KID FRANCESCOLI İLE YÜZ YÜZE

Neredeyse 20 yıldır beste yapıyorsunuz. Müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

Elektro-pop olduğunu söylemek en iyi sınıflandırma olur. Tüm pop şarkılarında olduğu gibi ana bileşen melodi, ancak prodüksiyonda çok sayıda elektronik enstrüman kullanıyorum. Kendini tanımlamak her zaman zor olduğundan, bu sorunun cevabını bir gösterinin sonunda bana “Müziğini seviyorum çünkü hem yumuşak hem de dans ettiriyor,” diyen kişiye bırakıyorum.

Bir röportajınızda New York ve Marsilya’yı çok sevdiğinizi okumuştum. En sevdiğiniz şarkıları seçip dünyadaki şehirlerle eşleştirmeye çalışmanızı isteyebilir miyiz?

New York için Sufjan Stevens’tan ‘Sister Winter’, Londra için Oasis’ten ‘Stay Young’, Roma için Ennio Morricone’den ‘Once Upon a Time in the West’ diyebilirim. Bu liste daha da uzayabilir.

Son albümünüz ‘Sunset Blue’ için web sitenizde The Journey (yolculuk) adlı bir bölüm hazırladınız. Burada yer verdiğiniz İstanbul videonuzda İstanbul’un sizin için ne kadar önemli olduğundan bahsediyorsunuz. Bu beni çok duygulandırdı. İstanbul’da konser vermenin size ne hissettirdiğini anlatabilir misiniz?

İstanbul’un konser verdiğimiz şehirler arasında çok önemli bir yeri var. İlk konserimiz yeni yıl arifesinde gece kulübünde gerçekleşen terör saldırısından birkaç hafta sonraydı. Çok derin duygular yaşadım, hayatım boyunca hatırlayacağım. Müzikten fazlasıydı, sahnede çok güçlü bir şey hissettim. Zorlu’da 2.000 kişi önünde verdiğimiz konser de mühim. Seyircinin sevgisinin hissedebiliyordum, bir sanatçı için çok güzel bir duygu bu.

Sinema aşığı olduğunuzu biliyorum. Matthieu Rozé’nin ‘Azuro’ filminin müziklerini yaptınız. Bu tekrar yapmayı düşündüğünüz bir şey mi? Bir film müziği bestelemenin kendi parçalarınızı bestelemekten farkı nedir?

Tekrar yapmayı çok isterim, çünkü Matthieu bu işi benim için çok kolaylaştırdı. Yönetmenin benden filme daha fazla gerilim veya daha fazla duygu katmamı istemesi gibi bir baskıyla uğraşmak zorunda kalmadım. Matthieu’nun bana verdiği tüm film referanslarını, şarkıları ve ruh halini düşünürken beste yaptım. Albüm için beste yapmak gibiydi ama önceden yazılmış bir konsept vardı. Film müziği bestelemeye başlamanın en iyi yolu bu diyebilirim.

‘Sunset Blue’ albümünün ismine nasıl karar verdiniz?

Mavi, denizin rengi olmanın yanı sıra İngilizcede melankolik hissetme anlamında da kullanılıyor. Albümle ilgili kelime ve ilham araştırmalarım sırasında gün batımı kırmızısının bir renk olduğunu öğrendim. Orijinal bir renge ve albümün ruh haline mükemmel bir şekilde uyan bir isme sahip olmak için onu maviye çevirdim.

Müzik yapmaya başladığınız ilk günden son albümünüz ‘Sunset Blue’ya gelene dek sound’unuz nasıl değişti?

Müzik zevklerimin evrimiyle değişti. Samimi bir popla başlayıp daha elektroniğe kaydı. Beni bir şekilde etkileyen diğer türlere ise hip-hop iyi bir örnek olabilir.

‘Sunset Blue’nun yapım süreci nasıl geçti?

‘Lovers’ albümünden hemen sonra Matthieu Rozé, ‘Azuro’nun soundtrack’i için benimle iletişime geçti. Ancak her albüm bittikten sonra olduğu gibi elimde materyal yoktu. Sonra pandemi ve evlerden çıkmama durumu hayatımıza girdi. Bu dönemi müzik yaparak değerlendirdim. Hiçbir şey düşünmeden sadece her gün kayıt yaptım. Sonra ilk dünya turnem için yola çıktım. Marsilya’ya her döndüğümde önceden bu hazırladığım demolar üzerinde çalıştım. Böylece yavaş yavaş albümün şarkıları ortaya çıktı.

Albüm için yazdığınız ilk ve son şarkılar hangileri? Diğer şarkılar arasından sizin için özel olan bir tanesini seçebilir misiniz?

Üç soru için de cevabım aynı: ‘The Morning After’. Slow versiyondan hızlı versiyona geçtikten sonra bittiğini düşündüğüm ilk şarkı bu. Ama aynı zamanda son şarkı çünkü post-prodüksiyonun, miksajın en son aşamasında slow versiyona geri dönmeye karar verdim. Bu özel bir şarkı çünkü albümü bitiren şarkı kesinlikle bu oldu. Hızlı versiyonu saklasaydım çok pişman olurdum; albümdeki haliyle anlamlı, samimi ve gerçek bir şarkı. Dolayısıyla benim için çok şey ifade ediyor. ‘Sunset Blue’yu Eylül ayının sonlarına doğru yayınladınız. Sonbaharın başında yaz hissi veren bir albüm yayınlamak bilinçli bir tercih miydi? Pek sayılmaz. Albüm yayınlamak için iyi ya da kötü zamanlar olduğuna inanmıyorum. Yazın ortasında çıkarsaydım insanlar “Mevsime çok uygun,” derdi, şimdi ise “Yaz biterken yaz havasını devam ettirdiği için bize yardımcı oluyor,” diyorlar.

‘1986’ albümdeki en sevdiğim şarkılardan biri. Neden özellikle bu yılı seçtiniz?

Teşekkür ederim. Birkaç nedeni var. O zamanlardan hatırladığım bir jenerik müziğine övgü. Ayrıca Korsika’daki çocukluğumdan sonra Marsilya’ya geldiğim yıl ve ilk somut anıların yılı.

‘Sunset Blue’yu baştan sona kesintisiz dinledikten sonra, tamamlanmış hissediyorsunuz. Bu duygu hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Bunu hissettiyseniz harika, demek ki işimi iyi ve içtenlikle yapmışım çünkü amacım buydu. Kişisel anılar ve samimi duygularla samimi ve içten olmaya çalıştım.

Her ziyaretinizde size kendinizi yaratıcı hissettiren bir şehir seçecek olsanız bu neresi olurdu?

New York çünkü orada çok fazla şarkı yazdım. Marsilya da olabilir çünkü orada cidden her gün bir şey yazdım. Bu soru için iki cevap vermemin bence sakıncası olmaz (gülüyor).

Tekrar tekrar dinlediğiniz ve ruh halinizi anında değiştiren şarkı ya da albüm nedir?

Çok var ama son zamanlarda en çok dinlediğim Frank Ocean’ın ‘Blonde’ albümüydü.

İstanbul’da en sevdiğiniz yerler, lezzetler ve mekanlar hangileri?

Taksim Meydanı ve baharatlı sandviç tabii ki, ama restoranları gerçekten bilmiyorum. En sevdiğim yemek alinazik. Tekrar yemek için sabırsızlanıyorum

Şu anki turnenizden unutamadığınız bir anınızı anlatabilir misiniz?

Samimiyetle söyleyebilrim ki ilk üç haftanın tamamı inanılmazdı! Seyirci her seferinde süper sıcaktı. Kariyerinizde tek bir değişiklik yapma şansınız olsaydı, neyi değiştirirdiniz? Belki bir enstrümana daha genç yaşta eğilirdim.

www.sunsetbluejourney.com

Söyleşi: Hikmet Demirkol