Hamlet Ve Ötesi

Kaan Müjdeci geçtiğimiz aylarda mini dizi ‘Hamlet’ ile çıktı karşımıza.

Yazan:
Time Out İstanbul editörleri
Reklâm

‘Sivas’ın yönetmeni Kaan Müjdeci geçtiğimiz aylarda mini dizi ‘Hamlet’ ile çıktı karşımıza. Erdal Beşikçioğlu, Elit İşcan, Şebnem Bozoklu, Hatice Aslan gibi isimlerin rol aldığı ‘Hamlet’i ve daha fazlasını konuşmak için Müjdeci ile bir araya geldik.

Sinemaya nasıl başladınız?

Çocukluğumda aslanlı belgeseller izler ve o ortamı kaydetmek isterdim. O belgesellere özeniyordum. O ortamda olmak ve görüntüleri kaydetmek istiyordum ama buna dair bir çalışmam olmadı. Evde annemin bir fotoğraf makinesi vardı, teyzemlerin de bir kamerası. Onlarla bir şey çekmeyi hiç denemedim. Zaten inanır mısınız bir filmi yönetmenlerin çektiğini bile bilmiyordum. O yüzden bilinçli bir yol izlemedim.

İlk tohum nasıl atıldı o zaman?

Gerçek anlamda bana ilham veren yönetmenlerle tanışmam biraz geç oldu. Daha çok film izledikçe, her film bana bir öncekinin basit bir film olduğunu göstermeye başladı. Bu tabii biraz da festivallerle oldu. Hatta başlangıç noktası tam olarak Berlin Film Festivali’ydi. O festivalde daha önce hiç benzerini görmediğim, şu an ismini bile hatırlamadığım ama normal film diyemeyeceğimiz filmler izledim. Bu durum ilgimi oraya yönlendirmeme sebep oldu. Bir de başka bir meslek yaparken hep o meslekte kalıyorsunuz. Oysa yönetmenlikte her film baştan sona bir mücadele. Senaryo yazımından galasına kadar yepyeni bir okul içindesin. En son gala oluyor, müthiş bir tat… Ve o bittikten sonra her şeye tekrar baştan başlamak zorunda kalıyorsun. Bu da benim çok hoşuma gidiyor.

‘Hamlet’in hazırlık aşaması nasıldı? Fikir nasıl ortaya çıktı?

Ulusal Yarışma’nın ikincisinde Metin Erksan’ın ‘Kadın Hamlet’ini konu almıştık. Daha önce filmi izlemiştim ama sonra unuttum. Tekrar izleyince o filmin aslında ne kadar güzel olabileceğini fark ettim. Metni tekrar inceledim ve başka başka sebeplerle tekrar ele aldım. Bienal sırasında Güçlü Öztekin ve Güneş Terkol’un bir işi vardı. Orada bir şey yapmak istiyordum ama olmadı. Nasıl uyarlayabilirim diye düşünmeye devam ettim. Sonunda pandemide yoğun bir şekilde bu işe odaklandım ve adada çekim planları yapmaya başladım. 

Adalı mısınız?

Adada da herkesin sorduğu soru budur. Hayır, adalı değilim ama bir adalıdan daha adalı hissettiğim zamanlar oluyor. 

Oyuncular karakterlere katkıda bulundu mu?

Kesinlikle kendilerinden bir şeyler eklediler. Yazdığım karakterlerle bağ kurabilecek oyuncular seçmeye çalışıyorum. O yüzden seçim sürecinde de biraz vakit geçiriyorum. Her oyuncunun her rolü oynayabileceğine inanmıyorum. Her oyuncu kendisine yakın bulduğu rolü daha iyi üstleniyor bana kalırsa. Senaryoda karakter tahlilleri vardır hani, ondan nefret ediyorum. Sadece yapımcı bilsin diye yapıyorum ama özümde yapmıyorum. Oyuncuyla sohbet etmeyi tercih ediyorum.

Hamlet’te oyuncuların yaş skalası çok geniş. Bu durum yönetmen olarak oyuncularla aranızdaki dinamiği değiştirmiş olmalı.

 Gerçekten öyleydi. Cihat Tamer’e ayrı el kol işareti yaparken, Elit İşcan’a farklı hitap ediyorsunuz. Oyuncular biraz yarış atlarına benziyor. Nasıl koşacaklarını biliyorlar ama onlara bu koşuda yardımcı olmak, koşuya hazırlanmalarını sağlamak gerekiyor. 

Çekimler ne kadar sürdü?

Her bölüm kırk dakikaydı. İki haftada tamamladık.

At sahnelerinize tepki geldi mi?

Tepki veren kişiler hep oluyor. Buna pozitif bakıyorum çünkü bu bir denetim mekanizması. Bu sayede ülkemizde hayvanlara zarar verebilecek işler engellenmiş oluyor. Ben de elimden geldiğince atlarla olan sahnelerimizi açıkladım.

Sivas’ta da köpek kullandınız. Hayvanlar aracılığıyla bir şeyler anlatarak toplumsal meselelere farklı bir perspektif sunduğunuzu düşünüyor musunuz?

Ne yaparsam yapayım, neyin filmini çekersem çekeyim, o iş beni yansıtacak. Dolayısıyla bir sosyal meseleye parmak basmak, bir sorunu çözmek gibi dertlerden çok kendimle ilgili olanı gösterme eğilimim var. Aslında sadece kendimi aktarmaya çalışıyorum.


‘Hamlet’e gelen tepkiler nasıl?

Çok güzel tepkiler aldık ama Türkiye’de yeterince konuşulmadı. O kadar kötü diziler konuşulurken, ‘Hamlet’in kötü olup olmadığını bile bilmiyorum. 

Basının eksikliği mi bu?

Birçok yazarın izlediğini biliyorum ama konuşacak, üstüne yazacak cesaretleri olduğunu düşünmüyorum. Bunlar da eksiklik yaratıyor bana kalırsa. İzleyicinin fikrini yazıp, kendi fikrini yazmayan çok insan var. Bu da biraz yetersizlikle alakalı. Eleştiri yazılarına çok olumlu bakan bir insanım. Bir işi tartacak insanların olması iyi bir şey sonuçta. Buna hep ihtiyaç var.

Dijital dönüşüm sinema seyircisini azaltacak mı sizce?

İklim değişimi dışındaki her ilerlemenin pozitif olduğunu düşünüyorum. Bu bir ihtiyaç meselesi ve pandemi dönüşümü çok hızlandırdı, ama bizim ülkemizde zaten pandemiden önce de sinema evlere çok önceden yönelmişti. Siz de hatırlarsınız, pizzacıların evlere DVD dağıttığı bir dönem vardır. Bunlar da dönüşüm. 

İzleyip de unutamadığınız filmler hangileri?

Aslında herkesin bildiği yönetmenlerin filmleri… Kubrick filmleri mesela.

Günsu Özkarar

 

Son haberler

    Reklâm