Kadebostany
Kadebostany

Kadebostany 4.0

Dört parçadan oluşan yeni EP’leri ‘DRAMA Act 1’ vesilesiyle mikrofonu Kadebostany’ye uzatıyoruz.

Yazan:
Time Out İstanbul editörleri
Reklâm

Kimi müzisyenlerin kimyası Türkiye ile öyle iyi tutuyor ki, bir süre sonra bu insanlar buralı mıydı, değil miydi unutuyoruz. İsviçreli Kadebostany rahatlıkla bu kategoride sayılabilir. Son EP’leri ‘DRAMA Act 1’da yepyeni bir görsel dil ile karşımıza çıkan Kadebostany’nin elebaşı Guillaume de Kadebostany ile son gelişmeleri konuştuk.

Yeni EP’niz ‘DRAMA Act 1’ın ardındaki hikaye nedir? Geçmişe baktığımızda nasıl bir değişim görüyorsunuz?

Kadebostany Cumhuriyeti’ni yarattığım günden beri sanatsal üretimime belli dönemler olarak bakıyorum. ‘DRAMA’ dördüncü dönemim. Geçtiğimiz yaz bir etkinlikte DJ’lik yapmak için üç günlüğüne Ibiza’ya gittim. Bu seyahat sırasında ‘DRAMA’ için ilham aldım diyebilirim. Stüdyoma döner dönmez yeni şarkıları yazmaya başladım ve albümü üç ay içinde tamamladım. Üzerine çok da fazla düşünmeden, kılı kırk yarmadan üretmek istedim. Önceliğimiz sanat için sanat değil, insanlar arasında köprüler kurmak ve sosyal deneyler yapmaktı.

‘DRAMA Act 1’ (1. sahne) ismi bu şarkıların daha büyük bir konseptin parçaları olduğu izlenimini yaratıyor. Başka ne gibi planlarınız var? ‘DRAMA’ turnesinden neler beklemeliyiz?
‘DRAMA’nın odağında özgürlük var. Yaratıcılık anlamında kendimi tamamen özgür bıraktım. Birkaç farklı dil var konsept içinde, ayrıca büyük bir opera etkisi de mevcut. Aklımda evrensel bir vizyon var, gerçekten yaratıcı olduğum bir dönemden geçiyorum. Bu yüzden tüm enerjimi 10-12 şarkılık bir albüme ayırmaktansa farklı arayışlarımı karşılayacak şekilde parçalı bir üretim süreci tercih ettim. Tüm parçalar birleşince hikaye tamamlanmış olacak aslında.

Dört şarkıda dört farklı vokalist görüyoruz. Kimin hangi şarkıyı seslendireceğine nasıl karar verdiniz?

Her bir vokalistin kalbimde ayrı bir yeri var. Hepsi bende birbirinden farklı ve güçlü duygular uyandırıyor. Çok seslilik peşinde olduğumuz için her şarkıyı farklı bir isim seslendirdi. Bu da ‘DRAMA’yı zenginleştiren öğelerden biri. Teklifimi kabul ettikleri için yorumcularıma müteşekkirim.

Yeni şarkılar aynı zamanda yeni bir görsel dille birlikte karşımıza çıkıyor. Bu kez biraz daha mesiyanik biraz daha askeri bir dil var sanki. Görselleri kim tasarladı, müziğinizle bağlantısı nedir?

En zorlu süreçlerden biri Ibiza’da aldığım ilhamı bir şekilde görsellere yansıtabilmek oldu. Bana kalırsa mesiyanik yönü askeri yönünden daha ağır. 1973 tarihli ‘La montaña sagrada’ filmi her zaman önemli ilham kaynaklarımdan biri oldu. Bu etkiyi ‘DRAMA’da da görebilirsiniz. Fotoğraf ve videoların sanat yönetimini bizzat üstlendim, ayrıca inanılmaz yaratıcı sanatçılarla da iş birliği yaptım. Kendimi yeniden keşfedebileceğim, eşsiz bir şey ortaya koymaya çalıştım.  

Müziğiniz farklı türlere referanslar içeriyor. Dünya müziği olarak nitelendirilen coğrafyaların müziklerine de meraklısınız. ‘DRAMA’yı bestelerken nelerden beslendiniz?

Çok fazla müzik dinliyorum. Favori sanatçılarımdan biri Damon Albarn. ‘Journey to the West’ olmazsa olmaz albümlerimden biri. OMFO ve Herbert’in tüm albümleri de öyle... İyi beste yapmanın ötesine geçip kendini tekrar tekrar yeniden yaratabilen sanatçılara özellikle ilgi duyuyorum. İşin anahtarı evrim.

Ufukta yeni bir müzik videosu ya da kısa film var mı?

Şu sıralar inanılmaz yetenekli bir yönetmen olan Hasan Kuyucu ile bir kısa film hazırlıyoruz. Tamamını Türkiye’de Türk bir ekiple çektik. Albümdeki duygu durumuyla oldukça ilişkili bir anlatı yarattık bu filmde. Şarkıların içeriğiyle güçlü bir bağı var. Dünya dışı bir tecrübeyi andırıyor. Dört solistimizi de sete davet ettim, hiçbiri onları nelerin beklediğini bilmiyordu. Filmde beş farklı dil kullanılıyor ama herkes bir şekilde anlaşabiliyor. Bugünlerde kendini ifade edebilmek bir hayli zor.

Türkiyeli izleyiciler sizi her zaman bağrına bastı. Buradaki sıra dışı ilginin ardında ne var sizce?

Türkiye benim ikinci evim. İstanbul’un çok kültürlülüğüne, doğu-batı köprüsü olmasına aşığım. Bir anlamda şarkılarımla yapmaya çalıştığım şeyin vücut bulmuş hali gibi. Geçtiğimiz 10 yılda Türkiye’de onlarca konser verdik, insanlar her zaman müziğimizin büyük destekçisi oldu. Türkiye’deyken ailemle berabermişim gibi hissettim hep, buna da gerçekten müteşekkirim.

kadebostany.com

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm