin yatırımcısı Sabiha Asfuroğlu Abbasoğlu’ndan dinledik.

The New York Times’ın “Dünyada Görülmesi Gereken 52 Yerden Biri” listesine giren The Museum Hotel Antakya’yı farklı kılan, aslında adından da anlaşıldığı gibi bir müze olması. 2300 yıllık bir arkeolojik alanın üzerinde bulunan ve tarihi eserlerle iç içe bir ortama sahip olan otelin yaşattığı deneyimi nasıl tanımlarsınız? Otelde ziyaretçileri neler bekliyor?

Antakya’nın kalbinde ve arkeolojik kalıntıların hemen üzerinde yer alan The Museum Hotel Antakya olarak konuklarımıza hem bir otelin hem de bir müzenin kapılarını açmış oluyoruz. 2300 yıllık tarihi bünyesinde barındıran ve otelin inşası esnasında korunarak bugünlere gelen eserler aracılığıyla misafirlerine olağan üstü deneyimler yaşatan, konukların yüzyıllar arasında yolculuk yapabildiği, bir yandan geçmişin enerjisini yerinde hissederken bir yandan da uygarlık katmanlarına kendi öykülerini katabildiği bir mucizeye dönüşen The Museum Hotel Antakya, insanlık tarihinin dününe, bugününe ve yarınına ışık tutuyor. Bu da otelde konaklayan misafirlere bambaşka bir deneyim yaşatıyor. Bu noktada otelimizin ortaya çıkış hikayesinde de bahsetmek isterim. The Museum Hotel Antakya, 2009 yılında şu anda otelin bulunduğu yerde 5 yıldızlı bir şehir oteli yapılması fikriyle ortaya çıktı. Otelin yapılacağı arazi ailemize aitti ve biz bu araziyi o zamana kadar demir çimento deposu olarak kullanıyorduk. Bölge üçüncü derece sit alanı olduğu için otel projemize başlamadan önce öncelikle Hatay Arkeoloji Müzesi denetiminde alanda arkeolojik eser olup olmadığının araştırılması için 29 adet sondaj kuyusu açtırdık. Beklenmedik bir biçimde her bir sondaj kuyusunda farklı arkeolojik eserlere rastlayınca bu alanda arkeolojik bir kazı yapılmasına karar verdik. 10 yıl süren çalışmalar sonunda aralarında Eros heykelciği ile sikkeler, metal objeler, mimari parçalar ve pişmiş toprak eserlerinin olduğu 30 bine yakın arkeolojik eser ortaya çıkardık. Kompleks içerisinde The Museum Hotel Antakya’nın yanı sıra babamın adını taşıyan Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Necmi Asfuroğlu Arkeoloji Müzesi yer alıyor. Otel ve müze girişleri birbirinden tamamen bağımsız olarak konumlanıyor ve aynı arkeolojik alanı görmelerine rağmen aralarında herhangi bir geçiş bulunmuyor. Oteli ziyaret eden misafirlerimiz Helenistik dönemden başlayarak İslami Döneme uzanan beş kültür katmanında 13 farklı medeniyete ait eserleri görebilir. The Museum Hotel Antakya’nın yerinde görülebilecek eserleri arasında, M.S 4. yüzyıla tarihlenen dünyanın en büyük tek parça taban mozaiği, M.S 5. yüzyılın ortalarına tarihlenen bir Roma Hamamı, M.S 2. yüzyıla tarihlenen ve 162 farklı renkte taşın kullanıldığı Pegasus mozaiği ile Roma Dönemi’ne ait olan bir cadde yer alıyor.

Sabiha Asfuroğlu Abbasoğlu
Sabiha Asfuroğlu Abbasoğlu

Otelin konumu dünyanın ilk mağara kilisesi St. Pierre’in tam karşısında. Bu tarihi ve dini mirasın yanı başında olmak, ziyaretçilere nasıl bir perspektif sunuyor?

St. Pierre Kilisesi, Hristiyan dünyasında çok özel ve kutsal bir konuma sahip. 1983’te Papa VI. Paul tarafından resmi hac merkezi ilan edilmesiyle inanç turizmi açısından da kıymetli bir değerimiz. Otelimizin konumu da, dünyanın ilk mağara kilisesi St. Pierre’in tam karşısında yer almasıyla gerçekten çok özel bir anlam taşıyor. Bu durum, misafirlerimize sadece bir müze otelde konaklama deneyimi sunmakla kalmıyor, aynı zamanda binlerce yıllık inanç ve medeniyet yolculuğuna tanıklık etmelerini sağlıyor. St. Pierre’in yanı başında olmak, ziyaretçilere dinler arası hoşgörü, tarih ve kültürün iç içe geçtiği bu coğrafyayı yakından tanımaları için eşsiz bir fırsat sunuyor. The Museum Hotel Antakya olarak biz de bu eşsiz mirasın korunmasına ve dünyaya anlatılmasına katkı sunmaktan gurur duyuyoruz.”

Deprem bölgesinde bulunmanın kültürel ve toplumsal bir anlamı da var. The Museum Hotel Antakya bugün Antakya için nasıl bir rol üstleniyor?

Hepimizin bildiği üzere 6 Şubat depremiyle beraber başta Antakya olmak üzere birçok ilde ciddi kayıplar yaşandı ve bu felaket dolaylı olarak tüm ülkemizi derinden etkiledi. The Museum Hotel Antakya da dahil olmak üzere bölgedeki birçok işletme faaliyetlerine ara vermek durumunda kaldı. Fakat depremden sonra gerçekleştirdiğimiz tüm teknik kontroller dahilinde The Museum Hotel Antakya’yı yeniden açtık ve tekrar misafir ağırlamaya başladık. The Museum Hotel Antakya bölgedeki en önemli yapılardan biri, Antakya’nın simgesi niteliğinde. Dolayısıyla otelimizin kapılarını tekrar açmak bölgedeki turist sayısına doğrudan katkı sağladı. İlave olarak The Museum Hotel Antakya’nın iyileşmeye çalışarak tekrar hayata dönmesi ise bölgede yaşayan insanlara manevi anlamda umut oldu. Açılışımız sadece otel çalışanlarımız değil, aynı zamanda tedarikçilerimiz ve çevredeki esnaf için de büyük önem taşıyor. Çünkü otelde kalan misafirlerimiz bölgedeki restoranlardan taksi şoförlerine kadar geniş bir iş gücüne katkıda bulunuyor. Kısacası şehirdeki diğer işletmeler için de bir kaldıraç görevi gören otelimiz, bölgeyi yeniden ayağa kaldırmak için büyük bir adım niteliğinde.

The Museum Hotel Antakya
The Museum Hotel Antakya

Yeniden açılış sürecinde en çok hangi duyguyu yaşadınız?

6 Şubat depremi, tarihimizin en büyük felaketi oldu. Ekonomik krizler, pandemiler ve diğer zorluklar karşısında bile, şehir olarak bu kadar derin bir etki hissetmedik. Deprem sonrası şehirde yiyecekten içeceğe, elektrikten temizlik malzemelerine kadar hiçbir şey bulamaz hale geldik. Ancak şehrimizi terk etmeyi ve bırakmayı hiç düşünmedik. Birçok engeli aşarak, bu zorlu süreçleri geride bırakmayı başardık. Depremden sonra yeniden ayağa kalkmak, tam anlamıyla bir mücadeleydi. Tadilat süreçlerinde çalışacak firmalar bulmakta zorlandık, çünkü birçok insan deprem korkusuyla hareketsiz kaldı ve çocuklarının okulları nedeniyle taşındı; bu da nitelikli iş gücü bulmayı zorlaştırdı. The Museum Hotel Antakya gibi özel bir yapının içinde tadilat yapmak, inşaat sürecinden daha kolay bir iş değil. Zorlu süreçlere rağmen, bu eşsiz binada yenileme çalışmalarımızı sürdürdük.

Antakya, gastronomisiyle de dünya çapında tanınıyor. The Museum Hotel Antakya’nın sunduğu mutfak deneyimi bu kültürel zenginliği nasıl yansıtıyor?

Otelimizin farklı konseptlerde beş mekanı bulunuyor. Misafirler, Antakya mutfağının yöresel lezzetleri için Ayan Meyan’ı, after partiler ya da özel davetler için Sixty Six’i, zengin bir açık büfe kahvaltı için Sefahat’i, dünya mutfağından lezzetler için Birdy’yi tercih edebilirler. Yaz yaz aylarında ise otelimizin çatı katındaki Seyri Alem tercih edilebilr. Antakya hem Türkiye’de hem de globalde mutfağının zenginliğiyle öne çıkan bir coğrafya. Dolayısıyla biz de yerli ve yabancı misafirlerimize bu kıymetli mutfağımızı tanıtmada aracı olmaktan büyük gurur duyuyoruz. Kahvaltı menülerimizde Antakya’ya özgü lezzetlerin bulunmasına özen gösteriyoruz. Yine aynı şekilde Ayan Meyan’da Oruk, Dehrucet, Öcce, Sarmaiç gibi yöresel lezzetlerimiz, dillere destan Antakya mezelerimiz ve tatlılarımızla konuklarımıza özel bir gastronomi deneyimi yaşatıyoruz.

The Museum Hotel Antakya
The Museum Hotel Antakya

Turizm sadece ekonomik değil, aynı zamanda iyileştirici bir güç de olabilir. Sizce otelinizin yeniden açılması bölge halkına nasıl bir umut ve motivasyon verdi?

Antakya kültürel dokusu ve uygarlıklar mozaiği olarak kendi başına çok ilgi gören bir şehir. Bu da hem ulusal hem de uluslararası platformda Antakya’yı turizm merkezi haline getiriyor. Deprem sonrası yavaş yavaş şehir canlanmaya ve bazı işletmeler hizmet vermeye başladı, bunun devamının gelmesini umut ediyoruz. İlk açıldığımız günden itibaren uluslararası ve ulusal platformlarda şehrimizi ve otelimizi tanıtmak için büyük bir çaba sarf ediyoruz ve bu çabayı sürdürmeye devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki otelimiz ayağa kalkarsa, şehir de yeniden canlanacak. Misyonumuz, umut ve kararlılığın ışığında pes etmemek ve Antakya'nın yeniden doğuşuna katkıda bulunmak. Bu anlamda Hatay başta olmak üzere yaraları sarılan tüm deprem şehirlerinin tekrar ayağa kalkarak eski günlerine döneceğine olan inancımız tam. Bizim bu inancımız da bölge halkının motivasyonuna olumlu olarak yansıyor ve herkes hayata kaldığı yerden devam edebilmek için var gücüyle çalışıyor. 

Tavsiye edilen
    Reklâm