Deniz Özturhan, ‘Deniz Seviyesi’ gösterisiyle İstanbul Komedi Fesitvali'nde

Yazan:
Time Out İstanbul editörleri
Reklâm

Mizahla ilişkiniz nasıl başladı ve ilerledi?
Komik olmaya ilk ne zaman karar verdim tam hatırlayamıyorum. Ellerime geçirdiğim çoraplarla bir kukla tiyatrosu icat edip, annem ve babamın kavgasını onlara, kavga devam ederken, oynadığım bir hatıra var kafamda. Demek ki, ihtiyaç duyduğum ilk an, gidip mizaha sığınmışım.

Altı senedir ‘Deniz Seviyesi’ isimli stand-up şovunuzu sahnelemeyi sürdürüyorsunuz. Stand-up’larınızda genellikle hangi konulara değiniyorsunuz? Belli bir konuya bir sonraki gösteride değinip değinmemeye nasıl karar veriyorsunuz?
Stand-up geleneği gereği, komedyenin şahsından yola çıkan bir anlatı türü. Ben de konulardan ziyade kendi hayatımdan komik kesitler anlatıyorum aslında. Ama illa konu başlığı olarak etiketlemek gerekirse, kadınlığın halleri, ilişkiler, evlilik, çocukluk anı ve travmaları, biraz da ülkemizin genel sosyal durumu ve buna dayalı gözlemler diyebiliriz.
Şayet Anadolu’da gösteri yapıyorsak, gösteri metninde çok ufak otosansürler uyguladığımız oluyor. Onun dışında, “Bu konuya değinmeyeyim” dediğim bir durum ve seyircim yok çok şükür.

Bir stand-up’ın sahnelenme süreci nasıldır? Stand-up’çı sahneye nasıl hazırlanır, kendini nasıl motive eder, nasıl prova yapar?
Stand-up sahneleme süreci önce metnin hazırlanmasıyla başlıyor. Özellikle tek başınıza sahneye çıktığınızda gösterinin bir alt metni, fikri ve gülmenin yanı sıra izleyiciye geçecek bir hissi olması gerekiyor bence. Ve bu his sadece samimiyet değil. Daha derin, daha varoluşsal birtakım yerlerden yakalamalı izleyiciyi. Ben sahneye hazırlanırken sesli-sessiz prova alırım, yürüyüş, yoga ve meditasyon yaparım. Fiziksel ve ruhsal durumumun sağlıklı, parlak ve olumlu olmasına çalışırım. Ama bu, her
zaman gerçekleşmez. Bazen hasta olursun, bazen de moralsiz. O zaman da Allah’a sığınır, seyirciye elimden gelenin en iyisini vermek için dua ederek sahneye çıkarım.


Solo stand-up’larınız dışında Çok da Fifi ekibiyle de stand-up yapıyorsunuz. Çok da Fifi, kadın komedyenlerden oluşan bir ekip. Bu grup nasıl bir araya geldi? Bir stand-up ekibi olmak ve solo performanslar sergilemek arasında sizin açınızdan ne gibi farklar var?
Çok da Fifi benim şu ana kadar hayatımda yaptığım en iyi proje. Öyle ki, proje bile diyemiyorum, hepsi kardeşim gibi. Aslında ayrı ayrı stand-up yapan kadınların, kendilerine
ait bir sahne ve seyirci oluşturma hevesiyle güçlerini birleştirmesi diyebiliriz bu gruba. Sevgiyle bir araya geldik, özeti bu. Ekip olduğumuzda, benden başka insanların sorumlulukları, duyguları ve ihtiyaçları devreye giriyor. Hepimiz birbirimizden ve gösterinin tamamının iyi geçmesinden sorumluyuz. Bu his
ve kararlılıkla sahneye çıkıyoruz. Tek gösteride ise başka bir özgürlük, yalnızlık ama yine de tatlı bir başına buyrukluk var.

Sevdiğiniz Türkiyeli ve yabancı stand-up’çılar kimler?
Türkiyeli yeni nesil stand-up’çıların neredeyse tamamı arkadaşım. Hepsini ayrı ayrı, değişik yerlerinden seviyorum. Yabancı stand-up’çılarda Ricky Gervais, Louis C.K., Sarah Silverman; eskilerden Bill Hicks ve George Carlin’in bende yeri büyük. Ama şu an internet stand-up dolu. Çok seveceğimiz yeni isimlerin her an çıkacağını düşünüyorum.
Louis C.K.’in sürpriz bir performansla Comedy Cellar’a geri dönüş yapması geçtiğimiz aylarda epey konuşulmuştu.

Sizin Louis C.K. ile ilgili görüşlerinizi merak ediyoruz. Sahne almaya devam etmeli mi sizce?
Bu enteresan bir soru. “Geçmişinde toplumsal bir sıkıntı yaratmış ya da suç işlemiş bir insan, bu yarattığı sıkıntının kanunen belirtilmiş cezasını çektikten sonra işine dönebilmeli mi?” Böyle sorsak, sanki biraz daha net olur. Ben siyaset bilimi eğitimi aldım üniversitede. Bu eğitimin büyük kısmını hukuk oluşturur. Adaletin evrenselliğine yani herkes için aynı işlemesi gerektiğine inanan biriyim. Öte yandan adaletin, adaletli bir şekilde cereyan etmesi
gerektiğine de inanıyorum. Özetle evet, bence Louis C.K. sahne almaya devam etmeli. Bunu Bill Cosby için söylemem ama.

Radyo Eksen’de Kaan Sezyum’la ‘Saygıdeğer Eşim’ isimli bir program yapıyorsunuz. Bu program nasıl ortaya çıktı?
Kaan’ı iki yıl kadar bunu yapabileceğimize ikna etmeye çalıştım, olmadı. Sonra bir gün aramız bayağı limoniyken, kayıt aletini açtık ve olaylar gelişti. 

Sizce mizahın dokunulmazlığı var mı? Her şeye dair mizah yapılabilir mi? 
Sadece mizahın değil, düşünce ve ifade özgürlüğünün de bir dokunulmazlığı var. Bu konuda bizi daha iyi aydınlatması için Ricky Gervais’in ‘Humanity’ adlı gösterisini tavsiye
edebilirim.


Sizce Türkiyeli izleyicilerin stand-up ile ilişkisi, izleme alışkanlıkları son yıllarda nasıl değişti? Performanslarınızda nasıl bir ilgiyle karşılaşıyorsunuz?
Artan, olumlu, ivmeli, tatlı bir ilgi var. Hayırlı karşılıyorum.


Gündem performanslarınızı nasıl etkiliyor?
Birkaç aydır kendimi daha ruhsal bir alana çekmeye çalıştığımdan, gündemi neredeyse hiç takip etmiyorum. Performansımı bilemem ama bu sağlığımı iyi etkiliyor.

Hâlâ Moda’da mı yaşıyorsunuz? Semtin son yıllardaki değişimini, popülerleşmesini
nasıl yorumluyorsunuz?
Şimdilik Moda’da hayatta kalmaya çalışıyoruz diyelim. Moda-Kadıköy hattı, şu an ülkemizin tüm ötekilerinin, ama şık ama havalı ama bu ülkenin sanat sepet işini üreten ya da tüketen tüm ötekilerinin yoğuştuğu çok eğlenceli ama biraz da basık bir alana dönüştü. Ben dönüşüm fikrini temelde severim. Beni zorlasa, kimi zaman rahatsız etse de severim. Bu yoğuşmanın, güzel, üretken bir patlamaya dönüşmesini bekliyorum.

Reklam yazarlığı, dergi editörlüğü ve mizah yazarlığı yaptınız. Zamanla yazı yazma alışkanlıklarınız nasıl değişti? Bir rutin ya da disiplinle mi hareket ediyorsunuz?
Yazı çocukluğumdan beri hayatta en iyi yaptığım şeydi. Beni farklı kılan en biricik meziyetim. Elinizde böyle bir araç olduğunda, onunla ister istemez bir aşk-nefret, kaçma-
kopamama ilişkisi geliştiriyorsunuz. Sonra yıllarca bu ilişki üzerinden hayatınızı kazanıyor, yine de o ilişkinin sizi yöneten tarafını tam anlayamıyor ve kontrol edemiyorsunuz. Benim durumum bu. Disiplinden ziyade, yazının bana yapmamı söylediğini, resmen emrettiğini yapan bir aşığım galiba.


15 Kasım, BKM Mutfak Çarşı, 20.00, 39 TL

Son haberler

    Reklâm