Floating Points

Floating Points röportajı

Sónar İstanbul’un en heyecan verici konuklarından biri olan Floating Points, Barış Manço'nun büyük bir hayranıymış

Yazan:
Cem Kayıran
Reklâm

Onlarca farklı işitsel evreni tek potada kusursuzca harmanlamayı başaran İngiliz müzisyen Sam Shepherd, yayınladığı ilk single’larla birlikte büyük ilgi gören projesi Floating Points’un ilk albümü ‘Elaenia’yla (2015), günümüzün en yaratıcı bestecilerinden biri olduğunu ispatlamıştı. Floating Points'un Sónar İstanbul konseri şerefine Shepherd ile bir araya geldik ve Türkiye'nin saykedelik müzik tarihine kısa bir yolculuk yaptık.

İlk albümün ‘Elaenia’ farklı ilham kaynaklarına referanslar barındıran birçok küçük detayla dolu. Ama bu etkileşimlerle kendine has bir yaklaşım geliştirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bize biraz şarkı yazım sürecinden bahseder misin? Önceden belirlenmiş fikirler üzerine mi çalışıyorsun yoksa sıfırdan mı başlıyorsun?

Şarkı yazımında yaklaşımım biraz farklı. Çoğu zaman yalnızca piyano çalarak başlıyor. Sıklıkla piyanonun başına oturuyorum. Genellikle bazı doğaçlamalarla ilerliyorum. Synthesizer ya da klavyelerimde bulduğum bir motifle de başlayabilir süreç. Bazen de duşta dururken aklıma bütün olarak bir fikir gelebiliyor. Yani her zaman farklı şekillerde gelişiyor.

Bir dinleyici olarak müzisyenlerin farklı canlı performans denemelerine tanıklık etmek her zaman heyecan verici. 16 kişilik ya da 11 kişilik orkestralarla da sahne almış biri olarak, solo konserlerde nasıl hissediyorsun?

Sanırım İstanbul’da bunu ilk kez yapacağım. Belki ilk kez değildir ama yine de hâlâ denemeler yaptığımı söyleyebilirim. Müziği, bir performansçı ya da müzisyen olarak dinleyiciler adına heyecan verici kılabilmek, fikirler ve performans teknikleriyle deneyler yapmak benim için çok önemli. Bunu nasıl yapabileceğim konusunda kesin bir kanıya sahip değilim. Sanırım sahnede bir dizi elektronik ekipman ve synthesizer olacak, ama bu önümüzdeki aylarda tamamen değişebilir.

‘Elaenia’ albümünün kapak görselini sen hazırladın. Bu hazırlık sürecindeki metodun, müzik yapma sürecinle de benzerlikler taşıyor. Görsel sanatlarla müzikten bağımsız olarak ilgileniyor musun? Bu alandaki çalışmalarından biraz bahseder misin?

Görsel sanatların büyük bir hayranıyım ama bir görsel sanatçı olduğumu söyleyemem. ‘Elaenia’için kapak görselini kendim yaptım çünkü hep bir harmonograf yapmak istemiştim. 20 yaşından beri “Bunlardan bir tane yapmam gerek,” diyordum ve en sonunda tükenmez kalem kullanarak bir tane yaptım. Sonrasında da bunu, fotoğraf kâğıdı üzerinde ışıkla kullanmak daha iyi olur diye düşündüm. Yani böyle oldu, güzel sonuçlandı!

“Barış Manço’nun büyük bir hayranıyım. Ersen ve Dadaşlar kayıtları da harika”

Şimdiye dek Four Tet, Daedelus ve Bonobo gibi heyecan verici müzisyenler için harika remiksler yaptın. Başka bir sanatçının eseri için bir remiks üzerine çalışırken neleri göz önünde bulunduruyorsun? Şarkının kendine has ruhunu korumaya dikkat eder misin yoksa tamamen sana ait ve yeni bir şey yaratmaya mı çalışırsın?

Her zaman kendi yorumumu yaratmaya çalışıyorum. İlk baştan beri hep böyle yaptım. Orijinali göz ardı edip, kaynakları ve sesleri kullanarak kendi küçük dünyamı yaratmaya çabalıyorum. Bu biraz zorlayıcı ve artık çok fazla remiks yapmıyorum.

Clash Magazine’e verdiğin bir röportajında Türkiye’nin 1970’lerdeki saykedelik müzik sahnesinin, senin için önemli bir ilham kaynağı olduğuna değinmiştin. O döneme ait favorilerin kimler mesela? Seni bu müziklerde en çok etkileyen şey nedir?

Barış Manço’nun büyük bir hayranıyım. Yıllar önce Türkiye’deki birinden bir sürü albüm almıştım ve bence bu albümlerin kayıtları, örneğin davullar, neredeyse kötü kaydedilmiş gibi tınlıyor; ama öyle değiller. Kayıtlar çok iyi yapılmış, sadece çok sertler. Bu harika bir şey. Bence Ersen ve Dadaşlar kayıtları da bir o kadar güzel. Manchester’daki plak dükkânı Finders Keepers bir sürü Turkish psych albümü yayınlamıştı. Onlardan da birkaç toplama aldım.

Bundan önceki
Sónar deneyimlerini nasıl tanımlarsın?

Harikaydı. Barcelona’da birkaç kez çaldım, şehre bayılıyorum. Festival anlamında da her zaman parçası olmanın, çalmanın keyif verdiği bir yer. Orkestramla birlikte Sónar Reykjavik’te de çalmıştık. Sanırım Stockholm’de de vardım. Sónar her zaman harikadır ve hep çok iyi sanatçıları programlarına dahil ediyorlar. Bu yüzden ne zaman Sónar’da çalacak olsam heyecanlanıyorum. Bu bence harika bir şey. Bazı festivallerde sadece gidip konserinizi veriyorsunuz ve belki bir iki ilginç şey görüyorsunuz. Sónar içinse hep günümü önceden planlıyorum, böylece mümkün oldukça fazla konser izleyebiliyorum. Büyük isimler yanı sıra normalde kolay kolay denk gelemeyeceğim daha küçük isimlere de yer veriyorlar. Bu festivali İstanbul’da da deneyimleyeceğim için çok heyecanlıyım.

İlk İstanbul ziyaretinden aklında neler kaldı? Buraya geldiğin zaman plak araştırmasına çıkacak mısın?

Eğer hâlâ plak kaldıysa, kesinlikle bunu yapacağım! Bir ülkede geçirdiğim en kısa zamanı geçirmiştim. Akşam dokuzda uçağım indi, konser başladı, gece yarısı bitirdik ve İstanbul’dan sabah saat üçte ayrıldık. En çılgın yolculuğumdu. Bu sefer muhtemelen birkaç gün daha kalabileceğim ve etrafı biraz görüp iyi yemekler deneyebilirim.

Bu yıl için planların neler? Ufukta yeni bir Floating Points albümü var mı?

Her zaman yeni müzikler üzerine çalışıyorum. Hatta sen aramadan hemen önce yeni bir parça ile uğraşıyordum. Amerika’da grubumla birlikte bir turne yapacağız ve bu yaz birçok festivalde çalacağız. Bunların dışında kendime yeni müzikler için vakit ayırmak istiyorum; stüdyomu özledim. Londra’da bir stüdyom var ve içinde ihtiyacım olan her şey mevcut. Oraya gitmek istiyorum ama anahtarlarımı kaybetmiş bile olabilirim!

Sónar programınızı yapmadan önce rehberimize bir göz atın

  • Müzik
Barcelona’da doğup dünyanın dört bir yanına yayılan festival Sónar, bu ay ilk kez İstanbul’da düzenleniyor. Günümüz elektronik müzik sahnesinin birçok önemli figürünü barındıran programıyla Sónar İstanbul kuşkusuz ayın en önemli müzik etkinliği.
Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm