Alper Kul, 'Alper yine Hamileyim' performansıyla İstanbul Komedi Festivali'nde

Yazan:
Time Out İstanbul editörleri
Reklâm

Aileniz Trabzonlu. Memleketinizin mizahla ilişkisi nereden geliyor? 
Karadeniz çok zor bir coğrafya. Doğal seleksiyonda sadece pratik zekalılar hayatta kalmış olabilir. Bir de dikkat ederseniz Karadenizlilerde genelde arkadan basık esnaf kafası vardır, alınları çıkıktır. Beynin arka tarafı anılarla, ön loblar yaratıcılıkla ilgili bölümlermiş diye hatırlıyorum. 

Tiyatro okudunuz, oyunculuk yaptınız… Mizaha ilginiz hangi noktada ve nasıl başladı? Bu konuda kendinizi nasıl geliştirdiniz? 
Tiyatroda genelde komedi oyunlarında oynadım. Ama dramların içine de hep ince bir humor katmışım, öyle meyletmişim. Dönüp bakınca görüyorum. Olayları komiğinden ele almaya alışık bir yapım var. Ailem de öyle. Eğlenceli bir evde büyüdüm. Bir de üzerimde büyük emeği olan hocalarım Müjdat Gezen, Savaş Dinçel, Oğuz Aral’dan çok etkilendim. Dertlerini mizah yoluyla aktaran, çok iyi hikaye anlatıcılarıdır bu güzel insanlar.
 

‘Aut’ ve ‘Barselo’ isimleri oyunları kaleme almıştınız. Oyun yazarken ya da stand-up gösterilerinizi tasarlarken seyirciyi hayal ediyor musunuz?
Yazarken sadece kendimi doğru ifade etmeye gayret ediyorum. Seyirciyle ilgili olan kısım, oyuncunun metni yorumladığı prova süreciyle başlıyor. Orada düşünüyorsun üslubunu, ritmini. Kendin yazmış bile olsan, provada yabancılaşıyorsun. Metnin duygusuna farklı bir yorum katarsam, burada izleyiciyi şu duygudan alır şu duyguya taşıyabilirim hesapları oluyor provada. İzleyiciyi metni ayaklandırırken hayal ediyorsun yani.
 
‘İnsanlar Alemi’ ve ‘Güldür Güldür’ adlı programların proje tasarımlarını üstlenmiştiniz. Komedi programları tasarlanırken nasıl bir çalışma ve yaratım süreci izleniyor? Size ilham veren formatlar var mıydı?
Yazmaya başlayınca enteresan konulara ve fikirlere karşı algılarınız daha bir açık oluyor. Farklı uyaranlar zaman içerisinde birbirine bağlanıyor ve ortaya bir fikir ya da hikaye çıkıyor. İyi bir fikirse sizden kurtulup var olabilmek için sizi kurcalamaya başlıyor. ‘Güldür Güldür’ün bendeki çıkış noktası ‘Bir tiyatro kumpanyası her hafta yeni bir tiyatro oyunu hazırlayabilir mi?’ sorusuydu. 2010’da kafama takılan bu sorunun cevabı, bana büyük mutluluk getirdi.
Sekizinci yılımızı devirdik.


Stand-up gösterilerinizde belli ki kendi yaşantınızdan epey esinleniyorsunuz. Geçtiğimiz yıllarda ‘Hamileyim!’ adlı gösterinizle sahne almış ve tanıtım metninden alıntılayacak olursak, “Hormonları ip atlayan lohusa bir anne, uyumayan bir evlat ve şaşkın bir babanın hikayesi”ni anlatmıştınız. Bu ay Komedi Festivali’nde sahneleyeceğiniz gösterinin adı ise ‘Alper Yine Hamileyim!’. Kendi deneyimlerinizi geniş kitlelerle paylaşmak nasıl bir his?
İzleyiciyle interaktif etkileşimi çok seviyorum. Konuyu ben belirlemişim, insanlar sağ olsunlar evlerinden kalkıp gelmişler, hep birlikte dertleşiyormuşuz gibi hissediyorum. Birbirimize iyi geliyoruz.
 
‘Alper Yine Hamileyim!’ gösterisinde neler bekliyor izleyiciyi? 
Kadın hamile kalıyor; hormonları, vücudu ve psikolojisi değişiyor; duygusallaşıyor, gülüyor, ağlıyor, içinde büyüyen şey dişinden kalsiyum, etinden protein emiyor. İçinde dönüyor, tekme atıyor. Sen ne olduğunu bilmiyorsun, ha bire mücadele ediyorsun, bu sürecin sonunda da karnından çocuk çıkıyor. Böyle bir şey olabilir mi ya? Bu nasıl mucizevi bir şeydir? Bu bilinmezlerle dolu mucizevi süreci de erkek başlatıyor. Hem de çok büyük bir keyifle. Sonra da senin yanında ne yapacağını bilemeden, sadece duruyor. Antipatik bir durum. Ben olsam ben de erkeğe fena gıcık olurum. Adil değil yani. Sonra da baba oluyor ve süreci yolda kendi kendine, doğrusuyla, yanlışıyla öğreniyor. Bu baba olma sürecinde yaşadığım veya yaşayacağım bilinmezleri komik tarafından anlatıyorum.
 
Bir stand-up gösterisinin hazırlık süreci nasıl oluyor? ‘Alper Yine Hamileyim!’ için nasıl
hazırlandınız örneğin? 
Sürekli not aldığın ve gözlemlediğin uzun bir hazırlığın ardından, masa başına oturuyorsun. O, kendi kendini yazdırıyor zaten. Gözüne ve zihnine güvendiğim arkadaşlarıma oynayarak da prova ediyorum.
 
Size göre mizahın dokunulmazlığı var mı? Her şeye dair mizah yapılabilir mi?
Otosansürlü cevap gelecek benden burada biliyorum. O yüzden geçiyorum. Neticede babayım
ben baba.
 
Ülke ve dünya gündemi sizi nasıl etkiliyor? 
Hep iyi tarafından bakmaya çalışıyorum ama zorlanıyorum uzun zamandır.
 
Dünyadan hayranlıkla takip ettiğiniz komedyenler kimler? 
Buster Keaton, Peter Sellers, Jerry Lewis, Rowan Atkinson, Louis C.K., Donald Trump.

Arkadaş ortamlarında da güldüren, sürekli espriler patlatan biri misiniz?
Sahne haricinde çok şaka kovalayan birisi değilim. Arkadaş sohbetlerinde genelde dinleyen taraf olurum. Hatta “Sizi böyle bilmezdik, televizyonda daha komiksiniz,” diyenler de oluyor.
 
Oyunculuk mu, stand-up mı yoksa oyun yazarlığı mı? Hangisi sizin için daha tatmin edici? Ya da şöyle soralım: Bu üç farklı alan, sizi hangi yönleriyle besliyor?
Yazmanın keyfi çok farklı. İstediğin kadar açılabilirsin. Her derdini, travmanı, sıkıntını bir karaktere yüklersin, senden çıkar gider. Farklı yorumlar deneyebilirsin. Yazmak benim için rehabilitasyon oluyor. Televizyon ve sinema çok keyif aldığım bir alan. ‘Farklı’ insanları oynamayı çok seviyorum. Sahne ise asıl eğitimini aldığım, kendimi en rahat hissettiğim yer. İzleyiciyle beraber oyun boyunca canlı bir organizma gibi olup, beraber sakinleşip, yükselmemiz, hep beraber heyecanlanıp duygulanmamız, gülmemiz, ağlamamız muazzam bir olay. İzleyicinin karşısına tek başına çıkıp bir buçuk saatliğine onların duygularını yönetmeye talip oluyorsun her oyunda. Bazen çok güzel geçiyor oyun, bazen izleyiciyi yakalamakta çok başarılı olamıyorsun. Her oyun başka bir deneyim oluyor. Bin kere de oynamış olsan, hep bir yerlerini daha iyi yapmaya gayret ediyorsun. Bu işin de en çok zanaatkarlığını seviyorum. Prova sürecinin tadı ayrıdır bende.


13 Kasım, Kadıköy Halk Eğitim Merkezi, 20.30, 46-66 TL

Son haberler

    Reklâm