Pera

Antroposen Çağı’nda Bienal

1987 yılından beri İKSV tarafından düzenlenen İstanbul Bienali sadece şehrimizin değil dünyanın da önde gelen sanat etkinliklerinden. Bu yıl ‘Yedinci Kıta’ başlığını benimseyen 16. İstanbul Bienali’ni beş maddede özetledik.

Reklâm

Küratör kim?

16. İstanbul Bienali’nin küratörlüğü Fransız sanat tarihçisi, yazar ve küratör Nicolas Bourriaud’ya emanet. Hayranlık uyandırıcı bir kariyer sürdürmüş Bourriaud ve çalışmaya hız kesmeden devam etmiş. Paris’in en önemli güncel sanat merkezlerinden Palais de Tokyo’nun kurucuları arasında yer alan Bourriaud yıllarca bu kurumun eş direktörlüğünü üstlenmiş. Halen kurucusu olduğu Montpellier Contemporain’ın (MoCo) direktörlüğünü de yürütüyor. Kiev’deki Victor Pinchuk Vakfı’nın kurucu danışmanı ve Londra’daki Tate Britain’da Gülbenkyan Küratörü olarak görev almış. Önde gelen uluslararası ve prestijli kurumlarda üstlendiği pozisyonlar dünyanın güncel durumuna dair vizyonunun teminatı. Öte yandan Bourriaud’nun kitapları da sanat ve akademi dünyasında önemli bir yere sahip. ‘İlişkisel Estetik’ isimli kitabını okumanızı, Bourriaud’nun hangi entelektüel zemin üzerinde çalıştığını anlamanız ve bienali derinlikleriyle tecrübe etmeniz adına tavsiye ederiz.

Kavramsal çerçeveye yakında bakalım

16. İstanbul Bienali gezegenimizin ekolojisiyle ilgili bir kavramsal çerçeveye sahip. Başlığı Yedinci Kıta. Popüler bilimde Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki devasa insan atığı yığınına veriliyor bu isim. Bu yığının boyutlarının büyüklüğü, onun yeni bir kıta gibi görülmesine sebep oluyor. Bu plastik topluluğu 7 milyon ton ağırlığında ve 3,4 milyon kilometrekare genişliğinde. Yani ülkemizin yüzölçümünün neredeyse beş katına denk geliyor. Ancak Nicolas Bourriaud bu iç karatıcı gerçekten yola çıkarak oluşturduğu küratöryel metinde insanları karamsarlığa davet eder gibi görünmüyor. Dünyadaki çevre problemleri ile beraber düşündüğü yeni ideolojik hareketler, aslında sanatçıların görevini de yeniden tanımlamaya itiyor. İçinde bulunduğumuz ve jeolojik faaliyetlerden ziyade insan faaliyetlerinin dünyayı şekillendirdiği çağ Antroposen ismiyle anılıyor. Bu çağda sanatçıların da yeni görevleri var. Düşünür, antropolog ve çevrecilerle iş birliği halinde düşünmeye davet edilen sanatçılardan yeni kültürlerin yaratıcıları olmaları bekleniyor. Bourriaud’nun sanatçıları kabile temsilcileri gibi görmesinin sebebi, onları dünyanın farklı yerlerinde eş zamanlı olarak canlanan milliyetçilik akımlarına cevap verebilecek bir grup olarak görmesi. Bu yaklaşım sayesinde İstanbul Bienali dünyanın güncel meseleleriyle yakından ilintili bir karakter kazanıyor.

Bienal hangi mekanlarda gerçekleşiyor?

Bienalin hangi mekanlara yayılacağı her yıl ayrı bir merak konusu. Seçilen mekanlar ziyaretçilerin şehri alışkanlıklarının dışında deneyimlemelerine olanak tanıyor. Eserleri görebilmek için aşina olmadığınız semtlere gitmek, daha önce gitmediğiniz kurumları ve yapıları tanımak bienal tecrübesinin bir parçası. Yapılan mekan seçimleri eserlerin nasıl yorumlanacağını da, ziyaretçilerin nasıl bir hissiyata kapılacağını da etkiliyor. Uluslararası bir ölçekte düşünüldüğünde ise İstanbul’un temsilinde rol oynuyor. 16. İstanbul Bienali üç ana alana yayılıyor: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, Pera Müzesi ve Büyükada. Pera Müzesi Beyoğlu’ndaki konumu, küratöryel ekibinin uluslararası standartlardaki sergi programlamaları ve çağdaş kimliğiyle İstanbul Bienali’nin uzun soluklu partnerlerinden.14. İstanbul Bienali’nde de birçok mekanı kullanılan Büyükada, deniz yolu ile yapılan ziyareti dolayısıyla ekoloji etrafında şekillenen bir çerçevede tekrar anlam kazanıyor. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, 1937’de Türkiye modern sanatının başlıca eserlerini korumak, geliştirmek ve kamuyla paylaşmak amacıyla kuruldu. Kısa bir süre önce yeniden yapılanma sürecine giren müzenin danışmanı olarak Vasıf Kortun görevlendirilmişti. 2020 baharında, tasarımı Emre Arolat’a ait olan yeni binasında kapılarını açmaya hazırlanırken İstanbul Bienali aracılığıyla ön gösterime çıkıyor. Müze Tophane’de, 5 numaralı Antrepo binasında yer alıyor.

Katılan sanatçılar kimler?

57 sanatçı ve sanatçı kolektifinin eserlerine yer veren bienalde, 38 sanatçı üretimlerini İstanbul Bienali’ne özel olarak gerçekleştiriyor. Katılımcı sanatçılar farklı coğrafyalardan.

Japonya, Arjantin, ABD, Polonya, İran ve Tayland bunlardan sadece birkaçı. Bienale katılım göstermeleri için bu yıl Türkiye’den ise yedi sanatçı seçilmiş. Deniz Aktaş çizimleriyle kent hafızasının travmalarını irdeleyen bir sanatçı. Ozan Atalan multimedya yerleştirmelerinde insanın kendiyle ve dünyayla ilişkisini sorguluyor. Ekonomi ve doğa arasındaki kesişimlerle ilgilenen Elmas Deniz 14. İstanbul Bienali sanatçıları arasında da yer alıyordu. Ülkemizi daha önce Venedik Bienali’nde temsil etmiş olan Hale Tenger ise yapıtlarında sosyopolitik meseleleri ele alıyor. Bienalde artık hayatta olmayan sanatçıların eserleri de yer alıyor. İskandinav bölgesinin en önemli sömürge sonrası sanatçılarından Pia Arke ve 20. yüzyılın en önemli İspanyol sanatçılarından biri olarak kabul edilen Anzo’nun eserleri günümüzle diyalog halinde. Bienal sayesinde dünyada önemli sergilerde yer almış sanatçıları da yakından tanıma şansımız olacak. Mesela görsel sanatçı, film yapımcısı ve hikaye anlatıcısı Korakrit Arunanondchai eserlerinde kültürel aktarım ve melezlik konularına odaklanıyor. Seramik, cam, resim, heykel gibi farklı mecralarda üretim gerçekleştirmiş Luigi Serafini de heyecan yaratan isimlerden. Duyusal algı alanı ve üretimsizlik gibi konulara kafa yoran Melvin Moti de kavramsal çerçeveye nasıl yaklaştığını merak ettiğimiz isimlerden.

Ne gibi etkinlikler var?

İstanbul Bienali’nde sergilere zengin bir etkinlik programı eşlik ediyor. Konuşmalar, film gösterimleri, müzik dinletileri ve yemek performansları bu yılki bienalin ev sahipliği yapacağı etkinlikler arasında. Sanat, ekoloji ve antropoloji konuları arasındaki ilişkilere farklı yaklaşımlar sunan önemli düşünürler, bilim insanları ve sanatçılar, ‘Yedinci Kıtayı Keşfederken’ başlıklı tartışma serisi altında diyalog kuracaklar. İklim değişikliği-enerji ekonomisti ve performans sanatçısı Ayşe Ceren Sarı, çevrebilimci ve sanatçı Serkan Kaptan ve küratör Yasemin Ülgen’den oluşan birbuçuk (Ekoloji ve Sanat Çalışmaları) tarafından tasarlanan ve yedi aya yayılan ‘sindirim programı’ da bienal kapsamında sürecek. Pera Müzesi’ndeki film programı da dünyadaki medeniyetlerin çağlar boyunca yaşadığı dönüşümler hakkındaki filmlere yer verecek. Bienal süresince bu etkinlikleri takip edebilmek adına ajandalarınızı daha etkili kullanmanız gerekebilir.

14 Eylül-10 Kasım, ücretsiz, bienal.iksv.org

Tavsiye edilen
    İlginizi çekebilecek diğer içerikler
      Reklâm